O'nu Kur'an'dan dinleyelim By: ehlidunya Date: 26 Temmuz 2012, 12:38:05
O'nu (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur'an'dan dinleyelim
O, bir Elçi, bir Peygamber. O, mü'minlere çok þefkatli ve merhametli. Ümmetinin sýkýntýya uðramasý O'na aðýr geliyor. Daha nice vasfa sahip Sevgililer Sevgilisi'ni, en azim kelimelerin buluþtuðu Ezeli Kelam, hem bize hem de O'na anlatýyor.
Ayýn on dördü. Kuzgunî gecenin karanlýðýnda, koyu ve derin sessizlik eþliðinde bir tek güvenilir rehber parlar gökyüzünde. Parlaklýðý ve büyüklüðü inþirah verir seyredenin sinesine. Hiçbir eþyadan esirgemez ýþýðýný. Aksi denizin üzerinde yakamoz olur. Ay deyince hale, hale deyince ay düþer zihinlere. Eþ yaratýlmýþlýðýn cilvesi olarak biri olmadan diðeri de olmak istemez varlýk âleminde.
On dört asýr önce yine böyle bir zifiri karanlýk. Derin ve sessiz bir bekleyiþ aný. Kulaklar tetikte. Kalpler en kýymetli misafiri konuk etmek için sabýrsýz. Gözler ayýn ondördünü ve hâlesini gözlemekte. Tam karanlýðýn en koyu olduðu anda parlayan Kur'an ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise bekleyenlerine müjde. Kur'an ile Allah Resûlü adeta ay ve halesi mesabesinde birbirinin tamamlayýcýsý, anlatýcýsý. Öyle ki Kur'an tohumsa Efendimiz filizi, Ýlahî Beyan ay ise Resûlullah onu çevreleyen halesi, biri teoriyse diðeri fikrin pratiði. Efendimiz Yaþayan Kur'an, Kur'an Efendimiz'i Anlatan. Sani-i Zülcelâl'in en güzel iki sanatýndan biri Âlemlere Rahmet, diðeriyse Kýlavuz. Nebiler Serveri, hayat-ý seniyyeleri boyunca bize Kur'an'ý dillendirdiði gibi mahiyetini de anlattý. Peki O'nun dilinden harf harf, hece hece dökülen bu kýymetli Beyan bize kendi cisimleþmiþ halini nasýl anlatýyor?
Kelam-ý Ezelî, Allah Resûlü'nü saðanak saðanak yeryüzüne indiði yirmi üç yýl boyunca ahlakýndan sorumluluklarýna kadar pek çok açýdan ele alýyor. Ýstanbul Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü Öðretim Üyesi Prof. Dr. Hidayet Aydar, Efendimiz'i öðrenmenin en iyi yolunun Kur'an-ý Kerim'i okumaktan geçtiðini düþünüyor. Çünkü Furkan-ý Hakîm, Peygamberimiz'e hem yön ve þekil veriyor hem de O'nun hayat-ý seniyyesini tanzim ediyor. Efendimiz'e birtakým görev ve mesuliyetler yüklerken ayný zamanda O'nu toplumun rehberi, insanlýðýn kurtarýcýsý yapýyor. Kendisine "Rasûlüllah'ýn ahlâký nasýldý?" diye sorduklarýnda Hz. Âiþe "Siz Kur'an okumuyor musunuz? Rasûlüllah'ýn ahlâký Kur'an'ýn kendisiydi." diyor. Bu yüzden Allah Resûlü'nü görmek, O'nun ahlakýný öðrenmek isteyen, asýrlar boyunca hep Kur'an'a müracat ediyor. Zira Konuþan Kur'an, ne yapmýþsa Yüce Beyan'a göre yapýyor. Prof. Dr. Hidayet Aydar, Efendimiz'in Kur'an'da yer alýþýný Mekke ve Medine dönemi olarak iki önemli safhaya ayýrarak incelemekte fayda görüyor. Zira Kur'an-ý Kerim'i ya da Peygamberimiz'in hayat-ý seniyyelerine baktýðýmýz zaman net hatlarla bu iki dönemin birbirinden ayrýþtýðýný görebiliyoruz. Mekke döneminde ibadet, muamelat, beþerî iliþkiler, müþriklerle münasebet þekli ön plana çýkarken, Medine sürecinde daha çok ibadet, toplumsal iliþkiler, teþrii incelikler, hükümlerin taf-silatý, medenî, cezaî, iktisadî, siyasî hükümler ile Yahudiler ve münafýklarla kurulan diyaloglar yer alýyor. Fakat her iki dönemde de imanýn þart ve niteliðine sürekli vurgu yapýlýyor.
ALLAH, HABÝBÝ'NÝ TESELLÝ EDÝYOR
Mekke döneminde Kur'an Efendimiz'i '3T' ile anlatýyor. Bu tanýmlamayý yapan Prof. Dr. Aydar, '3T' kavramýný açarak Mekke'de inen ilk ayetler aracýlýðýyla Efendimiz'in bizzat Rabb'i tarafýndan tahdir, te'dib ve terbiye aþamalarýndan geçirildiðini düþünüyor. Allah, Kelam'ý ile en baþta Resûlü'ne þekil veriyor. 'Tahdir' (hazýrlama) ile Efendimiz'e omzunda nasýl bir sorumluluk taþýdýðýný ve ümmeti için ne anlam ifade ettiðini öðretiyor. Bazý ayetler ise Peygamberimiz'i ahlaken, davranýþlarý itibarýyla en mükemmel hale getirebilme adýna 'Te'dib' ediyor, yani edep öðretiyor. Bu þekilde Habibi'ni (sallallahu aleyhi ve sellem) Ýlahî 'terbiye'ye mazhar kýlan Zat-ý Zülcelal, O'nu kâmil insan mertebesine yükseltiyor. "Eddebenî Rabbî fe ahsene te'dîbî/ Beni Rabb'im terbiye etti; terbiyemi, edebimi ne güzel eyledi." hadisi de buna iþaret ediyor.
Allah-u Teâlâ, öncelikle Ýnsanlýðýn Ýftihar Tablosu'nu manen ve maddeten vazifesine hazýrlýyor: Duha Sûresi'nde geçen "Ve muhakkak ki, Sana Rabb'in ihsan buyuracak, Sen de hoþnut olacaksýn. Seni yetim bulup barýndýrmadý mý? Seni, yol bilmez iken (doðru) yola koymadý mý? Seni muhtaç bulup ihtiyacýný gidermedi mi?... Rabb'inin nimetini durmaksýzýn anlat." ayetleriyle Cenâb-ý Hakk, Resûlullah'ý önce korkutmadan peygamberlik sorumluluðuna hazýrladýktan sonra, O'nu risaletinden önce nasýl yalnýz býrakmadý ise bu zor vazifede de inayetiyle yanýnda olacaðýný müjdeliyor.
Sonra Efendimiz'e, vazifesinin keyfiyeti anlatýlýyor. "Ýnnâ erselnâke/ Biz seni gönderdik" diye baþlayan ayetlerle Ýrsal ve teblið ile görevlendiriliyor. "Ýnneke leminel mürselîn/ Sen gerçekten gönderilen Resûllerdensin" beyanýyla da kendisinden önceki peygamberler gibi insanlara emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i an'il münker perspektifinde irþatta bulunmasý isteniyor. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah'ýn Elçisi de son nefesine kadar vazifesini hakkýyla yerine getirme gayretine giriyor. Fakat yaþadýðý toplum tarafýndan þiddetli þekilde tepkiyle karþýlanýyor. Kavmi O'nu "Bu sözleri kendin uyduruyorsun, Allah Sana bir þey indirmemiþ, baþkasýndan öðrenip bize anlatýyorsun, peygamberlik iddiasýný menfaatin için yapýyorsun." diyerek yalanlýyor. "Peygamber olacaksa gökten inmeli, hiç olmazsa güçlü, zengin biri olmalýydý." gibi anlamsýz tepkiler karþýsýnda Resûlullah, elbette ki direnip mantýklý cevaplar veriyor. Fakat zaman zaman da üzülüp sarsýlýyor. Ýþte bu durumlarda teselli ayetleri Efendiler Efendisi'nin imdadýna yetiþiyor, O'na nefes aldýrýyor. Prof. Dr. Aydar, teselli ayetlerinin Mekke döneminde daha çok indiðine dikkat çekiyor. Kur'an'da geçen peygamber kýssalarý da teselli ayetleri arasýnda kabul ediliyor. Nuh, Hud, Salih, Þuayb, Eyüp, Musa peygamberlerin (aleyhimüsselam) baþlarýndan geçen sýkýntýlarý ve kazandýklarý muvaffakiyetleri anlatarak Allahu Teâlâ En Sevgilisi'ni adeta teselli ediyor. Rabb'i anlattýkça O moral buluyor.
Mekke döneminde ayetler aðýrlýklý olarak Allah'la deðil de Elçisi'yle problemi olan müþriklere karþý Efendimiz'i savunmak, korumak ve tasdik etmek üzere iniyor. Mesela bir müþrik Nebiler Serveri'ne gelip "Galiba sen þairsin, mecnunsun. Cinlerin sana bu sözleri söyletiyor. Sen aklî dengeni yitirdin." gibi birtakým çirkin yakýþtýrmalarda bulunuyor. Bu yakýþýksýz ifadelere cevap yine Kur'an'dan geliyor ve Efendimiz'in ne bir þair ne de cinlenmiþ ve aklî sorunu olan bir insan olduðunu ifade ediyor (Kalem, 2). Aksine O'nun hak ve doðru olduðunu, verdiði mesajýn Ýlahî bir Beyan olduðunu aktarýyor. Mekkelilerin iddialarýný çürütmek için erken dönemde inen ayetlerde Rehber-i Ekmel'in daha çok ahlak-ý hasenesi öne çýkarýlýyor. Rabb'in övdüðü "Ve inneke alâ hulukýn azîm / Þüphesiz sen azim bir ahlak/yaratýlýþ üzeresin" dediði o muhteþem ahlak Yüce Beyan'da muhtelif yerlerde zikrediliyor.
TEBLÝÐÝN VAZGEÇÝLMEZÝ: YUMUÞAK ÜSLUP
Mekke toplumunda bir þeyin çok önemli olduðunu belirtmek için sýkça baþvurulan yemin etme âdetine bir gönderme mahiyetinde Cenâb-ý Hakk da Kelam-ý Ezelî'sinde bazý yerlerde yemin ifadeleri kullanýyor. Örneðin Yasin Sûresi'nin baþýnda Efendimiz'in hak olduðunu belirtirken yemin ediyor. "Hakîm olan Kur'an'a yemin olsun ki Sen peygambersin ve dosdoðru yol üzeresin. (Yasin, 1-4)" denerek arþdan arza teselli verilmeye devam ediliyor.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tüm bu yýldýrma politikalarýna hep alttan alma, sineye çekme ve müsamaha ile karþýlýk veriyor. Ýtirazcýlara ayetlerin de desteðiyle akýl, mantýk ve iradeyi kullanarak ikna edici cevaplar vermeye çalýþýyor. Ayný zamanda çok iyi bir baba, dürüst ve çevresindekilerle seviyeli, saðlam münasebet kuran bir insan olmayý ihmal etmiyor. Bu yüzden Mekkeliler, aldýðý vahyin intikalini tekzib etmeleri dýþýnda hiçbir konuda Efendimiz'i eleþtiremiyorlar. "Senin bu dediklerin Allah'ýn sözleri deðil" deseler bile aslýnda O'nun yalan söylemeyeceðini çok iyi biliyorlar.
Kur'an-ý Kerim, peygamber kýssalarýndan sadece Allah Resûlü ve O'nun nezdinden ümmetine moral desteði vermekle yetinmiyor. Rehber-i Ekmel Efendimiz'e teblið sürecinde karþýlaþacaðý zorluklar karþýsýnda takýnacaðý tavýrlarý öðretme adýna ders veriyor. Mesela Rabb'imizin Hz. Musa'ya (aleyhisselam) "Ey Mûsâ! Firavun'a karþý yumuþak söz söyle, ona yumuþaklýk göster!" buyurmasý aracýlýðýyla O'na 'kavl-i leyyin'i öðretiyor. Ýrþatta seçilmesi gereken ve üslup ve dilin önemine dikkat çekiyor. Bu öðretinin ýþýðýnda Kendisinin üstüne gelen, zaman zaman ibadetine engel olan, hakaret ve alay eden Ebu Cehil, Ebu Lehep, Ümeyye bin Halef, As bin Vahid gibi azýlý düþmanlara Efendimiz sükûnetle ve yumuþak bir üslupla karþýlýk veriliyor. Zaten Nahl Sûresi'nde Nebiler Serveri'ne "Onlarla en güzel þekilde mücadele et" tavsiyesinde bulunuluyor. Asr-ý Saadet'te gerçekleþen tek bir savaþý dahi Efendimiz'in baþlatmayýþý ve Müslümanlarýn hep savunan taraf olmasý da bu duruþu ispat ediyor. Medine döneminde inen ayetlerden de Allah Resûlü'nün Yahudilere karþý son derece müsamahalý davrandýðýný, onlarý incitmediðini ve ötelemediðini anlýyoruz.
Rabb'imizin, Kitab'ýnda Peygamberimiz'den þekil-þemail, soy-sop, mal-mülk yönüyle bahsetmemesini Prof. Dr. Hidayet Aydar, kimsenin malý, serveti, rütbesi ve mensubiyetinin Allah katýnda kurtuluþ gerekçesi olmamasýna baðlýyor. Ýslâm'a göre insanýn kýymeti imaný ve ameliyle ölçülüyor. Bakara Sûresi'ndeki "Yâ eyyühellezîne âmenû/ Ey iman edenler...!" diye baþlayan ayette kýyamet gününde dostluðun þefaatinin olmadýðý, mal-mülkün fayda vermediði, yalnýz içerisinde ihlasýn olduðu bir kalp, iman ve salih amellerle kurtuluþa erilebileceði anlatýlýyor. Zira Hz. Nuh'un oðlu, Hz. Lut'un eþi iman etmezken, Ebu Cehil'in oðlu Ýkrime iman ediyor, Firavun'un sarayýnda yetiþen Asiye'den ise Allah örnek bir kadýn olarak bahsediyor. Toplumda maddî bakýmdan deðersiz görülen Hz. Zeyd ve Hz. Bilal-i Habeþî'yi Kur'an en üstün noktaya çýkarýyor. Fakat bu dýþ görüntümüze hiç önem vermeyeceðimiz anlamýna gelmiyor. Allah, yine Efendimiz nezdinde bize insanlarýn karþýsýna üstümüz baþýmýz tertemiz olarak çýkmamýz gerektiðini öðretiyor.
BÝZE BÝZDEN DAHA YAKIN
Kur'an, Efendimiz'i anlatýrken sadece O'na vazifesini hatýrlatmýyor. Bizim Rehber-i Ekmel'i nasýl görmemiz gerektiðini de anlatýyor. "Ennebiyyü evla bil mü'minîne min enfüsihim/ Peygamber, müminlere kendi canlarýndan daha yakýndýr" (Ahzab 6) diyerek O'nun mü'minler için nefislerinden daha evla, canlarýndan daha yakýn olduðunu gösteriyor. Bizzat Cenâb-ý Hakk bize hem O'nun hem diðer peygamberlerin örnek, üsve-i hasen olduðunu ve onlara uymamýz gerektiðini öðretiyor. Hatta Âlemlerin Rabb'i, Habibini yüceltme sadedinde çok açýk bir þekilde Resûl'e tabi olmayý kendine itaatten hemen sonra zikrediyor (Enfal, 20). Allah katýnda sevilmenin þartý olarak peygambere itaati emrediyor. (Âl-i Ýmran, 31) Tefsir Profesörü Aydar'a göre Hucurat Sûresi'ndeki "Allah'ýn ve Resûl'ün önüne geçmeyiniz." ayetinin ýþýðýnda Allah kullarýna "Peygamberin önüne geçersen Allah'ýn önüne geçmiþ olursun." ikazýnda bulunuyor. Efendimiz'in ýþýk gibi etrafýný aydýnlattýðý (sirâcen munîrâ-Ahzab,46), Âlemlere gönderilmiþ peygamber, Âlemlere Rahmet, Müjdeleyen (Beþir), Uyaran (nezir) olmasý gibi vasýflarý pek çok ayette geçiyor. Zira O'nun ümmetine olan merhametini "Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki, sizin sýkýntýya düþmeniz O'na çok aðýr gelir. O, size çok düþkün, mü'minlere karþý da çok þefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 128) ayetinden anlýyoruz.
Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Murat Sülün, Ýlahî Beyan'da kullanýlan 'irsal' (risalet) kelimesiyle birlikte kullanýlan 'baas' (diriliþ) kelimesine dikkatlerimizi çekiyor. Zira Efendimiz, risaletiyle toplumu adeta diriltiyor. Prof. Dr. Sülün, Fetih Sûresi'nin son ayetinde Ýslâm'ýn bir aðaca benzetilmesinin ehemmiyetine dikkat çekiyor. Bu ayette topraða atýlan tohum Allah Resûlü, filizler Sahabe Efendilerimiz þeklinde tezahür ediyor ve böylece Ýslâm aðacý oluþuyor.
KUR'AN, KULLUKLA RÝSALETÝ DENGELÝYOR
Kur'an, Efendimiz'den bahsederken risalet ve kulluk dengesini göz ardý etmiyor. Prof. Dr. Murat Sülün, Nebiler Serveri'nin beþeri yönünün de Kur'an'da sýkça bahsedilmesini bu dengeye baðlýyor. Ýlahi Beyan, bir yandan Efendimiz'i ulvî bir konuma yerleþtirirken bir yandan da O'na (sallallahu aleyhi ve sellem) "Kul innemâ ene beþerun mislukum/ De ki: Ben sizin gibi sadece bir beþerim. (Kehf, 18)" hitabýnda bulunuyor. Peygamber'e itaat ya da saygýsýzlýk Allah'a itaat ya da saygýsýzlýkla bir tutulurken de bu düstur unutulmuyor. Çünkü Allah Resûlü'nden önceki toplumlarda peygamberlerini ilah seviyesine çýkaranlarýn olduðu biliniyor. Müslümanlarýn da ayný hataya düþmemesi için Allah, Habibi'ne devamlý bir kul olduðunu hatýrlatýyor. Prof. Dr. Hidayet Aydar, Kur'an-ý Kerim'de þahsýna özel inen birkaç ayet dýþýnda O'na hitap eden tüm ayetlerin, aslýnda bütün müminleri muhatap aldýðýna dikkat çekiyor.
Yaþamýnýn her zerresini insanlýk için yaþamýþ âlemlere rahmet olarak gönderilen Nebiler Serveri'ni adeta yaþam kýlavuzu olan Ezelî Kelam rehberliðinde anlatabilmek elbette mümkün deðil. Fakat imtizac etmiþ Ýlahî Beyan ve Habibullah'ý birbirinden ayrý düþünemiyouz. Nasýl ki Efendimiz'de yaþayan bir Kur'an görüyorsak, Kur'an-ý Kerim ile muhatap olduðumuzda da Allah Resûlü'nün adeta tüm hayatýný seyredebiliyoruz. Belki de her ikisini de hakkýyla anlayabilenlerden olma isteðimizi bu bereketli günlerde her el açýþýmýzda dilimizden ve kalbimizden eksik etmemek gerek.
zaman
Ynt: O'nu Kur'an'dan dinleyelim By: ceren Date: 02 Ocak 2017, 18:33:47
Esselamu aleyküm.Rabbim kur aný kerimi okuyan ve peygamber efendimizi bilip onun yolunda giden ve onun þefaatine nail olan kullardan eylesin inþallah.Rabbim razý olsun paylaþýmdan...
radyobeyan