Yeni-Oryantalizm By: hafiza aise Date: 18 Aðustos 2012, 15:40:38
Yeni-Oryantalizm: Kültürel sömürgecilik
Yusuf Kaplan • 90. Sayý / DOSYA YAZILARI
Modernliðin bütün dünyaya çeki düzen vermeye baþladýðý üç yüzyýldan bu yana baþka bir dünyanýn eþiðine fýrlatýldýk insanlýk olarak. Batý uygarlýðýnýn modernlikle birlikte geliþtirdiði meydan okuma, medeniyetlerin, dinlerin, toplumlarýn, hatta bir toplum içindeki etnik azýnlýklarýn birbirleriyle iliþkilerini alt üst etti. Sadece birbirleriyle deðil, birbirlerinin zihinleriyle, kültürleriyle, hatta kendileriyle, kendi kültürleriyle iliþkilerini de...
Yaþayan en büyük tarihçi William McNeill, medeniyetlerin tarih boyunca birbirleriyle karþýlaþma-buluþma biçimlerini incelerken, ilk kez Batý tecrübesiyle birlikte medeniyetler arasýndaki iliþkilerin mahiyet deðiþtirdiðine dikkat çekiyor. Batý tecrübesinin ilk “küresel” örneði olarak Grek tecrübesini görüyor. Ve yaptýðý tespit bu yazýda söyleyeceðimiz her þeyin þimdiden neden tartýþýlmasý gerektiðini de gösteren, gözler önüne seren bir tespit. Þöyle diyor McNeill: “Greklerin dünya sahnesine çýkmalarý, dünyanýn dengesini deðiþtirmiþtir.” Ýþte her türlü oryantalizm biçimlerinin kökenlerini, pagan uygarlýðýn biricik örneðini oluþturan Grek ve Roma tecrübelerinin baþka kültürlerle, dinlerle ve medeniyetlerle kurduklarý iliþki biçimlerinde bulabiliriz.
Bendenizin geliþtirdiði üçlü medeniyetler tipolojisinin üçüncüsünü oluþturan pagan uygarlýðýn tarih sahnesine çýkýþ biçimi ve diðer medeniyetlerle karþýlaþma biçimleri oryantalizm sorununun anlaþýlmasýnda önemli ipuçlarý sunabilir bize. Çok özlü bir þekilde özetlemek gerekirse, birinci tip medeniyetler, vahiy medeniyetleri Hz. Âdem’den Hz. Peygamber’e (s.a.v) kadar süregelen vahiy medeniyetinin yolculuðu, iki temel sütun üzerinde yükseliyor: Birincisi asýl, ikincisi de usûl. Asýl, vahiy tarafýndan oluþturuluyor ve dikey eksene denk geliyor. Dikey eksen, hakikatin özünü sunuyor bize. Usûl ise, peygamberler tarafýndan oluþturuluyor ve yatay eksene denk geliyor. Ancak usûl’un kaynaðý, asýl. Asýl yani vahiy, hakikatin özüne nasýl ulaþabileceðimizin ilkelerini sunarken; usul yani bizatihî Hz. Peygamber, hakikatin özünün nasýl söze ve hayata dökülebileceðinin yöntemini sunuyor.
Asýl, hakikatin dilini; usul de hakikatin hayat hâline gelmesini mümkün kýlacak üstdili oluþturuyor. Baþka bir ifadeyle, dinin dayandýðý “dil”, hayatýn hakikatinin ve hakikatin hayatýnýn hayat kaynaðý. Üstdil ise, dinin hayatiyet kaynaðý.
Hayatiyetini yani üstdilini, usûlünü yitiren bir din, hayatýný da yitirmekten kurtulamaz. Ýkinci tür medeniyet tipi, hikmet geleneklerine dayalý medeniyet tipi: Dünyanýn doðu coðrafyasýnda Hinduizm, Budizm, Taoizm, Þintoizm ve Konfüçyanizm; Batý coðrafyasýnda ise kadim Afrika ve Amerika medeniyetleri bu ikinci tür medeniyetlerin baþlýca örnekleri. Bu medeniyetler, yalnýzca fizikötesi dünyayý alýyorlar ve fizikî dünyayý ihmal ediyorlar. Yani hikmet geleneklerine dayalý medeniyetler tek boyutlu.
Üçüncü tip “medeniyet”ler pagan uygarlýklarý. Bunlar da, fizik dünyayý alýyorlar ve fizikötesi dünyayý, insanýn iç dünyasýný, ruhunu imha ediyorlar. Bu uygarlýklar da tek boyutlu. Pagan tecrübeler ifrat, hikmet tecrübeleri ise tefrit ekseninde varolmaya çalýþýyorlar.
Ýþte pagan uygarlýklarýn bu temel yapýlarýndan ötürü, diðer medeniyetlerle kurduðu iliþkiler, aslýnda oryantalizmin de kaynaðýný oluþturuyor. Pagan uygarlýklarýn yapýlarý, salt epistemolojiye yani kuru bilgiye ve bilgilenmeye dolayýsýyla çatýþmaya; hikmet geleneklerinin yapýlarý salt fenomenolojiye yani “hiçliðe”; vahiy medeniyetinin yapýlarý ise “varoluþ”a dayalý. Pagan uygarlýklar, salt fizik gerçekliði eksene aldýklarý için, pagan toplumlarýn oluþum süreci oryantalizmin tarihî ve kültürel kökenlerini anlamak bakýmýndan oldukça önemli. Pagan toplumlar, mülk âlemi üzerinde verilen mücadelenin sonucu. Önce ekonomik mülk ele geçiriliyor; sonra bu ekonomik mülk, askerî mülke dönüþtürülüyor. Antik Yunan’da kolonilerin, antik Roma’da ise garnizonlarýn kurulmasý bu þekilde gerçekleþti. Askerî mülkü ele geçiren koloniler, diðer kolonilerle çatýþtýlar ve onlar üzeriden egemenlik kurdular. Girit’te Minoslarla baþlayan ve Greklerde kývamýný bulan pagan uygarlýðýn diðer medeniyetlerle iliþki biçimi iki temel strateji üzerinden iþledi: Önce asimilasyon/eritme; eðer asimilasyon baþarýsýzlýkla sonuçlanýrsa eliminasyona baþvurma. Greklerde, Romalýlarda, Avrupalýlarda ve en son Amerikan tecrübesinde gördüðümüz baþkalarýyla iliþki kurma biçimi sýrasýyla bu iki strateji üzerinden iþleyegeldi.
Oryantalizm nedir?
Oryantalizm, bir öteki icat ederek, kendi varlýðýný meþrûlaþtýrma, böylelikle kendi kimliðini öteki üzerinden icat etme çabasý. Oryantalizmin zihninin dili, Avrupa-merkezcilik: Her þeye, Avrupa-dýþýndaki bir olguya ya da dünyalara, dinlere, kültürlere ve medeniyetlere de yalnýzca Avrupalý gözlüklerle, perspektiflerle bakma çabasý bu.
Oryantalizm daha masumane görünen tanýmý þöyle: Baþka kültürleri inceleyerek, o kültürlerin bilgisine ve birikimlerine ulaþmak; o kültürleri Avrupa-merkezci zihin kalýplarýyla silbaþtan kodlamak, formatlamak; böylelikle tanýnamaz hâle getirmek. Baþka bir deyiþle, bir öteki icat etmek ve bu ötekini, neyse o olarak deðil, Avrupalýlarýn iþine nasýl geliyorsa öyle resmetmek, tasvir ve tarif etmek, dolayýsýyla büsbütün tahrif edilmiþ, tamamýyla hayal mahsulü bir öteki olarak icat etmek.
Burada oryantalizmin mantýðý ikili karþýtlýklar üzerinden iþletiliyor: Merkez-çevre; uygar-barbar; Batý-diðerleri; efendi-köle; geliþmiþ-geliþmemiþ; ileri-geri kalmýþ vesaire. Önce sözümona akademide baþlayan oryantalizm, daha sonra baþta resim olmak üzere bütün sanatlara ve bu arada sinema, gazete ve televizyona da aynen sirayet etti. Oryantalizm, Cemil Meriç’in deyiþle, sömürgeciliðin keþif kolu deðil sadece; ayný zamanda, keþfedilmemiþ kýtalarýn, dünyalarýn, hakikatlerin üzerinin de ayartýcý yöntemlerle sonsuza dek örtülmesi çabasý.
Batý’daki oryantalizm projesi, yalnýzca diðer kültürlerin ve medeniyetlerin kontrol ve kolonize edilmesinde önemli bir öncükolu iþlevi görmekle kalmadý; daha önemlisi de, bütün diðer dinlerin ve medeniyetlerin hakikatlerinin neyse o olarak görülebilme, neyse o olarak keþfedilebilme ve neyse o olarak yeni koridorlar açabilme imkânlarýný da iptal etti. Bu açýdan, sömürgeciliðin keþif kolu olma çabasý, aslýnda masumane bir çaba olarak bile görülebilir. Oryantalizm projesinin asýl tehlikeli yanýný, baþka kültürleri Avrupa-merkezci, dolayýsýyla seküler perspektiflerle tahrif etme, tarûmar etme, tanýnamaz hâle getirme yanýný göremiyoruz maalesef.
Oryantalizmden çýkýþ yolu
Oryantalist proje, baþka medeniyetlere ve kültürlere sahici, sahih þekillerde nüfûz edebilme imkânlarý berhava etmiþ, yok etti. Eðer oryantalizm iyi tanýnamaz ve tuzaklarý iyi görülemezse, baþka dinlerin ve medeniyetlerin insanlýða kendi aslî dinamikleri ve kendi özgün usûlleri açýsýndan esaslý þeyler sunabilme imkânlarý hiçbir zaman mümkün olmaz, olamaz. Oryantalizm, günümüzde klasik/akademik evresini çoktan tamamladý: Þu an medyatik oryantalizm olarak adlandýrdýðým, birincisinden daha tehlikeli, birincisine rahmet okutacak ürpertici bir dil kullanan yeni bir oryantalizmle karþý karþýyayýz. Klasik oryantalizm, açýk sömürgecilik ve açýk emperyalizm döneminin çocuðuydu. Þu an açýk sömürgecilik de, açýk emperyalizm de fiilen bitti. Yeni sömürgecilik ve yeni emperyalizm olarak adlandýrabileceðimiz yeni bir oryantalizm biçiminin tam ortasýndayýz. Yeni oryantalizm, kültürel sömürgecilik veya kültürel emperyalizm biçiminin motoru. Ve baþlýca araçlarý da gazete, televizyon ve sinema gibi kitlesel ve küresel “iletiþim” araçlarý. Bu araçlar, gerçekte iletiþim araçlarý deðil, iletiþimi imkânsýzlaþtýran, buharlaþtýran, insanlýk tarihinde en büyük iletiþimsizlik sorununun yaþanmasýna yol açan güç ve hâkimiyet kurma; kurulan hâkimiyeti pekiþtirme ve yayma araçlarý.
Ýþte yeni-oryantalizm, bu noktada, medyalar vasýtasýyla, eski sömürgeciliðin ve eski emperyalizmin gördüðü iþlevleri, daha örtük, daha görünmez, daha ayartýcý ve bütün bu nedenlerden ötürü de daha tehlikeli þekillerde Batý uygarlýðýnýn, Batýlý seküler duyma, düþünme, yaþama biçimlerinin kodlarýný küreselleþtirmekte ve derinlemesine yaymakta tam anlamýyla “gizli silahlar” olarak kullanýlýyor.
Medyatik oryantalizm olarak tarif ettiðim yeni oryantalizmle mücadele edebilmek klasik oryantalizmle mücadele etmekten daha da zorlaþtý. Ama yeni oryantalizmle baþa çýkabilmek için temel bir öneride bulunmak istiyorum: Mevcut bütün medyalarda toplumun bütün kesimlerine ve bütün dünyaya hitap edebilecek ölçekte varlýk gösterebilmek. Özellikle sinema ve televizyonda bu anlamda çok büyük boþluk var hem Türkiye’de, hem de Ýslâm dünyasýnda. Medyada varlýk gösteremediðimiz, ardýndan bu medyalarý dönüþtüremediðimiz sürece bu dünyada varlýk gösteremeyeceðimizi, varlýðýmýzý sürdürmekte bile zorlanacaðýmýzý henüz tam anlamýyla idrak edebildiðimizi söyleyemeyiz.
Ýþin ilginç tarafý þu: Medyada varlýk göstermek ve medyayý kendi aslî dinamiklerimiz/dilimiz ve usullerimiz/üstdilimiz doðrultusunda dönüþtürmek arýzî bir çaba. Sadece medyada yapýlacak iþlere bel baðlayamayýz. Çünkü medyanýn diline, seküler Batý uygarlýðýnýn çatýþmacý, nesneleþtirici, hiçleþtirici, narkoz etkisi yapýcý, uyuþturucu dili hükümfermâdýr.
Asýl yapýlmasý gereken iþ, dünyaya vahyin ekseninde iþleyen kendi medeniyet fikrimizi sunabilmek. Din, hayat kaynaðýysa; medeniyet, dinin hayatiyet kaynaðý. Hayatiyetini yitirmiþ bir dinin, hayatýný idame ettirebildiðinden sözedilemez.