Tarih By: saniyenur Date: 08 Haziran 2012, 17:12:31
6- Tarih
Kur'an-ý Kerim, tarih çalýþmalarýna tamamen yeni bir yaklaþým getirir. O, insanlýk tarihinin sýfýrdan baþlayan sürekli bir terakki ve inkiþaf görüþüne binaen veya maddî ve mimarî ilerlemeye dayalý basit bir terakki olarak araþtýrýlmasýna karþý çýkar.
Ýnsanlýk tarihi çalýþmalarýna ait bu iki yaklaþým, îslâmî telakkiye sadece zýt deðil, ayný zamanda karþýdýr. Bu yaklaþým, eski Mýsýr, Babil, Asur, Yunan ve Roma medeniyetlerine hayran ve onu methetmeye matuftur. Yukarýdaki ölçülere göre, bugünkü Batý medeniyetinin en iyi ve en ileri, hatta Peygamber ve ashab zamanýndan da ileri olduðu kabul edilir.
Ýslâm, insanoðlu hakkýndaki hükmünü onun maddî ilerlemelerine bakmaksýzýn, kendi koyduðu kriterlere göre verir. Bir milletin büyük veya küçük, ileri veya geri, medenî veya bedevî, kültürlü veya kültürsüz olup olmadýðý, Kur'an tarafýndan konan ölçülere olan mesafelerine göredir. "Biz insaný en güzel þekilde yarattýk. Sonra onu, aþaðýlarýn en aþaðýsý kýldýk. Yalnýz, inanýp yararlý iþ iþleyenler bunun dýþýndadýr. Onlara kesintisiz ecir vardýr." (95: 4-6). Böylece, îslâmî görüþ açýsýna göre, insanýn, maddî geliþmesi veya bilimsel, teknolojik ilerlemesine bakýlmaksýzýn, yeryüzünde bulunduðu iki mertebe vardýr: Hem 'yaratýklarýn en iyisi, hem de aþaðýlarýn aþaðýsý. Eðer Allah'a inanýr ve O'nun yolunu izlerse, 'yaratýklarýn en iyisi,' mertebesindedir; fakat Allah'a inanmadýðý ve O'nun yolunu reddettiði zaman da 'aþaðýlarýn aþa-ðýsýdýr.' Bu açýkça gösterir ki; büyük ve müessir bile olsa, herhangi bir medeniyetin, maddî hatta ilmî bakýmdan geliþmesi, insanýn ilerlemesinin ölçüsü veya kriteri olamaz. Doðru kriter veya ölçü, Ýlâhî Kanuna dayanýp, dayanmamasýdýr. Ýslâm, insan tarihini bu doðrultuda inceler. Zamanlarýnda yeryüzüne sadece zor ve þiddetle hâkim olan, fakat Allah'a inanmayan bütün insanlar, bilgisiz ve cahildir. Bu standarda göre Mýsýr, Yunan ve Roma gibi eski kültürler, cahiliye kültürleri olarak düþünülürken, Peygamber @'ýn nesli, nesillerin en iyisidir.
Ýslâm, insan tarihini dünya sýnýrlarý içine hapsetmez; sadece bu konuda, farklý milletlerin baþarýlarýna hüküm vermez, onlarýn temiz, ilerlemiþ veya geri kalmýþ olup olmadýðýna bakmaz. Bunun tam tersine insanlar hakkýnda hüküm verirken, dinî ve dünyevî baþarýlarýný hesaba katar, çünkü hayatlarýnýn bu iki cephesi birbirinden ayrýlmaz. Tarihin, bütünlüðü içinde incelenmesi gerekir; ancak ondan sonra, insanlar üzerinde hüküm verilebilir, islâm, tarihi baþtan sona kadar Ýnceler ve sonra her iki uçta onu muhakeme eder. Kur'an-ý Kerim, bundan þu þekilde bahseder: "Sizi yaratan O'dur; kiminiz inkarcý,-kiminiz mümindir. Allah, yaptýklarýnýzý görendir." (64: 2). Hûd Suresi'nde þunlarý okuruz: "Sizi yeryüzünde yaratýp, orayý imar etmenizi dileyen O'dur. Öyleyse O'ndan mað-firçt dileyin, sonra da O'na tövbe edin." (11: 61). Ýnananlar da, inanmayanlar da büyük medeniyetler inþa edebilir ve ileri gidebilirler; fakat inananlar bütün zenginlik ve geliþmiþliklerini, kendilerini Allah'a yaklaþtýrmasý için kullanýrlarken, inanmayanlar da bunlarý kendilerini Allah'tan uzaklaþtýrmak, hayatýn kötü yanlarýna yaklaþtýrmak için kullanýrlar.
Fakat Allah, sadece onun mesajýna inananlarý derecelerine göre yükseltir ve yüceltir: "Allah, içinizden inanmýþ olanlarý ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah iþlediklerinizden haberdardýr!' (58: 11). Al-i îmrân Suresi'nde þunlar yazýlýdýr: "Gevþemeyin, üzülmeyin. Ýnanmýþsanýz mutlaka en üstünsünüz." (3: 139). Kur'an-ý Kerim'in 'bu ayetleri açýkça ifade eder ki, insanýn yalnýz maddî baraþüan, son ve gerçek baþarýsý için yeterli deðildir. O, kriterlerden sadece biridir ve dünyadaki güçlerin ve madde kaynaklarýnýn doðru kullanýmý, gerçek yükselmenin inþasýnda yardýmcý olabilir. Allah, insaný belli bir amaç için yarattý, onun baþarýlarýna karar vermek için kendi kriterini koydu. Kur'an-ý Kerim, bu görüþ açýsýndan, eski milletler ve insanlardan bahseder. Kimi milletlerin yükseldiði, kiminin de yok olduðu, ancak Allah'ýn peygamberlerine inananlarýn baþarýlý olduðunu söyler, Allah'a inanmayan ve O'nun emrettiði yoldan gitmeyenler de vardýr. Onlar, ilimlerini geliþtirmiþler, askerî ve politik baþarýlar kazanmýþlar ve büyük maddî ilerleme kaydetmiþlerse de, bunlarýn inanmayanlara bir yararý olmamýþtýr; çünkü, insanýn bu dünyada olduðu kadar ahiret için de iyi olmasý hedefini gösteren Ýlâhî emre uymamýþlardýr. Bunun için, bu standarda göre hüküm verilirse, Mýsýr, Babil, Asur, Yunan ve Roma gibi eski medeniyetlerin çoðu bilgisizliðin ve agnotisizmin temsilcileri olarak düþünülür. Bu milletlerden, Ýlâhî ilme inanmamanýn hiçbir iþe yakamadýðýndan baþka öðrenilebilecek bir ders yoktur.
Kur'an-ý Kerim, böyle milletlerin hazin sonunu þöyle tasvir eder: "Onlar Allah'ýn düzeninden güvende miydiler? Allah'ýn düzeninden ancak mahvolacak millet güvende olur. Sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçý-olan kimselere halâ þu açýkça anlaþýlmadý mý ki, Biz dileseydik onlarý da suçlarýnýn cezasma uðratýrdýk. Kalplerini kapatýp mühürleriz de, bir þey duymazlar. Ey Muhammedi Ýþte kasabalýlarýn haberlerini sana anlatýyoruz. And olsun ki onlara peygamberleri belgeler getirdi; önceleri yalanladýklarýndan ötürü inanamadýlar. Allah kâfirlerin kalplerini böylece kapatýp mühürler. Onlarýn çoðunda ahde baðlýlýk'görmedik, çoðunu fa-sýk kimseler olarak bulduk.'' (7: 99-102).
"Böylece Hz. Muhammed, insan tarihinin incelenmesi için yeni bir model ortaya koydu. Peygamber, tarihin, ne geçmiþteki milletlerin can sýkýcý hikayesine de baþarýlarýnýn muhteþem kaydý olduðunu, ancak insanýn baþarýsýzlýklarýnýn ciddî ve hazin hikayesi olduðunu gösterdi. Ne yazýktýr ki baþarýlý olan hiçbir millet, yerine geçtiði milletlerin daha önce düþtükleri hatalardan ders almamýþtýr. Eðer insanlar, kendilerinden önce hüküm süren, mamur ve müreffeh ülkelerin sahiplerinin, niçin sonunda yýkýldýklarý ve tamamýyla yok olduklarý sorusunu ciddî bir þekilde düþünmüþ olsalardý, bu hal onlara yol gösterecekti. Cevap, onlarýn hatalý inanç ve amellerinden dolayý yok olduklarýný gösterecektir. Ýlâhî kanuna göre, bir milletin düþüþü, daha önceki milletlerin tarihinden ve anýtlarýnýn yok oluþundan ders almayý ihmal ederek kendi kendilerini aldattýklarý zaman vuku bulur." (The Meaning of the Qur'an, Cilt IV, s. 57). Böylece, Ýslâmî tarih bilimi, diðer tarih bilimlerinden bahsetmesine ve yer vermesine raðmen, yaklaþým ve metot bakýmýndan, onlardan bütünüyle farklýdýr. Ýslâmî tarih biliminin öz ve cevheri, Allah'a itaat ve ibadettir. Kur'an-ý Kerim bu prensibi þöylece özetler: "Cinleri ve insanlarý ancak Bana kulluk etmeleri için yaratýnýþýmdýr." (51: 56). beyyine Suresi'nde þunlarý buyurul-maktadýr: "Oysa onlar, doðruya yönelerek, dini yalnýz Allah'a has kýlarak O'na kulluk etmek, namazý kýlmak ve zekâtý vermekle emrolunmuþlardir. Dosdoðru olan din de budur." (98: 5). Bu Ýlâhî ibadet kavramý, modern Batý toplumlarý da dahil olmak üzere, materyalist toplumlar tarafýndan, çok dar, sýnýrlý ve katý olarak telakki edilir; fakat gerçekte, o son derece þümullüdür ve insan faaliyetinin bütün sahalarýný kapsar. Bu kavram, muhakkak ki geçmiþ birkaç nesil zamanýnda, ibadet sadece þeklî olarak düþünüldüðü için, zayýflamýþ ve daralmýþtýr; fakat Ýslâm'daki gerçek ibadet kavramý bu deðildir: O, insan hayatýnýn her cephesini kapsar, inanýþlarý, hareketleri, düþünceleri, hisleri ve davranýþlarý gibi Kur'an, bu ibadet kavramýndan þu sözlerle bahseder: "Namazým, ibadetlerim, hayatým ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir." (6: 162).
Bu ayet açýkça gösterir ki, ölüm dahil insanýn bütün hayatý, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Bunun için, Ýslâmî ibadet kavramý, insanýn hissettiklerini, düþüncelerini ve yaptýklarýný tamamen içine alýr. O, her inanandan kendisini, ruh ve bedeniyle; aklý ve kalbiyle tamamen Allah'a ve O'nun emirlerine teslim etmesini ister. Bunun daha fazla izahý Bakara Suresi'ndedir: "Ey Ýnananlar! Hep birden barýþa girin, þeytana ayak uydurmayýn, o sizin apaçýk düþrnanmýzdýr." (2: 208). Bu, Ýslâm tarih metodolojisinin, çok kapsamlý olduðunu ve diðer metodoloji tiplerine hiç benzemediðini ortaya koyar. Ýslâmî metodoloji hiçbir þeyi atlamadan, ihmal etmeden kaydeder ve Ýlâhî ölçüyle takdir edip, hüküm verir; çünkü her þey ve her ruh Allah'tan gelir ve ona dönecektir. Bütün sadakatimiz, bunun için, Allah'a olmalýdýr; çünkü, Allah'ýn Zatý hariç bütün hayat bu dünyada sona erecektir: "Sizden önce neler gelip geçmiþtir. Yeryüzünde gezin de, yalancýlarýn sözünün ne olduðuna bir bakýn. Bu Kur'an, insanlara bir açýklama, sakýnanlara yol gösterme ve bir öðüttür." (3: 137-138).
Milletler yaþayýþlarý, medeniyetleri ve baþarýlarý hakkýndaki gerçek, îslâmî tarih bilimi metodolojisinde deðiþmemiþ olarak kalacaktýr. Sanat, mimari, felsefe, bilim ve askerî seferleri gibi bütün iþleri, deðerleri artýrýp eksiltmeden tasvir edilecektir. Kur'an, geçmiþteki milletlerin tarihîni ve medeniyetini, onlarýn maddî, kültürel veya politik baþarýlarýndan herhangi bir þeyi ihmal etmeden ve atlamadan anlatmýþtýr. "Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boþ þeyle mi uðraþýrsýnýz? Temelli kalacaðýnýzý umarak saðlam yapýlar mý edinirsiniz? Yakaladýðýnýzý zorbaca mý yakalarsýnýz? Artýk Allah'tan sakýnýn ve bana itaat edin." (26: 128-131). Bunun gibi, Semûd kavmi, peygamberlerini reddettiler, o zaman peygamberleri onlara þöyle dedi: "Burada bahçelerde, pýnar baþlarýnda, ekinler, salkýmlarý sarkmýþ hurmalýklar arasýnda güven içinde býrakýlýr mýsýnýz? Daðlarda ustalýkla evler oyar mýsýnýz? Allah'tan sakýnýn, bana itaat edin." (26: 146-150). Fira-vun'un kavmi Hz. Musa'ý reddettiði zaman, o þöyle dua etti: " 'Ey Rabbimiz! Doðrusu sen FÝravun'a ve erkanýna ziynetler ve dünya hayatýnda mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan þaþýrmalarý için mi? Rabbimiz! Mallarýný yok et, kalplerini sýk; çünkü onlar can yakýcý azabý görmedikçe inanmazlar.' dedi." (10: 88). Kur'an-ý Kerim, deðiþik olaylarda, o insanlarýn maddî baþarýlarýndan söz eder. Kendilerine Ýlâhî mesajý getiren Allah'ýn peygamberleriyle olan mücadelelerini anlatýrken, þunlarý söyler: "Onlardan önce Nuh milleti, Âd, sarsýlmaz bir saltanatýn sahibi Firavun, Semûd, Lût milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamýþtý. Ýþte bunlar da peygamberlerine karþý birleþen topluluklardýr. Hepsi peygamberleri yalanladý da, azabýmý hakettiler." (38: 12-14). Firavun, baþarýlarýyla þöyle övünmdü: " 'Ey milletim! Mýsýr hükümdarlýðý ve memleketimde akan bu ýrmaklar benim deðil mi? Görmüyor musunuz?' " (43: 51).
Böylece tarihî olaylar, olduðu gibi anlatýlýr ve tarihteki kiþiler, baþarýlarý ve ilerlemeleri takdir edilip deðerlendirilerek, Ýlâhî standarda göre yargýlanýr. Onlar hayatlarýný ve çabalarýný Allah yolunda kavradýlar mý, ölümlerini de ayný yolda karþýladýlar mý? Yoksa, inanmayanlar olarak hayatlarýný geçirdiler ve Öyle öldüler mi? Biz tarihteki Ad, Semûd ve diðerleri gibi kavimlerin hayat ve baþarýlarýný, ayný standarda göre deðerlendirirsek, onlarýn tamamen cahiliyyet içinde yaþayýp öldükleri sonucuna varýrýz. (The Meaning of the Qur'an, Cilt IV, s. 57).
Kur'an-ý Kerim, tarih ilmine, objektif ve kiþisel olmayan bir tarzda eski milletlerin yükseliþi ve düþüþünü, adaletli, objektif ve tarafsýz bir yolla incelemesi için büyük bir destek saðlamýþtýr. Daha önce de tartýþýldýðý gibi, onun, hiçbir þey Ýlâve edip çýkarmadan doðruyu aramasý, Hz. Muhammed'ý takip edenlere, tarihteki olaylara bakýþta, büyük tarafsýzlýðý ve baðýmsýz karar vermeyi Öðretti. Onlar bir olayýn veya dokümanýn gerçekliðini araþtýrýrken, büyük özen gösterdiler, onu herhangi bir ilâve veya çýkarma yapmadan olduðu gibi kaydettiler. Kur'an-ý Kerim, onlara ayný zamanda tarihî kronolojiyi öðretti. Onlar da, bundan tarihî olaylarý kronolojik olarak düzenlemek için yeni bir metodoloji geliþtirdiler. Böylece, Kur'an ilminin sayesinde, müslümanlar tarihâ olaylarý sîs-tematize etmeye ve onu astronomik temele yaklaþtýrmaya muktedir oldular. Kur'an'ýn diðer bir katkýsý da müslüman âlimlerin tarihsel birliði ve devamlýlýðý görmelerini ve onu bir tarihî geliþme iþlemi olarak incelemelerini saðlamasý oldu. Diðer bir deyiþle, Kur'an, insan tarihiyle bir bilim olmalarýný ve tarihsel olaylarý, bir felsefî tarih kavramý olarak izah etmelerini mümkün kýldý.
Onlarýn, Kur'an-ý Kerim tarafýndan baþlatýlan ve teþvik edilen gerçeði bulma tutkularý, tarihî verileri toplamalarýna ve sonra onlarýn doðruluk ve gerçekliðini takdir etmelerine yol açtý. Standard ve kriterleri düþünüp bulmalýydýlar. Özellikle, Peygamber @'ýn hayat hikâyesinin incelenmesinde, materyalleri, olaylarý ve sözlü ifadeleri toplarken, aþýrý derecede ihtiyatlý davrandýlar ve herbirinin doðruluðunu, çok katý standartlara göre kontrol etmeye azamî çaba sarfettiler. Peygamber 'ýn biyografisinin incelenmesi, baþlý baþýna bir bilim ve tarih kültürü olarak geliþti. Müslümanlarýn tarihe bakýþ açýsýndaki objektiflik, tarafsýzlýk ve baðýmsýz karar duygusu, Hz. Muhammed'ýn öðretisinden, dolayýsýyla da büyük mucize Kur-an'dan kaynaklanýyordu. Tarihî kronoloji de, hayatýn her sahasýnýn incelenmesinde disiplini, rasyonalleþtirmeyi ve sÝstematikleþtirme-yj öðreten Kur'an Ýlminin direkt bir sonucuydu. Böylece modern tarih ve tarihin bilimsel incelenmesinin temelleri, bilgi edinmek ve onu bütün yönlerde insanlýðýn yararýna kullanmak için, Kur'an tarafýndan eðitilmiþ, telkin ve teþvik edilmiþ olan Muhammed 'ýn tabilerince atýlmýþtý.
Kur'an ve sünnet bilgilerini yayma arzusu, Peygamber 'in ashabýný, öðrenme merkezleri kurmaya yöneltti; öte yandan Peygamber 'ýn söyledikleri hakkýnda hata yapma korkusu, onlarýn çalýþmalarýnýn doðru, âdil ve gerçek olmasýný saðladý. Onlar,- Peygamber tarafýndan uyarýlmýþtý: "Kim benim hakkýmda bilerek yalan söylerse, cehennemde yerini hazýrlasýn." Bu ifade, onun yolundan gidenler üzerinde büyük etki yaptý ve þüpheli olduklarý hiçbir þeyi kaydetmediler. Doðru söz ve metni bulmak için, endiþe veya kayýrma söz konusu olmadan, "hadis eleþtirisi" yapýldý. Babanýn oðlunu kötüledi-ðine, oðulun babayý, kardeþin kendi akrabalarýný ve arkadaþlarýn birbirlerini, Allah korkusundan baþka hiçbir korku ve kayýrma olmadan eleþtirdiðine, bu esnada rastlanabilir. Neyin doðru, neyin yanlýþ olduðunu gösteren bu hadis eleþtirisi, Peygamber @'ýn saðlýðýnda baþladý. Ali, Abdullah b. Amr, Ömer, Ubey b. Ka'b dahil olmak üzere, Peygamber @'ýn pek çok ashabý, onun hayatýnda hadisi araþtýrmaya ve doðruluðunu tahkik etmeye baþladýlar. Herhangi bir þeyi Peygamber 'a atfetmeden önce, son derece dikkatli davrandýlar ve kaydetmeden evvel de iyice tetkik ettiler. Ebu Bekir, Ömer, Ali, tbni Ömer ve Aiþe, Peygamber 'a atfedilen ifadelerin, kabul edilip kaydedilmeden Önce, iyice araþtýrýlýp, doðruluðunun tahkik edilmesi konusunda önayak olmuþlardýr. (M. M. Azamî, Studies Ýn Hadith Methodology and Literatüre, s. 46-80).
Daha sonralarý, bu, bir ifadenin Peygamber 'ýn hadisi olarak kabulü için, çok sert ve katý kurallarýn esasýný ortaya çýkardý. Hadislerin gruplara ayrýlmasý ve hadis literatüründe bir nakil metodolojisi, herhangi bir hadisin doðruluðunun ve gerçekliðinin araþtýrýlmasý ve doðru olmayan hadisin literatüre geçmesinin önlenmesini saðlamak üzere ortaya kondu. Zincirin devamlýlýðý gibi pek çok kural muhafaza edilmeliydi; bir söz ne tasfiye edilmeli, ne de noksanlýðý haiz olmalýydý. Ve yine, bir hadis, nakledenlerinin birindeki hata, isnadýn kesikliði yüzünden olan zayýflýk veya tesadüfi sebeplerden oluþan zayýflýk dolayýsýyla reddedilebilirdi. Böylece, ansiklopedik boyutlu bilgi, gerçek ve doðru hadisler muhafaza edilip, yanlýþ ve hatalý olanlar çýkarýlarak, hadisler ve onlarýn doðru ve kesin nakilleri üzerine kuruldu. Doðru gerçekleri bulmak ve onlarý, sistematik bir þekilde tarafsýz ve objektif olarak kaydetmek için, ayný araþtýrma ve soruþturma ruhu, tarih çalýþmasýna da uygulandý.
Tarih çalýþmalarýnda Ýslâmî metodoloji hakkýnda daha fazla üzerinde durmayý gerektiren bir nokta da þudur: Daha önce belirtildiði gibi Ýslâmî metodoloji bize, tarihsel olaylarý ve insanlarý, Ýslâm'a göre takdir ve tahlil edebileceðimiz bir ölçü verir. Burada esas soru kendini gösterir: Bu dünyadaki insan hayatýnýn nihaî hedefi nedir? Eðer, hayat fikri açýk deðilse, tarih, aslýnda hiç tarih demek olmayan, olay ve hikayelerin toplanmasýndan ibaret olacaktý. Tarih, tarihsel olaylarýn yorumunu, deðiþik gerçekleri inceledikten ve o gerçeklerin kronolojisini araþtýrdýktan sonra yapar. Fakat, yorumun temeli ile o olaylarý ölçme ve takdir etmedeki kriter ne olacaktýr?
Sekülaristler ve materyalistlere göre, bu dünyadaki insan hayatýnýn en son hedefi, mater-yalistik bir medeniyet inþa etmek ve hayatý kabiliyet ve imkânlarýmýzla zevkli bir hale getirmektir. Böyle bir tarih bilimi, maddî ilerleme, askerî güç, politik etki ve hayatýn maddî zevkleri için imkânlar saðlamadan ibaret olacaktýr.
Bununla beraber o, sanat, düþünce, ahlâk ve insan deðerleri gibi, hayatýn maddî olmayan deðerlerine de küçük bir yer verir; fakat bu çalýþmalarýnýn son derece önemsiz bir bölü-vmünü teþkil eder. Ýslâmî tarih bilimi, diðer taraftan, baþka tarih bilimlerinin bahsetmediði veya istemediði herhangi bir þeyi ihmal etmemek kaydýyla, oldukça farklý bir yöntem benimser. Allah'ýn birliði inancýna dayandýðýndan, insanýn bu dünyadaki hayat amacýnýn Allah'a ibadet olduðunu düþünür. Daha önce de belirtildiði gibi, bu, Ýslâmî tarihin dip kayasýdýr ve her þey bu temelde deðerlendirilip, hüküm yerilir, (The MeanÝng of the Qur'an, Cilt IV, s. 57).
Önceki milletlerin tarihî hikayeleriyle dolu Kur'an-ý Kerim, tarih çalýþmalarýnda, ilk müslümanlara çok kuvvetli destek olmuþtur. Kur'an-ý Kerim, pekçok milleti, yaþayýþlarýný, medeniyetlerini, yükseliþ ve düþüþlerini anlatýr ve insanýn dikkatini, yeryüzündeki hayatýn bir gün sona ereceði ve Rabbine döneceði gerçeðine çeker. Milletler geldiler, gittiler, fakat Allah'ýn Zatý ezelî ve ebedîdir. "Eðer siz bir yara aldýysanýz, þüphesiz o topluluk da benzeri bir yara almýþtýr. Allah'ýn, gerçekten inananlarý belirtmesi ve içinizden þahitler edinmesi, Allah'ýn inananlarý arýtmasý ve inkâr edenleri yok etmesi için, insanlar arasýnda bu günleri bazan lehe, bazan aleyhe döndürür dururuz. Allah zulmedenleri sevmez." (3: 140-141). Bu, insanýn yaratýlýþý arkasýndaki gerçeði gösterir ve önceki milletleri deðerlendirmek, baþarýlarýný Ölçmek için önemli bir prensip ortaya koyar. Bu, Allah'ýn bütün elçilerine verilen takdir prensibidir: "Andolsun ki Musa'y1 ayetlerimizle, 'Milletini karanlýklardan aydýnlýða çýkar ve Allah'ýn günlerini onlara hatýrlat* diye göndermiþtik." (14: 5).
Kur'an-ý Kerim, ayný zamanda, tarihin diðer bir gerçeðini de gösterir ve þu sözlerle milletlerin yaþayýþlarýndaki bu deðiþiklik sürecindeki hikmeti izah eder: "Allah'ýn insanlarý birbiriyle savmasý olmasaydý yeryüzünün düzeni bozulurdu..." (2: 251). Bu, daha fazla açýklanýr: "Eðer gerçekten onlarýn heveslerine uysaydý, gökler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup giderdi." (23: 71). Bu, milletten millete manzaranýn nasýl benzediðini, insan faaliyetinin çeþitli alanlarýnda geliþme kaydettikleri halde, boþ arzular peþinde koþarak nasýl bozulduklarýný ifade eder. Sonra, onlarýn yerini birçok sahada daha iyi olan milletler aldý; fakat onlar da tedricen ayný bozulmaya uðradýlar ve mahvolup gittiler. Bu, insanýn bütün tarihidir ve doðal olarak, müslümanlara tarihin gerçeklerini incelemelerini ve onu bilimsel, sistematik bir þekilde günümüze getirmelerini telkin etmiþtir.
Kur'an-ý Kerim, kýsaca, her milletin nasýl yaþadýðýný, muvaffak olduðunu ve yanlýþ hayat tarzlarý benimseyerek nasýl mahvolduðunu da anlatýr: "Kendilerinden önce olan Muh, Âd, Semûd milletlerinin, Ýbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuþ þehirler ve halkýnýn haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri onlara belgeler getirmiþlerdi. Allah onlara zulüm etmemiþ, onlar kendilerine yazýk etmiþlerdir." (9: 70). Ýbrahim Suresi'nde de þunlarý okuyoruz: "Sizden önce geçen Nuh, Âd, Semûd milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri —ki onlarý Allah'tan baþkasý bilmez— size ulaþmadý mý?..." (14: 9). Furkan Suresi'nde de þunlarý okuyoruz: "Nuh milletini birçok nesilleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiþtik ama, dinlemedikleri için hepsini kýrdýk geçirdik!' (25: 37-39). Kur'an'ýn her milletin tarihini, kültürünü, medeniyetini, mimarî baþarýlarýný, askerî çabalarýný ve politik güçlerini anlatan bu ve diðer ayetleri, tarih çalýþmalarýna büyük teþvik saðladý. Bu çalýþmalarla da, bir milletin tarihî bir olayýnýn deðerini takdir ederken yeni prensipler ve yeni bir metodoloji uygulayarak, Ýslâmî tarih biliminin geliþmesine yol açtý ve Ýbni Haldun, el-Mesûdî, Miskaveyh, Ýbni Hallikan, el-Birûnî, el-Mekrisî, Yakat ve Ýbni Asakîr gibi tarihçilerin yetiþmesini saðladý. Bu arada, îbni Ýshak, Ýbni Hiþam, Ýbni Esir, Ebû el-Fida, el-Dahebî, el-Kelbî, el-Vakidî, Ýbni Saad ve Ýb-n'l- Mukaffa gibi ünlü, daha Önceki dönemlerin yazarlarýndan da bahsedilmelidir.