Neden Risale-i Nur? By: selsebil Date: 08 Eylül 2009, 04:58:35

Bismillahirrahmanirrahim
Gayet mühim bir suale verilen çok ehemmiyetli bir cevabý burada yazmaya münasebet geldi. Çünkü, kýrk sene evvel Eski Said, o dersinde bir hiss-i kablel-vuku ile Risale-i Nurun harika derslerini ve tesiratýný görmüþ gibi bahsediyor. Onun için o sual-cevabý yazacaðýz. Þöyle ki:
Çoklar tarafýndan hem bana, hem bazý Nur kardeþlerime sual etmiþler ve ediyorlar: "Neden bu kadar muarýzlara karþý ve muannid feylesoflara ve ehl-i dalalete mukabil Risale-i Nur maðlup olmuyor? Milyonlar kýymettar hakiki kütüb-ü imaniye ve Ýslamiyenin intiþarlarýna bir derece sed çekmekle ve sefahat ve hayat-ý dünyeviyenin lezzetleriyle çok biçare gençleri ve insanlarý hakaik-ý imaniyeden mahrum býrakýyorlar.
Halbuki en þiddetli hücum ve en gaddarane muamele ve en ziyade yalanlarla ve aleyhinde yapýlan propagandalarla Risale-i Nur'u kýrmak, insanlarý ondan ürkütmek ve vazgeçirmeye çalýþtýklarý halde, hiçbir eserde görülmediði bir tarzda Risale-i Nur'un intiþarý, hatta çoðu el yazmasý ve altý yüz bin nüsha risalelerinden kemal-i iþtiyakla perde altýnda intiþar etmesi ve dahil ve hariçte kemal-i iþtiyakla kendini okutturmasýnýn hikmeti nedir? Sebebi nedir?" diye, bu mealde çok suallere karþý elcevap deriz ki:
Kur'an-ý Hakimin sýrr-ý icazýyla, hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur, bu dünyada bir manevi Cehennemi dalalette gösterdiði gibi, imanda dahi bu dünyada manevi bir Cennet bulunduðunu ispat ediyor. Ve günahlarýn ve fenalýklarýn ve haram lezzetlerin içinde, manevi elim elemleri gösterip hasenat ve güzel hasletlerde ve hakaik-ý þeriatýn amelinde Cennet lezaizi gibi manevi lezzetler bulunduðunu ispat ediyor. Sefahat ehlini ve dalalete düþenleri o cihetle, aklý baþýnda olanlarýný kurtarýyor. Çünkü, bu zamanda iki dehþetli hal var.
Birincisi: Akýbeti görmeyen, bir dirhem hazýr lezzeti, ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ý insaniye, akýl ve fikre galebe ettiðinden ehl-i sefahati sefahatten kurtarmanýn çare-i yeganesi, ayný lezzetinde elemi gösterip hissini maðlup etmektir.
Ve “Onlar seve seve dünya hayatýný ahrete tercih ederler.” (Ýbrahim Sûresi: 3.) ayetinin iþaretiyle, bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiði halde, dünyevi kýrýlacak þiþe parçalarýný onlara tercih etmek, ehl-i Ýmân iken ehl-i dalalete o hubb-u dünya ve o sýr için tabi olmak tehlikesinden kurtarmanýn çare-i yeganesi, dünyada dahi Cehennem azabý gibi elemleri göstermekle olur ki, Risale-i Nur o meslekten gidiyor.
Yoksa, bu zamandaki küfr-ü mutlakýn ve fenden gelen dalaletin ve sefahetteki tiryakiliðin inadý karþýsýnda Cenab-ý Hakký tanýttýrdýktan sonra ve Cehennemin vücuduna ispat ile ve onun azabý ile insanlarý fenalýktan, seyyiattan vazgeçirmek yolu ile ondan, belki de yirmiden birisi ders alabilir. Ders aldýktan sonra da, "Cenab-ý Hak Gafurü'r-Rahimdir, hem Cehennem pek uzaktýr" der, yine sefahatine devam edebilir. Kalbi, ruhu hissiyatýna maðlup olur.
Ýþte, Risale-i Nur ekser muvazeneleriyle küfür ve dalaletin dünyadaki elim ve ürkütücü neticelerini göstermekle, en muannid ve nefisperest insanlarý dahi o menhus, gayr-i meþru lezzetlerden ve safahatlardan bir nefret verip aklý baþýnda olanlarý tövbeye sevk eder. (Þualar sh.581)
Bediüzzaman Said Nursi SÖZLER:
MÜNÂSEBET : Ýki þey arasýndaki uygunluk, yakýnlýk, baðlýlýk, yakýþmak, vesile, alâka.
HÝSS-Ý KABL-EL VUKU' : Bir þeyi vukuundan önce hissetmek.
TESÝRÂT : Etkiler. Ýz býrakmalar.
MUÂRIZ : Karþý, zýd, ters.
MUANNÝD : Ýnatçý. Bir noktada inad edip duran.
FEYLESOF : Filozof, felsefe bilgini.
EHL-Ý DALÂLET : Doðru ve hak yoldan sapanlar, îmân ve Ýslâmdan çýkmýþ olanlar.
KÜTÜB-Ü ÎMÂNÝYE : Îmâni kitaplar.
ÝNTÝÞAR : Yayýlmak, daðýlmak; üremek.
GADDARÂNE : Zâlimcesine, hiddet ederek.
NÜSHA : Yazýlý þey, yazýlý bir þeyden çýkarýlan suret.
KEMÂL-Ý ÝÞTÝYAK : Büyük bir istek ve arzu.
SIRR-I Î'CÂZÎ : Mu'cizenin sýrrý.
HASENÂT : Hayýrlar, iyilik ve güzellikler.
HASLET : Huy, tabiat, karakter, meziyet.
HAKAÝK-I ÞERÝAT : Þeriatýn hakikatleri, gerçekleri.
AMELÎ : Uygulamalý, yapmak sûretiyle, pratik, tatbikî.
LEZÂÝZ : Lezzetler. Tatlýlýklar.
SEFÂHET : Zevk, eðlence ve yasak þeylere düþkünlük.
HÝSSÝYÂT-I ÝNSANÝYE : Ýnsana ait duygular.
GALEBE : Üstün gelmek, yenmek, bozmak, çokluk.
SEFÂHET : Zevk, eðlence ve yasak þeylere düþkünlük.
ÇÂRE-Ý YEGÂNE : Tek çýkar yol, tek çâre.
ELEM : Aðrý, acý, keder, dert, gam, kaygý.
HUBB-U DÜNYA : Dünya sevgisi.
KÜFR-Ü MUTLAK : Kesin ve tam bir inkâr.
TÝRYAKÝ : Alýþmýþ, tutkun.
SEYYÝÂT : Kötülükler, günahlar, suçlar.
GAFÛRÜ'R-RAHÎM : Sonsuz merhamet ve þefkat sahibi olan, affý seven ve dilediðini affeden Allah.
HÝSSÝYÂT : Duygular, hisler.
MUVÂZENE : Ölçülülük, dengeli olma; tartma, ölçme, düþünme, karþýlaþtýrma.
MUANNÝD : Ýnatçý. Bir noktada inad edip duran.
NEFÝSPEREST : Nefsin arzularýna aþýrý derecede uyan.