Diðer Yazýlar
Pages: 1
Basiretli Olmak By: hafiza aise Date: 07 Haziran 2012, 15:39:56
Basiretli Olmak
Naci BOSTANCI • 54. Sayý / DÝÐER YAZILAR


Gündem çok hýzlý deðiþiyor. Bir konu tartýþýlýrken birden baþka bir konuya geçiliyor. Kamusal müzakere dediðimiz husus, olup bitenlere iliþkin az çok tekemmül etmiþ tartýþma içerikleriyle mümkün. Bunun gerçekleþtiðini söylemek zor. Toplum olarak hepimizin sonuçta ortak bir kanaate varmasý elbette beklenmez, ama taraflarýn az çok meramlarýný ortaya dökebilmeleri önemli. Galiba bu da tam olamýyor. Bir yanýyla konularýn kritik niteliði, iktidar iliþkilerine yönelik oluþu her söz için durup bir kez daha düþünmeyi gerekli kýlýyor. Diðer yanýyla ise, zaten siz görüþlerinizi ifade etmeye kalktýðýnýzda gündem baþka bir konuya kaymýþ oluyor. Doðrusu bunda bir parça medyanýn da sorumluluðu var. Her gün “yeni” olaylarý izleyicileriyle paylaþmak, yüksek bir “heyecanla” yayýncýlýðý sürdürmek, konularý “kendilerine ait anlamlar”ý üzerinden deðil medyanýn özelliði üzerinden deðerlendirmeyi öne çýkarýyor. “Medya” içinde televizyon yayýncýlýðý bu dediðimize daha yatkýn bir akýþ içinde. Gazeteler ve dergiler ise, bir günlük ömürlerine daha fazla bilgiyi, yorumu sýðdýrmaya çalýþýyorlar. Bu da onlara kamusal müzakere de ayrý bir deðer kazandýrýyor.

Kamusal müzakere dediðimizde açýk bir toplumun oluþumu için son derece önemli bir yaklaþýmý, Habermas’ýn Ýletiþimsel Eylem Kuramý’ný hatýrlamadan geçemeyiz. Habermas bu kuramýný ifade için görenlerin gözünü korkutacak irilikte bir kitap yayýmladý. Kitabýn Türkçesi de mevcut. Burada bu kallavi kitabý özetleyecek deðiliz. Þunu söylemek mümkün: Habermas özü itibariyle, taraflarýn iyi niyetle ve ortak iyiyi aramak için kamusal müzakerelere katýldýðý ve bunu serbestçe gerçekleþtirdiði bir kamusallýðýn önemine vurgu yapar. Ýnsan akýlcý bir varlýk, bunu gerçekleþtirecek yetkinliðe sahip, adil, eþitlikçi, insanca bir toplumsal düzen herkes için anlamlý karþýlýklarý olan hedefler. Dolayýsýyla kuramýn toplumsal gerçekliðe intikalini saðlayacak olan hususlar insanlýkta mündemiç. Kimi eleþtirmenler bu yaklaþýmý fazlasýyla naif bularak eleþtirmiþler, bu kadar iyi niyetin tarih tarafýndan tekzip edildiðini dile getirmiþler. Þunu unutmamak lazým: Habermas yürütülen kamusal müzakereler için kendilerini anlamak bakýmýndan gönderme yapabilecekleri bir ideal durumu dile getiriyor. Ne olup bittiðini çözümlemek, kamusal müzakerenin mahiyetine nüfuz edebilmek için bakýlacak bir yere olan ihtiyacý karþýlýyor. Habermas’ýn bu teorik katkýsý ýþýðýnda Türkiye’deki müzakerelere baktýðýmýzda benzer bir göndermeyle ne söyleyebiliriz? Tam da Habermas’ýn dediði gibi, ya da ona yakýn bir tartýþma pratiðiyle karþý karþýya mýyýz? Yoksa bütünüyle baþka bir yana mý savrulmuþ durumdayýz? Ortak iyi konusunda bir mutabakata vararak müzakereleri böyle bir dikkatle sürdürmenin imkânlarý nelerdir? Bunlar üzerinde durulmasý gereken baþlýklar.

Gündemdeki tartýþma trafiði Taraf gazetesinin Albay Çiçek’e ait olduðu ifade edilen “AKP’yi ve Gülen’i bitirme belgesi”nin fotokopisini yayýnlamasýyla baþladý. Önce belgenin doðru olup olmadýðý tartýþýldý, iþin içine yargý girdi, sivil ve askerî yargýnýn tutumlarý arasýnda bariz bir fark ortaya çýktý, peþinden ilke düzeyinde yargýnýn sýnýrlarýný yeniden belirleyen, askerî yargýyý savaþ ve sýkýyönetim halleriyle sýnýrlayan düzenleme Meclis’ten geçti. Bu ana tema esasýnda kimi zaman 12 Eylül’e kadar uzanan yorumlar dile getirildi, kamuoyuna yönelik bazen çok açýk, bazen satýr aralarýnýn okunmasý gereken gizemli sözler edildi, partiler siyasi tartýþmalarý hayli ateþli þekilde bu konular üzerinden yürüttüler.

Bunlarýn her biri hakkýnda heyecanla konuþulurken bazen genel resim gözden kaçýrýlýyor. Böylelikle aslýnda akýl yürütmelerin daha geniþ zemini devre dýþý kalýrken, toplum olarak, Habermas’ýn ifade ettiði “ortak iyi”nin ne olduðu hususunu da ýskalamýþ oluyoruz.

Tartýþmalara katýlan, görüþ bildiren, bunlarýn seyrinden þu veya bu þekilde etkilenecek olan çevrelerin, konularýný ve söylemlerini oluþtururlarken herhalde bakacaklarý iki temel baþlýk var: Bunlardan birincisi, Türkiye için “ortak iyi”nin ne olduðu, ikincisi ise, toplumun sosyolojik deðiþimine yaslanan akýþýn iktidar iliþkilerini ve yerleþik konumlarý nereye doðru götürdüðü. Bu tespitleri yapmada bilimsel çalýþmalar için önerilen temel bir hususu hatýrlamakta fayda var: Araþtýrmacý incelediði konu ile arasýna mesafe koyabildiði ölçüde daha nesnel bir deðerlendirmeye ulaþabilir ve tam da bunu yapabildiði için kendisine en faydalý olabilecek bilgilere sahip olur. Bu ifade biraz çeliþkili gibi görünse de kastý þu: “Ben þunu istiyorum”a yönelik bir okuma yerine olguyu anlama ve ne istendiðini bunun mümkünlük þartý çerçevesinde belirleme en tutarlý tutum. Tersine bir yaklaþýmýn ise maliyetinin yüksekliði bir yana, getirisi de daha sýnýrlý olur.

Kanaatimce çeþitli taraflarýn kayýtlý þartlý da olsa katýlacaklarý Türkiye’nin ortak iyisi, açýk ve demokratik bir toplum olma hedefi. Açýklýk, hiç laf kalabalýðýna baþvurmaksýzýn, tüm süreçlerin halkýn hakemliðinde yaþanmasý, politikalar, beklentiler, temenniler, endiþeler, umutlar konusunda her ne düþünülüyorsa halkýn aklýna söylenmesi. Bu tutum, iktidar iliþkileri adýna ortaya konulan iddialarý halkýn denetimine sunacaðý gibi, doðrudan iddialarýn kendisinin de daha muhkem, daha ikna edici bir þekilde kotarýlmasý zorunluluðunu getirecek. Böylelikle afakî iddialarýn baþarýsýz uygulamalarýndan da sahiplerini koruyacak. Ýkincisi ise, ortak iyiye ait hedefle son derece barýþýk bir toplumsal gerçeklik olarak, Türkiye’de yaþanan sosyal deðiþimin demokrasiyi, açýk toplum olmayý, nesnelliði destekleyen bir güzergâhta yürümesi. Türkiye’nin yýllar içinde deðiþen sureti aslýnda çok daha derinlerdeki sosyolojik deðiþimin ürünü. Artýk iþinde gücünde, gündelik hayatýnýn içinde koþturup duran “sýradan insanlar” bile neler olup bittiðini dikkatle takip etmekte, akýl yürütmekte, tutum almakta, kendisini “bir kader alaný olarak hayal edilen siyasete tabi” deðil, aksine onu biçimlendiren aktif bir yurttaþ olarak görüyor. Kamuoyu önderleri olan ekonomik elitler, entelektüeller, politikacýlar ise siyaset alanýnýn herkesin bilgisi, denetimi ve inisiyatifiyle þekillenen dünyevi bir kategori olduðunu çoktan biliyor ve buna göre davranýyorlar. Siyaset alanýnýn yeniden gizemlileþtirilmesi, “sizin bilmediðiniz gerçekler var”, “buradan yüksek siyaset farklý görünüyor” türünden stratejiler, Cumhuriyet’i fazilet haline getiren reþit yurttaþlarýn dünyasýnda artýk hiçbir þekilde karþýlýk bulamýyor.

Askeriyenin, iktidarýn, muhalefet partilerinin, sendikalarýn, derneklerin, çeþitli iktidar gruplarýnýn akýlcý konumu tam da bu tablonun gerçekliðinde þekilleniyor. Açýk toplum olma ve demokratikleþme kendi hükmünü yürütürken iktidar alanlarýnýn yeniden belirlenmesi, sýnýrlarýn yeniden çizilmesi olaðan. Bunu öngörerek kendine yeni bir alan tanýyan iktidar güçleri bundan faydalanacak, durumu muhafaza etmeye çalýþanlar ise her bakýmdan zorlanacaklar. A. S. Exupery’nin Küçük Prens isimli küçükler kadar büyükler için de yazdýðý kitabýnda þöyle bir bahis geçer. Küçük Prens bir yýldýza gider. Oradaki kral tahtýnda oturmakta ve sürekli gezegenin dönüþüne uygun olarak “doð güneþ bat güneþ” der. Küçük Prens Kral’a, ama bunu demeseniz de güneþ doðacak ve batacak, niçin böyle emir veriyorsunuz, dediðinde Kral’ýn cevabý çok dikkat çekicidir: “Ýyi bir kral neyin mümkün olduðunu bilir ve emrini ona göre verir”. O güzel kelime “basiret” de zaten tam da bunu ifade etmiyor mu?


radyobeyan