Bir Umre Ziyareti -1 By: reyyan Date: 08 Haziran 2012, 18:28:16
Bir Umre Ziyareti -1
Selim Uður | Mayýs 2012 | DÝÐER YAZILAR
Hac yolculuðu maddi imkanlar kadar kuraya da baðlýyken, umre ibadeti daha kolaydýr. Umre, maddi yükü az olmasý, hac günleri hariç yýlýn her vakti yapýlabilmesi ve kura gibi bir engelin olmamasý sebebiyle büyük kolaylýktýr. Ayrýca umre bir ibadet olduðu kadar insanýn kendi içine doðru, kendini ve dinini anlamaya yönelik bir yolculuktur.
Her müslümanýn gönlünde Ýslâm’ýn doðup geliþtiði topraklara yüz sürme, Efendimiz s.a.v.’in Ravza’sýný ziyaret etme, Beytullah’ý görme iþtiyaký vardýr. Önceleri binek hayvanlarla ya da yaya olarak yapýlan, aylarý seneleri bulan ziyaretler günümüzde çok kýsa sürede yapýlabilir hale gelmiþtir.
Gelin, bir umre ziyaretinin hatýralarýyla bu kutlu yolculuðu hissetmeye çalýþalým:
Ýlk heyecan
Gitmeye karar verdikten sonra yavaþ yavaþ artar heyecan. Baþvurular, gerekli iþlemler derken bir de bakarsýnýz ki Kutlu Belde’ye hareket için havaalanýnda toplanýlmýþtýr. Evlatlar, komþu ve akrabalar sizi uðurlamaya gelir. Hepsinin dilinden “Bize de dua edin” temennisi dökülür. Ýlk defa gidiyorsanýz sizi nasýl bir ortamýn beklediðini bilmiyor olmanýn endiþesi vardýr. Daha önce gitmiþ olanlardansanýz sabýrsýzlanýrsýnýz. Ýhramýnýz, entariniz çantanýzda hazýrdýr. Tekrarýný nasip edeceði için Allah’a hamd edersiniz. Derken pasaportlar daðýtýlýr ve uçaða geçersiniz. Uðurlamaya gelemeyenler arayýp dua isterler, “Kâbe’de, Ravza’da bizi unutma.” derler. Kimisi yanýndaki ile tanýþýr. Bazýsý çocuklarýnýn ve torunlarýnýn isteklerini listeler. Sonra uçak havalanýr. Kemerler çýkarýldýktan sonra görevli hoca mikrofondan þu konuþmayý yapar:
“Þair Nabi, Sultan dördüncü Mehmet döneminde hacca gitmek üzere bir kýsým devlet erkâný ile birlikte yola çýkar. Kafile Medine-i Münevvere’ye yaklaþmýþtýr. Vakit gecedir, Rasulullah s.a.v.’e bir an önce ulaþmak özlemi ile Nabi’nin gözüne uyku girmemiþtir. Fakat kafiledeki bir paþa hem de ayaklarýný kýbleye doðru uzatmýþ, uyumaktadýr. Hz. Peygamber s.a.v.’in beldesinde edebe aykýrý böyle bir gaflet halini hazmedemeyen ve çok üzülen Nabi, irticalen þu beyitle baþlayan bir gazel söyler:
Sakýn terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hüdâ’dýr bu
Nazargâh-ý Ýlahî’dir, makâm-ý Mustafâ’dýr bu.
(Burada edebe aykýrý iþlerden sakýn, çünkü burasý Allah’ýn sevgilisinin beldesidir. Allah’ýn nazar ettiði yerdir, Muhammed Mustafa s.a.v.’in makamýdýr.)
Kafile þafak vakti Medine-i Münevvere’ye girer. Ravza-i Mutahhara’nýn minarelerinden sabah ezaný okunmaktadýr. Müezzin, ezanýn ardýndan Türkçe bir kaside okumaya baþlar.
Nabi dikkat eder, okunan kendi kasidesidir. Hemen minarenin kapýsýna koþar. Müezzine, ‘Allah aþkýna, okuduðun bu kasideyi nereden öðrendin?’ diye sorar. Müezzin önce söylemek istemez fakat Nabi’nin ýsrarýna dayanamayarak þöyle cevap verir: ‘Bu gece rüyamda Efendimiz s.a.v.’i gördüm. Bana dedi ki ‘Ey müezzin kalk, yatma! Benim ümmetimden bana aþýk bir zat kabrimi ziyarete geliyor. Muhabbetinden benim için þu kasideyi söyledi. Ýþte bu cümlelerle minareden onu karþýla!’ Ben de hemen kalktým, abdest aldým. Efendimiz s.a.v.’ in iltifatýna mazhar olan aþýk acaba kimdir diye düþünerek minareye koþtum. Öðretildiði gibi okudum.’
Bu esnada Nabi ise özellikle bir kelimeye meftun olmuþtur. Gözleri ýþýldayarak ve mahcup bir eda ile ‘Rasulullah benim için, ümmetimden mi dedi?’ derken sevincinden oracýða bayýlýp düþer.”
Hocanýn anlattýðý bu güzel menkýbe tüm yolcularý derinden etkiler. Ýþin ciddiyeti daha bir anlaþýlýr. Artýk kalpler bir nebze daha dünya iþlerinden uzaklaþýr. Mâlâyani dilinizden kalkar ve salâvatlar okunur.
Makam-ý Mustafa’da
Medine’de küçük bir havaalanýna inersiniz. Bayram sabahlarýndaki çocuklar gibi olursunuz. Ýçiniz içinize sýðmaz. Sarý kum ve taþ tonlarýnýn aðýr bastýðý bu mütevazi þehir insana derunî bir huzur verir. Gözleriniz burada aydýn olur.
Edep ve tevazuya bürünerek otele geçersiniz. Efendimiz s.a.v.’i selamlamak için lobide toplanýrsýnýz. Oradan kafileyle hareket edersiniz. Mescid-i Nebevî’ye girmeden müsait bir yerde durursunuz. Þu hatýrlatmalar yapýlýr:
“Burasý, Efendimiz s.a.v.’in, yapýlan bir amelin bin amel olarak mükâfatlandýrýlacaðýný bildirdiði nuranî bir yerdir. Fahr-i Kainat s.a.v.’in hücre-i saadetleri buradadýr. Efendimiz, ‘Beni vefatýmdan sonra ziyaret eden vefatýmdan önce ziyaret etmiþ gibidir.’ buyuruyor. Üstelik Bakara suresi 154. ayette ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayýr, onlar diridirler! Ancak siz bunu bilemezsiniz.’ fermaný varken nasýl kâinatýn övüncü olan Allah Rasulü s.a.v. ziyaretimizi bilmez, selam ve hediyelerimizi almaz?”
Bu hatýrlatmalarla nasýl bir huzurda olduðunuzu iyiden iyiye anlarsýnýz. Bu esnada kafile içinden inlemeler ve feryatlar duyulur. Mescid-i Nebevî’ye ilk adýmý atarsýnýz. Efendimiz s.a.v.’in mescidinin harikulâdeliði baþýnýzý döndürür. Burasý O’nun ilk taþýný koyduðu, ashabýyla namaz kýldýðý, sohbet ettiði, Cibril-i Emin’in indiði yerdir. Hatýrýnýzdan þu düþünceler geçer: “Nice müminler Efendimiz’in aþkýyla yandýlar, Ravza hayaliyle yaþadýlar, geceleri gözyaþý döktüler, fakat buralarý göremeden ömür sermayeleri tükendi. Oysa layýk olmadýðým halde Rabbim bana ziyaret lütfetti, Efendimiz s.a.v. beni kabul etti.”
Yeþil kubbeyi gören bir yerde durursunuz ve selamlama yapýlýr. ”Essalâtü vesselamu aleyke ya Rasullallah. Esselâtü veselamu aleyke ya Habiballah…”
Orada dertli bir aþýk kasideye baþlar.
“Yeþil kubbe görününce gözüme / Boynum büküp elim koydum dizime / Uyandým ki su serperler yüzüme / Ölüm ver Allahým, verme ayrýlýk.”
‘Cennet bahçelerinden bir bahçe’
Daha tam kavuþmadan ayrýlacak olmanýn hüznü kaplar sizi. Gözyaþlarýnýz tane tane süzülüp Mescid-i Nebevî’ye düþer. Selamlama ve bir müddet duadan sonra nemli gözlerle Babü’s-Selam’a yönelirsiniz. Selamlama kapýsý anlamýna gelen “Babü-s Selam” müminlerin ziyaret için mescide giriþ yaptýðý, Efendimiz s.a.v.’in “Evim ile mihrabým arasý cennet bahçelerinden bir bahçedir.” diye övdüðü Ravza-i Mutahhara’nýn önünden geçerek Efendimiz s.a.v.’in hücre-i saadetlerine ulaþtýðý kapýdýr. Burasý her zaman kalabalýktýr. Bundan dolayý ziyaret için sýraya girersiniz. Sýra aðýr aðýr ilerlerken Rasulullah s.a.v.’in huzuruna geldiðinizde neler söyleyeceðinizi düþünürsünüz. Hücre-i Saadet’e ulaþtýðýnýzda ise aklýnýz yerinden gider, diliniz lâl olur. O’na layýk olamamak akla ilk gelendir ve sadece “Þefaat ya Rasulallah, ümmetinden bir günahkârým” der, hýçkýrýklarýnýzý tutamazsýnýz. Sýrayla Hz. Ebubekir’e ve Hz. Ömer’e (Allah ikisinden de razý olsun) selam vererek Baki kapýsýndan çýkarsýnýz. Medine’de nasýrlaþmýþ kalplerin yumuþadýðýna, aðlamayý bilmez maðrur gözlerin yaþardýðýna þahit olursunuz.
Ziyaretten sonra Baki kapýsýnýn solundaki ilk kapýdan vakit namaz için girersiniz. Burasý Cennet Bahçesi’nin ve Hz. Fatýma r.anha annemizin evinin arkasýna çýkar. Çokça salât ü selam ve tesbihle meþgul olur, namazý beklersiniz. Özellikle mescidin bu kýsýmlarýnda her rüzgâr ayrý bir misk getirir. Mest olur, hayran olursunuz.
Namazdan sonra Baki Kapýsý’nýn karþýsýndaki Cennetü’l-Baki kabristanýna yönelirsiniz. Kapýya yaklaþýnca þu bilgiler verilir:
“Efendimiz s.a.v. sýk sýk burayý ziyaret eder, ‘Ey kabir topluluðu! Allah’ýn selamý üzerinize olsun. Allah sizi ve bizi baðýþlasýn. Siz bizim öncülerimizsiniz. Biz de inþallah size katýlacaðýz.’ (Tirmizî) diye dua ederdi. Burada Efendimiz s.a.v.’in ailesi ve Hz. Osman Zinnureyn r.a. baþta olmak üzere on bin sahabe yatar. Peygamber s.a.v. bazý geceler gelir, secdeye kapanýr, aðlayarak ümmetinin affýný dilerdi.”
Cennetü’l-Baki
Edep ve hürmetle kabristana girersiniz. Gördüðünüz tablo karþýsýnda tüyleriniz ürperir. Peygamber ailesi ve arkadaþlarýnýn hiçbirinin yeri belli bile deðildir. Garip geldiler, garip gittiler, öldükten sonra da garipler diye mahzun olursunuz. Çünkü on bin yýldýzýn sarý kumdan bir tarlada yatmasýna gücenirsiniz. Bu durum bile orayý Cennetü’l-Baki yapmaktan alýkoyamaz. Kabirleri ziyaret eder, Fatihalar ve Yasinler hediye edersiniz. Özellikle Peygamber torunlarý ve Hz. Osman r.a. huzurunda, çektikleri eziyetleri ve þehit ediliþlerini dinlersiniz. Gözleriniz dolar. Bu esnada yanýk bir ses;
“Cennetü’l-Baki’de gözlerim doldu / Gönlümde açýlan güllerim soldu / Bütün gördüklerim bir hayal oldu / Gittim Medine’yi seyran eyledim.” naðmelerini söyler, yüreðinizi daðlar. Hüzün ile dönersiniz.
Medine’deki ziyaret yerlerinden birisi de Uhud þehitliðidir. Sabah namazýndan sonra otobüslerle Uhud’a geçer Ayneyn tepesine çýkarsýnýz. Ayneyn tepesi “Okçular Tepesi” olarak bilinir. Efendimiz s.a.v.’in okçulara talimatý ve sözünün dinlenmeyiþi, müminlerin arkadan kuþatýlmasý ve Efendimiz s.a.v.’in diþinin kýrýlmasý anlatýlýr.
Nefsinizi muhasebeye baþlarsýnýz. Bu hal üzere þehitliðe inilir. Þehitliðin uhrevî bir havasý vardýr. Manevi yoðunluðu herkesi sarar. Aklýnýzda ise Efendimiz s.a.v.’in mübarek diþinin kýrýlmasý ve Hz. Hamza baþta olmak üzere ashabýn þehit oluþu vardýr. Akþamlarý geldiðinizde ise þehitliðin buram buram misk kokusunu duyarsýnýz. Bir de Rasulullah s.a.v.’in savaþta sýðýndýðý maðara vardýr. Taþlýk, kayalýk bir yerdir. Fýrsat bulur çýkarsanýz, O’nun gül kokusundan baþýnýz döner.
Ümmet olma þuuru
Medine’de ümmet olma þuuru elde edilir. Orada Ýslâm kardeþliði en içten duygularla yaþanýr. Her siyahî müslüman size Bilal-i Habeþî r.a.’ý hatýrlatýr. Acaba onlarýn da sesi güzel mi diye merak edersiniz. Hendek Savaþý anlatýlýrken hendek kazma fikrini veren Selman-ý Farisî r.a.’ý anarsýnýz. “Ne iyi etmiþsin!” dersiniz. Karþýnýza çýkan Ýranlýlara, Selman-ý Farisî’den bahsetmek istersiniz. Yetmiþ iki milleti de garipsemez, acaba sahabe torunu mudur diye muhabbet beslersiniz. Medinelileri Ensar gibi yumuþak ve yardýmcý bulursunuz. Allah için herkesi sever, herkesle kardeþ olursunuz. Ümmet olursunuz.
Medine’den ayrýlýk zamaný gelir. Ýhram için gusül alýr, ihramlarýnýzý giyersiniz. On dakikalýk yoldan sonra “Zü’l-Huleyfe”de iki rekât ihram namazý kýlar, niyet edersiniz. Ýlk telbiyelerinizi burada getirirsiniz. Efendimiz s.a.v.’den ayrýlýðýn verdiði anlatýlmaz bir hüzünle uzun Mekke yoluna çýkarsýnýz. Sonraki yazýda da oradan söz edelim inþallah. Rabbimiz gidenlere tekrar, gitmeyenlere de en yakýn zamanda ziyaretler ihsan etsin, diyerek þimdilik nokta koyalým.