Siret Ansiklopedisi
Pages: 1
Nezaket By: saniyenur Date: 12 Haziran 2012, 22:12:09
2- Nezaket

Ona niçin mükemmel insan dendiðini gör­mek için Rasulullah'ýn hayatýnýn deðiþik veçhelerini birer birer ele alalým.

Muhammed, çok nazik ve iyi huylu bir insandý. Hanýmý Hz, Aiþe, Hz. Ali ve Enes gibi sahabeden pek çok kiþinin rivayetine gö­re Rasulullah iyi ve güzel huylu olup, bü­tün insanlara çok nazik davranýrdý. Her za­man mütebessimdi. Yüzünde daima ýþýlda­yan bir parlaklýk ve neþe ifadesi vardý. Ebu Ýshak'ýn rivayetine göre el-Berea'ya Rasulul­lah 'ýn yüzünün bir kýlýç kadar parlak olup olmadýðý sorulduðunda "Hayýr, ay kadar parlaktýr" þeklinde cevap vermiþtir. Yine Ab­dullah b. Amr'ýn rivayetine göre Rasulullah , âdet üzere kullanýlan hiçbir kötü sözü að­zýna almamýþtýr. O, "Aranýzda en iyi olaný­nýz, en iyi ahlâka sahip olanýnýzdýr." derdi. Rasulullah 'a göre bu dünyada çok hafif görünen nezaket, Hesap Günü'nde çok aðýr­lýða sahip olacaktýr. (Miþkât).

Câbir b. Abdullah'ýn ifadesine göre Rasulul­lah kendisini her gördüðünde daima te­bessümle selamlar ve hüsnü kabul gösterir­di. Abdullah b. Haris, Muhammed'dan daha nazik hiçbir insan görmediðini söyle­miþtir. Rasulullah, birisiyle karþýlaþtýðýnda selâm verirdi. Onunla özel olarak konuþmak isteyen olduðunda, o yanýndan ayrýlmadýk­ça Rasulullah yüzünü baþka tarafa çevir­mezdi. Ayný þekilde herhangi bir kimse ile musafaha yaptýðýnda karþýsýndaki elini sal-madýkça o elini býrakmazdý. Peygamber ashabýyla toplu olarak bir arada oturduðun­da ayrýcalýklý bir yere oturmazdý. Hatta öy­le olurdu ki, Medine'ye gelen yabancý heyet­ler mescidde oturan Rasulullah'in.kim ol­duðunu ayýrdedemezlerdi.

Bir defasýnda, Habeþistan hükümdarýndan bir heyet geldiðinde Rasulullah onlara kendi misafiri gibi muamele etti. Kaldýklarý süre içinde onlara hizmet etti ve lüzumlu her hizmeti kendisi saðladý. Ashabý, misafirlere hizmeti kendilerinin yapmak istediklerini ri­ca ettiklerinde Rasulullah, onlara kendi­lerini olduðu gibi Habeþlileri de yine kendi­sinin aðýrlayacaðýný söylemiþtir. Bedir sava­þýnda bulunan Utbân b. Mâlik'in anlattýðý­na göre, gözlerinin zayýfladýðýný hissedince Rasulullah'a giderek evini ibadet yeri ya­pabilmek için kendi evine gelip orada namaz kýlmasýný rica etmiþtir. Ertesi gün, Rasulul­lah Hz. Ebu Bekir'le birlikte erkenden Ut­bân b. Mâlik'in evine giderek iki rekat na­maz kýlmýþlardýr. (Miþkât).

Peygamber, Ukbe b. Âmir Ýle birlikte dað­lar arasýnda dar bir geçitten geçiyorlardý. Ra­sulullah deve üzerinde, Ukbe b. Âmir fte yayaydý. Ukbe'ye deveye binme sýrasýnýn gel­diðini söyleyince Ukbe, kendisinin binek üze­rinde, Allah Rasulü'nün ise yaya kalmasýnýn doðru olmayacaðýný düþündü. Fakat Rasu­lullah deveden inerek onu zorla bindirdi.
Rasulullah sataþma, istihza ve insanlarýn kaba söz ve davranýþlarýna daima hoþgörüyle bakmýþ, þikâyetçi olmamýþtýr. Zeyneb ile ev­lendiði zaman verdiði velime yemeðinde mi­safirlerin çoðu gece geç vakte kadar kalarak aralarýnda konuþmaya devam etmiþlerdir. Bu durum, Peygamber 'e büyük terslik ve güç­lük çýkarmýþtý. Fakat yine de onlara karþý að­zýndan bir söz çýkmamýþtý. Bunun üzerine, Allah müslümanlara birbirleriyle iliþkilerinde daha ince ve kibar olmayý öðretmek üzere vahyini gönderdi: "Ey inananlar! Peygam­berin evlerine, yemeðe çaðrýlmaksýzýn vakit­li vakitsiz girmeyin; fakat davet edüirseniz,girin ve yemeði yiyince daðýhn. Sohbet etmek için de girip oturmayýn. Bu haliniz Peygam­beri üzüyor, o da sîze bir þey söylemeye çe­kiniyordu. Allah gerçeði söylemekten çekin­mez. Peygamberin eþlerinden bir þey isteye­ceðinizde onu perde arkasýndan isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onlarýn gönül­leri de daha temiz kalýr. Bundan sonra ne Al­lah'ýn peygamberini üzmeniz ve ne de onun eþlerini nikahlamanýz asla caiz deðildir. Doð­rusu bu Allah katýnda büyük þeydir." (33: 53)

Adamýn biri evine gelmek için Rasulullah 'dan izin istedi. O da gelmesini söyledi; fa­kat ailesine de bu adamýn kabilesinin iyi bir ferdi olarak bilinmediðini haber verdi. Evi­ne geldiðinde Rasulullah onu çok Ýyi kar­þýlayarak gayet kibar ve nazik muamele ede­rek konuþmuþtur. Hz. Aiþe bu duruma þa­þýrmýþtý. Misafir gittiðinde bu þahsýn iyi bi­risi olmadýðým bilmesine raðmen, ona niçin bu kadar iyi ve candan davrandýðýný sordu. Rasulullah , Allah indinde en kötü insa­nýn; küstah ve kötü söz söylediði için insan­larýn görüþmeyi kestiði insan olduðunu söy­lemiþtir. (Miþkât).

Yahudilerin Rasulullah ve Ýslâm'a karþý husumetleri açýk bir hakikatti. Fakat yine de Peygamber onlara daima Ýyilikle muamele etmiþ ve onlara hiçbir garez gütmeksizin açýk kalpli davranmýþtýr. Yahudiler, müslüman ka­dýnlara kötülükle muamele etmiþ, Allah Ra-sulü'ne kötü sözler söylemiþ, hatta suikast te­þebbüsünde bulunmuþlardýr. Bütün bunlara raðmen^ahudilere olan davranýþýný deðiþtir­medi. Onlara daima nezaketle muamele et­miþtir.

Rasulullah 'ýn meclisi devamlý kalabalýk olduðundan sonradan gelenlere yer kalmaz­dý. Sahabe, ona yakýn yerleri de çabucak dol­dururdu. Bundan sonra gelenler için ise Pey­gamber kendi hýrkasýný yere sererdi. Bir defasýnda Ci'râne denilen yerde insanlara et daðýtýrken Rasulullah'ýn yanýna bir kadýn geldi. Rasulullah  ona büyük saygý göster­di. Sorulduðunda bu kadýnýn onun süt an­nesi olduðu öðrenildi. Yine bir gün Peygam­ber @ otururken yanýna süt babasý geldi. Ra­sulullah oturmasý için hýrkasýnýn bir kö­þesini açtý. Birazdan da süt annesi geldi. Ona da hýrkasýnýn ikinci köþesini açtý. Sonra da süt kardeþi gelince, onu da önüne oturttu.

Bir gün Ebu Zer'i aradý; fakat evde yoktu. Kýsa bir ^üre sonra Ebu Zer, Peygamber yataða uzanmýþken çýka geldi. Rasulullah onu görence ayaða kalkarak kucakladý. Ca­fer de Habeþistan'dan döndüðünde onu da kucaklayarak alnýndan öptü. Ýnsanlarý se­lamlamada önce davranan hep o olurdu. Yol­da yürürken gördüðü kadýn, erkek, çocuk herkese selâm verirdi. Bir defasýnda yürür­ken rastladýðý müslüman ve münafýklarýn ka­rýþýk olduðu bir grubu topluca selamlamýþ-týr. (Miþkât).

Enes þöyle demiþtir: "Bir gün Rasulullah beni bir þey yapmak için gönderdi, ben de (kendi kendine) 'Allah'a and olsun ki gitme­yeceðim.' dedim. Fakat Allah'ýn Rasulü'nün emrettiðini yapmam gerektiðini kalbimde hissettim. Bu yüzden yola çýktým. Sokakta oynayan çocuklarla karþýlaþtým. Arkamdan yanaþmýþ olan Rasulullah aniden ensem­den yakaladý. Dönüp baktýðýmda gülerek, 'Emrettiðim yere gittin mi küçük Enes?' di­ye sordu. Ben de, 'Evet, oraya gidiyorum, ey Allah'ýn Rasulü,' diye cevap verdim. Rasulul­lah bana hiçbir þey söylemeden gülümse­di"

Hz. Ali'nin rivayetine göre, Rasulullah bir yahudi doktora birkaç dinar borçluydu. Ya­hudi borcunu ödemesini isteyince, Rasulul­lah: "Sana verecek hiçbir þeyim yok," de­di. Yahudi de: "Muhammed, parayý alma­dan ayrýlmayacaðým,'' diye cevap verdi. Ra­sulullah da: 'O zaman ben de seninle otu­rurum," dedi. Ve gerçekten de öyle yaptýlar. Rasulullah öðleyin, ikindi vaktinde, ak­þam, gece ve ertesi sabah yahudi yanýnday-ken namaz kýldý. Sahabe de yahudiyi tehdit ettiler. Rasulullah durumun farkýndaydý. Ashabý Rasulullah'a: "Ey Allah'ýn Rasu­lü, bu yahudi seni esareti altýna mý aldý?" di­ye sordular. Rasulullah : "Aramýzda akit yapýlan birisine karþý kötülük yapmaktan Rabbim beni alýkoymuþtur?' buyurdu. Daha sonra güneþ yükseldiðinde yahudi: "Þehadet ederim ki Allah'tan baþka ilâh yoktur ve yi­ne þehadet ederim ki, sen Allah'ýn elçisisin. Mülkümün yarýsýný Allah yoluna vakfediyo­rum. Allah'a yemin ederim ki sana öyle davranmamýn sebebi Tevrat'ta; 'Muhammed b. Abdullah, doðum yeri Mekke, hicret ettiði yer Tabe ve hükümdarlýðý Suriye'de olan,' þeklinde tarif edilenin sen olup, olmadýðýný anlamak içindi. Sýkýntýlý olduðunda kaba ve­ya sertleþip baðýrmazdý. Aðzýndan hiç kaba, kötü bir söz çýkmamýþtýr." (Miþkât)

Bir defasýnda birisinden kýrk say (hububat aðýrlýk ölçüsü) borç almýþtý. Adam daha son­ra muhtaç duruma düþünce Rasulullah'a gelerek alacaðýný istedi. Adam bir þey söyle­yecekken Rasulullah: "Ýyilikten baþka hiçbir þey söyleme, çünkü borcunu ödeme bakýmýndan ben borçlularýn en iyisiyim," di­yerek kýrk say borcuna karþýlýk, kýrk say da onun iyi niyetine karþýlýk bir jest olarak sek­sen say ödemiþtir.

Rasulullah bir deve satýn almýþtý. Bir müd­det sonra satýcý gelerek çok sert bir ifadeyle parasýný istedi. Sahabe adamýn üzerine yü­rümek istediyse de Rasulullah onu býrak­malarýný, çünkü alacaklýnýn daima alacaðý­ný isteme hakký olduðunu söyledi. Yine bir baþka alacaklý Rasulullah'dan kaba bir ta­výrla alacaðým istediðinde Ömer b. Hattab onun üzerine yürüdü. Peygamber : "Ey Ömer, dur! Benden borcumu ödememi, on­dan da sabýrlý olmasýný istemen daha doðru olur" buyurdu. (Miþkât)

Meclisinde bulunan hiç kimse Rasulullah'ýn kendine karþý kaba veya küçümseyici bir tavrýný dahi hissetmemiþtir. Söz veya ha­reketle hiç kimseye hakaret etmemiþ, gücen-dirmemiþtir. Hiç kimse ondan kötü bir söz iþitmemiþtir. Hiç kimseye arkasýný dönmez­di. Meclisinde oturan herkes azami derece­de saygý ve þerefli muamele gördüðünü his­sederdi. Arkadaþlara nazik davranmanýn ha­yýrlý bir iþ, her hayýrlý iþin de bir sadaka ol­duðunu söylemiþtir. Yine Rasulullah: "Ýçinizde en iyi olanýnýz þahsiyet ve ahlak olarak en iyi olanýmzdýr." buyurmuþtur. Bir defasýnda da içi dýþýndan, dýþý da içinden gö­rülebilenlere Cennet'te yüksek köþkler bu­lunduðunu müjdelemiþtir. Bunu iþiten bir Bedevi bu binalarýn kimler için olduðunu sordu. Rasulullah da, bunlarýn nazik ve tatlý konuþanlar için olduðunu söylemiþtir.

Ýbn Ömer, Ebû Hureyre ve Ebu Derde gibi pekçok sahabenin rivayetine göre Rasulullah, Hesap Günü'nde müminlerin tartýsýnda nezaketten fazla hiçbir þeyin aðýr gelmeyece­ðini, çünkü Allah'ýn kaba ve terbiyesiz insan­larý sevmediðini söylemiþtir. Yine baþka bir rivayete göre terbiyeli bir insan iyi iliþkisin­den ötürü namaz kýlan, oruç tutan biri gibi sevap kazanýr. Bir defasýnda Rasulullah 'a hangi amellerin insanlarý Cennet'e götüreceði sorulduðunda þöyle cevap vermiþtir: "Allah korkusu ve iyi ahlâk." (Miþkât)

Rasulullah'dan Ebu Derda'mn rivayetine göre, bir parça nezaket verilen insana bir ha­yýr verilmiþtir. Bir parça nezaketten mahrum insan da hayýrdan yoksundur. Câbir'in riva­yetine göre Resulü Ekrem: "Hesap gü­nünde bana yakýn oturacak olan, içinizde ba­na sevgili olanlar, iyi ahlâk ve terbiye sahibi olanlarýmzdýr." buyurmuþtur. (Miþkât)

Rasulullah kendisiyle konuþaný dikkatle dinler, yüzünü karþýsýndakinden baþka bir yere çevirmezdi. Her kim olursa olsun kar­þýsýndakine sadece yüzünü döndürmekle ye­tinmez, tüm vücudunu ona çevirirdi. Onun­la temas eden herkes onun özelliklerinden derinden etkilenirdi. Onunla iþi olan, Rasu­lullah 'ýn iyi huyu, nezaketi ve dostane davranýþlarýna hayran olurdu. Ebu Zer'in ri­vayetine göre Rasulullah: "Kardeþlerini­ze iyi davranýnýz, yolunu kaybedene yolunu göstermeniz ve herkesin geçtiði bir yoldan bir taþ veya dikeni kaldýrmanýz sizin için bir sa­dakadýr." buyurmuþtur. Peygamber, dav­ranýþ ve ahlâkýný düzelten herkesin Cennet­te köþklere sahip olacaðýný müjdelemiþtir. (Miþkât)

Birgün Rasulullah'a bir yahudi gelir ve onu "Esselamualeyküm" (barýþ üzerine ol­sun) demek yerine "Essam aleyküm" (Ölüm sana...) diye selamlar. Hz. Aiþe, sinirle sert bir cevap verir. Rasulullah hanýmýný sus­turarak, "Aiþe, sert kelimeler kullanma; nâ­zik ol; Allah her þeyde ýlýmlý olaný sever!' de­miþtir. (Miþkât)

Kýsaca Allah Rasulü Muhammed nazik, terbiyeli, iyi ahlâklý, güzel huylu ve ýlýmlý, mükemmel bir insan modelidir. Bu ahlâký çölün sert, kaba ve cahil insanlarýna vererek, onlarý dünyanýn Öðreticileri ve önderleri kýl­mýþtýr. Kadýn-erkek, zengin-fakir, büyük-küçük herkese karþý davranýþý aynýydý. Her­kesle medenî, nazik ve terbiyeli konuþurdu. Þahsî hayat örneðiydi diðer insanlara ahlâ­kýný öðretti.

Kur'an-ý Kerim, Muhammed'ýn nitelikle­rini þöyle anlatýr: "Allah'ýn rahmeti sebebiy­ledir ki, sen onlara yumuþak davrandýn. Eðer kaba, katý yürekli olsaydýn, çevrenden daðý­lýr, giderlerdi." (3: 159)

Muhammed'ýn kendini herkese sevdiren gayet yumuþak mizacý yukarýda ifade edil­diði gibi "Allah'ýn Rahmetidir". Ýþte Rasu­lullah 'ýn bu özelliði, sayýsýz insanýn kal­bini baðlamýþ, deþtiðini saðlamýþ ve dostlarý kadar can düþmanlarýnýn dahi hayranlýðýný kazanmýþtýr.




radyobeyan