Diðer Yazýlar
Pages: 1
Yazar Ne Yazar Ne Yazamaz By: hafiza aise Date: 12 Haziran 2012, 16:45:59
Yazar Ne Yazar Ne Yazamaz
Berat DEMÝRCÝ • 51. Sayý / DÝÐER YAZILAR


Edebî yahut fikrî eser verenlere eskiden edip ya da âlim derlerdi; þimdi hepsinin adý toptan: Yazar… Ýkisinin arasýna ise sýnýr koymak giderek zorlaþýyor.

Yazar ne yazar?

Önlerinde diz kýrýp Ahmediye, Mýzraklý Ýlmihal yahut Battalname dinlediðimiz pîrler vardý, þimdi fâni oldular. O kadar güzel okurlardý ki, yüreðimizin o incecik zarý davula dönerdi. Tebessümleri, dünyanýn en güzel gülümsemesinin taklidi, gönülleri dað gibi ulu, gök kadar derin ve toprak kadar mütekebbir idi. Fakat iþ yazmaya gelince mahcup olurdular; hem okuyan hem de yazan birini bularak ona yazdýrýrlardý. Hiç okuduklarýyla kâinatýn sýrlarýna kapýlar açan kâmillerin size mektup yazdýrmalarýnýn gururunu yaþadýnýz mý? Neredeyseniz ey gözü sulu pîrlerim!

Yazar ne yazar?

Yazmayý öðrenmiþ olduðuna göre aklýna ne eserse yazabilir. Tabii okumayý da âlâ bildiðine göre satýrlardan devþirdiði fikirleri harmanlar ve döktürür… Yazarlarý da mutlaka ikiye ayýrmak lazým: Birisi, edebî bir alanda yahut ilmî bir alanda eser verenler; diðeri, çoðunluðuna gazeteci-yazar denilen, basýnda güncel konularda yazý yazanlar. Gazeteci yazar makulesi içinde “gördüðünden göz kirasý, açýk büfeden gözleme” almayý müktesep hak gören tehlikeli tipler de vardýr. Kiraya yahut gözlemeye itiraz eden olursa, perdahlý diþlerini bir gösterir ki, neye uðradýðýnýzý þaþýrýrsýnýz. Edebî yahut fikrî eser verenlere eskiden edip yahut âlim derlerdi; þimdi hepsinin adý toptan: Yazar… Ýkisinin arasýna ise sýnýr koymak giderek zorlaþýyor.

Yazar ne yazar?

Bana sorarsanýz, kulaðý kýrýlmayandan pehlivan, dizi kýrýlmayandan da yazar olmaz. Sözlü kültürü:

Okurum yazý bilmem.
Severim nazý bilmem.
Bu kýþ burada kaldýk.
Gelecek yazý bilmem

Mâni’sinin hülasasý gibi hayat sürerek, göçüp giden pîr-i fanilerden meþk fýrsatý bulamayanlarýn iþi gerçekten zor; zor ötesi zor. O þifahî kültür pîrlerinin tahsili ve bilgisi, bugünün okur-yazarlarýyla mukayese edilemeyecek kadar azdý ama o azý öyle çok yaþarlardý ki, tekmil on sekiz bin âlemi size temaþa ettirirlerdi. Bulmak isteyen için sayýlarý azalsa da hâlâ vardýrlar. “Za’f-ý te’lîf” ile malûl olmak bugünün tefekkür ve bilim dünyasýnýn en büyük hastalýðýdýr. Eþya hakkýnda, bütünleyici bir bakýþ sahibi olunamadýðý için fikirler muallâk, görüþler allak bullaktýr. Bir yazar; büyük yazar, meþhur romancý, en entel baþyazar dahi olsa sohbet ehlini dinlemeli; söz ile piþmelidir. Dizlerinde kireçlenme varsa baðdaþ kurmasýna da izin verirler, hattâ iskemleye bile oturabilirsiniz. Allah, kalp kireçlenmesi vermesin, kabil-i derman deðil çünkü onun devasý. Elbette tam ortopedik yataklarda zordur bulmak; aramak dahi zor… Tabii sözüm bir iddia taþýyan, üslup sahibi olmak isteyenleredir. Gündelik ölçümlerde “en çok okunan yazar” olarak kayýtlara geçmek yahut “bestseller” romancý olmak ise doðrudan medya ile alâkalýdýr; apayrý bir disiplin ve mesai gerektirir.

Yazar ne yazar!

Ne olsa yazar; ama her mesleðin bir profesyoneli vardýr, bir de sanatkârý… Gazeteci-yazar genellikle arzuhalciliðin geliþmiþ bir türüdür. Elbette içlerinde sanatkâr yahut ilim erbabý olup da medar-ý maiþet için “köþe” dolduran çok az sayýda yazar vardýr ve iþleri gerçekten zordur. Sanatkâr-yazar, nadir bir türdür. Kelimelere canýndan can katar, öldü zannedilen kelimeler onun gözünden can suyu emer… Sanatkâr-yazarýn en büyük sýrrý nice bilirse bilsin, ümmî bir damar taþýmasýdýr ve oradan kuvvet almasýdýr. Sadece yazar olmak istiyorsanýz mektebi vardýr; hattâ yazarlar için yaz mektepleri bile vardýr; yazarlýðý patronlarca tevsik edilmiþ yahut eþ durumundan yazar olanlar bile vardýr. Koca Ýstanbul’da bizzat þairlerin, yazarlarýn, tarihçilerin masasýna oturup sözlerini dinleyebileceðiniz bir “Küllük” bile yoktur. Olsa da kim kimi dinler; o da ayrý bir dert, çünkü fikre kýymet biçecek bir vasat yoktur.

Sanatkâr bir mizacýnýz varsa kýymayýn kendinize; ya yazar olmayýn, ya da sanatkâr-yazar olun. Sanatkârýn miracý ümmî olanla baþlar ve þifahi kültür, ümmî bir akýþa sahiptir; “adam” yetiþtirir. Üstat Sezai Karakoç, “Gelenek sanatkârýn miracýdýr!” der. Bu miracýn baþlangýç noktasý sözlü kültürdür. Ne yazýk ki sözlü kültür akýþý hýzýný kaybetmiþtir. Peki, ne olacak? Ya az sayýda da olsa, doðrudan sözlü kültür kaynaklarýna ulaþmalý ve onlarý mutlaka dinlemelidir; sohbetin lezzetini ve bereketini baþka bir þeyde bulmak zordur. Ya da sözlü kültürle saðlam irtibatlar kuran kitaplardan beslenerek yüreðinizi dolduracak; oradan sohbete terfi edeceksiniz. Elan baþka çare yok… Sadece o kadar da deðil, mesela, türkü dinleyeceksiniz; bir ilkmektep öðrencisi gibi türkülere yazýlacaksýnýz. Býrakýn size gürültü kurbanlarý “banal” desinler, türkü dinleyin; önünüze de bir rahle koyun, dinlediðiniz her türkünün fasih nüshalarýný bir yandan okuyun, bir yandan da can kulaðýyla dinleyin. “Meþk” en baþta kulaktýr çünkü…

Hangi þehirde olursanýz olun mutlaka sözü sohbeti dinlenecek insanlar, o insanlarýn uðradýðý mekânlar vardýr; keþfetmelisiniz. Bütün kitaplarý üst üste dizseniz ve taþýsanýz malumatlý kafanýzý her gittiðiniz yere; bir temiz aðýzdan çýkan tek harfin göðsünüzde açtýðý inþirahý tadamazsýnýz! “Ashab” onun için “Kirâm”dýr… Ve ey gençler! Evvel emir, sohbet adabýnýn nazariyatýný öðrenmeli; mutlaka öðrenmelisiniz; aksi takdirde aðzýndan inciler dökülse de bir sohbet erbabýndan yeterince faydalanamazsýnýz. Çünkü televizyon sizlere geçgeç (zaping) yapma alýþkanlýðý kazandýrmýþtýr; on dakika ayný kanalda durmak size çok zor gelir.

Yazar ne yazar?

Yazarlýk zor zanaat filan deðil artýk; internet ortamýnda herkes acayip yazar. Bir zamanlar “Konuþan Türkiye” diye bir slogan vardý; galiba yanlýþ þeride girildi; fikir sahipleri deðil, aðzý olanlar konuþmaya baþladý… Ondan sonra da “Aðzý olan konuþuyor!” diye bir karþýt slogan peydahlandý. Az zamanda çok büyük iþler yaptýk ve o da aþýldý, sanal âlem çýktý mertlik hepten bozuldu. Bazý gazeteci-yazarlara da zahmetsiz yazma imkâný sonuna kadar açýldý. Çünkü sanal âlem artýk hem seviyeyi, hem gündemi belirlemede neredeyse tek ölçü aletidir. Hem gazete okurlarý, hem gazeteci-yazarlar artýk kitap yerine Google okumayý, hakikati aramak yerine güncelle düþüp kalkmayý alýþkanlýk haline getirdiler. Bu arada Fransýzlar hâlâ, sadece o iþi(!) yapýp gazete okumaya devam mý ediyorlar? Doðrusu Frengistan illerinden çok da haber alamýyoruz, çünkü irfan boyutunda týk yok… Eee, dikkat ederseniz “Batý’da þöyle yahut böyle…” diyerek milleti Batýlýlaþma’ya çaðýran da kalmadý artýk.

Yazar ne yazar, bilmem ama yazarý da yazarlar; mutlaka yazarlar.

Yazýldýðýný bilmeyenden, yazar olsa ne yazar…


radyobeyan