Siret Ansiklopedisi
Pages: 1
Sosyal Haklar By: saniyenur Date: 18 Temmuz 2012, 20:35:27
Sosyal Haklar

Ýslam, kadýný erkeðe eþit ve onlarýn evlilik münasebetlerinde tam bir ortak olarak tanýr. Er­kek, baba ve evin geçimini üstlenen kiþi; kadýn ise anne ve ev iþlerinin idarecisidir. Her ikisinin rolü, Ýnsan medeniyetinin ilk ve esaslý kökü olan aile hayatýnýn baþarýlý iþleyiþi için eþit derecede lüzumludur. Kur'an þu ifadeler içinde bu iliþki­ye iþaret eder: "Allah sizin için kendi (cins)inizden eþler yarattý. Eþlerinizden de size oðullar ve torunlar yarattý ve sizi hoþ (helal ve güzel) þey­lerden rýzýklandýrdý." (16:72). Kur'an-ý Kerîm, Þûra Suresi'nde iki cins arasýndaki yakýn müna­sebetlere tekrar temas eder: "Gökleri ve yeri (yoktan) yaratandýr. Size içinizden eþler, çift çift hayvanlar var edendir. Bu suretle çoðal­manýzý saðlar.,." (42:11). Bu ayetler cinsî hayatýn hikmeti ve önemini ortaya koyar ve taraf­lar arasýnda sevgi ve eþitlik temeline dayalý aile hayatýný kurma ihtiyacýný belirtir. Ayetler ayný zamanda taraflara bu münasebetlerini iyice yakýnlaþtýrmalarým ve onu saðlam bir müessese üzerine kurmalarým hatýrlatýr. Bu hususlar þuur­lu bir þekilde bu evlilik münasebetinin kendisi­ne þükran ve minnet duymalarý gereken Allah'ýn bir lütfudur. Ve Allah'a þükretmenin bir yolu, evlilik müessesesini baþanlý hale getirmek, ada­let ve insaf ile her çabayý birisinin hayat ortaðý kabul ederek göstermesidir.

Allah'ýn lütfunun bir baþka iþareti de, O'nun sev­gi ve nezaket hissini eþlere vermesidir. Bu yüzden onlar, kendilerinin de faydasý için eþit bir þekilde, muhabbet, sulh ve huzuru elde eder­ler. Bu husus ayrýca onlarýn evlilik baðlarýný da­ha kuvvetli bir hale getirmeye yardým eder. Kur'an, bu psikolojik ve ruhi baðlara þöyle te­mas etmektedir. "O'nun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaþmanýz için size kendi nefis­lerinizden eþler yaratmasý ve aranýza sevgi ve merhamet koymasýdýr. Þüphesiz bunda düþünen bir toplum için ibretler vardýr." (30:21). '

Bu ayet evlilik münasebetleriyle ilgili anlayýþ ve hikmetleri ihtiva eder. Ev halkýnýn eþit hak ve imtiyazlarý nasýl kullanacaklarý konusunda da yönlendirici olmaktadýr. Ýlk mesele "Yaratýcý­nýn bir hikmeti mucibince insan, bir tek cins ola­rak deðil, insan olarak birbirine eþit, figür ve þekil olarak ayný temel formüle sahip, fakat farklý fiziki yapýya, farklý zihni ve psikolojik ni­teliklere, farklý duygu ve arzulara sahip olan iki ayrý cins halinde yaratýlmýþtýr. Daha sonra bu ikisi arasýnda o denli mükemmel bir ahenk ya­ratýlmýþtýr ki, her ikisi de, diðerine mükemmel bir eþ olur. Birisinin fiziki ve psikolojik ihtiyaç­larý tam anlamýyla diðerinin fiziki ve psikolojik ihtiyaçlarýna denk gelir. Bundan baþka, Hikmet sahibi Yaratýcý, yaratýlýþýnýn ta baþlangýcýndan beri her Ýki cinsten eþit oranlarda yaratmaktadýr ki, hiçbir ülkede veya hiçbir bölgede sadece kýzlarýn veya sadece, erkeklerin doðduðuna þahit olunmamýþtýr. Bu olay, insan aklýnýn ke­sinlikle hiçbir dahlinin bulunmadýðý bir alandýr. Ýnsan, kýzlarýn diþil niteliklerle, erkeklerin de eril niteliklerle - ki bu nitelikler tamamen birbir­lerini tamamlayan özelliktedirlervam ettiði tabii akýþa, hiçbir müdahalede bulu­namaz, dünyanýn her yerinde kadýnlarýn doðmaya devam ettiði belirli oraný da bozamaz. Yüzyýllardan beri, milyonlarca, milyarlarca in­sanýn doðusundaki bu ahenkli düzen ve bu düzenin iþleyiþi asla tesadüfi olamaz. Bu da sa­dece bir Yaratýcýnýn, bir tek Hikmet Sahibi'nin baþlangýçta sonsuz hikmeti ve kudreti ile mükemmel bir kadýn ve erkek planý düzenle­diðini ve daha sonra bu mükemmel plana göre belirli oranlarda, ayrý kiþisel özelliklere sahip sayýsýz kadýn ve erkeðin dünyaya gelmesi için harikulade bir düzen kurduðunu göstermekte­dir.

Ýkincisi; "bu sistem þans eseri gelmemiþtir, bila­kis Yaratýcý, bu düzeni, kadýnýn ve erkeðin bir­birlerinin tabii ihtiyaçlarýný karþýlamalarýný ve her ikisini birbirlerinde huzur ve sükunet bul­malarý amacýyla kurmuþtur. Bu, yaratýcýnýn bir taraftan insan neslinin devamýný saðlamak, diðer taraftan da bir insan medeniyeti meydana getirmek için araç olarak seçtiði mükemmel bir düzendir. Eðer iki cins deðiþik dizayn ve þekil­lerde yaratýlmýþ ve her ikisine de birlikte olduk­larýnda duyduklarý ahenk ve huzur duygusu yer­leþtirilmemiþ olsaydý, insan nesli koyunlar ve keçiler gibi üreyebilirdi. Fakat bir medeniyetin doðmasý ihtimali sýfýr olurdu. Hayvan türlerinin hepsinin aksine bir insan medeniyetinin ortaya çýkmasýný saðlayan asýl özellik, Hikmet Sahibi Yaratýcýnýn her iki cinse, birbirlerine karþý bira-rada olmadýklarýnda tatmin edemeyecekleri bir sevgi, istek ve arzu yerleþtirmesidir. Bu huzur ve sükunet arzusu, onlarý birlikte bir yuva kur­maya zorlamýþtýr. Yine bu arzu, aileleri ve kabi­leleri oluþturmuþ ve insan için sosyal hayatý mümkün kýlmýþtýr. Sosyal hayatýn geliþmesinde insanýn zihni özellikleri de mutlaka yardýmcý bir rol oynamýþtýr. Fakat bunlar asýl itici güçler deðildir. Sosyal hayatýn oluþmasýný saðlayan asýl Ýtici güç, kadýn ve erkeðe yerleþtirilen ve on­larý bir "yuva" kurmaya zorlayan arzudur. Akl-ý selim sahibi bir kimse kalkýp da bu Hikmet ese­rinin tabiat güçleri sonucu þans eseri meydana gelmiþ olduðunu söyleyebilir mi? Veya bunun birçok ilah tarafýndan düzenlendiðini ve binler­ce yýldan beri sayýsýz kadýn ve erkeðin bu tabii arzu ile doðup varolmaya devam ettiðini söyle­yebilir mi? Bu, yalnýz saðduyudan yoksun in­sanlarýn kabul etmeyeceði sadece ve sadece bir Tek Varlýðýn, o Hikmet Sahibinin hikmetinin bir ayeti, bir iþaretidir. Üçüncüsü; "burada cinsî bir sevgi olan aþk, erkek ve kadýn arasýndaki ca­zibe için birinci derecede itici bir faktör olur ve onlarý birbirlerine baðlý bir þekilde muhafaza eder. "Merhamet" ve "þefkat" evlilik hayatýný tedrici bir þekilde geliþtiren ruhî münasebetle­rin varlýðýný gösterir. Bu tür faziletlerle onlar birbirlerine karþý nazik, þefkatli ve hoþgörülü olurlar. Öyle ki yaþlýlýk döneminde cinsî sevgi asgariye düþer ve iki eþ birbirine gençliklerinde olduðundan daha baðlý olabilirler. Yaratýcýnýn insanýn içine yerleþtirdiði bu iki olumlu güç, in­sanda varolan tabii arzuyu destekler nitelikte­dir. Bu istek ve arzu sadece huzur ve tatmin arar ve kadýnla erkeði bir araya getirir. Bundan sonra bu iki güç (sevgi ve merhamet) ortaya çýkar ve birbirlerinden ayn ortamlarda yetiþmiþ olan iki yabancýyý o denli birbirine baðlar ki, bu ikisi ha­yatýnýn birçok zorluklarýna raðmen yaþamaya devam ederler. Milyonlarca insanýn kendi ha­yatýnda yaþayýp tecrübe ettiði bu sevgi ve mer­hamet, ölçülüp tartýlabilen maddi bir þey deðil­dir. Bu iki özellik, ne insan vücudunu oluþturan yapýsal elementlere baðlanabilir, ne de bunlarýn ortaya çýkýþý ve doðuþu bir laboratuvarda ince­lenebilir. Bunun tek açýklamasý Hikmet Sahibi Yaratýcýnýn belirli bir gaye için bu iki özelliði in­sanýn gönlüne yerleþtirmiþ olmasýdýr. (Tafheem al-Quran, c. III, sh. 744-746).

Þüphesiz erkek kadýn arasýndaki evlilik müna­sebetleri, bu birlik içinde sadece onlarýn eþit or­taklýðýný deðil, bu müessesenin arzu ettiði hedef ye gayeyi elde edebilir. Bu ayet, bu yüzden Ýslam'ýn kendi sosyal ve evlilik münasebetlerin­de cinsler arasýndaki eþitliði arzu ettiði ger­çeðine iþaret eder. Bu sebeple o, kadýn ve erkek arasýndaki yakýn münasebetleri kuvvetlendirme hususundaki kendi faydalý fonksiyonuna hiz­met ve insanlýk medeniyetini saðlam ve sýhhatli bir temel üzerinde kurmaya yardým eder.

BöyJe sevgi dolu bir aileyi kurma yolunda ko­canýn fonksiyonu, kendi eþine þefkat, sabýr, ne­zaket ve saygý ile muamele konusunda Allah'a karþý kendi görevini tam olarak yerine getirme­yi icabettirir. Kocanýn bu alicenap ve sevgi dolu davranýþý kendi eþinin kalbini tamamiyle ka­zanmasýna sebep olacak ve onlar arasýnda düzenli, iyi bir münasebeti geliþtirecektir.

Kur'an kadýnlara karþý kötü muameleyi þiddetli bir þekilde yasaklar ve onlara karþý nezaketi em­reder: "Ey inananlar, kadýnlarý miras yoluyla zorla almanýz size helal deðildir. Onlara verdik­lerinizin bir kýsmýný (onlardan) alýp götürmek için onlarý sýkýþtýrmayýn. Þayet açýk bir edepsiz­lik yaparlarsa baþka. Onlarla iyi geçinin. Eðer onlardan hoþlanmazsanýz, bilin ki sizin hoþlan­madýðýnýz bir þeye Allah çok hayýr koymuþ ola­bilir." (4:19).

Hanýmlara karþý bu nazik ve güzel muamele bütün devirlerde inananlar üzerine onlarýn iyi bir aile münasebeti sürdürmeleri ve dostça bir arada yaþamayý veya ayrýlmaya karar veril­diðinde iyi bir þekilde evlilik birliðini sona erdirmeyi emreder. Kur'an bütün þartlar altýnda, hatta onlarla boþanma durumunda bile kadýnla­ra karþý nazik muamele konusunda son derece kat'i bir tavýr içindedir: "Boþanma iki defadýr. (Bundan sonra kadým) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salývermek (lazým)dýr. Onlara verdikle­rinizden bir þeyi geri almanýz, size helal deðil­dir. Þayet erkek ve kadýn, Allah'ýn sýnýrlarýnda duramayacaklarýndan korkarlarsa baþka. Eðer erkek ve kadýnýn Allah'ýn sýnýrlarýnda durama­yacaklarýndan korkarsanýz, o zaman kadýnýn (ayrýlmak için) verdiði fidyede (hakkýnda vaz­geçmesinde) ikisine de bir günah yoktur. Ýþte bunlar Allah'ýn sýnýrlandýr, sakýn bunlarý aþmayýn. Kim (ler) Allah'ýn sýnýrlarýný aþarsa iþte onlar zalimlerdir. Erkek (üçüncü kez) boþarsa, artýk bundan sonra kadýn, baþka bir ko­caya varmadan kendisine helal olmaz.... Kadýn­larý boþadýðmýz zaman bekleme sürelerini bitir­diler mi, ya onlarý iyilikle tutun, ya da iyilikle býrakýn; haklarýna tecavüz edip zarar vermek için onlarý (yanýnýzda) tutmayýn. Kim bunu yaparsa kendisine yazýk etmiþ olur. Allah'ýn ayet­lerini eðlence yerine koymayýn; Allah'ýn size olan nimetini ve size öðüt vermek için indirdiði, Kitab ve hikmeti düþünün, Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her þeyi bilir." (2:229-231).

Kur'an'ýn bu ayetleri kadýn ve erkek arasýndaki karþýlýklý münasebetlerin önemini ve bu konu­nun eþlerin birbirlerine karþý sabýr ve müsama­ha, sevgi ve nezaketin güçlü bir temeli üzerinde kurulmasý gerektiðini izah etmektedir. Ve bu davranýþ koca ve karý arasýnda evlilik münase­beti vasýtasýyla böyle huzur, rahatlýk ve memnuniyeti ihsan etmede Allah'ýn lütuf ve rahmeti olarak, O'na karþý herbirinin içinde ciddi bir görevi muhafaza etmekle geliþir. Onlara ayrýca bu birliði gerçekten taze, sýhhat ve faydalý so­nuçlar meydana getirecek bir duruma sokmak için münasebetlerin temelinde cinsler arasý eþit­lik olmasý gerektiðini gösterir.

Kur'an bu gerçeðe þöyle iþaret eder: " ...(Ey er­kekler) SÝzin baðýþlamanýz ise takvaya daha yakýndýr. (Ve bu baðýþlama ile) aranýzdaki fazi­leti (üstünlüðü) unutmayýnýz. Allah sizin (bütün) iþlediðinizi (fazilet ve ihsaný) hakkýyla görücüdür." (2:237). Bu husus göstermektedir ki, insani münasebetlerin iyileþmesi ve ahengi için esas olan, eþlerdeki karþýlýklý nezaket ve te-vazudur. Sosyal hayat, eðer her fert kendi hak­lan üzerinde ýsrarlý olursa, asla huzur bulamaz (The Meaning of the Quran, c.I, sh. 174).

Rasulullah bu yüzden alicenap bir tavýrla ve müsamaha Ýle karýsý üzerinde kendine ait hak ve imtiyazlarý garanti altýna alarak kullanma husu­sunu kocaya emretmiþtir.

Kocanýn Seçimi: Kadýnýn kendi kocasýný seç­mesi hususunda hürriyeti tamamen güvence altýna alýnmýþtýr. Hiç kimse evlilikte onun arzu ve rýzasýný kendinden uzaklaþtýracak herhangi bir hakka sahip deðildir. Ve eðer o, kendi ser­best iradesi ile bir müslümanla evlenmeye karar verirse, hiç kimse onun bu evliliðini durdura­maz. Bununla beraber o,gayri müslim veya kendisine denk olmayan bir þahsý seçerse velile­ri kabul etmeme hakkýna sahiptirler. Fakat son tahlilde onun kendi isteði ve kocasýný seçme hu­susundaki karan Ýslam þeriatý tarafýndan tanmýr.Ýbni Abbas'tan rivayet olunduðuna göre Peygamber: "Dul kadýn kendi nefsi hakkýnda tasarrufa velisinden daha haklýdýr, bakireden ise müsaade Ýstenir. Onun izni sükûtudur" bu­yurmuþlardýr. (Müslim). Benzer bir hadisi Ebu Hureyre rivayet ediyor: "Peygamber: "Dul kadm, kendisinden emir alýnmadýkça nikah edi­lemez. Bakire dahi kendisinden izin alýnmadýk­ça nikah edilemez!' demiþ, ashab; 'Ya Rasulul­lah, onun izni nasýl olacak?' deyince; 'Susmasýdir!' buyurmuþlardýr." (Buhari-Müslim). Evlilik merasiminden sonra bile eðer o, tasvip etmediðini açýklarsa evlilik sona ermiþtir.

Boþanma Hakký: Kadýn kocasýndan eðer, za­lim veya iktidarsýz veya kadýnýn kendisinden nefret etmesi halinde ondan boþanmasýný elde edici meþru haklara ayný zamanda sahiptir. Mi­zaç ve alýþkanlýklarýn uyuþmazlýðý, aile terbiye­si, sosyal hayat tarzý; Ýslam þeriatýnda boþanma Ýçin önemli sebepler olabilir. Bütün bu boþanma haklan, bugün bile Batý'da kadýna tanýnmazken müslüman kadýna Ýslam tarafýndan garanti edil­mektedir. Þimdi bazý Batýlý devletler, kendi boþanma kanunlarýnýn aksaklýklarýný anlamaya baþlýyor ve Ýslam þeriatý tarafýndan teklif edil­miþ boþanma sebeplerinin bazýsý ile uygunluk içinde hatalarýný düzeltmeye çalýþmaktadýrlar.

Dul ve boþanmýþ kadýnlar ve evlilikleri hukuk tarafýndan feshedilen bütün kadýnlar veya meþru^olarak kocalarýndan ayrýlanlar bir daha evlenmek hakkýna sahiptirler. Onlarýn önceki kocalarý, kendileri üzerinde meþru hiçbir hakka sahip deðildirler. Bu iftiralarýn hepsi, Ýslam'da kadýnýn cemiyette hiçbir mevkii ve hakkýnýn ol­madýðý yolundaki Batýlý tenkitçilerin iddia­larýdýr. Çünkü bu haklara müslüman kadýn evli­likten dolayý sahip olur ve kadýna boþanma hakký henüz Batý'da ve diðer doðu toplumlarýn­da henüz verilmemiþtir. Bundan baþka Ýslam, kadýna evliliðim sona erdirmeyi saðlayan, ken­dini onun mükellefiyetlerinden uzak tutan uy­gun yollar gösterir.

Medenî ve Cezaî Eþitlik: Bir kadýn medenî ve cezaî kanunlara göre erkekle tam bir eþitliðe sa­hip olmaktadýr. Kanunlar nezdinde her ikisi de eþit olup, benzer muamele görür; ahlakî, me­denî ve cezaî kanunlara aykýrý hareket etmeleri durumunda, erkek ve kadýn, her ikisi üzerinde ayný kanuni cezalar uygulanýr. Her ikisi de (Ýslami cemiyetin üyesi olarak) eþit hak ve imtiyaz­lara sahiptir.

Medenî kanunda kadýn, erkek gibi ayný hak ve mükellefiyetlerle ayný hayatý tam olarak sürdürür. Bununla birlikte kadýnlar kendi biyo­lojik ve psikolojik fonksiyonlarý yüzünden be­lirli hak ve muafiyetlere sahiptir. Onlar; lohu-salýk süresince Ramazan ayý içinde, hayýz za­manlarýnda, yýllýk oruç halinde ve günlük na­maz gibi bazý dini görevlerden ve cemaatle cu­ma namazý mükellefiyetinden daimi olarak mu­af tutulmaktadýrlar.

halinde durmakta, onu daha karmaþýk ve zor bir hale getirmektedir. Ýslam bu zor ve hassas prob­lemi çözmek için dengeli bir hareket tarzýný be­nimsemiþtir. Ýslamî sistemde erkek ve kadýn dünyadaki maddî Ýhtiyaçlarýný karþýlamak için kendi haklarýný kullanma konusunda eþittirler.

Buna, kendi mallarýna sahip olup onlarý istedik­leri biçimde tasarruf etme konusu dahildir. Or­yantalistler Ýslam'ý, bilhassa kadýnýn rol ve du­rumu yönünden tenkit etmektedirler. Fakat on­lar Avrupa'nýn "medenileþmiþ kanunî sistemle­rinin" çok yakýn zamanlara kadar kadýna bu haklarý vermediklerini unutuyorlar. Kadýn, bu haklarýný kendi kocasý, babasý veya bir vâsi vasý­tasýyla dolaylý bir þekilde kullanabilirdi. Diðer bir ifadeyle, bunun manasý, Ýslam bin yüz sene­den daha fazla bir süre içinde bile, Avrupalý kadýndan mahrum býrakýlan bu haklan kadýna garanti etmiþtir.




radyobeyan