Siret Ansiklopedisi
Pages: 1
Tabiin Ve Tebei Tabiin Devri By: saniyenur Date: 10 Aðustos 2012, 10:44:36
TABÝÎN VE TEBE-Ý TABÝÎN DEVRÝ

Hulefa-i Raþidin'den sonra hilafet Ümeyye oðullarýnýn eline geçti ve bir sultanlýk hâline geldi. Hilâfetin mahiyeti ve muhtevasý, Ýslâmî siyasetin hikmetine ve Hz. Peygamber'den beri gelen uygulamaya tamamý ile ya­bancý pek çok þey katýlarak deðiþti. Bu husus­ta, halife seçiminde tatbik edilen usûlden ha­lifelerin yaþayýþ tarzlarýna, Beytülmal'in kul­lanýmýndan fikir hürriyeti üzerindeki baskýya, müþavere usûlünün kaldýrýlmasýndan adlî ba­ðýmsýzlýðýn son bulmasýna, kavmiyetçiliðin hortlamasýndan hukukun üstünlüðünün rafa kaldýrýlmasýna kadar pek çok þey sayýlabilir. Bütün bu deðiþiklikler Hz. Ali'nin vefatýndan sonra seri bir þekilde gerçekleþti ve hilafet statüsünü karaladý, uygulamada saltanata da­ha çok benzer hâle geldi. Kararlarda daha çok bir keyfilik görülüyor ve fevkalâde lüks bir yaþantý sürülüyordu. Bu yeni yöneticiler siya­seti, din ve ahkâmýn üzerine çýkararak ve siyasî ikbâl ve maksatlarý için Þeriat'in hu­dutlarýný aþtýlar.

Gerçi bütün bunlar siyasî sahada cereyan edi­yordu. Gerileme genellikle yönetici sýnýfý ve daha çok üst mevkideki memurlarý tehdit edi­yordu. Ümeyye oðullarýnýn siyasette oyna­dýklarý rol, dini ayný samimiyet ve gayretle yaþamaya devam eden halký baþlangýçta etki­lemiyordu. Yöneticileri de içine alan birkaç ferdî olay hariç, adalet sistemi mâkul bir se­viyede muhafaza edildi. Halk arasýndaki ihtilâflar âdil ve insaflý kadýlar tarafýndan hal­ledildi. Hatta bu yöneticiler bile hiç olmazsa halk içindeyken þeriat'in açýk ve kesin emir­lerine ve Kur'ân ve Sünnet'in emirlerine ters hareket edemiyorlardý. Siyasî destek kazan­mak için dinî hükümlere itibar etmek ve hal­ka Allah'ýn ve Rasûl'ünün adýyla müracaat etmek zorundaydýlar. Bu, sultanlarýn baskýcý idareleri altýnda dahi, Ýslâm'ýn ve hayat tarzýnýn gücünü gösteren açýk bir delildir.

îbn-i Haldun'un ifadeleriyle "Daha sonra ha­lifeliðin nasýl saltanat otoritesine dönüþtüðü gösterildi. Bununla beraber dinin emirlerini yerine getirmek yolunu araþtýrmaktan, hak ve adalet üzere hareket etmekten ibaret olan ha­lifeliðin mânasý baki kalmýþ, ancak yasakçý­dan ibaret olan dinde deðiþiklik husule gel­miþtir. Bundan sonra ise halifelik asabîyyet, yani kuvvetle korunmaktan ve kýlýç kullan­maktan ibaret olmuþtur. Muaviye ile Mervan, Mervan'ýn oðlu Abdülmelik ve Abbasiler ha­lifeliðinin Ýlk çaðýndan Reþid'in son gününe kadar ve oðullarýndan bazýlarý devrinden, ha­lifeliðin hâli anlattýðýmýz gibi idi. Bunlardan sonra halifeliðin mânasý ortadan kayboydu, halifeliðin ancak adý kaldý. Ýdare bütün manasýyla hükümdarlýk þeklini aldý. Tagal-lüp, yani kuvvet ve þiddetle elde tutmak, idare etmek son haddini buldu, kahretmekten, þehvet ve lezzetler içine dalmaktan ibaret olan maksatlara alet edildi. Abdülmelik oðul­larýnýn ve Abbasilerden Reþid'den sonra hü­kümet sürenlerin hali iþte böyle idi. Arap asa-biyyeti mevcut olduðu için halifeliðin adý baki kaldý. Halifelik ile hükümdarlýk her iki devlette birbirine karýþmýþ bir halde idi.

"Son derece açýktýr ki devlet ilk önce ancak halifelik þeklinde olup, hükümdarlýk/sultanlýk þeklinden uzaktý. Sonradan halifelik ile hü­kümdarlýðýn mânasý birbirine karýþtý. Üçüncü devirde ise büsbütün hükümdarlýk þeklini aldý. Çünkü hilafet asabiyyeti, yani halifeliði koruyan kuvvet ortadan kalkmýþ, yerine hü­kümdarlýk asabiyyeti türemiþti." (Mukaddi­me).

Bununla beraber, Beni Ümeyye'nin kara bu­lutlarý arasýnda bir parlak yýldýz vardý. Bu Ömer b. Abdülaziz'in kýsa hükümdarlýk dev­ridir. O Raþid Halifelerinki gibi sâde ve basit bir hayat sürdü. Takvayý kendi þahsî hayatýn­da uyguladý; doðruluk ve adaleti tekrar tesis etti. Sultan ailesine Beytülmaldan tahsis edi­len mallarý geri aldý. Gerçekte onun dönemi Hulefa-ý Raþid'in hilafetine bir ek gibidir. O, gökyüzünü aydýnlatan bir ýþýk misali parla-masýyla insanlarýn net olarak Ýslâm'ýn doðru yolunu görmelerim saðladý; halk korku ve en­diþeden uzak o yoldan gitti.

Minberden þöyle hitabetti:

"Ey insanlar! Allah'tan korkmanýzý tavsiye ederim. Zira Allah korkusu her þeyden hayýr­lýdýr. Bütün iyiliklerin anahtarýdýr. Ahiretiniz için çalýþýnýz. Allahu Teâlâ, ahireti için çalý­þanýn dünyasýný da mamur eder. Ýç âleminizi mâmur ediniz ki, Allah dýþ dünyanýzý ýslâh et­sin. Devamlý ölümü hatýrlayýnýz. Gelip çat­madan Önce Ölüm için hazýrlýklý olunuz. Hz. Âdem'den bu güne kadar gelip geçmiþ ecda­dýnýzý düþününüz. Hepsinin ölüm hayatýna nasýl daldýklarýný görünüz. Bu ümmet, Rabbý, Peygamberi ve kitabý konusunuda ihtilâfa düþmez. Ýhtilâflar ise hep mal ve makam için oldu. Ben vallahi haklý kiþinin hakkýný asla kýsmadýðým gibi, hakký olmayana da asla ver­meyeceðim (dedi ve sesini yükselterek de­vam etti). Ey Ýnsanlar! Allah'a itaat edene ita­at etmek gerektir. Allah'a isyan edene itaat edilmez. Allah'a itaat ettiðim müddetçe bana itaat ediniz. Allah'a isyan ettiðim anda bana itaat etmeyiniz." (Ýbn el-Cevzî).

Halife olur olmaz bütün saltanat usûllerini bir çýrpýda kaldýrdý. Dedelerinin ve babasýnýn tu­tumunu tamamen terketti ve yepyeni bir ha­yat tarzý seçti, yani ilk dört halifenin hayat tarzýný. Bundan baþka, elinde bulunan ve gay­ri meþru usûllerle iktisap edildiklerine inandý­ðý bütün mal, mülk ve servetin, hatta hanýmý­nýn mücevherlerini bile, beytülmale iade etti. Senede 40 bin dinar gelir getiren emlâk ve arazisinden sadece yýllýk iradý 400 dinar olaný kendine alýkoydu ve "ancak bu, meþru þekil­de elime geçmiþ emlâktir" dedi. Hatta geçimi için dahi olsa Beytülmaldan hiçbir þey alma­dý. Dar imkânlarý ile yaþadý.

Ömer b. Abdülaziz, hilafetinin ilk günlerinde yaptýðý ilk icraatlardan ve en önemlilerinden birisi de Ümeyye oðullarýnýn ve özellikle Ab­dülmelik oðulannýn ellerindeki mallan devlet hazinesine iade etmesidir. Ömer bu mallarý "mezâlim" yani zulümle elegeçirilmiþ mallar diye anardý.

Rivayet edilir ki Hýms'tan bir zýmmî gelerek, "Ey mü'minlerin emiri! Senden Allah'ýn ki­tabý ile hükmetmeni istiyorum" dedi. Halife hangi konuda hüküm istediðini sorduðunda adam Abbas b. Velid b. Abdülmelik'in arazi­lerini gasbettiðini söyledi. Abbas orada otu­ruyordu. Halife ona "Abbas, sen ne diyor­sun?" diye sordu. O, arazilerin kendine "emi-rülmü'minîn Velid b. Abdülmelik tarafýndan verildiðini" söyledi ve bu husustaki belgeyi gösterdi. Halife zýmmiye "buna ne dersin?" diye sorunca adam: "Ey Mü'minlerin emiri, ben senden Yüce Allah'ýn kitabýna göre hü­küm vermeni istemiþtim." dedi. Halife "Evet, Allah'ýn emirleri, Velid bin Abdülmelik'in belgesinden uyulmaya daha uygundur. Abbas! Ona arazilerini geri ver!" dedi. Arazi zýmmîye geri verildi.

Ayný þekilde, Hýnýs'taki bazý kiþilere ait bir kaç dükkân, babasý Velid bin Abdülmelik ta­rafýndan Rauf'a verilmiþti. Buna dair bir bel­ge de düzenlenmiþti. Hýms'lýlar Ömer b. Abdülaziz'e gelerek dükkânlarýn iadesini istedi­ler. Rauf da Velid'in yazýsý uyarýnca o dük­kânlarýn kendisine ait olduðunu iddia etti. Ömer "belgen geçerli olamaz, çünkü dükkân­lar onlara ait. Hemen iade et!" dedi. Rauf, Hýms yolunda adamlarý tehdit etti. Bunun üzerine Ömer oradaki güvenlik kuvvetlerinin kumandanýna Rauf'a gitmesini ve dükkânlan iadeyi reddettiði takdirde baþýný kesmesini emretti. Rauf bundan haberdar olunca, hemen Hýms'a dönerek dükkânlan sahiplerine iade etti.

Ýnsanlar arazilerini ve diðer mallanný geri al­mak için akýn akýn Ömer'e geldiler. Ömer, Mervan oðullannýn âmir ve memurlarý tara­fýndan gayri meþru yollarla alman mallan asýl sahiplerine teslim ettikten sonra derhal "Ha­nedan ve ümerâdan her kimin þikâyeti varsa, istediði gibi dâva edebilir. Malýndan, mül­künden birþeyler gaspedildiðini Ýspat edene bunlar iade edilecektir" þeklinde ilânda bu­lundu.

Onun mesuliyet duygusunun geniþliðini anla­mak için þu misâl kâfi gelir. Selefi Süleyman bin Abdülmelik'in defni sýrasýnda onun çok üzgün olduðunu gördüler. Halk buna hayret etti. Zira beklemediði, ümit etmediði halde hükümdar olmuþtu. Üzüntüsünün sebebini sordular. "Doðudan batýya kadar yayýlmýþ bu­lunan Ümmet-i Muhammed'den biri çýkar da hakkýnýn benden isterse, ben de bunu ödeye-mezsem, o zaman hâlim nice olur?" dedi (Ýb-nü'l-Esîr, c. IV). Hanýmý þöyle anlatmýþtýr: "Çoðu defa Ömer b. Abdülaziz'Ý, odasýnda seccadesinin baþýnda aðlarken görürdüm. Ni­çin aðladýðýný sorduðumda þöyle cevap verir­di: 'Ümmetin iþlerini omuzlarýma aldým. Dü­þünüyorum da onlann arasýnda aç olaný var, parasýz pulsuz olaný var. Hastasý, mazlumu ve yoksulu var. Sebepli-sebepsiz hapiste bulu­nanlarý var, zayýfý var, zengini var. Çoluk ço­cuk sahibi olup da fakru zaruret içinde olanlar var. Hülâsa memleketin her tarafýnda bin-bir hâlde olan insanlar var. Biliyorum ki Rab-bim kýyamet gününde hepsinin hesabýný ben­den soracaktýr. Dâvalanna ne þekilde baktýðý­mý nasýl anlatacaðým? Rasûlullah "ümme­timin iþlerini nasýl idare ettin?" diye sorarsa, korkarým ki bu dâva aleyhimde neticelene. Ýþte bu korkunun þiddetinden aðlamaktayým." (Ýbnü'l-Esîr, c. IV).

Zâlim ve zorba idarecileri, valileri azlederek yerlerine iyilerini tayin etti. Bütün gayri meþ­ru vergileri ortadan kaldýrmakla kalmadý, ay­ný zamanda Ümeyye oðullarý devrinde haksýz olarak alýnmýþ bulunanlarýn da sahiplerine ia­desi hususunda emirler verdi. Ýslâm'a giren kimselerden cizye alýnmamasý ni kararlaþtýr­dý. Kadý ve valilere kesin emirlerle, hiçbir müslüman veya zýmmîye dayak atýlamayaca­ðýný ve kýrbaçlanamayacaðým tekrar tekrar hatýrlattý. Kendisine sorulmadan ve izni alýn­madan hiçbir had cezasýnýn infazýna teþebbüs edilmemesini emretti. (Tarih-i Taberi, c. V, sh. 314-321; Ýbnü'1-Esir, c. IV, sh. 158-163).

Abbasiler devrindeki yönetim þekli ve duru­mu Emevilerden farklý deðildi. Sadece þu farkla ki, öncekiler Roma Ýmparatorlarýný tak­lit ederken Abbasiler Ýran Kisralarým taklit ettiler. Selefleri gibi þûra sistemini askýya alarak heva ve heveslerine göre hükmettiler. Selefleri gibi lüks bir yaþantýya daldýlar ve kendi çýkarlarý için halkýn arazilerine el koy­dular. Adalet sistemini de altüst ettiler. Kendi iþlerine gelen þekilde hüküm verdiler, hudu-dullaha ve Kitâbûllah'a dikkat etmediler (el-Hatib, Tarih-i Baðdad. c. X, Taþköprüzâde, Miftahü's-Saâde, c. II).

Fakat daha sonra, güttükleri yanlýþ politikala­rý ve idarede ehliyetsiz oluþlarý sebebiyle yö­netim ile ilgi meselelerinin kontrolü Ýranlý kumandan ve valilerin eline geçti ve Araplar çaresiz kaldý. Abbasilerin son halifeleri Ýran­lýlarýn elinde kukla haline gelmiþti. Bu yüz­den hükümetin durumu gittikçe kötüleþti.

Bununla beraber, hilafetin bu durumu ve siyasî deðiþiklikler sonunda Ýslâmî devlet ni­zamýnýn tamamýyla ortadan kalkarak yok ola­caðý, bir daha böyle bir nizamý gerçekleþtir­meyi kimsenin aklýndan geçirmeyeceði þek­lindeki bir düþünce de baþtan baþa hatalýdýr. Bazý kimseler tarihî hâdiseleri gayet yüzeysel bir dikkatle Ýncelerler ve "Ýslâm ancak otuz sene devam etmiþ ve bitmiþtir!" türünden he­men hükümlerini verirler. Halbuki meselenin aslý ve hakikati tamamen baþkadýr.

Ýslâmî sistem hakkýndaki bu üstünkörü görüþ safi peþinfikjrliliktir. Ýleriki sayfalarda da gö­rüleceði gibi herhangi bir kesin temele veya tarihî delile dayanmamaktadýr.


 


radyobeyan