Gündem
Pages: 1
Suriye meselesi By: hafiza aise Date: 30 Temmuz 2012, 17:16:38
Türkiye’nin “Ortadoðu’daki yeri” ve Suriye meselesi
Taha KILINÇ • 82. Sayý / GÜNDEM


Suriye’de aylardýr yaþanan gerginliðin Türkiye açýsýndan en net sonucu, ülkemizin Ortadoðu’daki yerinin bütün çýplaklýðýyla ortaya çýkmasý oldu, denilebilir.

Arap Baharý denilen bu süreçten evvel, Suriye hakkýnda Türkiye’de ve Türk insanýnýn zihninde oluþturulmaya çalýþýlan imaj, Esed rejiminin Türkiye ne derse yapmaya hazýr olduðu þeklindeydi. Hatta Esed’in, Ýsrail’i tehdit ederken “Beni kýzdýrýrsanýz ülkeme Türk bayraðý çekerim, Türkiye’ye iltihak ederiz” dediði bile öne sürülüyordu.

Arap Baharý’na kadar yoðun þekilde tedâvüle sokulan, Türkiye’nin “Ortadoðu’da her þeye kadir”, “bölgesine mutlak hâkim”, “kendisinden habersiz kuþ uçmayan”, “Araplarýn sözünü dinlediði bir aðabey” olduðu yönündeki abartýlý iddialar, hiç þüphesiz hükümet tarafýndan üretilmedi.

Ortadoðu ve Ýslam dünyasýný ancak resmî gezilerde ve kýrmýzý halý seremonileriyle tanýyan bazý kalemler, Türkiye’nin bölgedeki rolünü abarttýkça abartýrken, aslýnda övmek istedikleri AK Parti hükümetine en büyük kötülüðü ettiklerini de göremediler. Olaylar ciddileþtikçe hükümete “Hani gücünüz her þeye yetiyordu? Hani izniniz olmadan kuþ uçmazdý?” eleþtirileri yöneltilirken, zamanýnda bu illüzyonun oluþmasýna ateþli makalelerle hizmet edenlerin ortalýktan kayboluvermesi de þaþýrtýcý deðildi.

Son dönemlerde Türkiye’nin her þeyiyle Ortadoðu’da bulunduðu, sorunlarýn çözümü için devreye girmeye çalýþtýðý herkesin malumu. Þu anda hükümet ve devlet el ele, istihbaratýndan ordusuna bütün kadrolar Ortadoðu’nun daha yaþanabilir bir bölge olmasý için çalýþýyor. Ve bu topyekûn gayret, 80 yýldýr hiç görmediðimiz biçimde yoðun.

Ancak Türkiye’nin gayretleri, gerek kendi içindeki çarpýklýklar, gerekse bölgemizdeki son derece kaygan zemin nedeniyle istenilen (ya da hayal edilen de denebilir) sonuca eriþilmesini imkânsýz kýlýyordu, kýlacaktý, kýlmaya mecburdu.

Hükümeti ve onun politikalarýný övme gayretiyle kalem oynatanlar, Türkiye’nin nerede durduðunu tam olarak okuyamadýklarý gibi, karmaþýk sorunlarýn aðýnda çýrpýnan bölgenin bütün problemlerinin tek bir adamýn olaðanüstü performansýyla çözülebileceðini düþündüler, insanlara da bunu düþündürdüler.

Ýþte Suriye meselesi, Türkiye’nin dýþ politikadaki sýnýrlarýný bütün çýplaklýðýyla ortaya koyan bir turnusol kâðýdý yerine geçti. Artýk herkes, Ortadoðu’nun devasa problemlerini Türkiye’nin kendi baþýna ya da ürettiði sýra dýþý projelerle çözemeyeceðini anlamaya baþlýyor.

Suriye’de “bölgesel rol”den “uluslararasý rol”e dönüþ
Türkiye þu anda Suriye konusunda hem Arap Birliði ile hem de uluslararasý camia ile birlikte hareket ediyor.

Türkiye þimdiye dek Suriye konusunda “gönlünce” bir politika oluþturmuþtu. Buna uluslararasý sistemin esnekliði de izin veriyordu. Þam’ýn da Ankara’nýn da iþine gelen bir birliktelikti bu. Þimdi artýk sona erdi. Ankara hýzlý bir þekilde duruma göre vaziyet alýyor, bunu yaparken de tek baþýna hareket etmemeye özel gösteriyor.

Suriye konusundaki bu tavýr deðiþikliðinde hem sahadaki çetin gerçekliklerin payý var, hem de Suriye’de Türkiye açýsýndan ortaya çýkmasý muhtemel bazý tehlikelerin. Ankara açýkça Suriye’deki Kürt realitesinin kendi sýnýrlarýný ve topraklarýný tehdit eden bir probleme dönüþmesinden korkuyor. Ayrýca Suriye’de çýkabilecek bir Sünni-Alevi çatýþmasýnýn kolaylýkla kendi içine sýçrayabileceðini hesap ediyor.

Bu tehlikelere Suriyeli muhalif gruplarýn daðýnýklýðý, parçalanmýþlýðý, Esed sonrasýnda ülkeyi yönetmede sergileyeceklerini daha þimdiden gösterdikleri beceriksizlikler de eklenince, Ankara açýsýndan Suriye sorununda muhatap bulmak imkânsýzlaþýyor. Türkiye sýrf bu nedenle ne Prof. Dr. Burhan Galyun’un baþkanlýðýndaki Suriye Ulusal Konseyi’ni resmen tanýyabiliyor, ne de Þam’daki büyükelçisini geri çaðýrabiliyor.

Böylece Suriye meselesi, Türk dýþ politikasýndaki üslup deðiþikliðinin en bariz alanlarýndan biri haline gelirken, Türkiye’nin, komþularýndaki problemlerin çözümünde uluslararasý baðlantýlarý gözetme mecburiyetine ne kadar baðýmlý olduðunu da ortaya koyuyor.

“Komþularla sýfýr sorun”dan “Komþularda sýfýr sorun”a

“Komþularla sýfýr sorun politikasý” bir idealdi. Her idealde biraz gerçeklik biraz hayal bir arada bulunur. Ahmet Davutoðlu Hoca “sýfýr sorun” politikasýný oluþtururken henüz sahaya inmemiþti. Akademik çevrelerden izlediði bir bölge hakkýnda teoriler oluþturdu, ardýndan siyasi arenada teorilerini sýnama aþamasýna geçti.

Þimdi AK Parti hükümetlerinin dýþiþleri bakaný olarak Hoca’yý izlerken þunu düþünmek mümkün: Hoca, bölgeyi tanýmaya ve öðrenmeye devam ediyor. Kendisinin “öðrenme”ye olan tutkusunu bilenlerin de hak vereceði biçimde þu bile söylenebilir: Hoca siyasete devam kararý aldýysa, akademide gözden kaçýrdýðý birçok þeyi yeni yeni fark etmeye baþladýðý ve öðrenmeyi sürdürdüðü için aldý.

Bu yüzden günün birinde emekli olup bugünlerde yaþadýklarýný ve öðrendiklerini yazarsa, daha “realist” bir Ahmet Davutoðlu ile karþýlaþmamýz ihtimal dâhilinde. Mesela “sýfýr sorun” gibi iddialý bir kavram yerine “minimum sorun” diyebilecek bir Davutoðlu ile. Hatta Ahmet Hoca, Stratejik Derinlik’i siyasetten emekli olduðu yýllarda yazsaydý, muhtemelen þimdiki tecrübeleri ýþýðýnda çok daha “sahadaki gerçeklere uygun” bir kitap kaleme almasý mümkün olabilirdi, diyebiliriz. Nitekim kendisi de bugüne dek savunduðu birtakým “ideal”leri revize etme aþamasýnda bulunduðunun iþaretlerini geçtiðimiz günlerde yaptýðý bir açýklamayla çoktan vermiþ bulunuyor:

“Ulusal çýkar algýsýný dinamik þekilde yorumlarýz. Bizdeki en önemli problem alanlarýndan birisi, ulusal çýkar algýsý 10 yýl önce yapýlsa, dünya deðiþse bile ulusal çýkar algýsý aynen devam ediyormuþ gibi, kendimizde ulusal çýkar tanýmýný tekrar tanýmlayamamamýz. Hâlbuki dünya deðiþiyor. Gözden geçirmek zorunda kalýnabilir. O zaman biz bu ahengi deðiþtirmek zorundayýz. Uzun zamanlý perspektif geliþtiriyoruz.”

Hoca’nýn sözlerinden ve bugünlerde yaþadýklarýmýzdan þunu anlýyoruz: Türkiye “Komþularla sýfýr sorun” politikasýný “Komþularda sýfýr sorun” olarak revize ediyor. Týpký olmasý gerektiði gibi.   


radyobeyan