Sizden Gelenler(Amel-Ýbadet-Kulluk)
Pages: 1
Ruha hicret By: ehlidunya Date: 14 Temmuz 2012, 12:39:16
Leyla Ýpekçi
   
Ruha hicret
...

Kavuþamama korkusu insanda ebediyet þuurunu canlý tutuyor demiþtim. O'nu (cc) hakkýyla anamamak, tanýyamamak, isim ve sýfatlarýnýn tecellilerini seyredememek, O'nu gerektiði gibi sevememek, O'nunla bir olamamak...

Tüm bunlardan korkmak; Allah sevgisine delalet. Ýlahi aþkýn bu asýl korkuyla iliþkisini kurdukça, nefsimizden ruhumuza bizi hicret ettiren ve bizi insanlaþtýran üsluba yaklaþmaya devam ediyoruz. Varlýðýn özüne... Bir baþka tabirle, güzel'le olan baðýmýzý usul usul kuruyoruz.

Güzel'in ölçülerini belirlemek için sanattaki yansýmalarýna yaklaþmaya çalýþtýðým bu yirmi ikinci yazýmda, kavuþamama korkusu bizi ayrýlýk ve hasret temalarýna getirdi kaçýnýlmaz olarak. Kavuþamama korkusu duyabilmek, kavuþmanýn mümkünlüðünü bilmekten, O'nunla bir olmanýn anlamýna þahit olmaktan geçiyor. Ve tabii ayrý düþtüðümüzün ne olduðunu hatýrlamaktan da... Bu sebeple 'Ateþ ve Bahçe' romanýmýn da temel izleðini oluþturan 'neyin peþinde olduðumuz', birimizi diðerimizden ayýran belirleyici özelliklerden biridir diye düþünüyorum. Peþinde olduðumuz, ayný anda bizi izleyen'dir. Öyle bir aðacýn dallarýdýr ki, biz düþmeye devam ettiðimiz sürece uzamaya devam eder. Her þey ile her þey arasýndaki baðdýr bu. Kopmayan baðlýlýk. Tevhidin gölgeleridir bir bakýma. Sanatta da, hayatta da.

Belki biraz da bu yüzden, sanat eserlerinde beni en çok esinleyen üsluba dair yeni tanýmlar yapabilirim. Ýçeriði ne olursa olsun nihai kavuþmayý sezdiren, korku ile umut arasýnda bir sarkaç gibi sallayan, hayret ve hayranlýkla ürperten, bana sevinç ikram eden eserler oluyor ziyadesiyle etkilendiðim. Iþýk saçan kandil misali 'en sevgili'nin temsil ettiði örneðe insanlýðý yaklaþtýran eserler... Maden, bitki ve hayvanlarýn sýfatlarý ve kâinattaki tüm varlýklarýn nüvesi kendisinde mevcut bulunan insan'ýn yolculuðu, benliðinden varlýðýna yani merkezine doðrudur. Ancak bu eksende devam ederse, kendi özünde bulacaktýr güzelliðin cevherini. Sanat eseri iþte bu içkin ve aþkýn yolculuðumuza eþlik edebilmelidir.

Demek ki, tevhid sanatçýsýnýn eserleri bir anlamda hicret vaat ediyor bize. Günahlardan hicret, kötülüklerden hicret, nefsi emmareden hicret. Nereye? Kendi 'Medine'mize doðru. Goncadan güle; geldiðimiz yere, varmamýz gereken yere. Peþinde olduðumuza ve bizi izleyene... Daha da somutlaþtýrýrsak: Kalbe, insanlara, kâinata ve Rabb'ine doðru farklý katmanlar barýndýran bir hicrettir bu. Nefsin kalýn perdelerini aþmak için verilen bu mücadele, bence tevhid sanatçýsýnýn en temel yaklaþýmlarýndan biridir. Salt kendi maharetini sergilemekten ibaret deðildir onun edebi uðraþý. Çevresini, diðer insanlarý, hatta dünyayý aðýrlýklarýndan, tortularýndan temizlemek, hafifletmek, þeyleri yerli yerine koymak gibi bir niyetten bahsediyorum.

Bu anlamda tevhid sanatý adalet arzusuyla çoðalýr, yükselir. Þeylerin yerli yerine konmasýný dilemek, varlýklarý zulümden kurtarmaya çabalamak, eþyayý bu çabaya þahit tutmak, kâinattaki her þeye hakkýný verme uðraþý içinde olmak... Tüm bunlar sanatçý için þeylerin nefsinden ruhuna hicrettir. Ve tabii baþtan aþaðý bir edep gerektirir. Bir güzelleþme uðraþý. Düþüþ'ümüz boyunca ateþ, hava, su, toprak, bitki, hayvan mertebelerinden geçtikten sonra, yükseliþin ilk adýmýnda baþlayan insanlaþma serüvenimiz, en uzun yolculuðumuzdur þüphesiz. Kendimizdeki cevheri görmeye baþlamamýzla birlikte O'nun (cc) cemalini görme umudumuz da (görememe korkusuyla birlikte) devreye giriyordur artýk. Tevhid sanatýna eþsiz bir serüven sunar bu.

Çünkü korku ile umut arasýnda duyduðumuz hasretin, arayýþýn, peþinden giderken sürdüðümüz izlerin, ayrý düþmekten duyduðumuz ýstýrabýn, taþýdýðýmýz özlemin neye ve kime doðru olduðunu idrak ederiz eser boyunca. Bir anýþ, bir hatýrlayýþtýr artýk o eser. Dahasý, bir hamd vesilesidir. Her þey, Yaratan'ý kendi dilinde hamd ile tesbih ettiði gibi, tevhid sanatçýsýnýn eseri de O'nunla (cc) kâinatta sadece kendisine has olan konuþma biçimini gerçekleþtirmelidir. Bu þekilde, güzelliðin cevherinden her varlýða düþen biricik pay ortaya çýkacaktýr.

Ve yine her varlýðýn tabiri caizse 'canlý hatýra'sý sanatsal ifadedeki belli bir edebi zevkle kayda geçecektir. Bunu yapacak olan ise insanlaþma serüvenine çýkmayý göze alandýr. Çünkü denildiði gibi, insan kâinatýn hem ruhu, hem aklýdýr. Toparlayayým o halde. Tevhid sanatçýsýnýn icra ettiði ne varsa, hiç durmaksýzýn feryat figandýr bu dünyada. Ve 'orada' bir yankýsý vardýr bunun. Örtüsüne bürünüp kalkarak uyarmalýdýr eserlerinde. Kesintisiz hicrette olmalýdýr. Peþinden gittiðinin kendisini izlediðini bilmelidir. Hayatta da, sanatta da izlenen ile izleyenin bir olduðunu sezdirmelidir bize. Þeyh Galip'ten söylersek: "Çünkü Aþk Hüsn'dü, Hüsn de Aþk'ýn ta kendisi."


radyobeyan