Baþyazý
Pages: 1
Zaman Rahmet Mevsiminde Akarken By: reyyan Date: 30 Temmuz 2012, 03:17:43
Zaman Rahmet Mevsiminde Akarken



Mübarek Erol | Haziran 2012 | BAÞYAZI   


Zaman çok çabuk geçiyor. Daha birkaç ay öncesi gibi ramazan-ý þerifi uðurlayýþýmýz… Sonra kurban bayramý daha dün gibi. Döndük dolaþtýk, yine mübarek üç aylara geldik. Receb-i þerif bereketiyle geldi. Bereketli yaz mevsimiyle birlikte geldi.

Biz hiç farkýnda olmasak da akýp gidiyor zaman. Ömrümüz hýzla tükeniyor. Öyleyse bu mübarek aylar kendimizi hesaba çekmenin zamanýdýr. Kendimizi derleyip toparlamanýn zamaný…

Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:

“Beþ þey gelmeden önce þu beþ þeyin kýymetini bil: Ýhtiyarlýk gelmeden gençliðin, hastalýk gelmeden saðlýðýn, fakirlik gelmeden zenginliðin, meþguliyet gelmeden boþ vaktin, ölüm gelmeden hayatýn…” (Buharî, Edeb, 22)

Yine buyuruyor:

“Bütün hayatýnýz boyunca hayrýn peþinde olun. Rabbinizin rahmet rüzgârlarýnýn peþine düþün, onlardan istifade etmeye bakýn. Çünkü Allah’ýn rahmet rüzgârlarý eser. Ýsteyen kullar ondan istifade eder. Allah’tan ayýplarýnýzý örtmesini, sizi korkularýnýzdan emin kýlmasýný isteyin!” (Ali el-Müttaki; Beyhakî)

. . .

Mübarek üç aylar oruç aylarýdýr. Farz olan ramazan-ý þerif orucu bir yana, recep ve þaban-ý þerif aylarý nafile oruç ile bereketleneceðimiz aylardýr. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. mübarek üç aylar geldiðinde þöyle dua etmiþtir:

“Allahým! Recep ve þabaný hakkýmýzda hayýrlý ve mübarek kýl, bizi ramazana ulaþtýr.” (Ahmed b. Hanbel; Süyûtî; Heysemî)

Evliyaullahtan Zünnun-ý Mýsrî hazretleri de þu güzel sözüyle üç aylar hakkýnda bize yol gösteriyor:

“Recep ekme ayýdýr, þaban sulama, ramazan ise hasat ayýdýr. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun karþýlýðýný bulur. Bir kimse ekimi býrakýrsa hasat zamaný piþmanlýk yaþayanlardan olur.”

Üç aylarda oruç tutmaya gayret etmemiz lazým. Bol bol Kur’an-ý Kerim’i okumamýz, ibadet etmemiz lazým. Gücümüz yettiðince sadaka vermek, hayýr iþleriyle meþgul olmak ise Rabbimizin rýzasýný kazanmak için son derece önemli.

. . .

Okullar tatile giriyor. Bu yaz tatilini çocuklarýmýz için güzel bir fýrsata çevirmenin yollarýný aramamýz gerekir. Yaz aylarýnda camilerimizde, Kur’an kurslarýmýzda, çeþitli vakýf ve derneklerin gençlik merkezlerinde Kur’an-ý Kerim eðitimi veriliyor.

Sürekli çocuklarýmýza iyi bir gelecek hazýrlamaktan bahsederiz. Onlarýn istikbaline dair tedirginlik yaþar, endiþeleniriz. Bütün bu dünyalýk endiþelerin yanýnda onlarýn ebedi hayatýna, ahiret istikbaline dair ne düþünüyoruz, neler planlýyoruz, düþünmemiz gerekiyor.

Ebeveyn olarak çocuklarýmýza dinimizi öðretmek, öðrenmelerine vesile olmak en temel vazifemiz. Unutmayalým, çocuklarýmýzýn bizim üzerimizdeki hakký bu.

Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyurur ki:

“Kim Kur’an-ý Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabý vardýr. Her bir iyiliðin karþýlýðý on sevaptýr. Ben, ‘elif lâm mîm’ bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, lâm bir harftir, mim de bir harftir.” (Tirmizî)

Ebu Hüreyre r.a. da þöyle buyurmuþtur:

“Herhangi bir evde Kur’an okunursa, þüphesiz o ev aile efradý için geniþler, hayrý çoðalýr, oraya melekler dolar ve þeytanlar kaçar. Kur’an okunmayan ev, aile efradý üzerine daralýr, hayrý azalýr, melekler oradan çýkýp þeytanlar dolar.”

. . .

Yaz mevsimi geldi. Okullar tatile giriyor. Büyük ekseriyet tatil hakkýný yaz aylarýnda kullanýyor. Her iþimizi, her anýmýzý olduðu gibi, tatilimizi de hayra dönüþtürme gayretinde olmalýyýz.

Sýla-i rahim, Cenab-ý Mevlâ’nýn bizlere yüklediði bir mükellefiyet olduðu kadar bir lütfu da. Çalacak bir kapýmýzýn, arayacak bir büyüðümüzün, dertleþecek yakýnlarýmýzýn olmasý ne büyük rahmet!

Sýla-i rahimde öncelik anne ve babamýzda. Onlarýn hizmetini görmek, Allah’a kulluktan sonraki ilk vazifemiz. Haklý bile olsak onlarý hiçbir þekilde incitemeyiz, bir þikayet ve yakýnma olarak ‘öf’ bile diyemeyiz. Bu, Yüce Rabbimiz’in Mukaddes Kitabýmýz’da hepimize verdiði bir emirdir. Anne-babamýz için Rabbimiz bize þöyle buyuruyor:

“Onlarý esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, sen de onlara þefkat ve merhamet et!’ diyerek dua et.” (Ýsra, 24)

Anne-babadan sonra yakýn akrabalarla ilgili vazifelerimiz geliyor. Geçinemeyen akrabanýn ihtiyaçlarýný karþýlamak, imkanýmýz varsa mecburi bir görev. Biz de muhtaç bir hale düþersek, yakýndan uzaða doðru maddi durumu müsait olan akrabalarýmýzýn da bizim ihtiyaçlarýmýzý karþýlamalarý mecburi.

Dinimizin öngördüðü bu zorunluluk, anne-baba ve çocuklar gibi en yakýn akrabadan baþlar, aralarýnda evlenme yasaðý bulunan bütün akrabalarý içine alýr. Kardeþler, kardeþ çocuklarý, amcalar, halalar, dayýlar, teyzeler… birbirlerine karþý hukuken sorumludurlar.

Mesela amcamýz, dayýmýz veya teyzemiz muhtaç duruma düþse ve imkan sahibi olan en yakýn akrabasý biz olursak, onun aylýk geçimini temin etmek zorundayýz. Biz muhtaç duruma düþersek, onlar da bizim ihtiyaçlarýmýzý karþýlamak mecburiyetindeler.

Öncelikle yükümlülüðümüzün farkýna varmamýz gerekir. Muhtaç durumda deðilseler bile, küçücük bir hediye ile de olsa ziyaret etmek, hal ve hatýrlarýný sormak Ýslâmî ve insanî görevimiz.

. . .

Zaman geçtikçe ömür sermayesinin de azaldýðýný unutmamak gerekir. Vaktimizi, sermayemizi hayra dönüþtürme çabasý müslüman hayatýn baþlýca gayesidir.

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…


radyobeyan