Kimsenin Kalbi’nde By: hafiza aise Date: 09 Aðustos 2012, 16:29:30
Kimsenin Kalbi’nde
Said YAVUZ • 86. Sayý / KÝTAP
“Bence sanat eseri” der Sezai Karakoç “Öyle bir varlýk ve yaratýktýr ki, bir açýdan insaný metafizik yüksek fýrýnlara sokup çýkarýrken, öte yandan tek baþýna bulutsuz ve sakin, zeytin dalý, çam kokusu ve güvercin dolu yaz göklerinde, yüksek heyecanlarda dolaþtýrýr. Büyük bir þiiri okumadan önceki insanla, okuduktan sonraki insan arasýnda bir fark vardýr. Eser insaný deðiþtirmiþtir; çarpmýþ, büyülemiþ ve metamorfoza uðratmýþtýr.” Edebî eserin mihengine dair bu görüþleri Rasim Özdenören’in þu ifadeleri tamamlar gibi: “Yazdýklarým ne olursa olsun, yazýlýp bitirildikten sonra yücelmiþ bir dünyada olma hissini vermeli.” Ýbrahim Tenekeci’nin yeni þiir kitabý Kimsenin Kalbi, bu yücelmenin, yenilenmenin iklimini taþýyor. Ýlk kitabýndan beri þiirde tuttuðu yol, insaný içinden , burada oluþun; uzakta oluþun serencamýný anlatan bir menzile gidiyor. Þaþkýnlýðýn avuçlarýnda baþlayan þiiri yine o avucun içinde billur bir kuþ gibi çýrpýnýyor.
Behçet Necatigil, þiiri, üç burçta ele almýþtý. Gurbet, hasret ve hikmet burçlarý. Kimsenin Kalbi’nin giriþ cümlesi olan Yahya Kemal’in “Gördüm ve anladým yaþamak macerasýný” mýsraýndan baþlayarak söylersek Tenekeci’nin þiirleri üçüncü burçta söyleniyor. Çünkü artýk deðiþmez alýnyazýsýna geçildi. Necatigil’in ifadesiyle isyanýn þiiri, zamanla yerini kabulün, benimsemenin, vazgeçiþin þiirine býraktý. Kimsenin Kalbi böylesi bir bilgeliði de taþýyor. “Yaprak dökmeyen aðaçlara güvenme / Buz tutmayan suya da öyle / Demiþtim, diyorum, Ýbrahim / Hava serinledi, artýk gidelim.”
Kitaptaki þiirlerin bir kýsmý derin bir kýrgýnlýðýn izlerini taþýyor. “Yalnýzca yalnýzlýk soruyor beni / Sadece þiire sözüm geçiyor.” “Döndüler, gülüyorlar, sürek avýndan / Yok yýlý olacak bundan sonraki / Üstatlar, üst katlar, inanýn hepsi / Dan dan…” Bu ve daha baþka mýsralardan anlaþýldýðý kadarýyla þair, kýrk yaþýnýn ilk yýllarýný çevresindeki tefessühün ruhunu sarsan halesi etrafýnda geçirmiþ. Ýbrahim Tenekeci þiirinde alýþýk olduðumuz tedbirin karþýsýna konumladýðý takdire teslim oluþ burada da var. Lakin bu razý geliþ daha acýlý bir söyleyiþe bürünüyor. Onun þiirinde hüzün hep vardý. Ýnsanýn dünya karþýsýndaki yapayalnýzlýðý, kesret âlemindeki duruþunun hüznü. Velut bir hüzündü bu. Lakin hüznün yerini kimi yerde kedere terk etmeye baþladýðýný gördüðümüzde Þeyh Galib’in “Âþýkta keder neyler gam halký cihanýndýr” sözünü çoðaltýr gibi o, “Yaðmuru aratmayan heves var bende” telkinini kendisine veriyor. Uzun yollar geldi. Yollarda Akif’in þahit olduðu yýkýlmýþ hanümanlarý o, insanýn kendisinde görmüþ. Müslüman mahallesinde, “1 þey kazanýrken” o bir’i kaybetmeyi göze alanlar arttý. Yozlaþma, aldatma, adam kayýrma ve “yýkýlan hatýrlar”... Kimsenin Kalbi, Kýzýlderililerin uzun yollar yürüdükten sonra “çok hýzlý geldik, ruhumuz arkada kaldý” diyerek ruhlarýný bekleþmeleri gibi. Þair, ruhunu “sað kurtarmak için dünyadan” þiirin içinde bekliyor. Onun için en güvenli liman orasý.
Ýbrahim Tenekeci’nin þiirlerinde aþikâr olan en önemli unsurlardan biri tabiat sevgisi. “Göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda derin derin düþünürler (tefekkür ederler) ve Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Seni tesbih ederiz (derler).” (Âl-i Ýmrân, 191.) Teferrüç kelimesiyle karþýlayabileceðimiz doðaya çýkma, yaratýlmýþý derin tefekkür etme eylemi, bir alýþkanlýðýn ötesinde þairde bir mizaç olarak da varbulunur. Temiz ve aziz olaný bulma gayreti. Bu fýtrat, þiirin yurt edindiði bir kalp için oldukça besleyici. Nehir, kuþ, çiçek, su, dað, aðaç gibi kelimeler onun þiirinin havasýný temizler, okura nefes aldýrýr. Kadý Burhaneddin’in “Yârin cemâl-i baðýný her dem teferrüc et” nasihatine kulak vermiþ bir þair olarak Tenekeci, serçelerin dünyadan anladýklarýný anlatýyor.
Bir söyleþisinde þair, “Irmaðýn dýþýnda yüzen balýklar / Tutunsun diye konulmuþ adýn” dizelerindeki ilk mýsrada dünyanýn müminin zindaný oluþuna yani geleneksel “Sürgün yeri” deyiþine bir göndermede bulunulduðunu, ikinci mýsradaki tutunmak kelimesinin de “Allah’ýn ipine sýmsýký sarýlýn” ayetine iþaret ettiðini söylüyor. Demek ki bizler onun þiirinin sürprizlerine açýk olmak durumundayýz. Bu onun beslendiði kaynaðý da iþaret etmiyor mu? Düzyazýlarýný okuyanlar onun nasýl velut kaynaklardan beslendiðini, fikrî planda bir cepheyi tuttuðunu anlayacaklar. Lakin Ýbrahim Tenekeci, þiirlerinde bunun aksine bir ümmi þair izlenimi oluþturmayý sever görüyor. Sade, yormadan Türkçe’yi daðlar, ovalar gibi kullanmasý onun en büyük sürprizi. Þiirindeki Yunus’ça söyleyiþ, Veysel’ce bilmezden geliþ, kendisiyle ilgili kalem oynatanlarý kendi birikimi noktasýnda oyuna getirmiþ.
“Hiç kimse yok kimsesiz, / Herkesin var bir kimsesi. / Ben bugün kimsesiz kaldým, / Ey kimsesizler kimsesi” Bu ifadeler, Kimsenin Kalbi’ni daha bir anlamlý kýlýyor. Bu kimseyi modern insan olarak okumak, ya da kimsenin kalbi yok diye deðerlendirmek mümkün. Ya çað karþýsýnda kendisini çarklara kaptýrmaktan imtina edenin yalnýzlýðý, onun direniþi sonucu kimsesizliðe mahkûm ediliþi. Ýflas edeceðini bile bile bozuk ürün satmayan esnaf, günün geçer akçelerini boþ verip ýsrarla büyük þiirin peþindeki þair, süte su katmayan adam, bahçeli evine on daire teklif eden müteahhide direnen o ihtiyar. Daha sayýlabilir. Bütün bu insanlar, kimsesizdirler. Tek baþlarýna, kendi dallarýna tutunarak yaþarlar. Kimsenin Kalbi efendidir, adam satmaz, aðabeydir, vefadan nasibini almýþtýr. Yapayalnýz olsa da Kimsesizler Kimsesi onun yegâne sahibidir.
Bir yerde geleneðin onun þiirinde yeni yeni belirdiði yazýlmýþtý. Mistik unsurlarýn artýþýný þairin ilerleyen yaþýna veren bir görüþ. Oysa gelenek, þairin ilk kitabý Üç Köpük’ten beri þiiriyle hep iç içe yürümüþtü. Þair’in ölüme ve dolayýsýyla Allah’a yaklaþtýðý söyleniyordu. Týpký Yavuz Sultan Selim’e vezirinin ölmeden önce söylediði söz gibi bunlar: “Sultaným Allah ile beraber olmak vaktidir.” Oysa biliyoruz ki Ýbrahim Tenekeci ve þiiri Yavuz gibi þu cevabý vermekte gecikmeyecek: “Sen þimdiye kadar bizi kiminle bilirdin?”
Ýbrahim Tenekeci
Kimsenin Kalbi
Profil, 2012, 72 s.