Ýslam Alimleri
Pages: 1
Ebu Yusuf By: reyyan Date: 27 Haziran 2012, 03:06:22

EBU YUSUF

 
                                                   Ebu Hanife'nin önde gelen talebesi, müctehid hukukçu ve ilk kadý'l-kudat.



         Ebu Yusuf Yakub b. Ýbrahim b. Habib b. Sa'd el Kufi.113  (731) yýlýnda Kufe'de doðdu. Daha çok künyesiyle meþhur olmuþtur. Bazý kaynaklarda mevcut seksen dokuz yaþýnda vefat ettiði þeklindeki bilgiyi göz önünde bulunduran M. Zahid Kevseri, doðum tarihinin 93 (711) olmasý gerektiði sonucunu çýkarmaktaysa da altmýþ dokuz yaþýnda vefat ettiðine dair tabakat kitaplarýnda yer alan bilgiler karþýsýnda bu deðerlendirme zayýf kalmakta ve daha sonraki araþtýrmacýlar tarafýndan da kabul görmemektedir. Ebu Yusuf'un büyük dedesi Sa'd b. Büceyr sahabeden olup henüz küçük yaþta bulunduðu için Uhud Gazvesi'ne iþtirak etmekten alýkonulmuþ, genç yaþta katýldýðý Hendek Gazvesi'nde ise büyük yararlýklar göstermiþtir. Bu sebeple Hz. Peygamber'in onu çaðýrtýp hem kendisi hem de soyu için hayýr duada bulunduðu rivayet edilir. Ebu Yusuf bu hadiseyi övünçle hatýrlar ve "O anýn bereketi þu an bile bizimle beraberdir" derdi. Sa'd b. Büceyr daha sonra Küfe þehrine yerleþti. Hz. Ali'nin hilafeti döneminde düþünce ve siyaset hayatýnda önemli roller üstlenmiþ olan Küfe ayný zamanda bir ilim merkezi haline geldi. Bu þehir bazý sahabi ve tabiilerin üstün gayretleriyle oluþan zengin bir ilmi miras ve geleneðe sahip bulunmaktaydý. Baþta Ebu Hanife olmak üzere çeþitli âlimlerin de katkýlarýyla Kufe Abbasiler döneminde geliþme göstermiþ ve o bölgenin diðer ilim merkezlerinden Basra'yý bir hayli geride býrakmýþtý. Ebu Yusuf'un yetiþmesinde þahsi kabiliyet ve arzusunun yani sýra ilmi gelenek ve mirasa sahip böyle bir ortamda doðup büyümüþ olmasýnýn da önemli payý vardýr.

            Ebu Yusuf çok çocuklu ve yoksul bir aileye mensuptu. Kaynaklar, çocukluk ve gençlik yýllarýnýn büyük sýkýntýlar içinde geçtiði, ailesi tarafýndan bir iþ tutmaya zorlandýðý, bütün bu olumsuzluklara raðmen tahsil hayatýný sürdürdüðü konusunda ortak ifadelere sahiptir. Yine kaynaklarýn belirttiðine göre Ebu Yusuf, evlendikten sonra da ailesinin nafakasýný temin etmek için zaman zaman Ebu Hanife'nin ders halkasýndan uzak kalmýþ, fakat hocasý azmini ve zekâsýný çok takdir ettiði bu öðrencisinin nafakasýný üzerine alarak derslerine düzenli þekilde devam etmesini saðlamýþtýr. Bu rivayetten, Ebu Yusuf'un henüz öðrenim hayatýný tamamlamadan evlendiði anlaþýlmaktadýr. Muvaftak b. Ahmed el-Mekki, Bezzazi', Takýyyüddin et-Temimi, Zeynüddin Ýbn Nüceym. M. Zahid Kevseri gibi müellifler tarafýndan nakledilen ve Ebu Hanife'nin Ebu Yusuf'a yaptýðý söylenen tavsiyeler arasýnda öðrenim hayatýný tamamlayýp iyi bir iþ sahibi olmadan evlenmeme, evliliðin ilim öðrenmeye büyük bir engel teþkil ettiði hususlarý da yer almaktadýr. Bu bilgi ilk bakýþta Ebu Yusuf'un talebeliði sýrasýnda evlendiðine dair yukarýdaki rivayetle çeliþiyorsa da bu tür vasiyetnamelerin genel hayat tecrübelerine dayanan tesbitlere yer verdiði, bu sebeple aslýnda gelecek nesillere öðütte bulunmayý hedeflediði de söylenebilir. Ebu Yusuf Kufe'de çok sayýda âlimden ders aldý. En önemli hocasý Ebu Hanife olmakla birlikte Ýbn Ebi Leyla, Ebu Ýshak eþ-Þeybani, Süleyman et-Temimi, A'meþ, Hiþam b. Urve, Muhammed b. Yesar, Hasan b. Dinar ve Ýsmail b. Ümeyye gibi âlimlerin de onun yetiþmesinde önemli paylarý vardýr. Hadis ilminde en büyük hocasý ise Husayn b. Abdurrahman'dýr.

            Ebu Yüsuf, devrinin ilmi geleneðine uyarak belli temel dersleri aldýktan ve özellikle hadis tahsil ettikten sonra fýkýh öðrenimine yöneldi; bu amaçla Ýbn Ebu Leyla'nýn derslerine devam etmeye baþladý. Dokuz yýl boyunca ondan yargýlama hukuku (kaza) ve fýkýh okudu, ardýndan Ebu Hanife'nin ders halkasýna katýldý. Bu ayrýlýþýn sebebi olarak muhtelif hadiseler gösterilmekteyse de içlerinde en makul olaný, çeþitli vesilelerle hakkýnda bilgi sahibi olduðu Ebu Hanife'nin fýkýh metodunun kendisine daha uygun gelmesidir. Hocasýnýn vefatýna kadar yaklaþýk on yedi yýl onun derslerine devam eden Ebu Yusuf, bu süre içinde Kufe'ye gelen Ýbn Ýshak'tan bir ay kadar megazi dersi almasý gibi kýsa süreli bazý kesintiler dýþýnda Ebu Hanife'nin derslerine hiç ara vermemiþtir. Bu sýrada hadis öðrenimini de ihmal etmemiþ, fýrsat buldukça hadis meclislerine devam ederek buralarda dinlediði hadisleri Ebu Hanife'nin ders halkasýnda müzakereye açmýþ, bu sayede hadisçilerin görüþ ve temayüllerinin de tartýþýlýp deðerlendirilmesine imkân hazýrlamýþtýr. Bu meclislerde birçok hadis üstadý yanýnda Haccac b. Ertat ile de tanýþan Ebu Yusuf'un kuvvetli bir hafýzaya sahip olmasý sebebiyle hadisçiler tarafýndan da takdirle karþýlandýðý, fýkýh ilminde olduðu gibi hadis ilminde de derinleþtiði ve ehl-i re'y içinde hadisi alýnabilen en güvenilir kiþi olarak tanýndýðý belirtilir.

     Hocasý Ebü Hanife'nin vefatýndan sonra (150/767) kadýlýk görevine baþlayýncaya kadar yaklaþýk on beþ yýl süre ile Ebu Yusuf'un ne iþle meþgul olduðu tam olarak bilinmemektedir. Hocasýnýn yerine bir diðer talebesi olan Züfer b. Hüzeyl'in geçmesiyle hiç deðilse bunun vefatýna kadar (ö. 158/775) geçen süre içinde o halkada ders verme imkânýný bulamadýðý anlaþýlmaktadýr. Kufe Camii'nde özel bir ders halkasý açýp açmadýðý, geçimini temin etmek için ne iþle uðraþtýðý gibi hususlarda da bilgi bulunmamaktadýr.

       Ebu Yusuf, geçim sýkýntýsý sebebiyle Abbasi Halifesi Mehdi- Billah zamanýnda (775-785) ailesiyle birlikte Baðdat'a yerleþti. Burada halife ile tanýþtý ve bazý kaynaklarda kaydedildiðine göre 166 (782) yýlýnda kadýlýk görevine getirildi. Daha sonra Cürcan'a vali tayin edilen veliaht Musa el-Hadi ile oraya giden Ebu Yusuf'un yerine oðlu Yusuf kadý olarak tayin edilmiþ, bu süre içinde aralarýnda birçok kazai yazýþmalar olmuþtur. Mehdinin vefatý üzerine halife olarak Baðdat'a gelen Hadi ile birlikte Ebu Yusuf da Baðdat'a döndü ve kadýlýk görevine devam etti. Halife Harunürreþid de onu görevinde býrakmýþ ve ilk defa onun zamanýnda (786-809) "kadý'l-kudat"lýk kurumu oluþturularak yargýlama hukukunda ve uygulamada birliðin saðlanmasý yönünde önemli bir adým atýlmýþ. Ebu Yüsuf da Ýslam yargý tarihinin ilk kadý'l-kudatý unvanýný almýþtýr. Hatta Abbasi hilafetine baðlý bütün bölgelerdeki kadýlarý tayin ve azletme yetkisine sahip olduðu için "kadi kudati'd-dünya" diye anýlmýþtýr, Makrizi'nin ifadesine göre Ebu Yusuf'un bu makama gelmesinden sonra Irak, Horasan, Þam ve Mýsýr bölgelerinde onun onayý olmaksýzýn kadý tayin edilmemiþtir. Hayatýnýn sonuna kadar bu görevde kalan Ebu Yusuf, yakýn arkadaþý Biþr b. Velid el-Kindi'nin kaydettiðine göre 5 Rebiülevvel 182 (26 Nisan 798) tarihinde altmýþ dokuz yaþýnda Baðdat'ta vefat etti. Seksen dokuz yaþýnda vefat ettiði þeklindeki rivayetlerin zayýf bulunmasý yanýnda 172 (788) veya 181 (797) yýlýnda yahut rebrülahir ayýnda vefat ettiðine dair rivayetlerin de tabakat âlimleri arasýnda pek kabul görmediði bilinmektedir. Cenaze namazýný bizzat kýldýran Harünürreþid, namazdan sonra cenazenin önünde yürümüþ ve onu kendi aile kabristanýna defnettirmiþtir. Kabri Baðdat'ýn Kazýmiye bölgesinde. Kazýmeyn Türbesi'ne bitiþik olan ve kendi adýyla anýlan caminin yanýndadýr.

            Gerek çaðdaþlarý gerekse daha sonraki dönemlere mensup âlimler Ebu Yusuf'un ilminin yaný sýra þahsiyetinden, ahlak ve karakterinden övgüyle söz ederler. Bezzazi, Kasým b. Züreyk'ýn Ebu Yusuf'u yataðýnýn üzerinde ufacýk cüssesiyle görünce hayret ederek, "Allah, ilmi bir kuþun kursaðýna koymayý dileseydi koyardý" dediðini rivayet etmekte, bundan da onun küçük yapýlý bir kiþi olduðu anlaþýlmaktadýr. Ebu Yusuf üstün bir zekaya, güçlü bir hafýzaya ve intikal yeteneðine sahipti. Elli altmýþ hadisi bir defa dinlemekle yanlýþsýz olarak ezberlediði rivayet edilir. Ebu Hanife'nin talebelerinden Hasan b. Ziyad el-Lu'lui'nin anlattýðýna göre Ebu Yusuf bir hac yolculuðu sýrasýnda hastalanmýþ, kendisini ziyarete gelen Süfyan b. Uyeyne'den dinlediði kýrk hadisi ileri yaþýna, yolculuk yorgunluðuna ve hastalýðýna raðmen ezberlemiþ, sonra da etrafýndakilere yazdýrmýþtýr. Devlet adamlarýyla yakýndan görüþmeye baþladýðý günlerde Harünürreþid'in veziri Yahya b. Halid el-Bermeki'nin Ebu Yusuf'a, eyyamü'l-Arab'ý bilmediði için sultanlarla sohbetin tam olarak hakkýný veremediðini söylemesi üzerine bir ay eve kapanarak bu konuda çalýþmýþ, neticede edindiði bilgiler onu dinleyenleri hayrete düþürmüþtür. A'meþ'in öðrencisi olduðu günlerde bir soruyu cevaplandýrýrken yaptýðý açýklamalara hayret eden hocasý bu cevabý nereden bulduðunu sormuþ, o da. "Bize daha önce öðretmiþ olduðunuz þu hadisten" diye cevap verince, "Ben bu hadisi sen daha ana rahmine düþmeden önce biliyordum, fakat yorumunu ancak þimdi öðrendim demiþtir.

            Ebu Yusuf fazilet sahibi bir kiþi olarak tanýnýr. Yokluk ve sýkýntý içinde geçen günlerini hatýrlayarak hayatý boyunca ihtiyaç sahiplerine yardým elini uzatmýþ, ayný zamanda velinimeti olan Ebu Hanife'yi hayýr dua ile anmaktan geri kalmamýþtýr. Vefatýndan önce Mekke, Medine, Kufe ve Baðdat halkýna yüzer bin dinar daðýtýlmasýný vasiyet ettiði söylenir.

            Halife nezdinde ve saray çevresinde büyük bir itibara ve buna paralel olarak büyük bir servete sahip olan Ebu Yusuf zaman zaman, yöneticilerin arzularý doðrultusunda fetvalar vererek bu noktaya yükselmekle itham edilmiþtir. Takvasý, ahlaký, seciyesi ve karakteriyle ilgili olarak nakledilen bilgilerin yaný sýra Kitabü'l-Harac'ýn mukaddimesinde Harünürreþid'e hitaben yazdýðý þu satýrlar onun bu ithamlarý hak etmediðini göstermeye yeterlidir: "Bugünün iþini yarýna býrakma... Allah'ýn sana verdiði görevde bir saat bile olsa hakký yerine getir. Kýyamet gününde yöneticilerin en mutlusu halký en mutlu olandýr. Sen doðru yoldan ayrýlma ki halkýn da ayrýlmasýn. Arzularýna uymaktan ve öfkelenip intikam almaktan sakýn..." Ebu Yusuf, ilmin ve ilim sahibinin üstün mevkiini insanlara göstermek düþüncesiyle en güzel yerde oturur, en güzel þekilde giyinir, en deðerli takýmlarla donatýlmýþ atlara binerdi. Bu davranýþýný yadýrgayanlara da, "Bir terzi çocuðunun ilim sayesinde nerelere kadar yükselebildiðinin herkes tarafýndan görülmesini istiyorum" diye cevap verirdi. Ayný sebeple, yargý iþine bakan fakihlerin halk katýnda seçkin bir konumda görülmeleri ve kendilerine gerekli saygýnýn gösterilmesi için onlarýn siyah sarýk ve cübbeden oluþan özel bir kýyafet giymelerini saðlamýþtýr. Harünürreþid'e Ebu Yusuf'a niçin bu kadar çok deðer verildiði sorulduðunda, "Ýlimdeki kemali, hafýza gücündeki üstünlüðü, mezhepteki istikameti ve dindeki muhafazakârlýðý sebebiyle" cevabýný vermiþtir. Ebu Yüsuf bu meziyetlerinden dolayý halifeye çok yakýn olmuþ, onunla yolculuk etmiþ, 170- 181 (786 797) yýllarý arasýnda birkaç defa beraber hacca gitmiþlerdir.

            Ebu Yusuf'un ders halkasýna ve ilim meclislerine birçok talebe katýlmýþtýr. Kendisinden fýkýh öðrenmek veya hadis rivayet etmek suretiyle ilim tahsil eden öðrencilerin en tanýnmýþlarý Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Hasan eþ-Þeybani, Biþr b. Veli'd el-Kindi, Biþr b. Gýyas, Yahya b. Mai'n, Hilal b. Yahya er-Rey, Ca'fer b. Yahya el-Bermeki, Hasan b. Ziyad eI-Lülüî, Esed b. Furat ve Yahya b. Âdem'dir.

     Ebu Yusuf, fýkýh ve hadis bilgisinin yaný sýra tefsir, siyer. megazi' ve eyyamü'l-Arab sahalarýnda da döneminin seçkin âlimlerindendi. Çaðdaþlarý onun bu alanlardaki bilgisinden övgüyle söz ederler.

      Ýctihad Usulü. Ebu Yusuf'un ictihad usulünden söz etmeden önce onun baðýmsýz (mutlak) bir müctehid sayýlýp sayýlmayacaðý konusundaki tartýþmalara temas etmek gerekir. Ýbn Kayyým el-Cevziyye, Ýbn Kemal ve Ýbn Abidin gibi bazý âlimler Ebu Yusuf'un mutlak müctehid olmayýp ancak mezhepte müctehid olduðunu ileri sürmüþler, Þemsü'l-eimme es Serahsi Ýbn Hazm, Þehabeddin el-Mercani, son dönemde Ali el-Hafif, Muhammed Ebu Zehra ve M. Zahid Kevseri gibi âlimlerle müsteþriklerden J. Schacht se onun mutlak müctehid olduðu görüþünü savunmuþlardýr. Nevevi, Ýmamü'l- Haremeyn el-Cüveyni'nin,  "Mûzeni'nin bütün tercihlerinin tahric grubuna girdiðini ve Þafi mezhebine raci olduðuna inanýyorum, Ebu Yusuf ve Muhammed ise öyle deðildir, onlar Ebu Hanife'nin usulüne de muhalefet etmiþlerdir" dediðini nakletmektedir. Ebu Yusuf'un mutlak müctehid olduðu görüþünü benimseyen son dönem alimlerine göre, Ebu Yusuf ve arkadaþlarýnýn Ebu Hanife'ye sadece fürû ile ilgili konularda muhalefet ettiklerini, usulle ilgili meselelerde daima ona baðlý kaldýklarýný söylemek doðru deðildir. Çünkü o dönemde usul ilmi henüz tam anlamýyla oluþmuþ ve olgunlaþmýþ deðildi. Gerçi görüþler belirtilip fetvalar verilirken dikkat edilen bazý noktalar mevcuttu; ancak bu noktalarýn tamamýný Ebu Hanife'nin tesbit ettiðini, öðrencilerinin sadece o kurallarý benimsemek ve uygulamakla yetindiklerini söylemek mümkün deðildir. Çünkü Hanefi fýkhýnýn oluþumunda Ebu Hanife'nin önderliði ve yön verici rolü bilinmekle beraber arkadaþlarý ve öðrencilerinin, hatta çaðdaþý Kufe'li fakihlerin de bu oluþumda belli oranda paylarýnýn bulunduðu inkâr edilemez. Kaldý ki söz konusu kurallarýn Ebu Hanife tarafýndan konulduðu, Ebu Yusuf ve arkadaþlarýnýn bu kurallarý benimsediði kabul edilse bile bu husus onun mutlak müctehid olmasýna halel getirmez. Çünkü Ebu Yusuf ve arkadaþlarý, kabul ettikleri her konuyu taklit yoluyla deðil araþtýrma sonucu ulaþtýklarý ilmi kanaatleri sebebiyle benimsemiþlerdir. Ebu Hanife ile uygunluk arzeden görüþleri de ona ters düþen görüþleri kadar taklitten uzak olup delile dayanmaktadýr. Ebu Yusuf'un Ebu Hanife'den ders okumuþ olmasýnýn, onun hocasýndan baðýmsýz olarak ictihadda bulunmasýna engel teþkil ettiðini ileri sürenlerin mantýðýna göre Ebu Hanife'nin de mutlak müctehid olduðunu söylemek imkânsýz olur. Çünkü o da Ýbrahim en-Nehai ve Hammad b. Ebi Süleyman gibi hocalardan ders okumuþ, birçok konuda onlarla ayný görüþü paylaþmýþtýr.

      Eðer ictihad, zamanýn getirdiði meselelerin þeri' hükmünü ortaya koymak için bütün gücün sarf edilmesi demekse ve bunun tek þartý da edebi ve dini yönüyle Kur'an-ý Kerimi, metin ve sened yönünden sünneti ayrýca icma edilen hususlarý ve kýyas usulünü bilmekse Ebu Yusuf baðýmsýz, mutlak bir müctehiddir; ayný zamanda Kufe'de Ebu Hanife baþkanlýðýnda faaliyet gösteren fýkýh heyetinin de en seçkin üyesidir. Hemen hemen hiç ara vermeden on yedi yýl bu grup içinde en faal üye olarak yer alan Ebu Yusuf'un olaðan üstü sayýlabilecek zekâ ve hafýza gücü ile ilme olan düþkünlüðü birlikte mütalaa edilince tabii olarak böyle bir sonuca ulaþýlýr. Bizzat Ebu Hanife tarafýndan "yeryüzündeki en âlim kiþi" olarak nitelendirilmesi de bu görüþü desteklemektedir.      Ebu Yüsuf baþta olmak üzere Ebu Hanife'nin Muhammed b. Hasan ve Züfer b. Hüzeyl gibi talebeleri, hem usulde hem de füruda hocalarýna veya birbirlerine muhalefet ettikleri ve aralarýnda serbest bir tartýþma ortamý bulunduðu halde, görüþlerinin Ebu Hanife'nin görüþleriyle beraber tedvin edilmesi ve bunlarýn hepsinin Hanefi mezhebi olarak adlandýrýlýp benimsenmesi, bu ekolün fýkhi esaslarýný Ebu Hanife'nin kurduðu ve öðrencilerinin bu çerçevede ictihad ettiði anlamýna gelmemelidir. 1105 (1693) yýlýnda Mekke Þerifi Sad b. Zeyd tarafýndan sorulan bir soru üzerine Abdülgani' en-Nablusi'nin kaleme aldýðý el- Cevabü'þ-þerif li'l-hazretiþ-þerife fi enne mezhebe Ebi Yusuf ve Muhammed hüve mezhebü Ebi Hanife adlý risalede Ebu Yusuf ve Muhammed'in görüþlerinin Ebu Hanife den kaynaklandýðý, bu sebeple bütün görüþlerin Ebu Hanife ye nisbetinin doðru olduðu tezi savunulmuþ, Ýbn Abidin de bu görüþe katýlmýþtýr. Ýbn Kemal'in, Ebu Yusuf'u mutlak müctehid saymayýp mezhepte müctehid olarak kaydeden tasnifi veya Ebu Hanife nin hayatý ve görüþleriyle ilgili olarak kaleme alýnan menakýb kitaplarýnda yer alan mübalaðalý ifadeler de bu yöndeki görüþ ve kanaatler için uygun bir malzeme teþkil etmiþtir. Ancak mezhebin sonradan Ebu Hanife'ye nisbetle adlandýrýlmasýnýn baþka izahlarý da yapýlmaktadýr. Mesela M. Zahid Kevseri"ye göre Ebu Hanife ve arkadaþlarýnýn hepsinin görüþlerinin toplamýna "Hanefi mezhebi" adý verilmesi genel kabule dayanan bir adlandýrmadan baþka bir þey deðildir.

            Ebu Yusuf'un ictihadda bulunurken takip ettiði metodu kendisinin yazdýðý bir usul kitabýnda bulma imkâný mevcut deðildir. Her ne kadar bütün mezhepler içinde ilk fýkýh usulü kitabýnýn Ebu Yusuf tarafýndan telif edildiði çeþitli kaynaklarda belirtilmiþse de bugüne kadar böyle bir esere rastlanmamýþtýr. Bu durumda onun ictihad usulünü ancak vermiþ olduðu fetvalardan ve bazý sözlerinden çýkarmak mümkün olabilir. Kaynaklarda Ebu Yusuf'un son günlerinde þu þekilde dua ettiði belirtilir: "Allahým! Sen biliyorsun ki önüme çýkan her hadisenin hükmü için önce senin kitabýna baktým ve orada bir çýkýþ yolu bulduysam aldým. Eðer bulamadýysam peygamberinin sünnetine baktým. Orada da bir çýkýþ yolu bulamadýysam ashabýn sözlerine baktým." Bu ifadeden, rey ekolünün seçkin bir imamý olarak kýyasa sýkça baþvurduðu bilinen Ebu Yusuf un sahabi kavlini kýyasa tercih ettiði anlaþýlmaktadýr. Serahsi'de Kerhi'den yaptýðý nakilde bu görüþü desteklemekte ve onun birçok meselede kýyasa göre hükmün ne olduðunu belirttikten sonra o hükmü sahabi kavlinden dolayý terk ettiðini kaydetmektedir. Ebu Yusuf un verdiði hükümler incelendiðinde bu delillerin yaný sýra icma, kýyas, istihsan, þeru men kablena, örf gibi diðer asli ve fer'i delilleri de belli bir sýra ve metot içinde kullandýðý söylenebilir.

            Rey ekolüne mensup fakihler içinde hadis ilminde en güçlü âlimlerden biri kabul edilen Ebu Yusuf'un hadisten çokça faydalanmasý ve kýyasa sýkça baþvurmasý tabiidir. Ancak uzun süre siyasi ve idari mekanizma ile iç içe olan yargý kurumunda görev yapmýþ olduðundan bazen istihsaný ön planda tuttuðu da görülmektedir. Mesela Ebu Hanife ve Muhammed'e göre Hz. Peygamber faiz yasaðýyla ilgili olarak bir maddenin ölçekle (keyli) veya tartýyla (vezni) alýnýp satýlmasýný hükme baðlamýþsa bu maddenin her zaman bu þekilde alýnýp satýlmasý gerekir. Bu konuda örfe itibar edilmez. Ebu Yusuf ise örfün deðiþmesi halinde ölçekle olanýn tartýyla, tartýyla olanýn ölçekte alýnýp satýlabileceði görüþündedir. Ayný þekilde Hz. Ömer'in haraç vergisi olarak belirlediði miktara baðlý kalmamýþ, onu gününün þartlarýna göre yeniden tesbit etmekte sakýnca görmemiþtir. Bu örnekler Ebu Yusuf'un, zamanýn deðiþmesiyle hükümlerin de deðiþebileceðini ifade eden külli fýkýh kuralýna göre hareket ettiðini göstermektedir. Güçlüðü ortadan kaldýrmak ve izdihama sebebiyet vermemek için bir þehirde iki ayrý camide cuma namazý kýlýnmasýna, taþýnma imkâný bulunamayan ganimetlerin henüz darü'l-harpten çýkmadan askerler arasýnda paylaþtýrýlmasýna ve ihtiyaçtan dolayý "müzaraa" ve "müsakat" akidlerine cevaz vermiþ olmasý da zaruret prensibine dayanmaktadýr. Diðer taraftan cuma namazýnýn bir þehirde iki yerde kýlýnmasýnýn caiz olduðunu belirttikten sonra daha fazla mescidde kýlýnmasýnýn caiz olmadýðýný söylemesi de zaruretlerin kendi miktarýnca takdir edilmesi gerektiði kuralýna uygun düþmektedir. Hamile kadýnýn bir çocuk doðurma ihtimali iki veya daha fazla çocuk doðurma ihtimalinden daha kuvvetli olduðu için mirastan yalnýzca bir çocukluk pay ayrýlmasý, "Nadir olana deðil yaygýn olana itibar edilir" kuralý ile açýklanabilir. Ebu Yusuf'un, borçlanýlan paranýn deðer kaybetmesi halinde bu paranýn ayný miktarýnýn (misl) deðil deðerinin ödenmesi gerektiðine fetva vermesi de bu arada zikredilebilir. Bütün bu örneklerden de anlaþýlacaðý üzere Ebu Yusuf Kitap ve Sünnet'e baðlýlýðýnýn yaný sýra hikmet-i teþriiyyeyi iyi kavramýþ bir müctehiddir; bu þekilde yetiþmesinde, hocasý Ebu Hanife'nin hem bir müctehid-imam olmasýnýn hem de medresesini bir fýkýh komisyonu gibi görüp derslerini buna göre yapmasýnýn büyük katkýsý olmuþtur.

      Fýkýh Ýlmindeki Yeri. Uzun süre Ýbn Ebu Leyla'nýn, daha sonra da Ebu Hanife'nin talebesi olan Ebu Yusuf en çok Ebu Hanife'nin etkisinde kalmýþtýr. Ancak gerek yetiþmesini saðlayan ders halkalarýnda takip edilen metot sebebiyle, gerekse kendi özel yetenekleri sayesinde hiçbir zaman mukallit olmamýþ, tercih ve görüþlerini açýkça ifade etmiþ, zaman zaman Ebu Hanife'nin görüþüne muhalefet ettiði de olmuþtur. Hayatýnýn daha sonraki dönemlerinde bu fikir ayrýlýklarýnýn oranýnda artýþ olduðu gözlenmektedir. Yalnýz büyük bir feyze sahip olduðuna inandýðý, kendisine son derece hürmet ve minnet duyduðu Ebu Hanife ile olan görüþ ayrýlýklarýný özellikle açýða vurma gayreti içinde olmadýðý gibi bir meselede Ebu Hanife ile ittifak halinde olduðu sürece kalbinde bir ýþýðýn parladýðýný belirtirdi. Ancak onun hocasýna karþý duyduðu bu saygý ve baðlýlýk, fýkhi meseleleri kendi görüþ ve inisiyatifiyle deðerlendirmesine engel teþkil etmemiþtir. Ýlk dönemden itibaren Hanefi fýkýh literatüründe mezhebin öncüleri arasýndaki görüþ ve yaklaþým farklýlýklarýna geniþ ölçüde yer verilir. Bu arada Ebu Yusuf'un Ýmam Muhammed'le birlikte veya tek baþýna Ebu Hanife'nin görüþüne katýlmadýðý yüzlerce meseleden söz edilir. Diðer fýkýh mezheplerinde mezhep içindeki farklý görüþler genellikle sonraki dönem hukukçularýnca geliþtirilmiþken Hanefi mezhebinde bu husus, genelde Ebu Hanife ile talebeleri Ebu Yusuf, Ýmam Muhammed ve Züfer tarafýndan oluþturulmuþtur. Bundan dolayý Hanefi mezhebindeki doktriner görüþ zenginliðinde Ebu Yusuf'un þüphesiz önemli payý vardýr.

            Bazý konularda Ebu Yusuf'tan iki deðiþik fetva nakledilmesi, onun özellikle kadý olduktan sonra bir kýsým fetvalarýný deðiþtirdiði izlenimini uyandýrmaktadýr. Öte yandan sözü edilen görüþ deðiþikliklerine dikkat çeken müsteþrik Schacht'ýn, bu deðiþikliklerin her zaman daha mükemmele doðru seyretmediðini söylemesini anlamak kolay deðildir. Çünkü mükemmel kavramý izafidir ve bir görüþün iyi ve mükemmel olduðu hükmü, ancak mevcut þartlarýn ve uygulama alanýnýn ayrýntýlý þekilde bilinmesi halinde yapýlacak bir deðerlendirme ile verilebilir. Ebu Yusuf'un, olaylarý Ebu Hanife'ye göre daha farklý bir açýdan deðerlendirmesini saðlayan bazý sebepler vardýr. Mesela çok sayýda hadis âlimiyle görüþmesi, onlardan hadis almasý ve Ebu Hanife zamanýnda tevsik edilmeyen birçok hadisin onun zamanýnda tevsik edilmesi gibi sebepler bu arada zikredilebilir. Ebu Yusuf hadis öðrenimine fýkýhtan önce baþlamýþ, hem hafýzasýnýn hem de intikal yeteneðinin güçlü oluþu sayesinde hadisleri kolay ezberlediði gibi onlarýn anlam ve delaletlerini de kavramakta zorluk çekmemiþtir. Bu sebeple rey ekolüne mensup fakihler içinde hadise en çok baðlý olan imamýn Ebu Yusuf olduðu ifade edilmiþtir. Ayrýca Harünürreþid ile birlikte seyahat etmesi, bu seyahatleri esnasýnda Medine'ye uðrayarak Malik b. Enes ile görüþmesi, ondan hadis alýp bazý fýkhi konularý kendisiyle tartýþmasý da Ebu Yusuf'un bir kýsým görüþlerini deðiþtirmesinde etkili olmuþtur. Hatta bu görüþmeler sayesinde fýkýhta Irak ekolü ile Hicaz ekolünün bakýþ açýlan birbirine yaklaþmýþtýr. Ebu'l- Müeyyed el- Harizmi, Camiu'l - mesanid adlý eserinde Þafii'nin Ebu Yusuf'a nebizle ilgili bir soru sorduðunu, Ýmamül-Haremeyn el-Cüveyni de Þafi ile Ebu Yusuf'un hem Mekke'de hem de Medine'de Harünürreþid'in huzurunda münazarada bulunduklarýný kaydetmektedir. Ancak bu husus M. Zahid Kevseri tarafýndan kesinlikle reddedilmekte, bu rivayetlerin tarihi gerçeklere ters düþtüðü ve mezhep taassubundan kaynaklandýðý ayrýntýlý biçimde anlatýlmaktadýr. Bazý önemli geliþmeler ve ciddi isnatlar söz konusu görüþmeye dayandýrýldýðý için Kevseri'nin bu konu üzerinde hassasiyetle durduðu dikkati çekmektedir.

     Ebu Yusuf'un, bazý konularda Ebu Hanife'den farklý düþünmesinin diðer bir sebebi de önce kadý, daha sonra kadý'l-kudat sýfatýyla yargý görevinde bulunmuþ olmasýdýr. Bu görev Ebu Yusuf'a önemli ölçüde tecrübe kazandýrmýþ, nazari hükümleri uygulama veya bunlarýn uygulanabilirliðini gözleme imkâný saðlamýþ, sonuçta da özellikle kazai fýkhýn onda bir meleke haline gelmesini saðlamýþtýr. Mesela hâkimin davalý istemese bile davacýya yemin teklif etmesini, sözleþmeleri ve diðer tasarruflarý korumak için sefihin ancak hâkim kararýyla hacr altýna alýnmasýný caiz görmesini ve eþin, seyahate çýkacak olan kocasýndan alacaðý nafakaya karþýlýk kefil istemesine izin vermesini, Ebu Yusuf'un görevi sýrasýnda edindiði tecrübelerin bir sonucu olarak görmek mümkündür. Bu sebeple, baþta yargýlama hukuku olmak üzere fýkhýn çeþitli dallarýnda Ebu Yusuf'un, sonraki dönem Hanefi fakihlerince benimsenip mezhep içinde "müfta bih" görüþ olarak adlandýrýlan birçok tercih ve fetvasý mevcuttur. Öte yandan Ebu Yusuf, kadý'l-kudatlýk mevkiinde bulunmasý dolayýsýyla, kadýlarýn tayin iþlerinde birinci derecede söz sahibi olduðu ve bu sýrada daha çok Hanefi mezhebine mensup kadýlara görev verdiði için bu mezhebe karþý ilgi ve iltifatýn artmasýný saðlamýþ, Hanefi mezhebinin yayýlýp geniþlemesinde onun gayretlerinin önemli payý olmuþtur.

            Ebu Yusuf, o dönemde revaçta olan akaid ve kelam konularýnda zaman zaman tartýþmalara katýlmýþ, döneminin tartýþmalý kelami meseleleri hakkýnda daha çok selefi bir tavýr sergilemiþtir. Mesela Kur'an'ýn mahlûk olduðu görüþünü benimseyenleri sert bir dille tenkit etmiþ, böyle kimselerle konuþup selamlaþmanýn bile doðru olmadýðýný söylemiþtir. Ebu Yusuf'un, Allah'ýn helallerinin ve haramlarýnýn olduðu gibi kabul edilmesini ve müteþabih ayetlere inanýlýp baþka kavimlerle ilgili kýssalardan ibret alýnmasýný tavsiye etmesinden bu konulardaki tartýþmalarý hoþ görmediði anlaþýlmaktadýr. Ebu Yusuf, Hz. Peygamber ve ashabýnýn iman konularýný hiç tartýþmadýklarýný, sadece ameli hayatta ilgili meseleleri konuþtuklarýný ifade eder, itikadi konularda kavgacý ve tartýþmacý bir tavýr benimseyenlerden yüz çevirmenin Allah emri olduðunu söylerdi.

       Eserleri. Hanefi mezhebinde eser telif eden ilk fakih olan Ebu Yusuf'un baþlýca eserleri þunlardýr:


1. Kitabü'l-Harac. Ýslam fýkýh tarihinde mali hukuk sahasýnda yazýlan en önemli eserlerden biri olup bu alanda günümüze kadar ulaþan ilk telif olduðunda þüphe yoktur. Genel olarak devletin ekonomik siyasetinin portresini çizmek gayesiyle telif edilen eserde dini ve sosyal konularla ilgili bilgiler de yer almakta, bu sebeple bazý araþtýrmacýlar tarafýndan içinde fýkýh, hadis, muhasebe, hukuk, sosyoloji. Edebiyat, coðrafya vb. konularýn bulunduðu bir hazine olarak deðerlendirilmektedir. Birçok defa basýlan eser Türkçeye ve bazý Batý dillerine de tercüme edilmiþtir.

2. Ýhtilafu Ebi Hanife ve Ýbn Ebi Leyla. Ebu Yusuf bu eserinde hocalarý Ebu Hanife ile Ýbn Ebu Leyla'nýn ihtilaf ettiði konularý zikretmektedir. Kitabý Ebu Yusuf'tan Muhammed b. Hasan eþ-Þeybani rivayet etmiþtir. Serahsi, Ýmam Muhammed'in esere bazý ilavelerde bulunduðunu söylemiþse de son dönem âlimlerinden Muhammed Ebu Zehre ve Ebu Yusuf üzerine çalýþan Mahmud Matlub, ilave yapýldýðýný gösteren herhangi bir iþarete rastlamadýklarýný ifade etmiþlerdir. Çok sayýda fýkýh babýný ihtiva eden eser Ebu'l-Vefa el-Efgani tarafýndan neþredilmiþtir. Ayrýca imam Þafii'nin el-Ümm adlý eserinin sonunda Haza mahtelefe fihi Ebu Hanife ve Ýbn Ebi Leyla an Ebi Yüsuf adýyla da mevcuttur

3. Kitabü'r- Red 'ale's-Siyeri'l-Evzai. Ebu Hanife, Ýmam Muhammed'e imla yoluyla devletler hukuku (siyer) konusunda bir kitap yazdýrmýþtýr. Ýmam Muhammed'e nisbet edilen ve es-Siyerü's-saðir adýyla anýlan bu eserdeki görüþler Evzai tarafýndan kaleme alýnan Kitabü Siyeri'l-Evzai adlý eserde tenkit edilmiþ, Ebu Yusuf da Evzai'ye cevap vermek amacýyla söz konusu eseri telif etmiþtir. Ebu'l-Vefa el-Efgani'nin neþrettiði eser, ayrýca el-Ümm'ün içinde Kitabü Siyeril-Evzai baþlýðýyla mevcuttur

4. Kitabü'l-Asar. Oðlu Yusuf'un babasý yoluyla Ebu Hanife'den rivayet ettiði bazý hadisleri ve fýkhi görüþleri ihtiva etmekte olup Ebu Hanife'nin müsnedi mahiyetindedir. Abdest, gusül, cünüplük, iddet, av ve alýþveriþ gibi konularý içine alan eser Ebu'l-Vefa el-Efgani tarafýndan neþredilmiþtir. Kitabü'l -Asar, naþirin de önsözde belirttiði gibi tam deðildir; ancak eksik kýsmýn son taraftan çok az bir bölüm olduðu tahmin edilmektedir.


Kaynaklarda Ebu Yusuf'a nisbet edilen eserler de þunlardýr:


1. Edebü'l-kadi. Katib Çelebi ile diðer bazý müellifler tarafýndan zikredilen eserin bir nüshasý Tunus Milli Kütüphanesi'nde kayýtlýdýr. Üzerinde Ebu Yusuf'a ait olduðuna dair bir ibare bulunan ve Fuat Sezgin tarafýndan da ona nisbet edilen eserin, Mahmud Matlub tarafýndan yapýlan incelemeden sonra Ebu Yusuf'a nisbetin doðru olmadýðý kanaatine varýlmýþtýr. Zira kitapta Hassaf (ö. 261/875), Tahavi (ö. 321/933), Kerhi (ö. 340/951), Ebu Bekir el-Cessas (ö. 370/ 981) ve Serahsi (ö. 483/ 1090) gibi âlimlerin görüþlerine de yer verilmiþtir.

2. el-Meharic. M. Zahid Kevseri, müsteþrik J. Schacht tarafýndan Muhammed b. Hasan'a nisbet edilerek basýlan Kitabü'l-Meharic'in Ebu Yusuf'a ait olduðunu söylemekteyse de bu görüþünü teyit edecek bir delil bulunmamaktadýr. Bunlardan baþka el-Mebsut, Kitabü'l- Cevami', Kitabü'r-Red ala Malik b. Enes, Kitabü Ýhtilafi'l-emsar, Kitabü'l - Emali, Kitabü'n-Nevadir, Müsnedü'l-Ýmam Ebi Yüsuf adlý eserler de Ebu Yusuf'a nisbet edilmektedir.
            Ebu Hanife hakkýnda yazýlan eserlerde ve umumi tabakat kaynaklarýnda Ebu Yusuf'un biyografisine, fýkýh ilmindeki yeri ve görüþlerine önemli ölçüde yer verilmesinin yaný sýra bu konuda müstakil eserler de kaleme alýnmýþtýr. Bunlarýn baþlýcalarý þunlardýr: Zehebi, Menakýbu Ebi Yusuf, Menakýbu Ebi Hanife ve sahibeyh Ebi Yüsuf ve Muhammed b. Hasan; M. Zahid Kevseri, Hüsnü't-tekadi fi sireti'l-Ýmam Ebi Yusuf el-Kadi,  Hadi el-Ahdar Derviþ, Ebu Yusuf el-Kadi hayatühü ve Kitabühü'l-Harac, Mahmud Matlub, Ebu Yusuf: Hayatühü ve âsâruhü ve ârâ'ühü'l-fýkhiyye; Ahmed Ýbrahim Ebu Yusuf, Ebu Yusuf kadi'l-kudat

                                                                     

                                                                                                                                                        (T.D.V. Ýslam Ans. 10/260-264)




radyobeyan