Prof. Dr. Fuat Keyman By: hafiza aise Date: 08 Temmuz 2012, 16:06:59
Prof. Dr. Fuat Keyman: Wikileaks çok kutuplu dünyanýn yeni fotoðrafý
Ýbrahim BARAN • 71. Sayý / SÖYLEÞÝ
Wikileaks skandalý geçtiðimiz ay dünya gündemine bomba gibi düþtü. Ýnternet sitesinden sýzdýrýlan bilgiler Amerika ile diðer ülkeler arasýnda diplomatik krize yol açacak nitelikte. Amerika þu sýralar olayý örtbas etmek istese de sitenin elinde daha çok belge olduðu iddia ediliyor. Diplomasinin 11 Eylül’ü olarak görülen Wikileaks skandalýný uzman biri isimle, Sabancý Üniversitesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Keyman’la deðerlendirdik.
Wikileaks skandalý diplomasinin 11 Eylül’ü olarak deðerlendiriliyor. Bu tespite katýlýr mýsýnýz?
Diplomasinin 11 Eylül’ü saptamasý þu anlamda doðru: Olay uluslararasý iliþkilere ve diplomasiye bakýþýmýzda, uluslararasý iliþkilerde çok önemli olan dünya liderliði ve hegemonyaya bakýþýmýzda önemli kýrýlmalar meydana getirdi. Bu mânâda 11 Eylül dünya siyasetinde nasýl bir kýrýlma meydana getirdiyse Wikileaks de böyle bir kýrýlma etkisi meydana getirecektir. Diplomasi açýsýndan baktýðýmýzda ise diplomatik aktörlerin fazlalaþtýðý bir yapý ile karþý karþýya olduðumuzu söyleyebiliriz. Ayrýca bu aktörlerin sadece ulus devletler ve onlarýn çevrelerindeki lobiler deðil, sivil toplum kuruluþlarý ve onlarýn içerisinde teknolojiye hâkim olanlara doðru kaydýðýný görüyoruz. Ýkinci olarak diplomasi dýþiþleri bakanlýðý ya da ona mensup olan diplomatlar tarafýndan hep kapalý kapýlar ardýndan yürütülüyordu. Buralara da lobiler ya da bazý düþünce kuruluþlarýndan insanlar davet edilebilirdi. Diplomasiyle ilgili tüm durumlar da bu aktörlerin tekelindeydi. Wikileaks diplomaside önemli lobiler ve sivil toplum kuruluþlarý arasýna sýkýþmýþ bilginin topluma açýlmasýný ve çoðullaþmasýný da saðlamýþ oldu. Bu nedenle yalnýzca aktörlerin çoklaþmasý deðil, bilgiye eriþim ve bilginin kullanýmýnda da bir çoklaþmanýn varolduðu ortaya çýktý. Diplomasi bundan sonra sadece güven duymak, dedikodu ya da söylediðin þeyin yarýn nerede kullanýlacaðýný bilmek gibi bir yenilik oluþturmayacak, ayný zamanda bilginin kullanýmý ve bilgi-iktidar iliþkisinde de çok önemli bir deðiþim meydana getirecek.
ABD’li diplomatlarýn üslubuna iliþkin çok þey konuþuldu. Emekli Türk diplomatlar diplomaside bu kadar rencide edici ifadelerin kullanýlamayacaðýný ifade ettiler. Bu üslup ABD’li diplomatlarýn dünyayý algýlayýþ biçimleriyle ilgili bir durum mu yoksa Amerikan kültürü böyle bir üslup takýnmayý mý salýk veriyor?
ABD’de, Kanada’da ve biraz da Ýngiltere’de insanlara ilk isimleriyle hitap etmek, onlarla daha arkadaþça bir iliþki kurmak resmî deðil daha fazla günlük dili kullanmak bir kültür haline gelmiþ durumda. Doktoraya ilk gittiðim zaman profesörlerle diyalog kurarken bu anlamda önemli problemler yaþadým. Çünkü onlar benden kendilerine isimleriyle hitap etmemi istiyorlardý. Fakat ben aramýzdaki iktidar iliþkisini düþündüðümde onlara hep profesör diye hitap etmiþtim. Ancak burada unutulmamasý gereken önemli bir detay var. ABD’de insanlar birbirlerine ilk adlarýyla hitap etseler bile aralarýndaki hiyerarþik iliþki hiç kesintisiz devam ediyor. ABD’de iktidar iliþkileri çok net ve belki de bu iliþki biraz kamufle edilmek için ilk isimle hitap ediliyor. Wikileaks’e baktýðýmýzda buradaki üslubun stilden ziyade bir dünya lideri, bir hegemonun iktidar iliþkilerini günlük yaþam dilini kullanarak yeniden ürettiðini görüyoruz. Burada yayýnlanan her mesaj da o iktidar iliþkilerinin bir göstergesi niteliðinde. O yüzden Türkiye’deki diplomatlar daha resmî bir dil kullanýyorlar ama Türkiye’deki iktidar iliþkileri belki de ABD’dekinden daha zayýf. Dolayýsýyla burada böyle bir yanýlgýya düþülmemek gerekiyor.
Türkiye’de uzun yýllar derin devlet konuþuldu. En son Ergenekon Operasyonu’yla da gün yüzüne çýkarýldý. ABD’ye böyle bir zafiyeti kimse yakýþtýramýyor. Bu olayýn Amerikan derin devleti tarafýndan bilinmeyen bir sebeple yapýldýðý iddia ediliyor. Siz ABD hükümetinin bu olaydan baðýmsýz olduðunu düþünüyor musunuz?
Wikileaks olayýna ilk bakýþýmýz komplo teorileri üzerine olmamalý. Bence þu gerçeðin altýný her zaman çizmemiz gerekiyor: Örneðin internet Amerikan askerî endüstrisinde güvenlikle ilgili görüþmelere baðlý olarak ortaya çýkan bir teknoloji. Bugün baktýðýmýzda dünyadaki direniþ örgütlerine kadar her yerde internet kullanýlýyor. Teknolojinin geliþmesinde de sizin niyetinizle o teknolojinin sonuçlarý arasýnda birebir baðlantý yok. O yüzden de Wikileaks bize burada teknoloji üretenin karþýsýnda bir güç ürettiðini de gösteriyor bir bakýma. 11 Eylül’den önce Michael Hart ve Anthony Negry Ýmparatorluk adlý kitapta þunlarý söylemiþti: “Evet, imparatorluk var ama imparatorluklar ulus-devletin ötesinde, çok boyutlu bir þekilde sermaye-bilgi ekseninde geliþecek.” Wikileaks bunu gösteriyor çünkü esasýnda ortaya çýkan bilginin her iki aktör tarafýndan hem yöneten hem de yönetime direnen aktörler tarafýndan kullanýlabileceðini gösteriyor. O yüzden bence Wikileaks ’i komplo teorisi temelli düþünmek yerine biraz tarihsel geliþim içerisinde yorumlar yaparak düþünmek gerekiyor. Ýkincisi hegemonyaya karþý mücadelede bilgi çok önemli bir direniþ ve alternatif hegemonya oluþturma mücadelesi olarak karþýmýz çýkýyor. Bunu Irak Savaþý sýrasýnda suicide bombers denilen intihar bombacýlarýnda, sokak savaþçýlarý gibi farklý teknolojilerin kullanýldýðý eylemlerde de gördük. Hava kuvvetleri çok güçlüyken kente ve topraða indiði zaman direniþçilerin kullanmýþ olduðu yöntemlerle mücadele edemedi. Hatta Irak savaþý kaybedildi gibi bir durum da var. Bilgi de alternatif bir güç artýk ve sadece iktidarýn elinde deðil. Ayný zamanda mücadele edenin, direnenin de bir aracý oluyor. Belgelere baktýðýmýzda Ýran’la ilgili olanlar, Türkiye’yle ilgili olanlar, Kore’yle ilgili olanlar ortada ciddi bir mücadelenin varolduðunu gösteriyor. Amerikan hükümetinin rolü var mý yok mu bunu þimdiden bilmek zor. Ama ilerleyen günlerde hep birlikte göreceðiz.
Yayýnlanan belgelerin Amerikalý diplomatlarýn kendi fikirleri olduðu konusu konuþuluyor. Dýþ politika yazarlarý belgelere bakarak Amerikan dýþ politika vizyonunun bu olduðunu iddia edemeyiz diyorlar. Sizce de böyle mi?
Esasen Amerikan dýþ politikasý çok geliþmiþ durumda. Biz de bunun yavaþ yavaþ farkýna varýyoruz. 2002’den sonra dýþ politika, yalnýzca hükümet eksenli deðil, sivil toplum kuruluþlarý, üniversite gibi kurumlarýn da müdahil olduðu bir alan haline geldi. Fakat bu birdenbire oluþan bir olay deðil. Bu, 1945 sonrasýnda dünyayý egemenliði altýna alan ABD’nin dýþ politikasýný çoklaþtýrmasýnýn sonuçlarýndan. Örneðin, bir topluma gidip orada farklý kanaat önderleriyle bir araya gelmek ABD dýþ politikasýnýn yöntemlerinden biriydi. Bu bakýmdan diplomatlarýn farklý kiþilerle görüþüp onlarýn aðzýndan bilgi aktarmalarý gayet normal zira ABD bunu zaten yapýyor. Bu bilgileri kiþisel yorumlar olarak görmekse çok doðru deðil. Çünkü mesela Edelman döneminde Türk-Amerikan iliþkilerinin nasýl olduðunu az çok biliyoruz. Sýzdýrýlan belgelerde iddia edilenlerden çok farklý bir durum yok. Dolayýsýyla belgelerde yer alan iddialarý, kiþisel kanaatlerden ziyade varolan durum üzerine yapýlan deðerlendirmeler olarak niteleyebiliriz.
Peki, belgelerde Türkiye’nin bu kadar öncelenmesinin nedeni ne?
Bunu iki þekilde deðerlendirmek lazým. Birincisi Wikileaks’in etkisi temelinde Türkiye’nin önünde Ýran ve Kore’nin olduðunu görüyorum. Bu belgelerde direkt serzeniþler var, istekler var. Türkiye açýsýndan da þöyle düþünmek lazým: Türkiye 2000’li yýllarýn baþýndan bugüne önemli bir küresel aktör olma yolunda ilerliyor. O yüzden egemen ABD’nin Türkiye’nin belirginleþmesini izlemesi, Türkiye’yi inceleme ihtiyacý hissetmesi bu anlamda doðal. Ýkincisi, Türkiye esasýnda ABD dýþ politikasýnýn kavþak noktalarýnda bulunuyor. Sadece stratejik olarak deðil, coðrafi olarak da böyle. Afganistan savaþýnda Türkiye önemli bir aktör. Irak savaþýnda sadece bir aktör deðil, ayný zamanda sýnýr ülke.
Amerikan Ulusal Dýþ Güvenlik eski danýþmaný Brzezinski, Wikileaks belgeleri aracýlýðýyla ABD ile Türkiye arasýnda 2002’den sonra oluþan olumlu atmosferin bilerek bozulmaya çalýþýldýðýný ifade etti. Bu iddia ne kadar doðru olabilir?
Bence Türk dýþ politikasýný daha iyi anlamak için Brzezinski’nin Tercih ve Satranç Tahtasý isimli eserlerini incelemek gerekiyor. Bu kitaplarda Brzezinski ABD dýþ politikasýnýn egemenlik deðil, liderlik temelinde olmasý gerektiðini ve bu liderliðin diðer ülkelerin rýzasýný alarak yapýlmasý gerektiðini ifade ediyor. Bu anlamda Bush yönetimini hem bu liderliði kaybetmesi hem de aþýrý egemen bir dýþ politika anlayýþý geliþtirmesi nedeniyle, ayrýca güvenliðe endekslenip, yoksulluk gibi toplumsal meseleleri göz ardý etmesi nedeniyle eleþtiriyor. Türkiye’yi de Amerika’nýn yumuþak tarzlý, rýza temelli dýþ politikayý uygulamasýnda önemli bir aktör olarak görüyor. Bu nedenle bu görüþ beni þaþýrtmadý. Bu kitaplara bakarak “Obama baþkan seçildikten sonra neden ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptý?” sorusuna cevap da bulabiliriz. Bu açýdan baktýðýmýzda Türkiye ile ilgili olan yanlýþ yorumlar, Türkiye’yi ötekileþtirme eylemi içerisinde bulunan ifadeler bir anlamda gerekli olan bir ittifaký bozma niyeti olarak okunabilir. O dönemde ABD içerisindeki tartýþmalara baktýðýmýzda o dönemde esasýnda dünyaya güvenlik endeksli bakan ve merkezde olan örneðin John Mearsheimer gibi kiþiler Irak savaþýna karþý çýktýlar. Bu savaþta ABD’nin lüzumsuz yere eksikliklerini ortaya çýkaracaðýný iddia ettiler. Asýl önemli olan dünyanýn küresel bir çalkantýya gittiði bir dönemde ittifaklarla gücün pekiþtirilmesidir. O anlamda Brzezinski doðru bir noktaya temas etmiþ.
Belgelerde Ýsrail’e iliþkin çok ciddi iddialar yok. Noam Chomsky belgelerin Ýsrail tarafýndan filtrelendiðini söylüyor…
Gerçekte 2 milyon belgenin olduðu söyleniyor. Bizse yaklaþýk 240 bin belge olduðunu biliyoruz. Dolayýsýyla, doðru, bir filtreleme var. Görebildiðimiz belgelerde de söylediðiniz gibi Ýsrail yok. Ýsrail dünyanýn gidiþatýný önemli ölçüde etkiliyor. Bir taraftan Ortadoðu’daki sorunlarýn çözülmesinin önünde bir engel olarak duruyor, bir taraftan da 1945 sonrasýnda korunan bir ülke konumunda. Buradaki filtreleme biraz da bunu gösteriyor. Baþta söylediðim þeyi tekrar edeyim; bu vakayý komplo teorileri þeklinde deðil varolan gerçeklikler üzerinden deðerlendirmek gerekiyor. Bu belgelerde Ýran kadar, Türkiye kadar yer almasý gereken Ýsrail’in olmamasý Amerikan-Ýsrail iliþkileri açýsýndan önemli ipuçlarý veriyor.
Þayet Wikileaks skandalýný diplomasinin 11 Eylül’ü olarak görürsek bundan sonra dünyanýn gidiþatýna yönelik ne gibi tahminlerde bulunabiliriz?
1945’e kadar dünyanýn egemen gücü Britanya’ydý. Bu imparatorluk kolonileþme üzerine kurulan ve altýn standardý üzerine iþleyen bir imparatorluktu. 1945’te Ýngiltere savaþýn galibi olmasýna raðmen bu egemenliðini kaybetti ve güç ABD’ye geçti. ABD ise dekolonizasyon ve dolar standatý üzerine kurulmuþ bir egemenlik anlayýþý oluþturdu. Bugünse hegemonya bilgi standartý üzerine inþa ediliyor. Artýk egemen olmanýn önkoþulu bilgi. Ancak bilgiye sahip olup ayný zamanda egemenlik sahibi olmak diðer standartlara kýyasla kolay olmayacaðý için artýk Pax Americana’dan çok kutuplu bir dünyaya geçiþ var. Wikileaks bunun bir fotoðrafý. Sonra dünyada bir hegemonya olacak ve bu hegemonyada ekonomi-pazar-bilgi ekseni çok önemli olacak. Bugün küreselleþmenin iki önemli boyutunu ekonomi ve bilgi olarak düþünürsek bugünün çok kutuplu dünyasýnda baþarýlý olmak ekonomi ve bilgi iliþkilerinde baþarýlý olmayý gerektiriyor. O yüzden de ister ekonominin gidiþatý için düþünelim, ister uluslararasý iliþkiler baðlamýnda deðerlendirelim bilgi ve ekonomi iliþkisi temelinde çok kutuplu bir dünyaya doðru gittiðimizi söyleyebilirim. Çok kutuplu dünyanýn da en önemli kavramlarý risk ve belirsizlik. Devletler gerek iç politikalarýna iliþkin tavýrlarýný, gerek dýþ politikalarýna iliþkin tutumlarýný bu kavramlar üzerine inþa edecekler. Küresel ekonomik krizde de bu kavramlar vardý, Wikileaks olayýnda da bu kavramlar var. Bunlara karþý durmak için de ekonominizi ve bilgi ile olan iliþkilerinizi güçlü kýlmak durumundasýnýz.