Hz. Muhammed'in Evliliklerinin Sebepleri By: saniyenur Date: 25 Haziran 2012, 10:02:57
HZ. MUHAMMED'ÝN MUHTELÝF EVLÝLÝKLERÝNÝN SEBEPLERÝ
Batýlýlar ve diðer bazý insanlar bu evliliklerin tabiatýný, þeklini ve taþýdýðý önemi ciddî olarak inceleyip öðrenmeden gereksiz tenkitler yöneltmektedirler. Birden fazla evlilik ile ilgili olarak önceki konularda iki gerçeðe dikkat çekmiþtik. Bunlardan birincisi; çok evlilik o dönemin sosyal sisteminin esas parçasýydý. Ýkinci olarak; bu evlilikler kendi içlerinde hiç bir olumsuz yapý arzetmeyip, aksine yerinde bir uygulama olmakta ve belirli durumlarda bir çok ahlakî, sosyal ve iktisadî sorunlarýn çözümünde zaruri duruma gelmektedir. Bilhassa Peygamber'ýn evlilikleri ile alâkalý olarak kýsaca denilebilir. O, zamanýnýn ve þartlarýnýn normal tatbikatýný yapmýþtýr. Onun selefleri Süleyman, Davud ve diðerlerinin bir çok hanýmlarý vardý ve Batýlýlardan hiç kimse onlann evlilikleri hakkýnda bir tartýþmaya girmemektedirler. O halde, neden Hz.Muhammed'ýn evlilikleri hakkýnda haksýz tenkitlerle saldýrýya geçmektedirler? O,teamülden ayrý,beklenmedik, garip bir evlilik yapmadý ki! Bütün bu haksýz tenkit ve itirazlarýn ne tarihî, ne de makul bir dayanaðý vardýr. Tenkit sahipleri, Allah'ýn Son Rasulü ve Nebisi Muhammed 'in hayatýný ve getirdiði nizamýn felsefesini tanýmadan ya bir cehalet ve dinî tarafgirlikle veya O'na ve teblið ettiði dünya ve ahiret sistemine olan büyük kinlerinin yargýsýyla hareket etmektedirler. Bunun için de öncelikle, Peygamber'ýn insanlýk kültürü ve medeniyetine olan katkýlarýna gölge düþürmek ve temellerini sarsmak için pek çok haksýz itirazlarda býriunný aktadýrlar.
Hakkaniyet ölçüsünden uzaklaþmamýþ ve samimi bir münekkid, Hz. Muhammed'in hayatýný incelediðinde bakýnýz neleri itiraf etmektedir: "...Bütün bunlardan sonra O'nun hakkýnda þu söylenebilir; Muhammed, hislerinin insaný deðildi. Eðer bu insanýn, alelade bir gönüllü ve esas maksadýnýn arzu ve heveslerinin peþinde koþan biri olduðunu düþünürsek, açýkça yanýlýrýz. Hayýr! Arzu ve heveslerinin hiçbir türünü maksat edinmemiþtir. O'nun ev halký en idareli olandý; O'nun yiyeceði genellikle arpa ekmeði, hurma ve su idi. Bazen aylarca ocaðýnda bir sefer olsun ateþ yanmazdý... Bir çoklarý Muhammed'in dini ve arzularý hakkýnda olduðundan fazla þey söylediler ve yazdýlar. O'nun ruhsat verdiði hususlar kendiliðinden deðildi; O, bunlarýn Arabistan'da eskiden beri hiç bir sýnýr tanýmadan uygulandýðýný gördü; yaptýðý, bu tatbikata bir sýnýr getirmek oldu.
Asla O, yaþlandýkça hayatýnýn çekiciliði kaybolan, bu dünyanýn ona verebileceði en önemli þey olan hükümdarlýðý elde etmek için huzur bozan, ihtirasý meslek edinen,iyi huylarýný ve þahsiyetini inkâr eden, ahlâksýzlýðý ve alçaklýðý yerleþtiren muhteris -hâþâ- bir sahtekar deðildi! Ben, bunlarýn hiçbirine kýymet vermiyorum ve inanmýyorum." (Thomas Cariyle, On Heroes, Hero-worship and the Heroic in History, Londra, 1911, sh.288-3O5).
(Hz.) Muhammed,kendisinden on beþ yaþ büyük olan bir hanýmla tam yirmi beþ yýl me-sud,huzurlu ve kanaatkar bir hayat yaþadý. Gençlik yýllan onunla ve çocuklarýyla geçti. O, Mekke toplumunda doðru (es-Sâdýk), ve güvenilir (el-Emîn) insan, dürüst ve hilesiz tacir olarak þeref ve ün kazandý; hürmet gördü ve herkesin, özellikle fakir,-yetim ve dullarýn sevip etkilendiði bir dost idi. Kadýnlara karþý bir raðbet göstermedi. O'nun ilk evliliði bile Hatice'nin þahsî teþebbüsleriyle gerçekleþti. Birdenbire huyunu, karakterini ve davranýþýný deðiþtirip nasýl kadýn düþkünü olabilirdi?" Thomas Cariyle, Peygamber'in (düþmanlarýnýn bir takým sorumsuz ve Dayaðý ithamlarýna karþý þu sözlerle cevap vermektedir:" (Hz.) Muhammed yirmi beþinde, Hatice kýrkýnda idi, yine de hâlâ güzel bir kadýndý. O'nun, bu evlilik nimetiyle en rau-habbetli, huzurlu ve sýhhatli bir hayat yaþadýðý, O'na derin muhabbet duyduðu, sadece O'na baðlandýðý görülmektedir... (Hz.) Muhammed, hayatýnýn bu hareketli yýllarý tamamlanana kadar herkes gibi normal, gösteriþten uzak ve sade bir hayat sürdü," (Thomas Cariyle, a.g.e.).
Allah'ýn Rasulü Hz. Muhammed'ýn çok evlilikleri, peygamberliðinin onuncu yýlýndan itibaren baþlamýþtýr. Daha genç iken ve peygamberlik görevinden önce istediði kadar kadýnla evlenmesi mümkün iken O, tek hanýmla,evli kalmýþtýr. O zaman gücü ve kuvveti tam yerin-de,yakýþýklý bir delikanlý idi, evlenmesine engel olacak hiç bir sebep yoktu. Ortada, kendisini evlenmek bakýmýndan kýnayacak bir âdet ve gelenek de mevcud deðildi. Hatta o dönemde birden fazla evlenme, her kesin yanýnda hoþ görülen ve tasvip edilen bir olaydý. Güzel ahlâklý, iþ ve davranýþlarýnda temiz ve dürüst olan Muhammed'e gençliðinin daha ilk günlerinde talip olan pek çok kadýn vardý.Kendisi bu kadýnlara asla raðbet etmedi.Yaþadýðý toplum içinde çok evlilik teamül iken, hatta kiminin on,kiminin yirmi zevcesi bulunduðu bilinirken'Hz. Muhammed, ilk hayat arkadaþý olan Hatice validemiz ile yirmi beþ yýl evli kalmýþ, o hayattayken bir baþka kadýnla evlenmemiþtir. Gençlik ve olgunluk çaðýný yalnýz tek hanýmý Hatice ile geçiren Peygamber, onun hicretten önce üçüncü yýlda vefatý ile diðer hanýmlarla evlenerek yeni bir döneme girmiþtir. Bu yeni dönemde de sadece biri hariç, hep dul veya daha öne evlenmiþ ve boþanmýþ kadýnlarla evlenmiþtir.
Hz. Muhammed, Allah'ýn Rasulü ve son peygamberiydi. Büyük bir göreve memur edilmiþti. Hayatýnýn gayesi, dünyada geniþ,, kapsamlý ve kalýcý bir inkýlâb gerçekleþtirmekti. Peygamber'e emanet edilen görev, sadece Ýslamî yönden deðil, genel bakýþ açýsýyla da medeniyetten uzak, kültürsüz, geri ve kaba bir topluluðu, medenî, ileri ve ahlaken geliþmiþ bir toplum haline getirme, eðitme ve þekillendirme göreviydi. Bu amaçla sadece erkekleri eðitmek geçerli deðildi, kadýnlarýn da eðitilmesi gerekiyordu. Fakat onun öðretmekle görevlendirildiði medeniyet ve sosyal hayatýn ilkeleri, iki cinsin serbestçe birarada olmasýný yasaklýyordu ve onun bu ilkeyi çiðnemeksizin direkt olarak kadýnlarý eðitmesi imkânsýz bir þeydi. Bu sebeple kadýnlarý eðitmek için tek yol, onun çeþitli yaþlarda ve farklý. zihnî kapasiteye sahip birçok kadýnla evlenip onlarý eðitip Öðreterek kendisine yardýmcý yetiþtirmesi, daha sonra onlarý, genç, orta yaþlý ve yaþlý kadýnlarýn dinî eðitiminde ve onlarýn ahlaken eðitilmesinde görevlendirmesiydi. Evlendiði hanýmlardan bazýlarý bir. takým meziyet ve kabiliyetlere sahiptiler ki, O'nun mesajýný yaþama ve yaymada fevkalâde üstün baþarý gösterdiler. Her hanýmý kendi çapýnda Ýslâm'ýn mübelliði idi. Baþlý basma birer Öðretmen, helâl ve haramý duyuran birer bilgin idiler. Ýlâhî vahyin tecelli buyurulduðu Peygamber'in mübarek evi, gerçek bir iman ve Ýslam yuvasý idi. Burasý hakiki ahlâk ve insaniyet mektebiydi. Mü'minlerin valideleri olan bu temiz ve pak hanýmlarýn herbiri, Peygamber'in bilinmeyen taraflarýndan bir kaçýný öðrenip müslüman-lara bildiriyorlardý. Peygamber'in evleri, müslüman kadýnlarýn bütününe ve erkeklerden de hanýmlarýnýn yakýnlarýna açýktý. Buradan aldýklarý Ýslam kültürünü önce kendi nefsinde uygular ve sonradan bunu bütün insanlara yayarlardý. O çaðlarda, bilgiden yoksun olan ihsanlarýn ne derece bir ilim ve irfan yuvasýna ihtiyaçlarý olduðu herkesçe kesin olarak bilinen bir gerçektir. Özellikle insanlýða yeni sunulan bir hareketin ve yeni olarak yayýlmakta bulunan Ýslam dininin, böyle bir yuvaya ve böyle bir kültür merkezine daha fazla ihtiyacý vardý. Kökü mü'minlerin kalbine, dallarý ise tâ arþa yükselmiþ, her zaman meyve vermeye hazýr bir durumda olan bu yüce davanýn, ne de olsa gene de bir yeni olma vasfý ve böylece insanlar üzerinde yeniliðin yan etkisi vardý. Peygamber vefat ettikleri zaman, hayatta bulunan Ýslam kültürü ve ahlâk sembolü dokuz temiz zevcesi, öðretmenlik ve teblið etme görevini yaptýlar. Kadýnlara en mahrem konularda, fetva verdiler. Hatta kadýnlarla ilgili olan bazý konularda, erkeklere de fetva verdiler. Hak ve iyilik kaynaðýndan fýþkýran birer numune oldular. Peygamber nasýl ki, bütün insanlýk için uyulmasý bakýmýndan en güzel bir ahlâk numunesi idi ise, bu temiz zevceleri de ayný þekilde birer ahlâk numunesi oldular. Çok iyi bilindiði gibi, Peygamber zevcelerine karþý adaletle hareket etmiþ ve onlara kadýnlarla ilgili gizli ve açýk bir çok hükümleri anlatmýþlardýr.
Bundan baþka Peygamber, Ýslam öncesi cahiliye hayat tarzým ortadan kaldýrýp, onun verine Ýslamî hayat tarzýný uygulamayý göstermekle görevlendirilmiþti. Bu görevin yerine getirilebilmesi için, cahiliye sistemini savunanlarla bir çatýþma içine girmek kaçýnýlmazdý ve böyle bir çatýþma garip gelenek ve âdetlerin ve kabile sisteminin yürürlükte olduðu bir toplumda gerçekleþtirilecekti. Bu þartlar altýnda, diðer Araplarýn yanýsýra, Peygamber'in, düþmanlýklara son verip dostluk baðlarým güçlendirmek için farklý kabile ve ailelerden kadýnlarla evlenmesi gerekiyordu. Bu sebeple evlendiði kadýnlarýn seçiminde, onlarýn kiþisel özelliklerinin yanýsýra bu gaye de önemli bir rol oynamýþtýr. Hz. Peygamber, Aiþe ve Hafsa ile evlenerek,Ebu Bekir ve Ömer'le arasýndaki baaý daha da güçlendirmiþtir. Ümmü Seleme, Ebu Cehil ve Hâlîd bin Velid'in de mensub olduðu bir ailedendi ve Ümmü Habibe, Ebu Süfyan'ýn kýzýydý. Bu evlilikler bir dereceye kadar bu ailelerin düþmanlýklarýný yumuþatmýþtýr. Öyle ki, Ümmü Habibe ile evlendikten sonra Ebu Süfyan,savaþ alanýnda Peygamber 'in karþýsýna hiç çýkmamýþtýr. Safýyye, Cüveyriye ve Reyhâne, Yahudi kabilelerine mensuptu. Peygamber onlarý azat edip nikahladýktan sonra Yahudi kabilelerin düþmanlýklarý nÝsbeten azalmýþtýr. Çünkü Arap geleneðine göre, bir kimse bir kabileden bir kadýnla evlenirse, sadece kadýnýn ailesinin deðil, bütün kabilenin damadý kabul edilirdi ve bir damada karþý savaþ açmak ise onur kinci bir davranýþtý.
Toplumu birçok yönden ýslah etmek ve yürürlükte olan cahiliye adetlerini ortadan kaldýrmak da Peygamber'in görevleri arasýndaydý. Bu amaçla da bir çok evlilik gerçekleþtirmiþtir. Peygamber 'in Hatice'den sonra gerçekleþtirdiði evlilikleri gözden geçirildiðinde her birinin, O'nun tâlim ve tebliðiyle alâkalý olduðu görülecektir.
Hatice validemizin vefatýndan sonra (hicretten önceki 3.yýl) Zem'a kýzý Þevde ile evlenmiþti ki, Sevde'nin yaþý ellinin üzerinde idi. Dul kalmýþtý. Kimsesiz, öksüz ve yardýmcý s izdi. Müslüman olmak için yakýnlarýný terkederek kocasýyla birlikte iki kez Habeþistan'a hicret etmiþ, kocasý Sekran'm vefatý üzerine Mekke'de yapayalnýz kalmýþtý. Peygamber onun durumunu haber alýnca himayesine almak için nikahladý. Bu evlilik, temiz ve mübarek hanýmýn cihadý, ihlasý ve çektikleri acýlarýn en güzel karþýlýðý olmuþ, ayrýca Sevde'nin kabilesi olan Benî Abdiþems ile bir dereceye kadar sulh -saðlanarak onlarýn þiddetli düþmanlýklarý törpülenmiþ oldu.
Aiþe ile evliliði ise bizzat Rabbinden aldýðý iþaretle olmuþtu. Aiþe, Ýslâmî ilimleri ve Peygamber'ýn uygulamalarýný O'nun vefatýndan sonra uzun yýllar yayýlmasýna vasýta olarak kendindeki meziyet ve gayretleri kullanmýþtýr. Peygamber ile erken yaþta evlenen Aiþe'nin eðitim ve talimi bizzat Peygamber'in rehberliði ve nezareti altýnda gerçekleþti. Aiþe, çok zeki, tecessüs sahibi, hýfzý kuvvetli ve çok çabuk Öðrenmeye kabiliyetliydi. Peygamber'den ne görüp duydu ise onu hatýrladý ve baþkalarýna nakletti. Bu sebeple Peygamber ona çok yakýnlýk duydu ki, her söylediðini dinleyip Ýzlesin ve yaptýðýný daha hevesli yapsýn. Gerçekte de Aiþe Ýslâm prensiplerini ve Rasul "ün sünnetini diðer hanýmlarýndan daha fazla öðrendi ve hafýzasýnda tuttu.O,bu ilmi Peygamber'in vefatýndan sonra yaþadýðý yaklaþýk kýrk beþ yýl boyunca insanlara vâz etti. Ýslâmî meselelere ait bilgilerin dörtte biri Aiþe'nin vasýtasýyla nakledilmiþtir. O'nun Peygamber'den 2210 hadis rivayet ettiði ve bu alanda sahabeler arasýnda altýncý sýrada olduðu bildirildi.
Peygamber Medine'de þahsî münasebet, siyasi, sosyal ve benzeri sebeplerden dolayý sekiz hanýmla daha evlendi. Ehli beytini geniþletmeye baþladýðý zaman elli beþ yaþýndaydý. Hepsi dul idi ve ikisi hariç, hepsi otuzaltý yaþýn üstündeydi. Peygamber ellisinin ortasýndayken ve hayatta kalmak için dehþetli ve þiddetli bir mücadeleye giriþtiði bir zamanda -hâþâ-kadýn düþkünü olmaya baþlamasýna kim inanabilir? Her tarafta düþmanlarý tarafýndan sarýlmýþtý, içeride de münafýklar ve yahudiler tarafýndan tehdit edilmekte idi. Kureyþ bir seri baskýnlar düzenliyor ve Medine þehrine saldýrýyordu, bununla beraber etraftaki düþman kabileler Medine'nin güvenliði için daimi bir tehlikeydi. Gece huzur içinde uyumak bile zordu. Bu durumda bir kimse nasýl hislerine kapýlýr ve keyfî hareket eder? Bütün bunlar herþeyi ve herkesi kendi batini duygu ve arzularýna göre yargýlayan kötü zihniyetli kimselerin ithamlarýdýr. Kötülük kendi Ýçlerinde olduðundan herkesi de ayný hafiflikte görüyorlar.
Daha önce de iþaret edildiði gibi, evliliklerinin hepsi lüzumluydu ve Peygamber'in memur olduðu ilâhî mesajýn gerekli bir parçasýydý. O, insanlýða sözleriyle ve fiilleriyle Allah yolunda rehber olmak için gönderildi ve bunu en etkili ve doðru bir þekilde yaptý. Bununla beraber, bazý ihtiyaçlar ve icablar vardý ki onlarsýz bu davet baþarýlý bir þekilde tamamlanamazdý, bu mesajýn tesirli ve doðru bir þekilde bildirilmesi gereken insanlýðýn yansý kadýnlardan mürekkepti. Peygamber uygulama örneðiyle ve eðitim yoluyla bu mesajý her gün erkeklere aktarmaktaydý. Samimi, dürüst ve hassas bir kadýnlar grubunun bu mesajý diðer kadýnlara aktarmalarý için hazýrlanmalarý kesinlikle gerekliydi. Bu sebeple, mâkûl, pratik ve etkili tek yol Peygamber'ýn ev-halkýný geniþletmek idi. O'nlar Peygamber'e çok yakýn olmalýlar, ayný ikametgahta O'nunla yakýn dostluðun zevkini taddýðý kadar öðütlerini dinleyip,uygulamalanný seyretmelilerdi.
Peygamber'ýn ev halkýnýn, nur'un kaynaðýndan muntazaman talim ve eðitimi, kadýnýn çok hassas, mahrem ve þahsî problemlerini koruyup muhafaza etmekte büyük bir faktör teþkil etmekteydi, aksi takdirde bunlar ümmet tarafýndan bilinmeyecekti. Aslýnda, bu, Peygamber tarafýndan olduðu kadar, hanýmlarý tarafýndan da büyük bir fedakarlýktý. Öyle ki o'nlar Müslümanlardan Peygamber'in uygulamalarýndan hiç birini gizlemediler. Onlar, görüp Rasulullah ile birlikte tatbik ettikleri Ýslam'ýn bilgi hazinesini ve Peygamber'in uygulamasaný tam bir doðruluk ve sadakatle naklettiler.
Ýslam'ýn yayýldýðý ve yüzbinlerce erkek ve kadýnýn Ýslam'ýn merkezinde toplanýp Ýslam'ý kucakladýðý ve öðrettiklerini öðrendiði Medine'deki muhtelif evliliklerin baþlýca sebebi iþte bu idi.
Peygamber, ehli Suffa ve diðer Önde gelen ashab, ülkenin muhtelif bölgelerinden gelen halký karþýlamakla ve onlarýn islam prensiplerinin Öncelikli eðitimini tanzim etmekle meþguldüler. Peygamber'ýn ev halký þehir dahilinde ve haricindeki kadýnlarý kabul ederek ve i'tikadm muhtelif meseleleriyle ilgili Rasulullah 'in talimini onlara bildirmek suretiyle vazifelerini uygun bir þekilde yapýp baþardýlar. Bu, ehlibeyt'in bir veya birkaç üyesi tarafýndan tatmin edici bir þekilde yapýlamayacak'kadar büyük mes'uliyet taþýyan bir vazife idi. Rasulullah'a çok yakýn olan ve bu meselede gösterilen yolu imanýn tam kaynaðýndan dolaysýz kabul eden ve daha sonra insanlýðýn bu (kadýnlar) kýsmýnýn Allah'ýn dininden habersiz býrakýlmamasý için, Peygamber 'in refakatinde bilgi ve tecrübelerini diðer kadýnlara aktaracak, gerçekten mütehassýs bir kadýnlar grubu olmalýydý. Böyle bir iþi her zaman ve tam bir inançla ve ihtisasla Allah'ýn rýzâsý için yapacak böyle gönüllü kadýnlar grubu hazýrlamaktaki tek etkili yol Peygamber 'in ev halkýný geniþletmekti. Peygamber'ý bu konuda tenkid eden kimseler eðer kendi ailevî meselelerine dikkatle bakmýþ olsalardý; Peygamber 'in ev-halkýný geniþletmesi o'nun için bir zevk meselesi olmayýp, fakat çok büyük ahlâki, manevi, dini, mali ve toplumsal bîr sorumluluk meselesi olduðunu göreceklerdi. Ýnsanlar çok defa tek es ile aile meselelerimi Peki Peygamber, bir anda, dokuz üyeyle, halkýn umumiyetinin hergün evlerinde karþýlaþtýklarý problemleri görüp yaþamadan, dostça ve saadet içinde ev halkýný nasýl idare etti?
Bu, gerçekten Muhammed'in büyüklüðüne delalettir. Çünkü o sadakatle, o zor þartlar altýnda geniþ bir ailenin yükünü çekti ve o aileyi Allah tarafýndan kendisine yüklenen mesajý halka bildirmesi için hazýrladý: "Evlerinizde okunan Allah'ýn ayetlerini ve hikmetim hatýrda tutun. Þüphesiz Allah Lâtiftir ve herþeyden haberdardýr." (33:34).
Ayette kullanýlan hatýrla, -öðren ve açýkla veya baþkalarýna bildir mânâsýna gelen kelime vezkûrna'dýr. Mânânýn ilk kýsmýnýn Peygamber 'in hanýmlarýna açýkça þöyle söylediði anlaþýlmaktadýr; "Ey Peygamberin hanýmlarý, sizin evinizin bütün dünyaya Allah'ýn âyetlerinin ve Hikmet'in teblið edildiði ev olduðunu hiç bir zaman unutmayýn. Bu yüzden sîzin sorumluluðunuz çok büyük. Ýnsanlarýn sizin evinizde bile cahiliyyeden kalma bazý iz ve özellikleri tesbit etmesine meydan vermeyin." Vezkûrna'yý "baþkalarýna bildir" anlamýna alýrsak âyet þu mânâya gelir: "Ey Peygamber'in hanýmlarý, siz duyduðunuz ve gördüðünüz her þeyi baþka insanlara aktarýp anlatmalýsýnýz. Çünkü siz, Peygamber'la yakýn ve sürekli Ýliþkiniz sayesinde, baþka insanlarýn sizin vasýtanýz olmadan öðrenemeyeceði pek çok þeyi yaþayýp öðreniyorsunuz." (Tafheem al-Quran, c.IV, sh.94).
Bu âyette iki þeye deðinilmiþtir: (1) Allah'ýn âyetleri, (2) Hikmet. Allah'ýn âyatleri Kitab'ýný meydana getiren ayetlerdir. Fakat hikmet Hz Peygamber'ýn insanlara öðrettiði bütür, deðerli þeyleri kapsayan geniþ anlamlý bir kelimedir. Böylece bu ayette açýkça Peygamber'ýn hanýmlarý, Rasulullah evde bulunduðu zaman verdiði Allah'ýn Kitabý'nýn eðitimini ve evde söz ve uygulamalarýyla onlara öðrettiði hikmetli ve iyi þeylerin hepsini öðrenip hatýrlamakta ve sonra Peygamber (S)'dan öðrenip tatbik ettiklerinin nepMnýýüiðer kadýnlara ve toplumun üyelerine Diidýrmekle emrolundular Bu, kabiliyetleri ve güçleri nisbetinde en iyi þekilde gayret edip yerine getirmek onlar üzerine yüklenen bir vazife idi.
Bu suretle, bu ayet açýkça Peygamber 'in ehli-beyt'inin amacýný izah etmektedir. Bu güç. ve aðýr sorumlluðu nazarý dikkate alarak, Peygamber'in ev-halkýnýn bu gaye için geniþletilip yaygýnlaþtýrýlmasýný dolaylý olarak ima etmektedir. Öyle ki, yetiþtirilmiþ ve uzmanlaþtýrýlmýþ bir grup olarak çalýþmalarý kolaylaþsýn ve Ýdare edilebilir hâle gelsin. Daha sonraki hadiselerin de tasdik ettiði gibi. Peygamber'ýn ev-halkýnýn zamanýn ihtiyaçlarýný karþýlayacak biçimde hazýrlanmýþ olduklarýna þüphe yoktu. Peygamber geniþletilmiþ ev halkýnýn fazladan yükü hakkýnda Kur'an'ýn þu beyanýyla dolaylý olarak haberdar edilmiþtir: "Ey Peygamber! Biz, mehirlerini ödediðin eþlerini, Allah'ýn sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altýnda bulunan cariyeleri, amcanýn, halalarýnýn ve teyzelerinin seninle beraber hicret eden kýzlarým, bir de Peygamber'e kendisini hibe eden ve Peygamber'Ýn de kendisini almak istediði inanmýþ kadýnlarý sana helâl kýldýk. Bu, diðer mü'minlere deðil, sadece sana mahsus bir ruhsattýr. Biz, eþleri ve ellerinin altýnda bulunan cariyeleri hakkýnda mü'minlere ne farz kýldýðýmýzý biliyoruz. (Seni bu hususta istisna ettik) Ki senin için hiç bir darlýk olmasýn, Allah çok baðýþlayan, çok merhamet edendir."(33:50).
Bu ayette, Allah'ýn Rasulü olarak özel durumu ve bütün insanlara mesajýný bildirmesi gibi aðýr bir yükün kendisine tevdi edilmiþ olmasý sebebiyle ehli beyt hususunda Allah, peygamber 'e özel ruhsat vermiþtir. Peygamber, harp ganimeti olarak tasarrufuna giren her kadýný evinde alýkoymaya izinliydi.
Bu ruhsata göre, göre, O'nun tasarrufuna dört kadýn geldi: Reyhâne, Benî Kureyza Gazvesinde, Cüveyriyye, Benî Mustalik Gazvesinde, Sa-fiyye, Hayber Gazvesinde ve Kýpti Mariye ise Mýsýr Hükümdarý tarafýndan gönderildi. Peygamber, onlarý azad etti ve onlara müslüman olarak ev halký içinde kalmayý veya yuvalarýna ve ailelerine dönmeyi seçmelerini teklif etli. Üçü isteyerek Ýslam'ý kabul ettiler ve Peygamber'ýn ev-halký içinde kalmayý tercih edip geri gitmeyi reddettiler. Peygamber onlarla evlendi ve diðer hanýmlarý gibi onlara da mehirlerini verdi. Bunun yanýsýra, bu üç haným kabile reislerinin kýzlarýydýlar ve o dönem için yüksek bir statüye sahiptiler. Geleneðe göre, bu hanýmlar sýradan kiþilerle evlendirilemezlerdi. Onun için Peygamber, onlarýn aile itibarlarýný korudu ve onlarla kendisi evlendi. Mariye kendi isteðiyle O'nun ev-halký içinde câriye olarak kaldý..
Peygamber'in yeðenlerinden Medine'ye hicret eden Ümmü Habîbe binti Ebu Süfyan idi. Ümmü Habibe Mekke'nin reisi Ebu Süfyan'ýn kýzý ve Habeþistan'a hicret eden ve kocasý orada Hristiyan olan ilk mü slümanl ardandý, Ümmü Habibe çok kederli idi, Ýslam için yapmýþ olduðu fedakarlýklar ve Ebu Süfyan'ýn kýzý olmasý gibi yüksek statüsü sebebiyle Peygamber o'na lütuf ve teveccühte bulundu. Bu evlilik O'nun aile üyelerinden birçoklarýnýn kalplerinin kazanýlmasýna sebep oldu ve bu aile, daha sonra Ýslam'ýn hizmetkarlarý olacak olan, Mekke'nin en geniþ ailesiydi. Bu evlilik Mekke'nin fethi yolunun mukavemetsiz kazanýlmasýný saðlamaya birçok yönden yardýmcý olabilirdi.
Kendini mehirsiz olarak Peygamber'a arzeden kadýn Meymûne idi. Fakat Peygamber, onunla mehrini vererek nikahlandý. Aslýnda bu, Peygamber tarafýndan gösterilen bir iyi niyet idi ve Meymûne ve ailesinin itibarýný yükseltmekti. Bunun yanýsýra Meymûne, Necd'in çok güçlü ve nüfuzlu bir kabilesine mensuptu ve o kabilenin reisiyle yakýn münasebetleri vardý. Dolayýsýyla bu evlilik halkýnýn desteðini ve sempatisini kazandýrdý. Hafsa, Ömer b. Hattab'ýn kýzýydý ve kocasýný kaybetmiþti. Peygamber bu aileye olan teveccühünü göstermek istiyordu. Ömer, O'nun çok güçlü ve yakýn arkadaþýydý. Peygamber diðer arkadaþlarý ve dostlarý olan Ebu Bekr, Osman ve Ali ile çoktan akrabalýðým kurmuþtu. Peygamber Ebu Bekr'in kýzý ile evlendi ve kýzlarýný da Osman ve Ali'ye nikahladý. Rukiyye vefat ettiði zaman, ikinci kýzý, Ümmü Gülsüm'ü Osman'a verdi. Böylece evlilik yoluyla, o bu dört aileyi birbirine yaklaþtýrdý. Bu tür akrabalýklar o zaman di büyük önem taþýyordu.
Ümmü'l-Mesâkin, Zeyneb binti Huzeyme, Hevazin'in çok güçlü bir kabilesine mensuptu. Kocasý Uhud Gazvesinde öldürüldüðü zaman, Peygamber, onu dulluðun aðýr yükünden kurtarmak için nikahýna aldý. Peygamber, Zeyneb binti Cahþ ile olan evliliðini, arap toplumunda sürdürülen gayri-tabii uygulamayý kaldýrmak için RabbinÝn Ýlahi emri üzerine gerçekleþtirdi. Örfe göre, bir kimsenin üvey oðlunun dul veya boþanmýþ karýsýyla evlenilemiyor-du. Bu uygulama Allah tarafýndan kaldýrýldý. Zeyd b. Haris'in boþanmýþ karýsý Zeyneb binti Cahþ ile Peygamber'ýn evlilikleri yeni hukukî yapýnýn ilk uygulamasýydý. (33:37-38). Yine, kocasý Uhud Gazvesinde yaralanan ve bu yaralar sebebiyle daha sonra Ölen, ümmü Seleme ile evlenmesi de, bu dindar ve faziletli kadýna bir iyi niyet göstermek ve onu þereflendirmek içindi. Bunun yanýsýra, Ümmü Seleme çok zeki ve kabiliyetli bir kadýndý ve Peygamber'in hayatý zamanýnda ve vefatýndan sonra Allah'ýn Ki-tabý'nm ilmini ve Peygamber'ýn sünnetinin müslümanlar arasýnda yayýlmasýnda büyük rol oynadý. Peygamber'ýn gerçekleþtirmiþ olduðu bu evlilik yoluyla kazanýlan akrabalýklara ilk bakýþ bile, onlarýn siyasî ehemmiyetini gösterecektir. Bu evlilik yakýnlaþmasý sayesinde aþaðýdaki þu kabileler Peygamber 'e çok sýký baðlandýlar: (1) Benî Esed b. Abdul Uzza, (2) Beni Amir b. Lueyye, (3) Beni Tiam, (4) Beni Adi, (5) Beni Mahzum, (6) Beni Ümeyye .(7) Beni Esed b. Huzeyme (8) Beni Mustalik (9) Arap Yahudileri (10) Beni Kalab, Kelb ve Salim, ve (11) Beni Kinde. Coðrafi olarak, bu kabileler Arap Yarýmadasýnýn her yerine yayýlmýþlardý ve Peygamber'ýn durumunu kabile baðlarýyla kuvvetlendirdiler. Bu durum kabile muhalefetlerini, ihtiras dirençlerini azalttý ve hatta aile düþmanlýklarýný bile bastýrdý. Bu, yarýmadada evrensel barýþýn ve adaletin tesis edilmesine de yardýmcý oldu. (Naim Sýddikî, Mu-hammed, The Benefactor of Humanity, Lahore, 1978, s.217-50).
Ehlibeyt hususunda, Allah'ýn Emrine itaat etmesi, Peygamber tarafýndan büyük bir fedakarlýktý. Bundan dolayý Allah'a davet iþi insan hayatýnýn her yönünü kapsamasý nedeniyle daha etkili ve þümullü yapýlabilirdi. Peygamber'ýn hanýmlarý bu hususta çok müsbet ve yapýcý bir rol oynadýlar. Peygamber için tahsis edilen dörtten fazla kadýnla evlenme lütfü veya izni Allah'ýn Rasulü olarak O'nun sözlerini insanlar arasýnda yaymaya ve onlarý Allah yoluna davet gibi özel gaye ve vazifesini icra etmek içindi. Daha önce de iþaret edildiði gibi, bu iþin tabii faaliyet sahasý ve muðlaklýðý, bu mesajý kadýnlara tamamiyle bildirmesinde Allah'ýn Rasulüne yardýmcý olabilecek yetiþmiþ, çalýþan kadýnlar grubunu gerektirdi. Ve arzu edilen gayede muvaffak olabilmek için o þartlar altýnda mümkün olan tek çözüm yolu Peygamber'ýn ev halkýný geniþletmek idi. Peygamber'e bundan dolayý ev halkýnýn hanýmlarý olarak kadýnlarýn eðitim ve yetiþtirilmesiyle Ýlgili aðýr bir vazife yüklenmiþti. Bu ona mecbur kýlýndý ve mutat mü'minlere olduðu gibi ev-halký meselelerinde ona serbest bir seçim verilmedi. Bu, Peygamber namýna çeþitli yönlerden geniþ ev-halkýnýn yükünü taþýmak Allah'ýn ve O'nun Din'inin rýzasý için sadakat ve büyük bir fedakarlýðý gerektiriyordu. Ev halkýyla olan evlilik iliþkileri meselelerinde, Peygamber @'a verilen müsaade Kur'an'ýn müteakip ayetiyle tasdik edilmiþtir: "Onlardan dilediðini geri býrakýr, dilediðini yanýna alýrsýn. (Geçici olarak) ayrýldýklarýnda (tekrar birleþmeyi) arzu ettiðine (dönmekte) senin Üzerine bir günah yoktur. Onlarýn gözlerinin aydýnlanýp tasalanmamalarýna ve hepsinin, senin verdiklerine razý olmalarýna en elveriþli olan budur." (33:51).
Allah yoluna davet iþinin kadýnlar arasýnda daha etkili bir biçimde yapýlabilmesi için bu ilave yükü omuzlamasýna Allah tarafýndan emredil-diði tahminimizi kuvvetlendirmektedir. Bu tamamen aðýr bir iþ olduðu gibi, muhtelif yaþ, mizaç ve alýþkanlýklardaki hanýmlarý arasýnda eh-li-beytin sorumluluklarýný adaletle ve yeteri derece de daðýtmasý konusunda O'nun tarafýndan büyük bir fedakarlýðý gerektiriyordu. O'na dilediði seviyede evlilik iliþkileri kurma ruhsatý verilmiþti. Buna raðmen Peygamber, Rabbi tarafýndan O'na verilen ruhsatý kullanmadý. Peygamber onlarýn hepsi ile evlilik Ýliþkilerini 'eþitlik ve adalet esaslarý üzerinden sürdürmeyi devam ettirdi. Bu, Hz. Muhammed'ýn insanî münasebetlerdeki büyüklüðünün ve asaletinin Önemli bir delilidir. Bu, O'nun hanýmlarýnýn þereflerine de deðinmektedir; hanýmlarý O'na her zaman bir Rasul olarak itaat ettiler, fakat, onu bir koca olarak da sevip saydýlar, herbiri O'nu memnun etmek ve hoþnutluðunu kazanmak için her türlü gayreti sarfettiler.
Muhaddislerin çoðu þu kuvvetli tarihi deliller üzerinde anlaþmýþlardýr. Dilediðini boþamak ve geriye býrakmasý konusunda kendisine verilen "izin"den mümkün olan adalet ve eþitliði muhafaza etmiþtir. Onlara Peygamber tarafýndan eþit müsaadeler ayný tipte, ikametgâhlar ve evlilik iliþkilerinde de eþitlik verilmiþtir. Peygamber vefatýna kadar hanýmlarý arasýndaki bu eþitliði muhafaza etmiþtir. Ebu Bekr Cessas, Urve bin Zübeyr'den, Aiþe'nin ona, Rasulullah'ýn hanýmlarýnýn hiçbirine (ziyaret) sýralarý meselesinde bir diðerinden üstünlük vermedi, dediðini naklediyor. Peygamber'in herhangi bir günde hanýmlarýndan birini ziyaret etmediði de pek nadir olmuþtur ve o gün sýrasý olan hanýmýndan baþkasýna dokunmamýþtýr bile. Ve eðer herhangi bir günde sýrasý olan hanýmýndan baþkasýna gidecek olsa, evvela o gün sýrasý olan hanýmýnýn iznini alýrdý. (Buharî, Müslim, Neseî ve Ebu Davud).
Burada þuna temas edilmelidir ki, hiçbir surette Peygamber, hanýmlarýna karþý yersiz bir tarafgirliðe girmemiþ ve hanýmlarýnýn hakkýný ihlal etmemiþtir. Daha önce de iþaret edildiði gibi, Peygamber kendisinden olaðanüstü gayret ve fedakarlýk isteyen asil bir dava ile vazifelendirilmiþti. Ayný O'nun gibi, vazifesinin ifasýnda olduðu gibi, tahammül etmesi için O'na ehl-i beytinin geniþlemesi hususunda müstesna imtiyazlar ve fazladan aðýr vazifeler verildi. Dolayýsýyla, yapacaðý üstün vazifeyi gözönünde bulunduracak, bu maslahatý, onun aile hayatýnda tam bir huzuru ve sýkýntýsýna sebep olabilecek bütün faktörlerin kontrol altýna alýnmasýný gerektirmekteydi. Gerçekten mü'minlerin anneleri için Peygamber gibi büyük bir þahsiyetle evli olmak büyük bir imtiyazdý. Bu vesile ile onlar Peygamber'ýn bütün insanlýk için ebediyete kadar kurtuluþ vesilesi olacak, davet ve teblið görevinde onun yardýmcýlarý ve ashabý olma þerefine nail oluyorlardý. Nasýl Peygamber bu gaye uðrunda her türlü fedakarlýðý yapýyor ve ashabý da güçleri ölçüsünde bu konuda O'nu örnek alýyorlarsa, Peygamber'ýn hanýmlarýnýn da her alanda bencillikten uzak olmalarý gerekiyordu. Bu sebeple O'nun bütün hanýmlarý, kendileri hakkýnda Allah'ýn verdiði karara isteyerek ve gönül rahatlýðýyla uydular. (Tafheam al-Quran, c.IV, sh.l 15-18). Bu fikir Ahzab suresinin bir sonraki ayetiyle daha fazla desteklenmektedir. Davet maslahatýnýn gerektirdiði süre içinde ona verilen ev halkýný geniþletme imtiyazý Peygamber tarafýndan tatbik edildi. O'na istediði zaman ve kimi isterse hiçbir kýsýtlama olmadan ev halkýna ilave yapma yetkisi verildi, fakat Allah'ýn mesajý tamamlanýp davet vazifesi baþarýyla sonuçlandýðý zaman, Peygamber ev halkýný geniþletmeyi durdurmakla emrolundu, velev ki, birini sevmiþ ve onu arzu etmiþ olsa bile. Peygamber'ýn, ev halkýný diðer mü'minlerden daha fazla geniþlettiði açýk bir gerçektir, ancak kendi insiyatif ve arzusuyla deðil, doðrudan Rabbinden gelen talimat ile geniþletmiþtir. Ve ne zaman ki, Rabbi O'na ev halkýný geniþletmeyi durdurmasýný emretti, O da durdurdu. Ýþte Kur'an'daki emir: "(Ey Muhammed) Bundan sonra artýk sana (baþka) kadýnlar(la evlenmek), bunlarý baþka eþlerle deðiþtirmek helal deðildir. Ýsterse güzellikleri çok hoþuna gitsin, (artýk baþka kadýnlar alamazsýn); yalnýz elinin altýnda bulunan (cariyeler) hariç. Allah, herþeyi gözetleyicidir." (33:52)
Bu suretle sahip olduðu ev halkýný geniþletme ve hanýmlarýna arzusuna göre muamele etme imtiyazý Ýslam'a Davet'in ayný silsilesinin iki baðýydý ve Peygamber'in davet ve tebliði tamamlanýnca bu imtiyazlar geri alýndý. Peygamber'in Medine'deki muzaffer ve güçlü döneminde bu tavrým, zevk ve kadýn düþkünü olarak anlayan o cahil, akýlsýz ve bilgisiz kimseler, Allah'ýn Rasûlü olarak O'nun vazifesinin tabiatýný ve gayesini anlamaktan büsbütün uzak ve acizdirler. Onlar, hayatý boyunca Peygamber 'in karakterini bilip anlamaktan da acizdirler. Peygamber çok yüksek ve asil bir karakterin insanýydý ve bu, gençliðinde Hacerü'l-Esved'i Ka'be'ye koymak için seçildiðinde Mekke'nin soylularý ve reisleri tarafýndan da tasdik edilmiþti. Yine, O'nun üstün karakteri bütün Mekke halký tarafýndan biliniyordu. Gençliðinde bile O kadýnlara karþý asla raðbet ve meyil göstermedi ve bu, onun ilk evliliðinin kendisinin onbeþ yaþ büyüðü olan ilk karýsý, Hatice'nin (r) teþebbüsüyle tertib edildiði gerçeðiyle de tasdik edilmistir. O, gençlik yýllarýný karýsýyla yaþadý ve bir tanesi hariç, bütün çocuklarý ondan oldu. Peygamber onunla yirmibeþ yýl sakin ve huzurlu bir hayat geçirdi. Ýslam'a davet ve teblið görevi eðitilip onu kadýnlara taþýmaya hazýrlanacak daha fazla gönüllü kadýnlar gerektirdi. Peygamber daha sonra ev halkýný bu nedenle geniþletmesi için Allah tarafýndan emrolundu. (33:50). O'nun o vakit ihtiyacý karþýlamak için ilahi talimatlarla ev halkýný geniþletmiþ olmasý tamamen mantýklý ve makûl görülmektedir. Fakat birdenbire olgunluðunu kaybedip yeni bir istikamet tutturduðunu ve gönül iþlerine atýlýp -hâþâ-kadýn düþkünü olduðunu iddia etmek tamamen akla ve mantýða aykýrýdýr. Çünkü bu, hayatý boyunca arzusu doðrultusunda hiçbir meyil göstermemiþ olan Hz. Muhammed'ýn kiþiliðiyle asla baðdaþmamaktadýr.
Bunun yamsýra, bazý kimseler Peygamber'ýn Medine devletinin hakiki manada yegane hükümdarý ve murakýbý olduðunda sürdürmekte olduðu hayat tarzýný okumaktan bile acizdirler. Baþkalarý arasýnda savaþ ganimetlerini daðýtýrken O ve ehli beyti günlerini açlýkla geçiriyorlardý. Hanýmlarý o servetten pay istedikleri zaman, onlara servet sahibi olabilecekleri, ancak peygamber 'dan ayrýlmalarý açýkça söylendi. Eðer O'nunla yaþamak istiyorlarsa, birlikte mütevazý ve yoksul bir hayatý kabul etmeleri gerekiyordu. O'nlarýn hepsi kendi rýza-lanyla yoksulluk içinde O'nun zevceliðini kabul ettiler. Tenkit sahipleri gerçekten bir zevk düþkününün bu nitelikte bir karakter ve tavýr göstereceðine inanýrlar mý?! Böyle kimseler öncelikle kendi yaþantýlarýna ve nerede bulunduklarýna bakmalý, sonra Peygamber'ýn tabiatýný ve hayat tarzýný anlamaya çalýþmalý ve daha sonra da tarihin saðlam gerçekleri esasýnda yargýlamaya geçmelidirler.
Ne yazýk ki, birçok Batýlý bilgin, O'nun davetinin tabiatýný ve faaliyet alanýný, evlenmeden Önce ve evlendikten sonra, Mekke'de ve daha sonra Medine'de yaþadýðý hayatýn tabiatýný ve niteliðini asla ciddi olarak öðrenmeden Peygamber'ýn hayatým yargýlamaya geçmektedirler. Ahzâb savaþýndan sonra, müþrikler tamamen maðlup edildiði zaman, O'nun davetinin tabiatý ve faaliyet sahasý tamamen deðiþti. Faaliyet alaný Hudeybiye antlaþmasýndan sonra emsali görülmemiþ Ölçüde geniþledi. Ýslam yayýlýyordu. Arap Yarýmadasýnýn her yerinden Ýslam ile kucaklaþmak için Medine'ye vekiller gelmekteydi. Davetin yeni talepleri karþýsýnda', Peygamber zamanýn ihtiyacýna cevap vermek için aile hayatýný geniþletmek suretiyle fedakarlýk yapmakla emrolundu. Dolayýsýyla Peygamber, Allah'ýn emri gereði hareket ederek, kendi arzularýnýn deðil Allah'ýn Dininin taleplerini karþýlamak için ehli-beytfni geniþletti. Bununla beraber, itaat içinde Allah'a Davet vazifesini yaparken, tamamen normal olan ve takvaya ve manevi kemalata hiçbir yönde engel teþkil etmeyen ihtiyaçlarýný Allah'ýn inayetiyle giderdi.
Bu evliliklerin diðer sebepleri aþaðýda verilmiþtir:
1- Allah'ýn Rasûlü Hz. Muhammed'da bütün insanlýk için birer Örnek vardýr. O, kendi modeliyle normal þartlarda herhangi bir yaþtaki hanýmla yaþamanýn uygun olabileceðini gösterdi.Ayný þekilde, deðiþik þart ve durumlarda çok evlilik yapýlabileceðini ve bunun meþruiyetini yine bizzat uygulamasýyla göstermiþtir. (Peygamber'ýn vefatýndan Önce eþlerinin sayýsý en fazla dört ile sýnýrlandýrýlmýþtýr). O, yaþlý bir kadýnla evlenen genç bir koca, genç bir hanýmla evlilik münasebetleri olan koca, bakire veya dul bir hanýmla evlenen bir koca ve birkaç hanýmý nikahý altýnda bulunduran bir koca... evliliklerin her nev'ini bizzat tatbik ederek ümmetinin her ferdine bu konuda da örnek olmuþtur.
2- Savaþ ve benzeri hallerin neticelerinde ortada kalan çok sayýda dul, esir kýz ve kadýnlar münasip bir þekilde nikah baðý ile evlilik kalesi içine alýnmakta, hem ahlaken hem de fiziken korunmalarý saðlanmaktadýr. Son iki dünya savaþýndan çýkýldýðýnda Avrupa'da az sayýda evlilik beraberliði gerçekleþtirildiði için ahlakýn çöküþüne sahne olundu. Ýslam'ýn Ýlk dönemlerinde devamlý mücadeleler ve savaþlar yüzünden müslümanlardan da büyük kayýplar verilmekteydi. Ayrýca çok sayýda dul, esir kadýn ve kýzlar vardý, Bu toplumsal yaralar evlilik yoluyla bertaraf edildi. Peygamber'ýn va'z ettiði tebligatýn getirdiði cezaî ve ahlakî ölçüler gayri meþru iliþkileri ortadan kaldýrmýþ, sosyal ve ahlakî düzen saðlanmýþtý. Bu ölçüler arasýnda içkinin yasaklanmasý, zina cezasý ve tesettürün farz kýlýnmasý sayýlabilir. Savaþtan geri kalan birçok dul ve esirlerin kötü akibetlerden kurtarýlabilmesi için de çok evliliðin büyük rolü olmuþtur.
Eðer fizikî himaye asýl faktör ise, ahlakî korunma da en az onun kadar Önemlidir. Zinanýn cezasý ölümdü, ancak, insanýn fýtrî arzu ve istekleri de ihmal edilmemiþti. Bu sebeple ahlakî ve fizikî muhfazalarý için hemen hemen bütün dullarý ve cariyeleri hiçbir sayý ve sýnýr koymadan ashabý arasýnda daðýttý. Sahabi tarafýndan benimsenmeyen veya kabul edilmeyeni bizzat kendisi eþ olarak himayesine alýrdý. Ömer'in dul kalan kýzý Hafsa'yý Ebu Bekr ve Osman'ýn kabul etmemesi üzerine Peygamber ehli beytine dahil etti. Dul kalan kadýnlarýn baþýboþ ve hiçbir sýnýr tanýmadan serbest olmalarý toplumun sýhhatine manidir. Bu yolla toplum bozulmaktan korundu ve Ýslam öncesi araplarýn görünümleri ve yaþayýþlarý tamamen deðiþti. Aksi taktirde bu Ýslamî hava, hasta nefeslerle bozulur ve Peygamber'ýn tebligatýnýn etkileri kýsa sürede önemini yitirirdi. Peygamber ve ashabý evlilik baðý olmadan bu kadýnlara evlerinde yardýmcý olamazlardý. Bu kadýnlarýn statüleri arttýrýlarak korundular; temiz aile hayatýnýn içine çekilerek muhafaza edildiler. Yoksa, bütün hristÝyan, yahudi ve müþriklerin onlarý Peygamber'ýn ve ashabýnýn odalýk cariyeleri suçlamalarýna muhatap olurlardý. Tarih boyunca da ilk müslümanlara pek Ýyi bir gözle bakýlmazdý. Peki, bu kimsesiz ve çaresiz dullara ve yetimlere daha iyi nasýl bir çözüm teklif edilebilirdi? Ýþte Kur'an'da bütün bunlarýn neticesi önceden görülerek bu evliliklerin gayesinin þöyle dile getirildiðini okuyoruz: "... Size hiçbir kötülüðün bulaþmamasý için..." (30:50).
3- Peygamber 'in ve ashabýnýn çok evliliklerinin üçüncü sebebi, bu pekçok dul ve kadýn esirleri çocuklarýyla birlikte açlýktan ve periþanlýktan korumaktý. Peygamber'ýn münferit emriyle onlarýn kocalarý ve oðullarý Allah'ýn Hakimiyeti adýna hayatlarýndan vazgeçtiler ve bu sebepten günlük maiþetlerini kazanmaktan yoksun kaldýlar. O vakit onlarý korumak Peygamber'ýn vazifesi deðil miydi? Onlarýn çocuklarýyla birlikte bakým iþi O'nun uhdesinde Ýdi. Emri ve talimatý gereði onlar kazanç peþinde olmaktan alýkonulmuþlardý. Bu sebeple Peygamber, onlarý bakýmlarý ve hayatlanný idame ettirebilmeleri için geride kalan ashabý arasýnda böldü. Peygamber o çaresiz yoksul ve dullarýn bakým iþlerini bizat üzerine aldý. Peygamber ve ashabý onlarý evlilik baðý kurmadan haremlerine alamazlardý. Bu sebepten dolayý onlar evlilik baðý altýnda birleþmelilerdi. Ve bu uygulama Peygamber 'in geçici askeri kanunu oldu. Bu yolla, Peygamber, birçok kadým eþ olarak alýp korunmalarýný saðlýyordu.
4- Peygamber'ýn, savaþýnýn Mekke Müþrikleri ve Yahudi kabileleriyle ateþli dönemlerinde evlenmesinin dördüncü sebebi de, Ýslam'a en-çok düþmanlýk gösteren kabilelerle bir takým evlilik münasebetleri kurarak Ýslam'ýn yolunu düz ve kolay yapmaktý. Hicretin beþinci senesinde, Haris adlý kabile reisinin kýzý ve Musafe b. Safvan'ýn boþadýðý Cuveyriyye dahil Peygamber'ýn binden fazla esir aldýðý el-Mureysi Gazvesi yer aldý. Bu kabile, Ýslam için sürekli tehlike kaynaðý idi. Bu evlilikler sayesinde Peygamber'ýn ömrünün yaklaþýk 60. yýllarýnda bu kabileyle olan bütün düþmanlýklar sona erdi ve Ýslam kendi hesabýna kolay bir zemin kazandý. Evlilik gözönüne alýndýðýnda, Peygamber 'a mahkum düþen kabilenin ailelerini Peygamber serbest býraktý. Cuveyriyye'nin babasý büyük bir fidye vererek Peygamber 'dan onu alarak beldesine götürmek üzere geldi, fakat Cuveyriyye þöyle dedi: "Ben Peygamber'dan hisse istemeyeceðim." O zaman Peygamber onu serbest býraktý ve O'nu eþ olarak aldý.
Yahudiler Ýslam'ýn yayýlmasýna sürekli engel teþkil ediyorlardý. Onlar Medine'den sürgün edildiler ve müstahkem bir Yahudi kalesi olan Hayber'e sýðýndýlar. Peygamber nihayet onlarý harpte maðlup etti. Safiyye, Beni Nadir'in Yahudi reisinin kýzý idi. Ýlk Kocasý Selam b. Makþem ve ikinci kocasý da Kenane idi. Her ikisi de Hayber harbinde öldürüldü. Safiyye savaþ esiri olarak evvela Dýhye Kelbi'nin hissesine düþtü. Fakat, hemen ashabdan: "O yahudi reisinin kýzýdýr. O'nun Peygamber'e verilmesi gerekir." þeklinde itirazler geldi. Peygamber onu nikahlayarak hanýmlarý arasýna kattý.
Ümmü Habibe, Ebu Süfyan'm kýzý idi. Kocasý Ubeydulah b. Cahþ Habeþistan'da Hristiyanlýða döndü ve O'nu acýnacak bir halde býraktý. Talep üzerine NecaþÝ Peygamber'ý O'nunla niþanladý. Bu suretle Habeþistan ve Hicaz arasýnda kuvvetli bir yakýnlýk kuruldu. Bu evliliklerin hepsi Ýslam'ýn yayýlmasýnda önemli ve kalýcý iliþkiler kazandýrdý.
5- Bu evliliklerin beþinci sebebi a- Peygamber'in kendi örneðiyle sýnýflar, kastlar ve neseb-ler arasýnda evliliði öðretmesiydi, b- Dullarla evliliði Öðretmesi, c- Boþanmýþ kadýnlarla, ve d-Evlatlýklarýnýn boþanan kadýnlarýyla evlenebileceðini öðretmesiydi. (a) Ýlk hususu ele alacak olursak, sýnýf, kast ve nesebler arasý evliliðin yasaklanmasýyla topluma büyük zarar verilmekteydi. Gelecekteki insanlara uygulamalý ders vermek için, Peygamber, kabileler ve nesepler arasmdak bütün ayrýlýklarý kaldýrmýþtýr. Safiyye, bir Yahudi hanýmdý. Peygamber O'nu eþ olarak almakla, Müslümanýn farklý din ve ulustan olan herhangi bir kadýnla evlenebileceðini gösterdi, ancak ibadette Allah'a þirk koþulmamasý kaydý vardýr.
6- Peygamber'ýn evliliðin bir baþka sebebi, O'nun amellerinin ve sözlerinin insanlara rehberliðinin teminat altýna alýnmasýydý. Peygamber, Allah tarafýndan bütün insanlýða öðretmen ve eðitmen olarak gönderildi. Nübüvvetinden sonra O'nun bütün fiilleri ve sözleri Allah tarafýndan yönlendirilmektedir. Kur'an bu hususta þöyle diyor: "O, nevasýndan konuþmaz. Onun konuþmasý ancak, bildirilen bir vahiy iledir." (53:3-4). Peygamber'ýn fiillerini ve öðrettiklerini teminat altýna almak için, Allah bizatihi hikmetiyle O'na bazý samimi ve sadýk arkadaþlar verdi. Ebu Hureyre, Ýbni Abbas, Ýbni Ömer ve diðerleri gibi. Peygamber'in ailesine öðrettiklerini korumak ve gerek umumi gerekse özel fiillerini kaydetmek için farklý mizaçlarda ve yaþlarda kadýnlar ihsan etti. Umumi olduðu zaman, her an herkes ve hususi olduðu zaman da O'nun hanýmlarý ve hizmetçileri gibi çok yakýn dostlarý bu kýymetli cevherleri hafýzalarýnda tuttular. Bunlar bir hanýmýn altýndan kalkabileceði meseleler deðildir. Dolayýsýyla bir çok kadýna ihtiyaç vardý. Ayrýca, sadece Peygamber'ýn hanýmlarý aracýlýðýyla duyurabilecek bir çok þer'i meseleler vardý. Peygamber'in evliliklerinin en önemli sebeplerinden birisi bu idi. Aiþe genç yaþta olmasý sebebiyle, hepsi yaþlanmýþ olan diðer hanýmlarýndan daha çok peygamber'ýn fiililerini ve sözlerini hatýrýnda tuttu. Hayatý boyunca Peygamber'in öðrettiklerini yaydý. Bu evliliklerle ilgili olaraktýr ki, diðer insanlar Peygamber'ýn bütün söz ve fiilleriyle münasebet kurmuþ oldular. Kur'an'da da zikredildiði gibi, hadislerin korunmasýnýn teminatý da bir baþka önemli husus idi: "Sizin evlerinizde okunan Allah ayetlerini ve hikmeti hatýrlayýn..." (33:34).
7- Peygamber'in evliliðinin yedinci sebebi olarak da þu söylenebilir: Dünyanýn karmaþýk ve sýkýcý meþguliyetleri arasýnda bir insanýn birden fazla hanýmý ile, hem de mütevazi þartlarda yaþayabileceðinin kiþisel örneðiyle gösterilmiþ olmasýdýr. Peygamber , çaresiz ve öksüz olduðu zamanki gibi, bütün Arabistan'a hakim devletin baþýnda olduðu zaman da ayný sade, gösteriþsiz hayatý sürdü.
8- Peygamber bu evlilikleri yapmayabilirdi. Ancak O, Ýlâhî yönlendirme ile bu evlilikleri akdetti. Denilebilir ki, Peygamber Ýlâhî delalete dayanmadan bir adým bile hareket etmedi. Her þeye kadir olan Allahu Teâla þu ifadelerle O'nun evlenmesini emretti: "Allah'ýn, kendisine takdir ettiði bir þeyi yerine getirmekte, peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasýnda da Allah'ýn adeti böyle idi..." (33:38).
Yine, Mekke'nin fethinden sonra, hicrî 7. yýlda Peygamber'e bir baþka kadýn almamasý emredildi: "Bundan sonra artýk sana (baþka) kadýnlarca evlenmek), bunlarý baþka eþlerle deðiþtirmek helâl deðildir..." (33:52).
Bütün bu anlatýlanlar, þüpheci zihinleri bile Peygamber'ýn evlilikleriyle yüksek ahlakýndan ve insanlar için numune oluþundan en ufak bir þey kaybettirmediði sonucuna götürür. Arabistan'ýn sýcak ikliminde hayatýnýn yirmibeþinci yýlýna kadar bekar yaþayan, bundan sonraki yirmibeþ yýlýný da yaþlý bir hanýmla tek evli olarak sürdürmüþ bir kiþi bir anda kendini þehvetin esaretine kaptýrarak düþük arzulara teslim olur mu? Ýslam öncesi ve sonrasýnda, müþrik olsun, münafýk olsun, hiç kimse Peygamber'ýn þahsiyetine, güzel huylarýna ve karakterine tek bir leke sürememiþlerdir. Þimdi kim, hangi delil ve cesaretiyle bindörtyüz yýl sonra yaþayýp da O büyük insan ve Allah Rasulü'nün karakterini mesele yapabilir? Ona öfke ve kinleriyle büyük düþmanlýk besleyenler bile O'nun karakterinden zerre kadar þüpheye düþmediler. Çaðdaþlan tarafýndan karakteri takdir edilen, büyük hürmet gören, ashabý tarafýndan Ýslam'ýn önderi olarak bütün hareketleri izlenen ve taklid edilen, dünyanýn kurtarýcýsý ilan edilen, tebligatý doðrulanýp te'yid edilen, yirmi yýllýk bir süre içinde bütün Arabistan'ýn þeklini deðiþtiren, kötü alýþkanlýklarý ve ahlaksýzlýðý silip süpüren, karakterinin aydýnlýk nuruyla küfrün karanlýklarýný daðýtan böyle bir þahsiyet nasýl cinsî zevklerinin peþinde gitmekle itham edilebilir? (The ideal World Prophet, Lahor, 1935).