Siret Ansiklopedisi
Pages: 1
Arkeoloji By: saniyenur Date: 06 Haziran 2012, 17:32:32
20- Arkeoloji

Arkeoloji, eski çaðlarýn, özellikle tarih ön­cesi devresinin bilimidir (The Oxford Con-cise Dictionary). O, tamamen eski çaðlarýn ve antik þeylerin yapýsýna iþaret eder; fakat onun asýl önemi zaman zaman genellikle in­celeme ve araþtýrmalar zirciriyle tesbit edile-gelmiþtir. Arkeoloji bir dereceye kadar, her­hangi bir topluluðun ilk devirlerine ait olan her þeyi içine almasýyla tanýmlanmýþtýr. (Encyclopedia Britannica, Cilt II, s. 333). Bir ulu­sun tarih öncesi kültürel baþarýlarýný ortaya çýkarmak için, uluslararasý düzeyde büyük harcamalar yapýlýr. Ýlerlemelerinin derecesi, sanat ve mimarî alanlarýnda gösterdikleri ba­þarýyla ölçülür. Güzel binalar ve heykeller, büyük bir medeniyetin ve maddî ilerleyiþin iþareti olarak kabul edilir. Bütün arkeolojik çabalar, onlarýn manevî yanlan veya Yaratý­cýlarýna karþý davranýþlarý gözönüne alýnma­dan, bir topluluðun geçmiþteki tüm tarihi üzerinde toplanýr.

Kur'an-ýKerim, farklý bir açýdan ve bambaþ­ka bir amaçla arkeolojik çalýþmalardan sö-zeder. O, heybetli yapýlarýný, saraylarýný ve büyük heykellerini takdir etmek için deðil, onlarýn bu dünyada nasýl yaþadýklarýný gör­mek Ýçin, kiþinin dikkatini eski insanlara çe­ker. Onlar bu dünyada, Yaratýcýnýn hâkimi­yetini kabul etmeden, baðýmsýz olarak mý ya­þamýþlardý, yoksa Allah'a inanmýþlar ve O' nun peygamberlerinin yolunu izlemiþler miy­di? Ýlâhî hayat kurallarýna mý, yoksa sadece nefislerinin kötü isteklerine mi uymuþlardý? Eðer Allah'ýn kanununa itaat etmiþler ve bü­tün hayatlarýný ona göre düzenlemiþlerse, on­lar baþarýlýydýlar. Diðer taraftan, þeytanýn pe­þinden gitmiþlerse, büyük kültürler, medeni­yetler ve imparatorluklar tesis etmiþ olsalar bile, Allah katýnda baþarýsýzdýlar. Onlarýn hepsi bilgisizdi ve cahiliyyet Ýçinde yaþamýþ­lardý. Büvük baþarý ve ilerleme kaydetmelerine raðmen, Kur'an'a göre, gayri medenî ve kültürsüz olabilirler. Bu zamanda olduðu gi­bi, geçmiþteki Ýnsanlar hakkýnda da karar vermek için tavsiye edilen ölçü, imandýr. Her kim Allah'a inanýr ve iyi, doðru olarak ha­reket ederse, o baþarýlýdýr, medenîdir ve iler­lemiþtir; ve her kim inanmýyorsa, o da baþa­rýsýzdýr, gayri medenidir ve geri kalmýþtýr. "Mal ve oðullar, dünya hayatýnýn süsüdür. Bakî kalacak olan salih ameller ise, Rabbi-nin katýnda, sevapça da hayýrlýdýr, amel ola­rak da hayýrlýdýr." (18: 46).

Kur'an-ý Kerim, Allah katýnda hangi tip in­sanýn ve hangi çeþit hareketin övgüye deðer ve iyi, neyin kötü ve fena olduðunu gösteren bir örnek verir: "Kâfirlere ve müminlere iki adamýn halini misal getir: Birine her türlü üzümden iki bað vermiþiz ve her iki baðýn da etrafýný hurmalarla çevirmiþ, aralarýnda ekinler bitirmiþtik. Her iki bahçe de ürünle­rini vermiþlerdi, hiçbir þeyi noksan býrakma­mýþlardý. Ýkisinin ortasýndan bir de nehir akýtmýþtýk. Bu adamýn (baþkaca) gelirleri de vardý. Bundan dolayý, arkadaþýyla konuþur­ken; 'Ben, malca senden daha zenginim, nü­fusça da senden daha kuvvetliyim' dedi. Kendisine þöylece yazýk ederek bahçesine gi­rerken; 'Bu bahçenin batacaðýný hiç zannet­mem. Kýyametin kopacaðýný da sanmýyorum. And olsun ki eðer Rabbime döndürülürsem, orada bundan daha iyisini bulurum' dedi. Arkadaþý ona hitap ederek; 'Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da se­ni insan kýlýðýna koyaný mý inkâr ediyorsun? Ýþte o benim Rabbim olan Allah'týr. Rabbi­me kimseyi ortak koþmam. Bahçene girdi­ðin zaman; Bu Allah'tandýr, benim kuvve­timle deðil, Allah'ýn kuvveti ile olmuþtur.de-men gerekmez mi? Rabbim bana, senin bah­çenden daha iyisini verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir afet indiriverir de bahçen yerle bir olur. Yahut suyu çekilir de bir daha onu bulamazsýn.' Nitekim ürünleri yok edil­di, baðýn altüst olmuþ çardaklarý karþýsýnda sarf ettiði emeðe içi yanarak ellerini oðuþtu-rup: 'Keþke Rabbime kimseyi ortak koþma-saydým.' diyordu. Ona Allah'dan gayri yardým edecek bir topluluðu da yoktu, kendi kendini de kurtaramadý. Burada kudret ve hâkimiyet varlýðý gerçek olan Allah'ýndýr. Mükâfatlandýrma bakýmýndan hayýrlý olan da, sonuçlandýrma yönünden hayýrlý olan da O'dur!' (18: 32-44).

Böylece Kur'an-ý Kerim, arkeoloji çalýþma­larýna, Batý'nýnkinden çok farkh*bir yakla­þým getirmiþtir. Allah'ýn peygamberlerini in­kâr eden önceki milletlerin sonunu görüp, kendisi için bir ders alabilsin diye, geçmiþ ta­rih olaylarý, insanýn dikkatine sunulmuþtur. Mümin Suresi'nde þöyle buyurulur: "Yeryü­zünde dolaþýp, kendilerinden çok daha kuv­vetli, yeryüzünde býraktýklarý eserler daha saðlam olan öncekilerin sonuçlarýnýn nasýl olduðunu görmezler mî? Kazandýklarý onla­ra bir fayda vermemiþtir." (40: 82). Kur'an-ý Kerim, insanlarý, etraflarýna bakýp günah­kârlarýn akibetlerini görmeye çaðýrýr: "Nice memleketler vardý ki, zulüm yapýyörlarken biz onlarý helak ettik. Artýk çatýlarý çökmüþ, kuyularý metruk, yüksek saraylarý bomboþ kalmýþtýr. Yeryüzünde dolaþmadýlar mý ki, orada onlarý akledecek kalpleri, iþitecek ku­laklarý olsun. Ama yalnýz gözler kör olmaz, fakat göðüslerde olan kalpler de körleþir." (22: 45-46). Eðer yine gözleyen gözlerle ba­karsanýz: "Nice memleketlere haksýz olduklarý halde, mehil vermiþtim. Sonunda onlarý yakalayýverdim. Dönüþ ancak O'nadýr." (22: 48). Kur'an-ý Kerim'de, insana, ülkeyi baþtanbaþa dolaþýp, arkeolojik kalýntýlarý görme­sini ve eski insanlarýn tarihini incelemesini tavsiye eden pek çok pasaj vardýr.

Dünyanýn her köþesinde, yýkýlmýþ ve terke­dilmiþ saraylar, kýral þatolarý, çok güzel dö­þenmiþ binalar, göz alýcý bahçeler ve tama­men bir harabe halinde olan bakýmsýz ku­yular bulabilirsiniz. Bir zamanlar kocaman binalarýn ayakta duran ve yýkýlmýþ duvarla­rý, o insanlarýn sonunu gösteren yeterli bir delildir. Bunlar, Allah'ýn peygamberlerini ve onlarýn mesajlarýný reddedenlerin korkunç sonuna tanýklýk eder. Ayný zamanda, insan tarihin diðer bir temel gerçeðine iþaret eder:

Milletlerin hareketlerini yöneten, Allah'ýn prensipleri ve genel kurallarý vardýr. Allah'ýn emirlerine itaat eden, O'nun prensipleri­ne uyan bir millet, ahirette olduðu gibi bu dünyada da kazançlýdýr. Ve Allah'ý inkâr edip, O'nun kanununu reddeden ve þeytanýn yolunu izleyen bir millet de, Allah tarafýn­dan yokedilir ve hem bu dünyada, hem de ahirette günahlarýnýn kötü sonuçlarýndan za­rar görür.

Bu dünyada, gören gözler için, kendilerinden önce günahlarý yüzünden kaç milletin yok olup gittiðini gösteren pek çok örnek var­dýr: "Biz nice memleketleri yok etmiþizdir: Geceleyin veya gündüz uykularýnda iken bas­kýnýmýza uðramýþlardýr. Azabýmýz kendileri­ne geldiði zaman; 'Gerçekten biz haksýzdýk.' ..." (7: 4-5). Kur'an-ý Kerim, ilerlemiþ ve sonra yanlýþ hayat tarzlarýný benim semeleriyle ken­di kendilerini helak eden pek çok .milletler­den örnekler verir. Nuh kavminden bahse­der: "Bunun üzerine Nuh'u yalanladýlar. Biz de Nuh'u ve kendisiyle beraber gemide bu­lunanlarý kurtardýk ve ayetlerimizi yalanla­yanlarý suda boðduk. Çünkü onlar, kör bir milletti." (7: 64). Yunus Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Nuh'u yalancý saydýlar. Biz de onu ve gemide beraberinde bulunanlarý kur­tardýk. Bunlarý Ötekilerin yerine geçirdik. Ayetlerimizi. yalanlayanlarý suda boðduk. Uyarýlanlardan söz dinlemeyenlerin sonlarý­nýn nasýl olduðuna bir bak." {10: 73). Þuara Suresi'nde þu sözler geçer: "Nuh kavmi, pey­gamberleri inkâr etti... Bunun üzerine biz, onu ve beraberindekileri, dolu gemi içinde taþýyarak selâmete çýkardýk. Sonra da arkar sýndan geride kalanlarý boðduk." (26: 105, 119-120). Kur'an-ý Kerim, sonra gelecek ne­sillere hitap eder ve onlarýn dikkatlerini, an­lamalarý ve ondan gerekli sonuçlan çýkarma­larý için bu tarihî olaya çeker: "Doðrusu bun­da bir ders vardýr. Öyle iken onlarýn çoðu inanmamýþtýr." (26: 121).

Nuh'ýn kavmini, Âd'ýn kavmi takibetti: "Âd kavmine de kardeþleri Hûd'u gönder­dik... Hûd, onlara þöyle dedi: 'Artýk Rabbinizin azap ve öfkesini hak ettiniz. Allah'ýn hiçbir delil Ýndirmediði, putlar hakkýnda mý benimle tartýþýyorsunuz? Bekleyin, doðrusu ben de bekleyenlerdenim.' dedi. Nihayet Hûd'u ve beraberindeki iman edenleri, rah­metimizle kurtardýk ve ayetlerimizi yalan sa­yan iman etmemiþ olanlarýn kökünü kestik." (7: 65, 71-72). Hûd Suresi'nde þunlarý oku­yoruz: "Onlar da dediler ki: 'Ey Hûd, sen bize bir belge getirmeden, senin, sözünden Ötürü tanrýlarýmýzý terketmeyiz ve sana inanmayýz... Ýþte bu Rablerinin ayetlerini bile bi­le inkâr eden peygamberlerine kafa tutan ve her inatçý zorbanýn emrine uyan Âd milleti­dir. Onlar hem bu dünyada, hem ahiret gü­nünde lanete uðradýlar. Bilin ki Âd milleti Rablerini inkâr etti ve yine bilin ki Hûd'un milleti Âd, Allah'ýn rahmetinden uzaklaþtý." (11: 53, 59-60). Yine Kur'an-ý Kerim, Âd kav­minin kaderinden, kendi yararlarýna bir hik­met dersi almalarý için, insanlarýn dikkatle­rini çeker: "Böylece onu yalanladýlar. Biz de onlarý helak ettik. Bunda þüphesiz ki ders vardýr, ama çoðu inanmamýþtýr." (26: 139) .

Onlarýn soyundan gelen Semûd kavmi de, Rablerinin peygamberini kabul etmediler. "Semûd (kavmine) de kardeþleri Salih'i (gön­derdik)... O kibirlenerek iman etmeyenler: 'Doðrusu biz, o sizin iman ettiðiniz þeyi in­kâr ediyoruz.' dediler... Bu yüzden onlarý þid­detli bir sarsýntý yuttu da olduklarý yerde di-züstü çöküverdiler." (7:73, 76, 78). HûdSu-resi'nde þöyle geçer: "Onlar, 'Ey Salih! Sen, bundan önce aramýzda iyilik beklenir bir kimse idin. Þimdi, babalarýmýzýn taptýðý þey­lere tapmaktan bizi vazgeçirmek mi istiyor­sun? Doðrusu senin bizi çaðýrdýðýn þeyden þüphe ve endiþedeyiz! dediler... Buyruðumuz gelince, Salih'i ve beraberinde iman etmiþ olanlarý tarafýmýzdan bir rahmet olarak o gü­nün rezilliðinden kurtardýk... O zulmedenleri ise, korkunç çýðlýk tuttu. Olduklarý yerde çö­küverdiler. Sanki orada hiç yaþamamýþlardý. Bilin ki, Semûd milleti Rabbini inkâr etmiþ­ti. Bilin ki, Semûd milleti Allah'ýn rahme­tinden uzaklaþtý." (11: 62, 66-68).

Ayný þekilde Medyen kavmi de peygamber­lerini reddettiler ve diðerleri gibi ayný yoldan gittiler. "Medyen kavmine de kardeþleri Þu-ayb'ý peygamber gönderdik... Milletinin Ýn­kâr eden ileri gelenleri, 'Dinimizi býrakýp Þu-ayb'a uyarsanýz, andolsun ki siz kaybedersi­niz.' dediler. Bu yüzden onlarý bir sarsýntý tut­tu ve olduklarý yerde diz üstü çöküverdiler. Þuayb'ý yalanlayanlar, yurtlarýnda sanki ya­þamamýþlar gibi oidular, izleri bile kalmadý. Mahvolanlar Þuayb'ý yalanlayanlar oldu!' (7:85, 90-92). Hûd Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Onlar dediler ki: 'Ey Þuayb! Babalarýmý­zýn taptýklarý þeyleri terk etmemizi, yahut mallarýmýzý istediðimiz gibi kullanmamýzý men eden senin namazýn mýdýr? Doðrusu ak­lý baþýnda, yumuþak huylu birisin! dediler... Buyruðumuz gelince Þuayb'ý ve beraberinde iman edenleri tarafýmýzdan bir rahmet ola­rak kurtardýk. Haksýzlýk yapanlarý korkunç bir çýðlýk yakaladý, olduklarý yerde çöküver­diler. Sanki orada hiç yaþamamýþlardý. Bilin ki, Semûd milleti Allah'ýn rahmetinden uzaklaþtýðý gibi Medyen halký da uzaklaþtý." (II: 87, 94-95).

Peygamberlerini reddeden Lût kavmi de ay­ný akýbete uðradý: "Buyruðumuz gelince, o memleketin altýný üstüne getirdik; o üzerine de Rabbinin katýndan, iþaretli olarak yýðýn, yýðýn sert taþ yaðdýrdýk." (11: 82). Firavun ve kavmi de, peygamberi inkâr etmiþlerdi. "Bu peygamberlerden sonra, Musa ile Harun'u, Firavun ve erkanýna ayetlerimizle gönderdik.

Ama büyüklük tasladýlar ve suçlu bir millet oldular." (10: 75). Böylece milletler, birbiri peþisýra dünyayý devraldýlar, ancak Allah'ýn peygamberlerini reddedip, Þeytan'ýn kötü yo­lunu Ýzleyerek kendilerini helak ettiler. Diðer­leri, kötü iþleri yüzünden yok olup giderken, sadece Allah'ýn mesajýna inananlar kurtul­du. Birçok kavim sýrayla dünyaya varis ol­du, fakat onlarýn pek azý, gerçekten ilâhî me­saja inandýlar. Kur'an-ý Kerim, ticarî gezile­ri sýrasýnda, Önceki milletlerin harabelerine uðramalarý gerektiðini, insanlara belirtir. "Andolsun ki bu putperestler belâ yaðmu­runa tutulmuþ olan kasabaya uðramýþlardý. Onu görmediler mi? Hayýr, tekrar dirilmeyi ummuyorlardý." (25: 40).

Böylece Kur'an-ý Kerim, inanmayanlarýn, baþka ülkelere yaptýklarý gezilerde (kendile­ri için) gördükleri harabelerin nadir bir man­zara olduðu fikrine karþý çýkýyor. Etrafta, ön­ceki milletlerin enkazýnýn delillerini taþýyan ve komþu ülkelere yapýlan gezilerde görülme­si gereken pek çok yer vardýr. "Sizden önce neler geçmiþtir. Onun için yeryüzünde gezin de yalancýlarýn sonu ne olmuþtur görün." (3: 137, 6: 11). Saffât Suresi'nde þunlari okuyo­ruz: "Sonra diðerlerini helak etmiþtik. Elbette siz, sabah ve akþam onlarýn üzerinden ge­çersiniz. Artýk düþünüp ibret almaz mýsý­nýz?" (37: 136-138). Yusuf Suresi'nde is*e: "Þimdi kâfirler, kendilerinden önce gelen in­karcýlarýn akibetlerinin nasýl olduðuna bakýp ibret almak için yeryüzünde dolaþmýyorlar mý? Muhakkak ki, ahiret yurdu, Allah'tan korkanlar için hayýrlýdýr. Halâ bunu düþünüp akletmeyecek misiniz?" (12: 109; 27: 69). "Hilelerinin sonunun nasýl olduðuna bak. Biz onlarý ve kavimlerini toptan helak ettik. Ýþte, küfürleri yüzünden çökmüþ, harabeye dönmüþ evleri! Bunda, bilen bir kavim için þüphesiz ders vardýr." {27: 51-52).

Eðer siz böylece seyahat ederseniz, pek çok eski milletin Rablerini reddettiðini ve kötü sonla karþýlaþtýðýný göreceksiniz, "Size, siz­den önce gelen Nûh kavminin, Ad kavminin, Semûd kavminin ve onlardan sonra da taf­silatýný ancak Allah'ýn bildiði kavimlerin ha­berleri gelmedi mi? Onlara peygamberleri belgelerle gelmiþlerdi de ellerini aðýzlarýna götürüp þöyle demiþlerdi: 'Biz, sizinle gön­derilene inanmýyoruz. Bizi davet ettiðiniz þeyden de þüphe ve endiþe içindeyiz.' Peygam­berleri de þöyle demiþti: 'Gökler ve yeri ya­ratan Allah'ýn birliðinden mi þüphe ediyor­sunuz? O, günahlarýnýzý baðýþlamak Ýçin si­zi hak dine çaðýrýyor ve belirli bir vakte ka­dar size müsaade ediyor: Onlar da dediler ki: 'Siz de bizim gibi bir insansýnýz, bizi baba­larýmýzýn taptýklarý þeylerden çevirmek isti­yorsunuz. O halde, doðruluðunuzu ispat eder açýk bir delil getiriniz. Peygamberleri onla­ra þöyle dedi: 'Evet, biz de sizin gibi ancak bir insanýz; fakat Allah, kullarýndan diledi­ðine iyilikte bulunur. Allah'ýn izni olmadýk­ça da sîze bir delil getirmeyiz. Müminler an­cak Allah'a güvensinler. Bize yollarýmýzý gös­teren Allah'a niçin güvenmeyelim? Bize et­tiðinize elbette katlanacaðýz. Güvenenler an­cak Allah'a güvensinler!" (14: 9-12).

Bu ayetler açýkça gösterir ki, Allah'ýn yolu­nu reddedenler bu dünyada ve ahirette ziyan­dadýrlar. Allah'a inanan ve O'nun yolunu iz­leyenler ise kesin olarak kazançlýdýrlar. Sa'd Suresi'nde þöyle buyurulur: "Onlardan ev­vel Nuh milleti, Âd, sarsýlmaz saltanýtýn sa­hibi firavun, Semûd, Lût milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamýþtý, iþte bunlar da peygamberlerine karþý birleþen topluluklar­dýr. Hepsi peygamberleri yalanladý da aza­býmý-hakettiler." (38: 12-13-14). Furkan Su­resi'nde þöyle geçer: "Gerçekten Musa'ya o kitabý verdik.... 'Haydi ayetlerimizi yalanla­yan o kavme gidin.1 dedik, nihayet onlarý (Fi­ravun ve kavmini) tamamen helak ettik, Nuh kavmini de... Âd kavmini de, Semûd kavmi­ni de, (Þuayb'ýn) Ress ashabýný da, bunlarýn arasýnda geçen birçok nesilleri de helak et­tik. Bunlardan herbirine nasihat olarak ni­ce misaller anlattýk. Fakat, iman etmedikle­rinden hepsini tamamen helak ettik." (25: 35-39).

Kur'an-ý Kerim'den alýnan bu ayetler, ilk mil­letlere ait hazineler ve arkeolojik bulgular hakkýnda hüküm vermek için, ölçüsünü açýk bir þekilde ortaya koymuþtur. Onlarýn mima­rî, sanat ve maddî ilerleme sahasýndaki du­rumlarý ve baþarýlarý, peygamberleriyle olan iliþkileri çerçvesinde görülüp, deðerlendirile­cektir. Onlar, peygamberlere inanmýþlar ve günlük hayatlarýnda onlarýn gösterdiði yolu izlemiþlerse, medenî ve kültürlü insanlar ola­rak telâkki edilecekler, fevkalade bir düzen içindeki kültürleri ve medeniyetleri, diðer milletleri her sahada örnek teþkil edecektir. Fakat eðer, onlar peygamberlere inanmak ye­rine reddetmiþlerse, maddî ve bilimsel geliþ­melerine raðmen, kendileri gayri medenî, uy­garlýklarý da cahiliyet düzeni içinde addedi­lecekti. Kur'an-ý Kerim, Allah'ýn peygamber­lerini inkâr eden önceki milletlerin mal ve servetleri konusunda, bundan, özel olarak bahsetmiþtir. Zuhruf Suresi'nde þunlarý oku­yoruz: "Firavun, kavmine þöyle seslendi: 'Ey kavmim, Mýsýr'ýn mülk ve saltanatý ile mem­leketimde akan büyük ýrmaklar benim deðil mi? Artýk görmüyor musunuz? Yahut ben zavallý ve neredeyse konuþamayan bu kim­seden daha üstün deðil miyim?' " (43: 51-52). Kasas Suresi'nde þu sözler geçer: "Fi­ravun, 'Ey ileri gelenler, sizin benden baþka bir tanrýnýz olduðunu bilmiyorum. Ey Ha-man! Benim için toprak üzerine bir ateþ yak, tuðla hazýrlayýp bana bir ktýle yap, çýkar belki Musa'nýn tanrýsýný görürüm. Doðrusu ben Musa'yý yalancýlardan sanýyorum.' O Firavun ve askerleri, yeryüzünde haklarý olmayarak büyüklük tasladýlar ve zannettiler ki, bÝ2e döndürülmeyecekler." (28: 38-39). Bu, Allah'ý inkâr eden, hayattaki her þeyi bu dünya zenginliði ve zevklerinden ibaret sa­yan ve Kýyamet Ýnancýný da tümüyle redde­den insanlarýn davranýþlarým açýkça gösterir. Âd kavmi de, onlardan farklý deðildi. "Siz her tepeye bir koca bina kurup boþ þeyle mi uðraþýrsýnýz? Dünyada ebedî kalacakmýþsýnýz gibi, bir takým saraylar ve havuzlar da edi­niyorsunuz? Hem yakaladýðýnýz vakit, mer­hametsizce, zorbaca yakalýyorsunuz... Size bildiðiniz þeyleri verenden sakýnýn, size da­varlar ve oðullar verenden, bahçeler ve akar­sular ihsan edenden,... Onlar dediler ki: 'Sen öðüt versen de, öðüt verenlerden olmasan da bizce farký yoktur... Biz azaba uðratýlma­yýz.' " (26: 128-138). Semûd kavminin dav­ranýþlarý da aynýydý. Onlar da, Âd kavmi gi­bi,"dünya malýyla gururlandýlar ve peygam­berlerinin uyanlarýný hiçe saydýlar: "Allan­ýn sizi Âd milleti yerine getirdiðini, ovalarýn da, köþkler kurup daðlarýnda kayadan evler yonttuðunuz yeryüzünde yerleþtirdiðini ha­týrlayýn. Allah'ýn nimetlerini anýn, yeryüzün­de bozgunculuk yaparak karýþýklýk çýkarma­yýn." (7: 74).

Kur'an-ý KerÝm'de, insanýn tarihî ve arkeo­lojik kayýtlarýndan söz eden pek çok örnek vardýr. Bu örneklerde, çeþitli kavimlerin bü­yük maddî geliþmelere, politik ve askerî güç­lere sahip olduklarý halde, Allah'a ve Kýya­met gününe inanmadýklarý için nasýl yok olup gittikleri anlatýlýr. Onlarýn dünyadaki baþarýlarýnýn, sadece Allah'ýn emrine itaat ederek yapýlan iyi amelleri tartýp kaydeden doðruluk terazisinde hiçbir deðeri yoktur. Bu, Kur'an nazarýnda, eski milletler ve me­deniyetleri hakkýnda karar1 vermek için ge­rekli ölçüdür. Bu kriterle yaþayan bir millet kültürlü, medenî ve ileridir, onun medeniyeti de, Allah katýnda, diðer insanlar için Örnek­tir. Diðer taraftan, bu Ölçüyü kabul etmeyen bir kavim de, gayri medenî ve barbardýr, onun medeniyeti de Allah katýnda, sadece bir cahiliyel gösterisidir. Bütün arkeolojik araþ­týrmalar, amaçlan için, eski uygarlýklar ve kültürlerin sýnýflandýrýlma ve tanýnmasýnda bu modeli izleyeceklerdir.

Bu konuda, üstünde durulmasý gereken di­ðer bir nokta da, arkeolojik çalýþmalarýn, Kur'an tarafýndan yalnýzca uyarýcý bir amaçla baþlatýldýðý, bunun için bütün araþtýrmala­rýn o çizgide yürütülmesi gerektiðidir. Gele­cek nesillere bazý hikmet dersleri vermek is­tenir, öyle ki, atalarýnýn yaptýðý hatalarý tek­rar etmesinler, hareketlerini, Allah'ýn pey­gamberlerinin öðretici ýþýðýnda yönlendirsin­ler. "Peygamberlerin baþlarýndan geçenler­den, sana anlattýðýmýz her þey senin gönlü­nü pekiþtirmemizi saðlar. Sana bu belgeler­le gerçek; inananlara da öðüt ve hatýrlatma gelmiþtir:' (11: 20).

Tâhâ Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Sana geçmiþin haberlerinden bir kýsmýný böyle an­latýrýz. Þüphe yok ki, sana tarafýmýzdan bir Kitap verdik"(20: 99). Þüphesiz ki, Kur'an, çeþitli içeriklerde, insanýn geçmiþ tarihini an­latýr; fakat baþtan sona esas tema, atalarý­nýn hatalarýný tekrarlamamalarý için, insan­lara yol göstermek ve faydalanmalarýný sað­lamak amacýyla, daima öðüt veren bir gö­rünümdedir. Birçok vakada, böyle anlatým­lar, þu sözlerle son bulur: "Muhakkak ki bunda bir ders var, Öyle iken onlarýn çoðu inanmamýþtýr." (26: 121, 158 ve 11:120). Bu­nunla beraber, öðüt veren not bütün insan­lar için geneldir, fakat sadece inanan akýllý kiþiler onlardan ders alýr. Secde Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Þimdi yurtlarýnda gezip dolaþtýklarý, kendilerinden önce nice nesil­leri yok etmiþ olmamýz onlarý, doðru yola sevk etmez mi? Bunlarda þüphesiz ibretler vardýr. Dinlemezler mi?" (32: 26).

Bu, hayatýn maddî yanýnýn cazibesi ve parýl-tisýyla, yoldan çýkmamalarý için, insanlarý uyarmak amacýyla, Kur'an-ý Kerim'in pek çok bölümünde de tekrar edilir. "Ey insan­lar! RabbÝnizden sakýnýn. Babanýn oðlu, oðu-lun da babasý için bir þey ödeyemeyeceði gün­den korkun. Allah'ýn affýna güvendirerek þeytan sizi ayartmasýn." (31: 33). Fatir Sure­si'nde de þöyle buyurulur: "Ey insanlar! Al­lah'ýn vaadi vuku bulacaktýr. O halde, sakýn dünya hayatý sizi aldatmasýn." (35: 5). Aslýn­da, insanýn yaratýlýþ gayesi, onun, dünya zevkleri, varlýklarý ve güçleri ortasýnda nasýl

davranacaðýný denemektir. O, bu hayat zevk-leri içinde kendisini unutup, Yaratýcýsýný in­kâr mý ediyor? Yoksa, bu dünyanýn tüm zevk ve cazibelerine raðmen, dirayetli davranýp, Rabbini ve peygamberini hatýrdan çýkarmý­yor mu? Bu, onun yaratýlýþýnýn esasýdýr: "Hanginizin daha iyi iþ iþlediðini belirtmek için, ölümü ve dirimi yaratan O'dur. O güç­lüdür. Baðýþlayandýr." {67: 2). Bu ayet, insa­nýn yaratýlýþýndaki gayeyi kesin olarak orta­ya koyar; ve bu, Ýslâm'da arkeolojik araþtýr­malarla önceki milletler hakkýnda hüküm vermek için ölçüdür. Kur'an-ý Kerim'in baþ­ka bir ayetinde, bunun daha ileri bir izahý vardýr. "Biz, yeryüzünde olan þeyleri, yer hal­kýna bir süs yaptýk ki, insanlarýn hangisinin daha güzel bir amelde bulunacaðýný imtihan edelim."

Böylece, Kur'an'ýn, arkeoloji çalýþmalarýna yaklaþýmý, modern Batý dünyasýnýnkinden ta­mamýyla farklýdýr. Batý dünyasý, sadece eski insanlarýn, zamanlarýnda mimarî, sanat ve heyk,el alanýndaki dünyevî baþarýlarýný ince­ler ve geliþmeleriyle baþarýlarýný bu maddî þeylerle ölçer. Onlarýn inanýþlarýna, ahlâkla­rýna ve hayat tarzlarýna hiç önem vermez. Al­lah'a veya tanrýlara inanmalarý, peygamber­leri kabul veya inkâr etmeleri, modern arkeolojistleri hiç ilgilendirmez. Ahlâka aykýrý bir hayat tarzýný benimsemeleri, hayatlarýný ah­lâksýzlýk ve kötülük içinde geçirmeleri, batý­lýnýn arkeolojik sonuçlarým etkilemez; çün­kü böyle þeyler, onun çalýþmasýnýn bir par­çasý deðildir.



radyobeyan