Tarih
Pages: 1
Prof. Dr. Feridun M. Emecen By: hafiza aise Date: 28 Temmuz 2012, 15:20:01
Prof. Dr. Feridun M. Emecen ile Osmanlý savaþ tarihi üzerine
Ýbrahim BARAN • 81. Sayý / TARÝH


Bir cihan imparatorluðu olan Osmanlý, kuruluþundan 1. Dünya Savaþý’na kadarki yaklaþýk 600 yýllýk süreçte, sýnýrlarýný savaþarak geniþletti. Devlet-i Aliyye, Klasik Çað olarak adlandýrýlan 1300-1600 arasý dönemde yaptýðý savaþlarýn çok önemli bir kýsmýnda zafer kazandý. Bu baþarýnýn ardýnda disiplinli ve donanýmlý bir ordunun olduðu gerçeði yadsýnamaz. Osmanlý ordusunu ve Osmanlý savaþ sistemini konunun uzmaný bir isimle, Ýstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öðretim Üyesi Prof. Dr. Feridun M. Emecen ile konuþtuk…

Devlet-i Aliyye devrin þartlarýnýn gereði olarak savaþla büyüyen bir yapýya sahipti. Savaþýn sonuçlarýný belirleyen en önemli etkenlerden biri de ordu. Ýmparatorluðun tarihinde ilk ordu kurma çabalarý ne zamana dayanýyor?
Osmanlý tarihinde ilk orduyla ilgili bilgilere Bizanslý tarihçi Pachimeres’in kaleme aldýðý Bizans Tarihi’nde rastlanýr. Burada Osman Bey’in 1302 senesinde yaklaþýk 5000 kiþilik bir birliðe sahip olduðuna dair önemli malumat var. Bu 5000 kiþilik kuvvet bugünkü Yalova civarýnda Bizans kuvvetlerini bozguna uðratýyor. Tarih kitaplarýnda bu savaþ Bapheus Savaþý yahut Koyunhisar Savaþý olarak geçiyor. Ýþte Osmanlý tarihinde ilk defa sistemli denilebilecek bir orduya bu dönemin çaðdaþý kaynakta rastlanýr.

5000 kiþilik bu kuvvete tam olarak bir ordu diyebilir miyiz?
Tabii ki. Bunlar düzenli ve atlý birlikler. Bir ordunun sahip olmasý gereken temel koþullar bu 5000 kiþilik kuvvette de mevcut. Daha öncesinde de var mutlaka ama ilk defa tarihî bir kaynaða dayalý olarak birliklerle ilgili bilgiyi bu savaþta görebiliyoruz.

Yeniçeriler Osmanlý ordusunun merkezinde bulunuyordu. Ta ki 1800’lü yýllara, yani II. Mahmud dönemine kadar. Yeniçeri teþkilatý ne zaman oluþturulmaya baþlanýyor?
Yeniçeriler, I. Murad döneminde ortaya çýkmaya baþlýyorlar. Orhan Bey döneminde de bazý kul asýllý askerî birliklerin padiþahýn yanýnda olduðuna dair bilgiler var, ama bunlar I. Murad dönemindeki kadar tam anlamýyla teþkilatlanmýþ deðillerdi. Çünkü Orhan Bey zamanýnda kul asýllý askerî birlikler, piyadelerin yanýnda yer alan küçük bir grubu oluþturuyor. Bütün bu yaya teþkilatýna “piyade-müsellem” deniyordu. Müselleme bazý araziler ve çiftlikler veriliyordu. Dolayýsýyla bunlar týmar siteminden daha farklý, profesyonel, maaþlý askerlerdi. O dönemde Yeniçeri olarak isimlendirilen bir grup vardý. Ancak daha sonra I. Murad döneminde bildiðimiz anlamda Yeniçeri Teþkilatý, hem esir alýnanlarýn belirli bir kýsmýndan hem de devþirme usulü yavaþ yavaþ devreye girdikten sonra, bildiðimiz anlamda ortaya çýktý.

Yeniçeri teþkilatýnýn Bektaþi geleneðe mensup olduðu söyleniyor.
Bazý anonim Osmanlý tarih kaynaklarýnda yeniçerilerin Hacý Bektaþ ile olan baðlarý hakkýnda bilgiler var, ama bunlarý tarihî bir zemine oturtmak çok güç gözüküyor.

Ama Âþýkpaþazade Tarihi’nde bundan bahsediliyor.
Orada da buna dair bilgilere karþý bir argüman var. Aksine Âþýkpaþazade Tarihi’nde eklenen bilgelerde yeniçerilerle Hacý Bektaþ arasýndaki iliþkinin tamamýyla söylenti olduðu ifade ediliyor. Ayrýca o dönemdeki Bektaþiliði de yanlýþ anlamayalým. Osmanlý’nýn kuruluþ yýllarýndaki Bektaþiliðin günümüzdeki aldýðý þekillerle pek bir alâkasý yok. Çünkü bu dinî kopuþ, günümüz Bektaþiliði’nin farklý kollarýyla ortaya çýkýþý çok daha sonralarda, 16. yüzyýlda kesinleþiyor. Bu tarihlerden önce tarikatlar arasýnda ciddi farklýlýklar pek görülmüyor. Bazý gruplar biraz daha aþýrý olabiliyor, ama bunlar da çok dikkat çekici bir tarza bürünmüyorlar. Ancak 16. yüzyýlda Safevilerin zuhuruyla tarikatlar siyasi bir unsur haline geldikten sonra bir dönüþüm baþlýyor. Öncesinde böyle bir þeyden söz etmek pek mümkün deðil. O yüzden sonradan da olsa yeniçeri ocaðýnýn Hacý Bektaþ ocaðýyla baðlantýsýnýn tarihî bir gelenek haline geliþi yine farklý bir baðlamda, yani geleneksel bir konseptte deðerlendirilmeli.

Devþirme usulü oluþturuluyor sonralarda. Fethedilen topraklardan devþirilen gençlerin zeki olanlarý enderuna alýnýyor, kalanlarý da Yeniçeri Ocaðý’na. Osmanlý ordusu kurulurken niçin Türkler’den istifade edilmiyor?
Bu sisteme gulam sistemi deniyor. Osmanlýlarýn icadý da deðil. Selçuklular döneminde, hatta diðer Türk ve Ýslam devletlerinde benzeri durum söz konusu. Köle askerlerden oluþan ve doðrudan doðruya Sultan’a baðlý olan bir grubun mutlak itaati önemli; ayrýca bunlarýn deðiþik kademelerde görev almalarý öteden beri uygulanan bir durum. Fakat bunlarýn savaþçý ve idari fonksiyonunu çok da büyütmemek lazým. Çünkü nihayetinde yeniçeriler Fatih Sultan Mehmed zamanýnda 5 bin civarýnda askerden oluþuyordu. 16. yüzyýlda bu sayý 10.000 dolayýna eriþti. Savaþçýlýklarýyla kendilerinden çekinilen birliklerdi ve daima padiþahýn yakýn korumalýðýný yaparlar, savaþýn nihai kademesinde devreye girerlerdi. Herhangi bir belirli kökene sahip olmaksýzýn padiþah adýna savaþmalarý canlarýný feda etmeleri temel prensipleriydi. Yani bir nevi fedai-nefer gibi algýlanýyorlardý. Baþlangýç döneminde ordu bünyesinde Türk asýllý olanlar da var. Kaynaklarda bunlar mevcut. Ama bu istenen bir durum deðil. Devþirme usulüne göre Hýristiyan ailelerin çocuklarýnýn tercih edildiðini biliyoruz. Üstelik bunlar zannedildiði gibi çok küçük yaþlarda da alýnmýyorlar. 9 ila 13 yaþ arasý deðiþiyor devþirmelerin yaþlarý. Alýnan bölgeler de önceden belli. Bu ocak bir nevi okuldu. Hýristiyan aileler biliyorlar bunu. Dolayýsýyla devþirme usulünde çocuklarýn ailelerinden zorla koparýlýp alýnmasý gibi bir þey pek söz konusu deðil.

Kuruluþtan itibaren Ýstanbul’un fethine kadar önemli savaþlar yapýldý. Yükseliþe kadarki dönem ile 1600’lü yýllara kadarki dönemi kýyasladýðýmýzda savaþ politikasý ve stratejisi bakýmýndan bir farklýlýk mevcut mu yoksa savaþ politikalarý da gelenek þeklinde devam edegelen bir süreç mi?
Klasik dönemi bir bütün olarak ele aldýðýmýzda Osmanlý ordularýnýn tertibi ve asker sayýsýnýn farklýlaþtýðýný görüyoruz. Ateþli silahlarýn kullanýlmaya baþlanmasýyla beraber onlarla ilgili yeni taktiklerin de devreye girdiðini biliyoruz. Ýlk dönemdeki yapýyla biraz farklýlaþma var tabii. Mesela ordu önceden süvari askerlerinden müteþekkilken yaya askerlerin de sonralarý bunlara katýldýðýný görüyoruz. Yaya askerlerin fonksiyonlarý tüfekli askerler olarak artmaya baþlýyor. Fatih Sultan Mehmed’in Otlukbeli Savaþý’ndan sonra meydan savaþlarýna tüfekleri ve sahra tipi toplarý devreye sokmasý durumu var. Yavuz Sultan Selim’in yaptýðý meydan muharebelerinde de bu çok açýk bir þekilde görülebiliyor. Sistem genel olarak böyle deðiþimlere uðruyor ama ana yapý pek deðiþmiyor. Yani adeta kale haline getirilmiþ güçlü bir merkez ve iki taraftan hareketli süvariler. Ana merkezde daha önce okçu grubu varken daha sonra onlarýn yerini giderek toplar ve tüfekler almaya baþlýyor. Yapýda çok büyük bir farklýlýk yok ancak kullanýlan silahlar ve bunlara baðlý taktikler bakýmýndan farklýlýklar var. Bu uygulama da klasik dönem boyunca hep böyle gidecek ve çok sonralarý deðiþecektir.

Savaþtan önce bölgeye gidip oradan bilgiler gönderen, orduya yol açan bir takým öncü kuvvetlerden bahsediliyor. Onlarýn yaptýklarý bugün anlayacaðýmýz mânâda istihbarat faaliyeti miydi?
Savaþlarda istihbaratýn çok önemli rolü var. Ordu sefere çýktýðý zaman önde ne var ne yok bilmesi, düþmanýn hareketinden haberdar olmasý gerekiyor. Bu nedenle Osmanlýlar özellikle Batý’ya yapýlan seferlerde bu akýncýlardan çok istifade ettiler. Akýncýlar zaten sancaklarda sýnýr boylarýna yerleþtikleri için gereken bilgileri orduya aktarýyorlardý. Yani bir anlamda keþif seferleri yapýyorlardý ve onlarýn verdiði bilgilere göre bir hareket söz konusu oluyordu. Bazý büyük savaþlarda da þayet rakip devletlerin topraklarýna girilmiþse, o zaman da istihbarat alma ihtiyacý hissedildiði için bir öncü birliði gönderiyorlardý. Böyle bir durum illa ki olmalý. Çünkü hiçbir ordu kendi gücüne güvenerek apar topar bir yerlere gitmez. Haberleþme meselesi çok önemli. Osmanlýlar zannediyorum haberleþmeyi çok baþarýlý bir þekilde gerçekleþtiriyorlardý.

Ateþli silahlar ilk olarak hangi dönemde kullanýlmaya baþlanýyor?
Bir kere topun II. Murad döneminde Osmanlý ordusunda bulunduðunu biliyoruz. Kale kuþatmalarýnda kullanýlýyor. Meydan muharebelerinde ateþli silahlarýn kullanýmý ise Varna ve II. Kosova Savaþlarý’ndadýr. Osmanlýlar Varna Savaþý’ndan 1 sene önce Ýzladi derbendine kadar çekildikleri bir bozgun, geri çekilme dönemi yaþadýlar. Macar ordularý karþýsýnda yenilgiye uðramýþlardý. Osmanlýlar Macar ordularýnda bulunan arabalar üzerindeki tüfekli askerler (Wagenburg, tabur sistemi) yüzünden yenilmiþlerdi. Bunlar seri hareket edebiliyorlardý. Osmanlýlar arabalar üzerindeki ateþli silah kullanan askerler nedeniyle çok sýkýntýya düþtüler ve geri çekilmeye baþladýlar. Sonralarý ayný sistemi kendilerine adapte etmeye baþladýlar. Çok kýsa bir zaman içerisinde hem 1444 yýlýnda yapýlan Varna Savaþý’nda -burada kýsmen görülüyor- hem de 1448 yýlýnda yapýlan II. Kosova muharebesinde açýk bir þekilde týpký Macarlarýn kendilerine yaptýklarý gibi tüfekli askerler kullanmýþlardý. Kati surette kullanýmý ise Fatih Sultan Mehmed dönemine dayanýyor. Yeniçeri birliði doðrudan doðruya ateþli silahlarla mücehhez olunmuþ þekilde ilk defa Fatih zamanýnda savaþ meydanlarýnda boy gösteriyor. Dünya askerî tarihinde ilk profesyonel, düzenli, resmî yani maaþlarýný devletin ödediði bir teþkilat olan tüfekli birlik bu sýrada ortaya çýkmýþtýr.

OSMANLI SAVAÞ STRATEJÝSÝ BAÞKA KÜLTÜRLERDEN ETKÝLENEREK ÞEKÝLLENDÝ

Osmanlý Savaþ stratejisi farklý kültür ve medeniyetlerden etkilenerek mi inþa edildi, yoksa Osmanlý’nýn savaþ stratejisi kendine has koþullar içerisinde mi oluþtu?

Osmanlý’nýn kendine has bazý savaþ kaideleri oluþturduðu bir gerçek. Çünkü Selçuklu ve Türkmen savaþ taktikleri genellikle atlý askerler üzerine inþa edilmiþ. Bizanslýlarýn da piyadeye önem veren bir sistemi var. Osmanlýlar atlý gelenekten geliyorlar ve karþýlarýna piyade Bizans askerleri çýkýyor. Osmanlýlar bu askerlerle Osman Bey döneminde karþýlaþtýlar. Sonra oðlu Orhan Bey Bizans’la 1329’da Gebze yakýnlarýnda Pelekanon Savaþý’ný yapýyor. Orada Osmanlýlarýn da yaya askerlerle taktikler uyguladýklarýný görüyoruz. Muhtemelen Osmanlýlar bu iki sistemi birleþtirerek piyadelere dayalý ama atlý askerlerin buna göre hareketlerini düzenledikleri yeni bir sistem oluþturdular. Dolayýsýyla bir etkileþim tabii ki var. Ateþli silahlarýn orduya girmesinde Balkanlarda ateþli silahlarýn kullanýlmasýnýn etkili olmasý gibi, daha önce de böyle uygulamalar olmuþ ve Osmanlýlar bu sistemleri kendilerine adapte etmiþler. Bunu hemen hemen her devirde gerçekleþtiriyorlar. Romalýlarýn düzgün piyade düzeni ayný þekilde baþka milletlere de tesir etti. Atlý süvari birliklerini Osmanlýlar’dan örnek alýp uygulayanlar var. Ruslar mesela, 16. yüzyýlda Osmanlý yeniçeri sistemini alýp uyguladýlar. Dolayýsýyla karþýlýklý etkileþim ve tesirler var tabii ki.

Klasik çaðda Osmanlý Ýmparatorluðu’nun kaybettiði savaþ yok denecek kadar az. O dönemde imparatorluðu ordu yahut savaþ politikasý bakýmýndan diðer devletlerden ayýran özellikler nelerdi?
16. yüzyýlda Osmanlý askerî baþarýlarýna bakýldýðýnda karþýlarýnda kendileri gibi disipline sahip, kendileri kadar geniþ bir ordu karþýlarýna çýkmýyor. Böyle olunca Osmanlý’nýn daima bir üstünlük saðlamasý söz konusu oluyor. Mesela Mohaç’ta karþý karþýya geldikleri zaman Macar birlikleri profesyonel ve nitelikli askerlerden oluþuyordu. Ama sayýca çok deðillerdi ve bu nedenle çok çabuk yeniliyorlardý. Bunun dýþýnda, yapýlan mücadeleler hep kale muhasarasý ve sefer-i hümayun þeklinde oldu. 16. yüzyýl boyunca görüyoruz bunu. Daha önceleri Batýlý güçlerin toparlanmasý, bir araya gelmesi çok zordu, ordularý disiplinsizdi ve bütün bunlar Osmanlýlara baþarý getirdi. Buna ek olarak tabii ki askerî bakýmdan taktiksel bir takým üstünlükler söz konusu edilebilir. Çünkü Osmanlý Devleti’nin en karakteristik özelliði çok kolay bir þekilde ordularýný toparlamalarý, disipline ve kanalize etmeleriydi. Osmanlýlar bunu çok iyi baþardýklarý için orduyu çok kýsa bir süre içerisinde cepheye sürebiliyorlardý. Çok iyi lojistik destek saðlýyorlardý, ihtiyaç duyduklarý malzemeleri de düzgün bir þekilde cepheye götürüyorlardý. Dolayýsýyla Osmanlý askerleri cephede hiçbir zaman açlýk ve yokluk çekmedi. 16. yüzyýlýn sonlarýna doðru bu durum deðiþmeye baþladý. Diðer devletler de ordularýný bu þekilde güçlendirmeye ve dizayn etmeye baþlayýnca Osmanlýlar artýk savaþlarda zorlu bir sürece girmiþ oldular.

1300-1600 arasý dönem için gerek sonuçlarý gerekse yapýlan mücadele itibariyle en önemli gördüðünüz savaþ hangisi?

16. yüzyýl için Haçova Savaþý oldukça önemli. Ama savaþ olarak önemli, yoksa sonuçlarý itibariyle çok önemli neticeler doðurduðu söylenemez. Mesela Mohaç Savaþý da savaþ olarak çok önemli olmamasýna raðmen sonuçlarý itibariyle oldukça önemli. Haçovasý’nda çok büyük bir zafer kazanýldý, bununla birlikte sonuç olarak pek bir þey alýnamadý. Mohaç’ta ise Macar Devleti’nin tarihten silinmesi sonrasý Osmanlý Ýmparatorluðu çok ciddi bir ilerleme kaydetti. Savaþlarda her zaman büyük bir baþarý kazanabilirsiniz, fakat her zaman bu büyük baþarýya mütenasip bir netice elde edemeyebilirsiniz. Hatta bazen önemli yenilgilerin neticeleri lehinize sonuçlanabilir. Ayrýca II. Murad’ýn yaptýðý iki savaþ var: Varna ve II. Kosova savaþlarý. Bunlar da hayati bir öneme sahip. Osmanlýlarýn Balkanlar’daki geleceðini tayin ettikleri gibi Ýstanbul’un fethini yakýnlaþtýrmýþlardýr.

Osmanlý ordusunda ve savaþ sisteminde çözülme nasýl oldu?
Bu mesele biraz tartýþmalý. Bunu tek bir sebebe baðlý olarak anlatýnca durum deðiþiyor. Askerî bakýmdan Osmanlý Devleti’ndeki zaaf 17. yüzyýlýn sonlarýna doðru ortaya çýkmaya baþlýyor. Çünkü Osmanlýlar karþýlarýnda artýk yeknesak bir ordu bulmaya baþlýyorlar. Osmanlýlarý artýk karþýsýnda tek bir devletin ordusunu deðil, birleþik güçlerin ordularýný bulmaya baþladý. Ýttifaklar Rusya’dan baþlýyor ve Habsburglara, Ýtalya’ya kadar geliyor. Olaya biraz da bu noktadan bakmak lazým belki de. Savaþlarý topyekûn sebeplere dayanarak irdelemek gerekiyor. Osmanlýlar’ýn askerî zaaflarýný ortaya koyan en önemli mücadele 1768 Osmanlý-Rus Savaþý’dýr. Bu savaþta zafiyet çok net bir biçimde kendini gösterdi. Askere hükmedememe, ehliyetsiz komutanlarýn iþbaþýnda olmasý gibi sebepleri var kuþkusuz bunun. Ancak burada yine de savaþ taktiklerinin önemli ölçüde oturmuþ olmasý keyfiyeti var. Ýþte bu tarihlerden sonra Osmanlýlar çözümü Batý’da arayacak. Batý’daki askerî modelleri kendilerine tatbik etmeye baþlayacaklar.

Kimdir:
Prof. Dr. Feridun M. Emecen 1958 yýlýnda Bulancak’ta doðdu. 1975’te Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. 1978 yýlýnda ayný fakültenin Tarih Araþtýrmalarý Enstitüsü’nde memuriyet hayatýna baþladý. 1985'te “XVI. Asýrda Manisa ve Yöresinin Sosyal ve Ekonomik Tarihi” konulu doktora tezini verdi. 1987’de yardýmcý doçent, 1989’da doçent, 1995'te de Profesör oldu. Halen Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Klasik Dönem Osmanlý Tarihi ve Avrupa Tarihi derslerini veriyor. Osmanlý klasik çaðýyla ilgili yayýmlanmýþ birçok kitabý ve makalesi bulunuyor.


radyobeyan