Diðer Yazýlar
Pages: 1
Bir Umre Ziyareti -2 By: reyyan Date: 30 Temmuz 2012, 03:26:31
Bir Umre Ziyareti -2


Selim Uður | Haziran 2012 | DÝÐER YAZILAR   


(Geçen ay Medine-i Münevvere kýsmýný anlattýðýmýz umre ziyaretimize kaldýðýmýz yerden devam edelim.)


    Mescid-i Haram’a girerken hocalar baþýnýzý eðmenizi söylerler. Baþýnýz eðik bir þekilde içeri girersiniz. Baþýnýzý kaldýrdýðýnýzda, Kâbe’yi gördüðünüz anda tüm duygularýnýzý, tüm benliðinizi Kâbe sevgisi kaplar. Yüreðiniz çýrpýnýr, adeta uçacak gibi olur. Artýk içiniz içinize sýðmaz. Beytullah’ýn cazibesine kapýlýrsýnýz.

Medine-Mekke yolu 440 km’dir ve yaklaþýk altý saat otobüs yolculuðu demektir. Klimalý otobüslerde, sarý kum ve kahverengi daðlarýn arasýnda ilerlerken gözleriniz yeþile hasret kalýr. Uzun ve dümdüz otobanda süratle giderken Efendimiz s.a.v.’den ayrýlýðýn sýzýsý hâlâ yüreðinizi yakmaktadýr. Bir peygambere ümmet olmanýn ne anlama geldiðini bu yolda çok daha iyi anlarsýnýz. Yüreðiniz bin parça olur. Sesi güzel olanlar yolculuk boyunca kasideler okurlar: “Kabe’nin yollarý bölük bölüktür / Benim yüreciðim delik deliktir / Dünya dedikleri bir gölgeliktir / Caným Kâbe’m varsam sana / Yüzüm gözüm sürsem sana.”

Dinlediðiniz kaside halinize tercüman olur. Kâbe’ye kavuþacak olmakla teselli bulursunuz.

Namaz için mola verirsiniz. Ýnince herkesi bembeyaz ihramlar içinde görür, kendi ihramýnýzýn farkýna varýrsýnýz. Ýhram iki beyaz bezden ibarettir. Diðer bütün kýyafetleri çýkarýr, bu iki parça beze bürünürsünüz. Sanki üzerinizden dünya yükünü de çýkartmýþ gibi olursunuz. Ýhramlý olana koku sürmek, bitki yolmak, hayvan öldürmek, vücuttan kýl koparmak yasaktýr. Ýlk fýkhî cezanýzý bu mola yerinde yersiniz. Ellerinizi lavaboda sabunla yýkar yýkamaz uyarýlýrsýnýz ve sabunlu ellerinizle hocanýza gidersiniz. Ellerinizi gösterir durumunuzu sorarsýnýz. Kurban kesmeniz gerektiðini söyler. Devamlý yaptýðýnýz þeylerin ihramlýyken yasak olmasýna alýþmanýz biraz zaman alabilir. Bu durum sizde müthiþ bir idrake de vesile olur. Þöyle düþünürsünüz: “Meðer Rabbim izin vermezse bir sineði kovamayacaðým, bir yapraðý bile kopartamayacaðým. Rabbim izin vermeseymiþ kendi saçýmýn bile teline dokunamazmýþým. O müsaade etmeseydi istediðim kýyafeti giyemez, koku süremezmiþim. Bütün hürriyet ve huzurum Allah’ýn izni ve ihsaný neticesindeymiþ. Ömrüm boyunca her an ikram ve ihsan eden Rabbime hamdolsun.”

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk


Yolculuk devam eder. Mekke’ye yaklaþtýkça “Lebbeyk” nidalarý çoðalýr. Artýk, sürekli görevli hoca telbiye kelimelerini söyler ve kafile tekrarlar. “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk” ile baþlayan “telbiye” þu manaya gelir: “Buyur Allah’ým buyur! Buyur. Senin hiçbir ortaðýn yoktur. Buyur! Þüphesiz her türlü övgü, nimet, mülk ve hükümranlýk sana mahsustur. Senin ortaðýn yoktur Allahým!”

Yüzyýllardýr milyonlarca mümin ihramlarýný giyerek bu sözlerle Kâbe’ye hareket ederler. Çünkü Ýbrahim a.s. Kâbe yapýmýný tamamlayýnca Allah Tealâ, “Ýnsanlar arasýnda haccý ilan et. Gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana (Kâbe’ye) gelsinler.” (Hac, 27) buyurdu. Ýbrahim a.s. tüm insanlarý Kâbe’ye davet etmenin kendi gücünü aþacaðýný düþünerek; “Ya Rabbi! Benim sesimi kim iþitir!” diye arzuhal etti. Müfessirlerin beyanlarýna göre Allah Tealâ; “Ýlan senden, duyurmak benden.” buyurdu. Ýbrahim a.s. derhal Ebu Kubeys daðýnýn tepesine çýktý. Doðuya, batýya, kuzeye, güneye nida etti: “Rabbiniz sizin için bir ev bina etti. Gelin ey Allah’ýn kullarý, onu tavaf edin.” diye seslendi. Ýþte o günden beri Allah Tealâ’nýn davetini alan müminler, “Bizi davet ettin, buyur, emret Allahým!” diyerek coþku ve sevinçle telbiyeler getirerek yollara düþerler.

Kâbe’yi ilk görüþ


Mekke’ye telbiyelerle girersiniz. Otelde zemzem ikramýyla karþýlanýrsýnýz. Zemzemin vatanýna geldiðinizi bu nazik ikramdan anlarsýnýz. Lobide toplanýr ve ilk umre için kafileyle hareket edersiniz. Özellikle ihtiyarlarda kaybolma korkusu olur.

Mescid-i Haram’a girerken hocalar baþýnýzý eðmenizi söylerler. Bu þekilde içeri girersiniz. Müsait bir yerde durulur. Baþýnýzý kaldýrýn ve içten dua edin diye seslenirler. Çünkü Efendimiz s.a.v. Kâbe’yi ilk görüþte yapýlan dualarýn kabul olacaðýný bildirmiþtir. Bu zamana kadar Ravza’dan ayrýlmýþ olmanýz içinizi yakmýþtýr. Hatta mahcubiyet hisseder, içinizden “Ya Rabbi Mekke’ye geldim ama gönlüm hâlâ Ravza’da, beni affet, diye yakarýrsýnýz. Baþýnýzý kaldýrdýðýnýzda ise öylece kalýrsýnýz. Çünkü Kâbe’yi gördüðünüz anda tüm duygularýnýzý, tüm benliðinizi Kâbe kaplar. Yüreðiniz çýrpýnýr, adeta uçacak gibi olur. Artýk içiniz içinize sýðmaz. Beytullah’ýn cazibesine kapýlýr, genç aþýklara dönersiniz. Sadece maþuk ile beraber olmak ister, baþka tüm duygulardan arýnýrsýnýz. Onunla geçirdiðiniz anlar bitmesin istersiniz. Bu öyle büyük bir sevgidir ki, karþýsýnda oturup ona bakmak kadar manalý baþka bir þey düþünemezsiniz. Medine’de yaþadýðýnýz hüzün hali artýk içinizde bir çaðlayana, giderek artan bir coþkuya dönüþür. Bu ayrýlana kadar hiç eksilmez.

Allah Tealâ; “Kuþkusuz, insanlar için (yeryüzünde) kurulmuþ olan ilk ev, Mekke’deki kutlu ve alemlere hidayet kaynaðý olan evdir. Orada apaçýk iþaretler ve Ýbrahim’in makamý vardýr. Kim oraya girerse, güvende olur.” (Âl-i Ýmran, 97-98) buyurmuþtur. Hidayete ve güvene burada kavuþursunuz. Harem’de herkes Allah Tealâ’yý ayakta, oturarak ve yaný üzere zikreder. Siz de onlara katýlýrsýnýz. Dilinizden tesbih ve dualar hiç eksik olmaz. Tavafýn baþlama noktasý Hacer-i Esved’dir. Kalabalýkta iyi anlaþýlsýn diye yeþil bir ýþýk iþaret olarak konulmuþtur. Yeþil ýþýðýn hizasýndan Hacer-i Esved’i selamlayýp tavafa baþlarsýnýz. Dünyanýn en mutlu insaný siz olursunuz.

Asr-ý Saadet’i yaþar gibi


Fahri Kâinat s.a.v. Efendimiz hicrî 7. senede Mekke-i Mükerreme’ye umre için geldi. Müþrikler: “Muhammed ve arkadaþlarý Mekke’ye geliyorlar ama Medine hummasý (sýtmasý) onlarý bitkin düþürdü!” dediler. Onlarýn böyle demelerinden dolayý Hz. Peygamber sahabilerine, tavafýn ilk üç turunda Remel yapmalarýný yani sað omzu açýp, pazularý gösterek çalýmlý yürümelerini istedi ve; “Kendisini onlara güçlü gösteren kiþiye Allah rahmet etsin.” dedi. Sahabe de aynen öyle yaptý ve gördükleri manzara karþýsýnda müþrikler “Siz bunlarý mý sýtma mahvetmiþ diyorsunuz? Bunlar filanca yiðit kiþilerden daha dinç!” diyerek hayrette kaldýlar.

Ýþte bu hatýra sebebiyle siz de ilk üç þavtta sað kolunuzu açar, pazunuzu gösterir, çalýmlý yürürsünüz. Asr-ý Saadet’i yaþar, Efendimiz s.a.v. ile beraber tavaf ettiðinizi bile hayal edebilirsiniz. Tavaftan sonra Makam-ý Ýbrahim’de iki rekât namaz kýlýp Zemzem kuyusuna koþarsýnýz. Diliniz damaðýnýz kurumuþtur, Zemzem’den kana kana içer “Efendimiz s.a.v.’in Kevseri’nden içmeyi de nasip eyle Allahým” diye niyaz edersiniz. Ardýndan sa’y vaktidir. Safa tepesine çýkar, niyet eder ve sa’ye baþlarsýnýz. Binlerce müminin arasýna karýþýrsýnýz. “Bu kalabalýkta nice veliler vardýr” diye herkese hürmet edersiniz. Yine yeþil ýþýkla belli edilmiþ bir ara vardýr. Oraya gelince hýzlýca koþturmaya baþlarsýnýz sonra diðer yeþil ýþýkta yavaþlarsýnýz. Bugünleri görüp bu güzellikleri yaþadýðýnýz için Allah’a çokça hamd edersiniz. Sayýsýz peygamberin kabrinin bulunduðu bu tepeleri bir baþka bulursunuz. Merve tepesinde sa’yiniz biter. Týraþ olur, ihramdan çýkarsýnýz. Ýlk umrenizi gerçekleþtirmenin mutluluðuyla gördüðünüz her fakire sadakalar daðýtýr, sevdiklerinizin gönlünü hoþ eyleyecek hediyeler alýrsýnýz.

Dua vakti


Otele döner, yemeklerinizi yer, artýk ihramda olmadýðýnýzdan entarinizi giyer ve takkenizi takarak Harem’e geri dönersiniz. Kâbe’yi gören bir yere oturur duaya baþlarsýnýz. “Allahým, bu güzellikleri aczime ve gafletime raðmen merhametinle sen lütfettin..” der, pak Peygamber nesline, salihlere, anne ve babanýza, eþ dost akrabanýza, kalbinize düþen herkese isim isim dua edersiniz. Onlar da bu güzellikleri yaþasýn diye can u gönülden istersiniz. Belki de sizdeki bu sevicin sebebi Süleyman Naifî’nin þu beytindeki sýrdýr:

“Her kime Kâbe nasip olsa Hüda rahmet eder
Sevdiði kiþiyi Hak, hanesine davet eder.”

Mekke’de ayrýca Hazreti Hatice r.anha annemizi Cennetü’l-Mualla’da ziyaret edersiniz. Kaynaklarda yetmiþ peygamberin umre yaptýðý Cirane’den siz de bir umre yaparsýnýz. Yine Hudeybiye’den de bir umre yaparak Rýdvan biatýnýn olduðu yeri görürsünüz. Allah Tealâ’nýn onlar hakkýnda indirdiði; “Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ýn (kudret) eli onlarýn ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuþ olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” ayetlerini dinlersiniz. Bu vesile ile hak tasavvuf yolunun Kur’an ve Sünnet’ten kýl kadar ayrýlmadýðýný yerinde idrak edersiniz.

Buralarda deve çiftlikleri vardýr. Durur, Allah Rasulü s.a.v. içti diye deve sütü içersiniz. Hizmeti organize edenlerin bu samimiyet ve ihlâsý karþýsýnda oturup aðlayanlar olur.

Mekke’de kulluk þuuru elde edilir. Yapýlan her bir ibadette kulluk ikrar ve ispat edilir. Hal diliyle her bir mümin, umrede demiþ olur ki: “Sen benim Rabbimsin, ben ise kulunum. Beni nasýl yanýna çaðýrdýnsa o hal ve kýyafette gelirim. Tavafta dön dersin, dönerim. Sa’y de git ve gel dersin, gider gelirim. Koþmamý sevdiðin yerde koþarým. Hacer-i Esved’e selam ver dersin, taþa selam veririm. Arafat’ta, Müzdelife’de dur dersin dururum. Zemzem içmemi seversin, içerim. Saçýný kes dersin, keserim. Çünkü sen benim Rabbimsin, ben ise senin kulunum.”

Ýþte bu hal ile umre tamamlanýr. Rabbimiz yaptýðýmýz ve yapacaðýmýz umreleri kabul buyursun. Gidenlere tekrar, gitmeyenlere en yakýn zamanda ziyaretler ihsan eylesin.


radyobeyan