Sizden Gelenler(Amel-Ýbadet-Kulluk)
Pages: 1
Vahidiyet Ehadiyet By: ehlidunya Date: 14 Temmuz 2012, 15:02:34
Vahidiyet - Ehadiyet

Ýnsan ve kâinat sürekli bir yenilenme ve deðiþim içinde. Ama bu deðiþim ve yenilenme ayný zamanda bir devr-i daim hâlini de beraberinde getiriyor.
 
Zira her gelen yeni gün, her ne kadar yeni olsa da aslýnda takvim hesabýna göre yýllarýn ve günlerin tekrarýndan ibaret. Tarih ve tarihî olaylar bile çoðu kez tekrar ediyor, ediyor ki gerek fertler, gerekse milletler ayný hatalarý tekrarlamaktan çekinsinler. Küçük, fakat önemli bir fark var ki, yaþanan tekrarlar da aslýnda kendi içinde birbirinden çok farklý ve çok deðiþik tezahürler gösterebiliyor. Çünkü olaylar tekrar gibi gözükse de, yaþananlar ayný gibi zannedilse de, aslýnda olayý yaþayanlar ve yaþanan tarihin farklý olmasý gibi bazý detaylar iþin renginin deðiþmesini saðlar.
Evet, þu kâinat denen meþhergâh-ý Ýlâhî’de Vahidiyet içinde Ehadiyet tecellîsi þeklinde ifade edilebilecek bir hayat akýp gitmektedir.
Evet, Cenâb-ý Hak þu âlemde icraatýný hem öyle mükemmel bir tarzda, hem de öyle perdeli bir ortamda uygulamaktadýr ki, gören gözlere maþaallah dedirtir. Peki, nedir bu Vahidiyet içinde Ehadiyet konusu?
Bilindiði üzere Ehad ve Vahid, Allah’ýn hem birer ismi hem de sýfatýdýr ve her ikisi de tek ve bir anlamlarýný taþýmaktadýrlar. Bu iki Esma-i Ýlâhiye, Allah’ýn kâinattaki faaliyetlerini açýklamakta kullanýlabilecek çok þümullü ve kapsamlý mânâlar ihtiva ederler. Biz burada bu isimlerin konumuza bakan yönleri ile taþýdýklarý mânâyý kullanacaðýz, yani Ehad ve Vahid isimlerinin kâinatta var olan tekrarlar ve benzerlikler içindeki yerlerini ve deðiþim-yenilenme içerisindeki fonksiyonlarýný tesbit etmeye çalýþacaðýz.
Evet, insan sahip olduðu veya daha doðrusu kendisine verilen hususiyetler gereði pek çok isme âyinelik etme vasfýna sahip olduðu gibi, insanlýk âlemi olarak da Esma-i Ýlâhiye’ye âyinedarlýk vasfýný taþýmaktadýr. Bunu þöyle açýklayalým: Ýnsanlýk âlemi “insanlýk” noktasýnda genel olarak Vahidiyet’i gösterirken; her insan kendi içinde farklý birer âlem ve ayrý bir ruh sahibi olduðu için, ferd bazýnda Ehadiyete iþaret eder.
Þöyle bir örnekle konuyu akla yatkýn hale getirmeye çalýþalým: Bütün insanlar dýþ görüntü itibariyle, yani organlarýmýzýn ayný yerde olmasý noktasýndan bakýnca birbirine benzemektedir. Meselâ göz, kaþ, kulak, saç, burun vs. bütün uzuvlarýmýz herkes için ayný yerdedir, yani kafamýzdadýr ve bu açýdan bütün insanlar birbirine benzemektedir. Ama hiçbir insan sima olarak birbirine benzemez. Hatta organlarda bile farklýlýklar vardýr, meselâ gözler ve gözlerin bakýþý bile farklýdýr. Ýþte bu ortak benzerliðe Vahidiyet, benzerlik içinde benzememezliðe de Ehadiyet tecellisi denir. Ýþte Vahidiyet içinde Ehadiyet budur. Ayný durumu parmak izleri ile de örneklendirebilirsiniz.
Buraya kadar eþyadaki Vahidiyet içinde Ehadiyet tecellisini anlatmaya çalýþtýk, ayný tecellî hadiseler-olaylar için de geçerlidir.
Kâinattaki olaylarda da bu þekilde benzerlik ve farklýlýklar vardýr.
Þu mümkinat âleminde bir eþya, bir de hadiseler vardýr. Yani eþya ve eþyanýn hakikati, bir de hadiseler ve hadiselerin hakikati vardýr. Hadise dediðimiz þey eþyanýn zaman içindeki halleridir, geçirdiði deðiþimlerdir, yaþadýklarýdýr. Eþya üç boyutlu dünyayý anlatýr ise, hadiseler dördüncü boyut olan zamaný tanýmlamaktadýr. Buradaki eþya kelimesi, bütün nesneler ve varlýklarý, yani var olan her þeyi tanýmlamaktadýr. Usûl-u kelâmda imkân ve hudus tâbir edilen iki taným vardýr. Bunlardan imkân kelimesi ile bir varlýðýn varlýk veya yokluðu tarif edilirken, hudus (hâdis) kelimesi ile o imkân dairesinde olan varlýðýn yaþadýklarý, hâl ve tavýrlarý ifade edilmektedir. Ýþte hâdiseler sürekli bir deðiþim ve geliþim göstermektedir. Þunu da belirtmek lâzýmdýr ki, zaman dediðimiz süreç düz bir hat gibi gitmemekte; bilâkis sürekli deveran içinde dolanmaktadýr. Bu noktada bugün birilerine bayram ise, yarýn ötekilerin bayramýdýr. Bugün yerlerde sürünenler, yarýn zirveleri tutabilirler. Bu deveran içerisinde hâdiseler sürekli yenilenmekte, deðiþmektedir. Ama bu deðiþim yukarýda bahsettiðimiz þekilde benzerlikler içinde benzemezliklerle cereyan etmektedir.
Ýnsanlýk tarih boyunca ayný tarz eþyalara ihtiyaç duymuþ, ama farklý eþyalarý kullanmak durumunda kalmýþtýr. Yani zaman ve zeminin deðiþmesi sonucu benzer, ama ayný olmayan eþyalarý kullanmýþtýr. Yani ihtiyaçlar ayný olup, ihtiyaçlarýn giderilmesi zamana ve zemine göre deðiþmektedir. Meselâ, herkesin yeme-içmeye ihtiyacý vardýr. Eskiler tarhana çorbasýný baþ tâcý yaparken bizler günümüzde çay içiyoruz.
Sürekli deðiþimin olmasý geliþmenin ve tekâmül etmenin bir sonucudur. Ve bu haslet, insanoðlunun ve mevcudatýn en bariz alâmetidir. Alâmet-i farikamýz olan bu durumu, Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur Külliyatý’nda þöyle ifade etmektedir: “Ýnsan bu dünyaya taallüm ile tekemmül etmek için gönderilmiþtir.” Ve bu deðiþim Cenâb-ý Hakk’ýn inþâ etmesinin, inþa fiilinin bir tecellisidir.
Zaten insanýn da en önemli ayýrt edici özelliði Esmâ’ya tecelligâh olmak þeklinde tarif edilebilecek olan bu durum olsa gerektir.

YENÝASYA


radyobeyan