Diðer Yazýlar
Pages: 1
Aileye meydan okuma By: hafiza aise Date: 14 Temmuz 2012, 12:47:22
Aileye meydan okuma
Naci BOSTANCI • 73. Sayý / DÝÐER YAZILAR


Aile kurumunun “zamanýmýzda” artýk modasý geçmiþ bir kurum olduðunu söyleyenler bulunabilir. Bu “zamanýmýzda” sözü malum, kimi derin farklýlýklarý meþrulaþtýrmak için kullanýlan hayli gizemli bir ifade. Gerekçe yerine konulur ancak neyi açýkladýðý bilinmez, ima ettiði, zamanýmýzýn geçmiþten radikal bir þekilde koptuðudur.

Yetersizliði ve ailenin ilgili olduðu baðlarýn en azýndan bir kýsmýný bile hesaba katmadýðý için fantastik ve spekülatif düþünceler grubuna bile alýnamayacak “ailenin modasýnýn geçtiði” iddiasý, ortaya bazý genel geçer hükümler koyuyor. Bunlara göre, “artýk” kadýn ve erkek arasýndaki iþbölümüne gerek kalmýyor. Teknolojik imkânlar, iþbölümü esaslý cinslerin kurumsal ve istikrarlý birlikteliðini gerekli olmaktan çýkartýyor. Kimse kimseye muhtaç deðil. Önemli olan kiþisel baþarý. Yeteri kadar paran varsa, toplumsal statün yüksekse bu karþý cins için daha geniþ bir seçme þansýný sunuyor sana. Aile demek ayný zamanda çocuk demektir, bu durum ise hayatý yaþamayý engelleyen bir baðdýr. (Þehirleþtikçe azalan doðurganlýk oranýný nihai noktaya taþýyan bir yaklaþým.) Kaldý ki bu zalim ve acýmasýz dünyaya çocuk getirmek doðru bir tutum deðildir. (Bu da çocuk karþýtý fikirlerin moral meþrulaþtýrýcýsý olarak devreye sokulur.) Aile de diðer toplumsal kurumlar gibi kültürel bir kategori, maddi þartlarýn deðiþimine baðlý olarak nasýl deðiþiyorsa bir gün miadýný da dolduracak ve bambaþka bir iliþki biçiminin önünü açacak. O gün bugün.

Aile karþýtý düþünceleri daha da uzatmak mümkün. Bu görüþler, açýktan ifade edilmese de aileyi mülkiyete, cinselliðe nihayet ekonomik þartlara indirgeyen teorik arka plandan besleniyorlar. Böyle bakýldýðýnda cinselliðin baþka türden karþýlanma imkânlarý, mülkiyetin sadece ilgili kiþiye haz saðlayacak bir meta olarak algýlanmasý ve nihayet ekonomik þartlara baðýmlý bir deðiþken olarak ailenin son bulacaðý düþüncesi, bu üçlü sacayaðýna yerleþtiriliyor.

Tüm bu düþüncelerin gizli öznesi, kendi hayatýnýn sahibi, güçlü ve egemen bir varlýk. Ebedi gençliði içinde dilediði gibi yaþama özgürlüðü böylelikle kayýt altýna alýnmak isteniyor. Oysa insanýn bu dünyadaki gerçekliði, yukarýdaki iddialarýn ve teorik düþüncelerin arkasýndaki gizli özneyi tekzip ediyor.

Yaþadýðýmýz apartmanýn üst katýndaki genç çiftin iki yýl önce bir çocuklarý oldu. Ýki yýldýr en olmadýk zamanlarda çocuðun feryatlarýyla sýçrýyoruz. Gecenin ilerlemiþ bir vaktinde aðlama sesiyle uyandýðýmda, biraz öfkelenirken biraz da ailesi için sabýr diliyorum. Çünkü sürekli uyanmak ve aðlayan çocuða koþmak, onun bakýmýný saðlamak kesinlikle sabýr iþi. Seksen yaþýnda bir annem var. Beþinci bakýcýsýný sudan sebeplerle kovdu. Problemin bakýcýlarda deðil kendisinde olduðunu anlatmak imkânsýz. Hayatla iliþkisi yemek içmekle sýnýrlý bir durumda olan annem için, bakýcýsý etrafýnda oluþturduðu bu dramatik tablo hayati bir anlam taþýyor. Böylelikle güç ve iktidar iliþkilerindeki yerini alýyor, kendisini toplumsal alanda sýnýyor, öfkeleniyor, kýzýyor, ümit ediyor, hayatla baðlarýný yeniden tazeliyor. Pozitif olarak yapamadýðý katkýyý negatif yönden hiç olmazsa sorun olarak gerçekleþtiriyor.

Ýnsan bebek olur, yaþlý olur. Hepimiz iyi ve kötü zamanlarý bir potansiyel olarak içimizde saklarýz. Aile kurumu, bu farklý insanlýk hallerini, piyasa þartlarý içinde deðil moral deðerlere dayalý olarak ve kesinlikle insan için o çok gerekli sevgi ve anlayýþla düzenleyen bir kurum. Üstelik sadece bundan ibaret deðil. Yukarýda belirtilen gizli özne gibi insan ebedi gençlik yanýlsamasý içinde bulunsa bile, “sosyal” bir varlýk olarak, çýkara ve ihtiyaçlara dayalý nesnel iliþkilerin ötesinde içten dayanýþmanýn baðlarýný arar. “Eþsiz kimliði ve varlýðý” nedeniyle “en yakýný olan ailesinin” maddi ve moral desteðini bekler. Kendilerini en yakýndan gördüðümüz, suretlerinde ayný zamanda kendi ömrümüzün izlerini takip ettiðimiz varlýklar, ailemize ait olanlar. Bir de elbette televizyon dizilerinde yakýnlýk temalý sahnelerdeki yakýn plan çekim yüzlerde buna þahit oluyoruz. Ancak takdir edilmeli ki bu yüzler birer yanýlsama, bunun dýþýnda da kimseye bu ölçüde yakýn olmayýz.

Ailenin rolü, çocukluk ve yaþlýlýk dönemlerindeki þartlarý düzenlemekten öte bir ömür boyu özel bir iliþki üzerinden maddi ve ruhi dengeyi saðlama iþidir. “Gönüllü birliktelik, ya da özgür iliþki” dediðimiz “yakýnlýklardan” bu türden bir karþýlýklýlýk üretilemez.

Ýnsanlýk tarihini takip ettiðimizde, birçok kiþisel ve toplumsal iliþkiyi anlamada anahtar ayrýmlardan birisinin özel ve kamusal hayat ayrýmý olduðunu görürüz. Arendt, Habermas, Sennett, Hegel, Kant, Marks… Birçok düþünür bu konuyu derinlemesine tartýþmýþ. Genel kabul, modernleþme ile birlikte kamusal özel ayrýmýnýn sýnýrlarýnýn daha açýk bir þekilde çizildiði ve normlarýn bu esasta güncellendiði. Geleneksel dünyada neredeyse her tür iliþki “özel iliþki” hükmünde. Ekonomik iþletmeler aile iþletmeleri ve “pazar kurallarýna” göre deðil, aile içi iliþkilerin deðerlerine göre çalýþýyor. Çalýþma þartlarýndan ücretlendirmeye kadar çok esnek bir uygulama söz konusu. Çünkü sonuçta “onlar bir aile”. Kral ya da padiþah da babalarý, onlar da onun çocuklarý. Böylelikle siyasi otorite döver de sever de, her ne yaparsa onlarýn iyiliði için yapar; olup bitenlere aklý ermeyen biz çocuklarýn yapmasý gerekense onun þefkatine, adaletine ve cezalandýrmasýna kayýtsýz þartsýz rýza göstermek.

Modernlik bunu deðiþtirdi, tebaayý vatandaþ, kralý hukuki otorite, primus inter pares yaptý. Sayýsýz pratiði, iliþki biçimini, anlayýþý, baðlarý, normlarý modernlikle birlikte kamusal hayata ve onun nesnel kurallarýna indirgeyen þartlar, eðilimler, öyle anlaþýlýyor ki en azýndan kimilerince abartýlý bir tarzda algýlanmýyor. Bu kesimler, kamusal/özel sýnýrýný dengeli bir yerde muhafaza etmek yerine tüm özel alanlarý kamusallýðýn kurallarýyla tahkim etme peþindeler. Dün kamusal hayat kendisini özel hayattan çekip çýkarýrken, bugün sýnýrlarýný alabildiðine geniþleterek tüm alanlarý kendi kurallarý üzerinden yeniden tanýmlamalý (ya da kaderci bir iddiayla tanýmlayacaktýr) deniliyor. Kralý baba tahtýndan indiren insanoðlu þimdi babayý, anneyi, nihayet aileyi de özel hayatýn eþsiz tahtýndan indirmenin ve bu alandaki kurallarý piyasa þartlarýna taþýmanýn peþinde. Aileyi kuran “özel alan deðerleri” piyasa þartlarýna tabi olduðunda, týpký Taylorist üretim modelinde olduðu gibi, çocuklar yatýrým yapýlan bir iþletme gibi görülebilir, “en düþük maliyet en yüksek fayda” esasýnda çocuklar arasýnda bir seçme yapýlabilir, verimsiz iþletmelerin ise kapatýlmasý düþünülebilir. Sadece çocuklar için deðil eþler ve ebeveynler arasýndaki iliþki de nesnel, rasyonel normlar üzerinde kurulmalý. Piyasa þartlarý neyi emrediyorsa ona göre davranmak, her zaman çýkarlarý kollamak, “fedakârlýk, yardým, destek, dayanýþma, ailenin üzerindeki o manevi hale” gibi uydurma ve rasyonel insanla baðdaþmayan yanýlsamalardan da kurtulmak gerekiyor.

Ailenin son bulduðu, onun yerini rasyonel insanýn çýkara dayalý tercihlerinin aldýðý bir toplumsal yapý düþünebilir miyiz? Toplum çýkarlarý dikkate alýr ancak sadece ona indirgenemez. Çýkarlarýn mütekabiliyetinden öte bir denge ve istikrar haline yönelik saðduyu topluma hayat verir. Tüm özel alanlarýn piyasa iliþkilerine teslim edildiði bir dünyada býrakýn aileyi toplum bile mümkün deðil.

Birileri çýkýp “Evet, aile ortadan kalkacak ama bu insani deðerler de yok olacak anlamýna gelmiyor. Yine vicdan, dayanýþma, fedakârlýk olabilir” gibi rüyalar görebilir. Ekonomik iliþkilerde olmayan kavramlar, acaba piyasa iliþkilerine teslim olmuþ insan iliþiklerinde nasýl hayat bulacak? Antropoloji, bize kýt ekonomik þartlar içinde bulunan kimi kabilelerin, bir kutsal pratik olarak, üreticilikten düþmüþ yaþlý ebeveynlerin öldürülmesine cevaz verdiðini anlatýyor. Bu, çocuklarýn ebeveynlerine karþý son kutsal görevleri. Nesnel iliþkiler böyle, çýkarlar karþýlanmadýðýnda vahþet kutsalýn kýlýðýnda geri dönüyor.

Aile elbette bir yaný insanýn doðal köklerine, diðer yaný ise kültüre uzanan bir kurum. Ýstikrarsýz içeriði dolayýsýyla deðiþimlere uðruyor. Onu bütünüyle ortadan kaldýrmak kolay olmasa da ona hayat veren deðerleri zayýflatmak mümkün.“Bireyin özgürlüðü, gerçek çýkarlar ve nesnellik” gibi soyut ve istikrarsýz bir kavram seti üzerinden aileyi yok etmeye çalýþanlar, bunun muhtemel sonuçlarýna iliþkin insanlýk tarihinden ilham almalý ve bir kez daha düþünmeliler. Tüm insani iliþkilerin paraya tahvil edilebildiði ve pazar iliþkileri üzerinden mübadele edilebilir görüldüðü bir dünyanýn, sadece ailenin deðil “insaniliðin” de sonu olacaðýný belirtmek bir kehanet olmayacaktýr.


radyobeyan