Benzerlikleri Yorumlama By: ehlidunya Date: 14 Temmuz 2012, 16:47:54
Benzerlikleri Yorumlama (Bilim 'Yaratýlýþ' Diyor-21)
Biyologlar Aristo zamanýndan beri, farklý organizmalarýn, farklýlýklarý yanýnda bazý benzer yönlerinin de olduðunu müþahede etmekteydi. Canlýlarýn benzerliklerine ve farklýlýklarýna bakarak yapýlan sýnýflandýrma çalýþmalarý ile taksonomi bilimi ortaya konulmuþtur. Taksonomistler, canlýlarý sýnýflandýrma yanýnda, yaptýklarý yorumlarla bu farklýlýklardaki düzen ve hiyerarþinin ne mânâya geldiðini de izaha çalýþýrlar.
Paylaþýlan benzerlikler arttýkça, sahip olunan ortak özelliklerin derecesi artar, bu tip benzer hususiyetleri paylaþan organizmalarý birbirine daha yakýn sýnýflandýrýrýz. Bir köpek, bir tilkiden çok, kurda benzer; bunun neticesi olarak, köpekler ve kurtlar ayný cins içerisinde (Canis) sýnýflandýrýlýr; tilkiler ise farklý bir cins içinde kabul edilir. Ancak, bir köpek, bir tilkiye, bir kediye benzediðinden daha çok benzemektedir; bu yüzden, köpek ile tilki ayný aile (Canidae) içinde sýnýflandýrýlýrken, kediler de baþka bir aile içinde (Felidae) sýnýflandýrýlýr. Ancak bir köpek, bir kediye, bir ata benzediðinden daha çok benzer; bu yüzden bunlar da ayný takýma (Carnivora) yerleþtirilirken, at baþka bir takýma dâhil edilir. Buna raðmen yine de bir köpek, bir ata, bir balýða benzediðinden daha çok benzer; bu yüzden ilk ikisi ayný sýnýfa (Mammalia) yerleþtirilir ve balýk da baþka bir sýnýfa (Osteichthyes) kaydýrýlýr. Fakat bir köpek, bir balýða, solucana benzediðinden daha çok benzer; bu yüzden köpekler ve balýklar ayný filuma (Chordata) alýnýrken, solucan tamamen baþka bir filuma (Annelida) dâhil edilir. Ancak, bir köpekle bir solucan arasýnda, bir köpekle bir zeytin aðacý arasýnda bulunandan daha fazla ortak nokta vardýr; bu yüzden köpekler ve solucanlar ayný âlemden kabul edilirken (Animalia), zeytin aðacý tamamen farklý bir âlemin (Plantae) türü olur.
Darwin için benzerlik, ortak atadan gelmenin bir neticesidir. O, benzerlikleri, "aile benzerliði, akrabalýk ve birbirinden türeme" olarak yorumlar. Evrimcilere göre iki organizma benzerse onlar ortak bir atadan türemiþlerdir ve benzerlik derecesi, organizmalarýn ortak bir ata ile ne kadar yakýndan alâkalý olduðunu gösterir. Meselâ, bütün memeliler ortak bir vücut plâný üzerine inþa edilmiþlerdir (Þekil-1). Evrimciler bu durumu, memelilerin, baþlangýçta bu vücut plânýna sahip ortak bir atadan türediði mânâsýna geldiði þeklinde yorumlar. Böylece, memeliler arasýndaki farklýlýklar, temel vücut plânýnýn, tabiî seleksiyon baskýsý altýnda, her türde nasýl adaptasyona uðradýðýný gösterdiði söylenir.
Yaþayan organizmalar olmadýðý için, fosilleri ata-oðul münasebeti kurmak için kullanamayýz. Yakýn zamanda gömülmüþ iki insan iskeletini bile mezarlarýndan çýkararak tanýmak istediðinizde tanýtýcý iþaretler veya yazýlý kayýtlar olmadan, bu iskeletlerin birbiri ile ne kadar yakýndan alâkalý ve ne derece akraba olduklarýný söyleyemeyiz. Sadece onlardan ayný DNA'yý elde ettiðimiz takdirde ikiz olduklarýný söyleyebiliriz. Ayný türe ait ve yakýn zamanlarda gömülmüþ iki iskeletin bile birbirine ne kadar yakýn olduðunu söyleyemiyorsak, farklý türlere ait tarih öncesi fosillerin birbirleri ile ne kadar münasebet içinde olduðunu da söyleyemeyiz.
Bu sebepten paleontologlar, evrimci bir akrabalýk münasebeti inþa etmek için, benzerlikleri temel almaya giriþirler. Darwin'in teorisine göre, iki organizma arasýnda ne kadar çok sayýda benzerlik varsa, aralarýndaki akrabalýk baðý da o kadar kuvvetli olmalýdýr. Ancak, bu benzerlikleri gerçek mânâsýnda ve hakikatine uygun yorumlamak çok kolay deðildir. Bütün kuþlarýn tüylerinin, balýklarýn büyük çoðunlukla kemik pullarýnýn veya memelilerin kýllarýnýn olmasý gibi bariz benzerliklerin ötesine geçildiðinde, hangi organizmalarýn birlikte sýnýflandýrýlacaðýna karar vermek zor bir karardýr. Sistematik kategoriler arasýndaki hem dikey, hem de yatay seviyedeki benzerlikler, her birinden bir parça taþýyan mozaik bir desende görünmektedir.
Yavrularý tam geliþmeden doðan keseli memeliler (marsupialia) ile embriyolarý geliþmelerini annelerinin rahminde tamamlayan, plasentalý memeliler dikkat çekici tarzda birbirlerine benzer (Þekil-2). Örnek verecek olursak, iskelet yapýlarý açýsýndan, Kuzey Amerika kurdu ile þuan nesli tükenmiþ olan Tasmanya kurtlarý birbirine çok benzerdir. Çene ve diþ yapýlarý gibi bazý özellikleri bakýmýndan, bu iki kurt neredeyse birbirinden ayýrt edilemez (Þekil-3). Ayrýca iki kurdun hayat tarzý ve davranýþlarý da, birbirine oldukça benzemektedir.
Ancak, bu iki hayvan, embriyonik geliþme gibi çok temel bir özellik bakýmýndan birbirinden ayrýlýr. Bu yüzden taksonomistler bu geliþme farký sebebiyle, iki kurdu iki ayrý alt sýnýfa dâhil ederler. Kuzey Amerika kurtlarý köpeklerle birlikte ele alýnýrken, Tasmanya kurtlarý kangurularla birlikte sýnýflandýrýlýr. Darwincilere göre üreme mekanizmasýndaki bu farklýlýk, iki tip kurdun birbiri ile uzaktan akraba olduklarýný gösterir ve her birinin diðerinden baðýmsýz olarak evrimleþtiðini gösterir, bu durum yakýnlaþan evrim olarak isimlendirilir. Birbirinden ayrý evrim yollarýnýn, benzer çevrede benzer taleplere uygun olarak, birbirinden baðýmsýz þekilde, benzer özellikleri ortaya çýkardýðý iddia edilir. Darwinci faraziyeye göre, Kuzey Amerika kurdunun ortaya çýktýðý, seçici rejim ve çevre þartlarý, Avustralya'dakine öyle çok yaklaþmýþtýr ki; benzer çevre þartlarýna adaptasyon içerisinde, geniþ çapta birbirinden ayrýlmýþ iki kurt, neredeyse ayný olacak kadar birbirlerine gittikçe benzemiþlerdir(!)
Ancak bu mantýk silsilesi içerisinde iki problem vardýr:
1- Her iki kurdun geçmiþindeki çevreye ait taleplerin benzer olduðu varsayýmýný deliller desteklememektedir.
2- Çevre talepleri benzer olsa bile, farklý kýtalarda birbirinden ayrý olarak evrimleþtiði farz edilen iki organizmanýn, tesadüfen bütün bu kadar benzerliði yanýnda, çok farklý bir üreme sistemine sahip olmasý da tesadüfle izah edilemez.
Ancak, evrimcilerin eþ zamanlý tesadüf beklentileri burada bitmez. Keseli kurtlarýn yaný sýra, Avustralya'da daha bir sürü keseli hayvan yaþamaktadýr. Keseli kediler, sincaplar, yaban domuzlarý, karýncayiyenler, köstebekler ve farelerin hepsinin de plasentalý benzerlerinden farklý görülmeleri, iki ayrý kýtada birbirinden baðýmsýz, ayný morfolojik tiplerin her birinin, benzer özelliklere sahip bütün bir alt sýnýf olarak birlikte evrimleþmiþ olmasýný gerektirir. Takdir edici, seçici ve tasarruf edici irade sahibi bir Yaratýcý olmadan, yakýnlaþan evrimin gerçekleþmiþ olmasý, saflýðý zorlayacak kadar tesadüf üstüne tesadüfe ihtiyaç duyar.
Analoji ve homoloji
Keseliler, taksonomi açýsýndan evrimcileri sýkýntýya sokan bir soru ortaya çýkarýr: Eðer, sýnýflandýrmanýn temelini benzerlikler oluþturuyorsa, benzerliklerden ibaret bir karakter dizisi diðeri ile çatýþtýðý zaman ne yapmalýyýz? Tasmanya kurdu, çoðu özellikleri açýsýndan çarpýcý þekilde Kuzey Amerika kurduna benzemektedir. Ancak, Tasmanya kurdu bir keselidir ve bu önemli özelliði bakýmýndan kangurulara da benzemektedir. Peki, sýnýflandýrma þemamýzý hangi benzer özelliklere dayandýrarak inþa edeceðiz?
Biyolojide, benzer özellikler fonksiyonlara ait veya yapýya ait olmak üzere iki þekilde karþýmýza çýkar. Meselâ, kuþ kanadýnýn da, sinek kanadýnýn da uçmak için kullanýldýðýný biliyoruz. Her ikisinin fonksiyonu da ayný þekildedir: Hava akýmý, yukarý doðru kanatlarýn yüzeyine çarparak hayvaný havalandýrýrken, kanat çýrpma da ileri doðru itme kuvveti saðlar. Ancak, bir kuþ kanadý ile bir sinek kanadýnýn içyapýlarý birbirinden çok farklýdýr. Kuþ kanadý, kan damarý aðlarýyla döþenmiþ böylece oksijen ve gýda ihtiyacý karþýlanan bir etten (kaslardan) meydana gelmiþtir. Kanat yapýsýnýn saðlamlýðý, içerisindeki kemikler ve üzerini örten kaslardan kaynaklanmaktadýr. Öte taraftan, sinek kanadý ise, ne kemik ne de damar ihtiva eder. Bir uçurtmanýn iskeletini yapan çýtalar gibi, kitin tellerden yapýlmýþ bir aðýn üstüne sýkýca gerilmiþ olan ince kitin bir zardan meydana gelmiþtir.
Kuþ kanadý ve sinek kanadý, benzer fonksiyonlar yerine getirmelerine raðmen, farklý anatomik yapýya sahiptirler. Burada, benzerlik, yapý yerine fonksiyondadýr. Ancak bu tek imkân ve ihtimal deðildir. Tam tersine yapý benzerliði ve fonksiyon farklýlýðý olan durumlar da yaygýndýr. Meselâ, yarasa kanadýndaki kemik yapýsý, kabaca yunus balýðýnýn yüzgecindekine veya atýn ayak iskeletine benzemektedir; fakat kanat, uçmak için kullanýlýrken, yüzgeç yüzmek için, bacaklar da koþmak için kullanýlýr.
Peki, biyolojik sýnýflandýrma açýsýndan hangi tip benzerlik daha önemlidir: Yapý mý, yoksa fonksiyon mu? Modern taksonominin kurucusu ve evrime de karþý olan Carolus Linnaeus, bu problem ile 1700'lü yýllarýn sonlarýnda karþý karþýya kalmýþ ve organizmalarý, fonksiyon benzerliði yerine, yapý bakýmýndan benzerliklerini temel alarak sýnýflandýrmayý tercih etmiþtir. Böylece, Linnaeus, vücut yapýlarýndaki benzerliklerinden dolayý, uçan sinekleri kuþlarla birlikte sýnýflandýrma yerine, uçmayan diðer böceklerle birlikte sýnýflandýrmýþtýr. 1840'larda, Ýngiliz anatomici Richard Owen fonksiyon benzerliðini, "anoloji", yapý benzerliðini de "homoloji" olarak adlandýrmýþtýr. Owen da sýnýflandýrmasýnda Linnaeus gibi fonksiyon yerine yapýya önem verirken, analojinin dýþ þartlara baðlý olarak birbirinden baðýmsýz yapýlan adaptasyonlarla ortaya çýktýðýný düþünmüþ; homolojinin ise, daha derin bir yapý münasebetini gerektirdiðini ileri sürmüþtür. Her iki bilim adamý da organizmalarýn sýnýflandýrýlmasýnda yapý benzerliðinin daha güvenilir bir yol gösterici olduðunu düþünmüþtür.
Homolog yapýlarýn klâsik örneði olarak sunulan yarasa, yunus, at ve insanýn ön bacaklarýndaki kemik yapýsýnýn benzerliði (Þekil-4), sýcakkanlýlýk, süt üretimi gibi diðer fizyolojik benzerlikler ile birlikte düþünüldüðünde, dýþ karakterleri açýsýndan gösterdikleri farklýlýklara raðmen, bu dört türün memeliler olarak sýnýflandýrýlmasýný makul göstermektedir.
Darwin öncesi devirde yaþamýþ diðer biyologlar gibi, Owen da, homolog özelliklerin ortak bir yapýdan veya "arketip/ilk örnek"ten kaynaklandýðýný düþünüyordu. Ancak, bir arketip, Eflatun'un idealist ve ruhanî bir düþüncesi þeklinde anlaþýlabileceði gibi, Yaratýcý'nýn ilmindeki bir plân Aristocu anlayýþla tabiatýn yapýsýndaki bir kalýtým formu veya prototip bir organizma, yahut daha baþka þekillerde anlaþýlabilir. Hem Owen, hem de Darwin, arketipi, prototip bir organizma olarak düþünmüþ olmalarýna raðmen Owen bir evrimci deðildi ve organizmalarýn, Yaratýcý tarafýndan ortak bir plân üzerine inþa edildiði görüþündeydi. Darwin ise, organizmalarýn kendi kendine ortak bir atadan türediðini düþünmekteydi.
Binalar, mimarî plânlar üzerine inþa edilmektedir. Tek katlý bir gecekondu, iki katlý bir ev, beþ katlý bir bina, on katlý bir apartman ile seksen katlý bir gökdelende kullanýlan kum, çimento, demir, aðaç ve cam gibi temel inþaat malzemeleri aynýdýr; fakat her biri farklý bir plâna ve mimarî özelliðe sahiptir. Fizyolojik ortak bir ihtiyaç olarak ýsýnmak için hepsinin de ayrý ayrý sistemi vardýr. Sýrasýyla her biri, kendi yapýsýna uygun olarak tezek, odun, kömür, doðalgaz veya güneþ enerjisi ile ýsýnýr. Fakat aklý baþýnda hiç kimse bu binalarýn kendi kendine, tesadüfen birbirinden türeyerek evrimleþtiðini ve tek katlý evin gökdelene dönüþtüðünü söyleyemez. Hepsini de bir mimar, kendi kafasýndaki plâna, estetiðe ve ihtiyaçlara göre çizmiþ ve inþa etmiþtir.
Darwin'e göre, homoloji, evrim açýsýndan ortak atayý destekleyen delildir. Evrimcilere göre, omurgalýlarýn kemik yapýsýndaki benzerlikler, bütün omurgalýlarýn ortak bir atadan geldiðini gösterir. Bir insan kolu ile bir köpeðin ön bacaðýna bakalým. Her ikisi de çok benzer tipte kemiklere sahiptir ve her ikisinin kemikleri de bu mantýk sahipleri tarafýndan ayný isimlerle adlandýrýlmýþtýr (Þekil-5). Kemik yapýlarýnýn da birbirine benzemesine raðmen, ferdî olarak kemikler þekil ve fonksiyon açýsýndan birbirinden oldukça farklýdýr. Bir köpek, parmaklarý ile bir objeyi kavrayamaz veya baþparmaðýný diðer ayak parmaklarýnýn tersine tek baþýna veya yumruk yapýlmýþ olarak dik tutamaz. Ýnsan eli ise, üzerinde yürümek veya uzun süre üstünde durmak için yapýlmamýþtýr. Bu sebepten insan kollarý ile köpek ön bacaklarý arasýndaki benzerlik, fonksiyonellikten baðýmsýzdýr. Darwinistlere göre ise bunlarýn benzerliði, ayný temel kemik düzenlemesine sahip bir ortak atadan gelmelerindendir.
Nedir bu ortak ata? Darwincilere göre, ortak ata böcek yiyen hayvanlarýn (insectivora) (köstebekler, kirpiler ve sivri burunlu farelerin dâhil olduðu memeli takýmý) bir çeþididir. Bu böcek yiyici memelilerin sýrasýyla önce, yarý sucul bir balýktan, sonra antik bir sürüngenden evrimleþtiði varsayýlmýþtýr. Balýk, kemikli yüzgeçlerini sürüngenin bacaklarýna devretmiþ, bunlardan da ilk böcekçil memelinin bacaklarý oluþmuþtur(!) Bir yüzgeç; bir at veya köpeðin bacaðýnda iþe yaramak için seçilecek en iyi yapý olmasa da, evrimcilerin elinde baþka malzeme de yoktur! Evrim sadece var olan maddeler üzerinde iþleyebilir. Buna göre, insan eli ve köpek ayaklarýnýn ikisi de, bir balýðýn yüzgeci ile homologdur. Darwinci evrim, fýrsatçý (oportünist) olduðundan, yani ideal parçalar eksik bile olsa, akýllý(!), þuurlu(!) evrim mekanizmalarý, mutlak surette var olan parçalarý yeniden þekillendirecek ve düzenleyecektir(!) Böylesine bir mantýða siz gülseniz bile, evrimciler bu yolla, bir yüzgeçteki kemiklerin insan elindeki ve bir köpek bacaðýndaki kemiklere dönüþeceðini kabul ederler.
Evrimciler, fosil kayýtlarýndaki boþluklarý izah edemedikleri için ara formlara ait fosilleri aramaya devam etmelerine raðmen, bir türden diðerine kesintiye uðramamýþ bir fosil serisini asla bulamamýþlardýr. Evrimcilerin ihtiyaç duyduklarý ortak atalar, fosil kayýtlarýnda eksiktir ve bu da büyük organizma gruplarý arasýnda aþýrý derecede boþluklar meydana getirmektedir. Bu yüzden, homoloji iddiasý, evrimcilerin ortak ata münasebeti kurmak için geriye kalan tek yoludur. Ancak, bu yol da çýkmaz bir yoldur. Homoloji ve analoji arasýndaki ayrýmý belirlemek her zaman kolay deðildir. Homolog yapýlar, hem görünüm hem de fonksiyonel açýdan birbirinden oldukça farklý olabilir (Þekil?4'teki bir yarasa kanadý ile bir atýn ön bacaðýný karþýlaþtýrýnýz). Öte taraftan, görünüþ açýsýndan çok benzer olan ve benzer fonksiyonlar sergileyen yapýlar sadece analog olabilir; bu yüzden hem sýnýflandýrma hem de evrim münasebeti belirlenmesinde önemsiz olabilir. Balýklar ile balinanýn vücut þekillerini düþünün. Linnaeus, çalýþmalarýnýn baþlangýcýnda, balinalarýn balýk benzeri þekillerinin, homolojik bir benzerlik deðil, sadece analojik bir benzerlik olduðunu fark etmeyerek, Cetacea'larý (balinalarý), balýk olarak sýnýflandýrmýþtýr. Taksonomi çalýþmalarýnda çoðu zaman, ilk etapta homolog olarak düþünülen þaþýrtýcý yapý benzerliklerin daha sonra sadece analog olduklarý belirlenmiþtir. Birçok yapý da aslýnda homolog ve analog karýþýmýdýr.
Canlýlarda kendini gösteren mükemmel sanat; yarattýðý canlýnýn gýdasýný, silâhýný, yaþayacaðý çevreye ait ihtiyaçlarýný ve ekosistemdeki yerini, en ince teferruatýna kadar bilen sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Yaratýcý'ya verilmediði müddetçe, akýlsýz ve þuursuz evrim mekanizmalarýyla, tabiat kuvvetleriyle veya maddî sebeplerle izah edilemez. Bütün bunlar, býrakýn bir canlý organizmayý; bir hücreyi, bir organeli, hattâ kompleks bir proteini bile meydana getiremez.
sýzýntý
radyobeyan