Mimari By: saniyenur Date: 06 Haziran 2012, 17:29:07
21- Mimari
Diðer bütün ÝslâmÝ bilimler gibi, mimarlýk ve geliþmesi de Kur'an'dan ve onun hayat felsefesinden etkilenmiþ ve onun tarafýndan yönlendirmiþtir. Ýslâm itikadýnýn ruhu, farklý yapý modellerini bir arada tutar ve onlarý çoklukta Birlik ruhunu temsil eden bir þekle sokar. Bu, Ýslâm mimarisinin de yegâne özelliðiydi. O, ayný zamanda farklý, hatta zýt unsurlar arasýndaki ahenk ve dengenin dikkate deðer mânâsýný da yansýtýr. Çünkü mimarî dahil olmak üzere Ýslâmî bilimlerin esasý, kâinattaki her þey arasýndaki karþýlýklý ilgi ve uyumdur. Doðal çevre ile su, hava ve ýþýk gibi, insan hayatýna gerekli olan doðal kuvvet ve unsurlar arasýnda, þehir planlamasýnda olduðu gibi, Ýslâmî mimari planý bakýmýndan tam bir denge mevcuttur. Þehir içinde ikamet, ibadet veya iþ binalarý, caddeler ve þehir hayatýnýn diðer temel ihtiyaçlarýný planlarken, müslüman mimarlar, bölgede mevcut doðal faktörlerden azamî ölçüde istifade etmiþlerdi. Sýcak bölgelerde, günün sýcak saatlerinde, gecenin serin havasýný muhafaza etmek için dar sokaklar yapýldý. Sýcaklýðýn çok yüksek olduðu yerlerde konutlarý havalandýrmak için, rüzgâr kuleleri inþa edildi ve sýcak öðle saatlerini geçirmek ve sarnýçlarda suyu soðuk muhafaza etmek için, alt bodrum katlarý kullanýldý.
Böylece Ýslâm medeniyeti, çevreyle denge görünümü içinde, yeterlilikle güzelliði birleþtiren mimarisinde, mevcut doðal faktörlerin maksimum ölçüde kullanýlmasýný tavsiye eder. Bu prensip altýnda, müslüman bir mimar sýcak çevrede, ýsýnýn bir yandan öbür yana maksimum ölçüde geçmesine izin veren geniþ cam pencereler kullanmaz ve binayý soðutmak için de dýþ güçlerden azamî þekilde istifade eder. Ayný þekilde, Ýslâm mimarisinde ve þehir planlamasýnda ýþýðýn kullanýmý, Ýlâhî Varlýðýn bir hatýrlatýcýsý, bir zevk kaynaðý ve bir tabiî aydýnlatma vasýtasý ve
kaynaðý þeklindedir. Bu þekilde, Ýslâmî mimari, þehirlerde ve binalarda, barýþ ve güzellik atmosferi oluþturmada geleneksel bilgi ve teknikleri kullanýr, ayný zamanda da bilimler arasýndaki doðal denge ve ahengi yansýtarak, tabiî çevreyle dengeyi sürdürür. Kýsaca, islâm mimarisi iki temel prensibi aksettirir: "Herhangi bir iþlemde mümkün olduðu kadar çok enerji tasarruf etmek ve doðal çevreye en az zarar veren gücün en kolay elde edilen þeklini kullanmak. Bu amaç için ýsý temininde güneþten, evlerin ve fabrikalarýn havalandýrýlmasýnda rüzgârdan, endüstriye güç saðlanmasýnda sudan; en ileri derecedeki kullaným ve yeterlilik güzellikle birleþtirilerek, azamî þekilde istifade edilmelidir." (Seyyid Hüseyin Nasr, Islamic Science, s. 227-234).
Kur'an-ý Kerim.mûkimlere maksimum rahatlýk, zevk ve güzelliði sunan ve doðal faktörleri en az israfla azamî þekilde kullandýrarak, doðal çevreyle tam bir muvazene içinde olan ideal bir mimari stilini ortaya koyar. Âl-i Ým-rân Suresi'nde çok basit kelimelerle þöyle anlatýlmýþtýr: "Fakat Rablerinden korkanlar Allah katýnda konutlar bulunan, içlerinden ýrmaklar akan, içinde temelli kalacaklarý cennetler vardýr. Allah katýndaki þeyler, iyi olanlar için daha hayýrlýdýr." (3: 198). Tevbe Suresi'nde: "Aðaçlan altýndan ýrmaklar akar Cennetler vaad buyurdu, içlerinde ebedî olarak kalacaklarý; hem Adn cennetlerinde güzel meskenler..." (9: 72). Secde Suresi'nde; "Ýman edip de salih amelleri iþleyenlere, amellerine karþýlýk varacaklarý cennet konaklarý vardýr." (32: 19). Diðer bir deyiþle, onlarýn normal ikametleri, doðal bîr çevrenin güzelliðiyle birlikte, bir evin alýþýlmýþ bütün imkânlarýný, rahatlýðýný ve huzurunu içeren bahçelerde olacaktýr.
Kur'an-ý Kerim, bu bahçelerin, baþka ilâve imkânlarýndan da þu þekilde bahseder, "Ýman edip salih ameller iþleyenleri, aðaçlan altýndan ýrmaklar akar cennetlere koyacaðýz. Orada ebedî olarak kalýcýdýrlar... Hem de onlarý en koyu gölgeliklere yerleþtireceðiz." (4: 57). Ra'd Suresi'nde; takva sahiplerine vaat olunan cennetin hali þöyle: "Altýndan ýrmaklar akar, yiyecekleri ve gölgesi devamlýdýr." (13: 35). Onlarýn mutlu yaþayýþýnýn bu özelliði, þu ayette.açýkça anlatýlmýþtýr: "Orada tahtlar üzerine dayanmýþ bir haldedirler. Orada yakýcý sýcak ve dondurucu soðuk görmezler. Gölgeleri üzerlerine sarkmýþ meyvalarý da bol bol önlerine konmuþtur." (76: 13-14). Mürselât Suresi'nde: "Doðrusu takva sahipleri, gölgeliklerde ve pýnar baþlarýndadýrlar. Canlarýnýn istediði meyva-lar arasýndadýrlar." (77: 41-42).
Doðal bir çevre ortasýndaki, bu ideal yapý tasvirleri, Ýslâmî çaðýn ilk asýrlarýnda mimari tarzýný etkiledi ve pek çok mimarî þaheser üretilmesine yol açtý. Meselâ Gýrnata'daki El-hamra Sarayý, Kurtuba ve Sevil'deki büyük ve güzel camiler, Kurtuba yakýnýndaki Medinetü'z-Zehra, Kudüs'teki Kubbetü's-Sahrâ, Kahire'deki îbni Tulün camii, Akra1 daki Taç Mahal. Ýspanya, Kuzey Afrika, Hindistan, Türkistan, Ýran ve diðer müslüman ülkelerde sayýsýz cami, Kur'an çalýþmalarýndan doðan mimari stil ve tarzlarýn haþmet ve azametini gösteren deliller taþýr. Bu binalann, özellikle camilerin, bütün yapýsal güzelliði ve sadeliði, yaratýcýnýn büyüklüðünü ve haþmetini hatýrlatýr. Kahire'deki Amerikan Üniversitesi Baþkaný, Dr. Jonh S. Bade-an'ýn þu sözleri, bu gerçeðe tanýklýk eder: "Sadelik ve vakarýyla, Ýbni Tulün Camii, Ýçinde dua ve ibadet edip, Allah'a yakýnlýk hissettiðim bir yerdi." (Robert L. Gulick, Jnr., Muhammed The Educator, s. 85-86).
Ýslâmî mimarî, diðer insanlarýn, özellikle müslümanlardan pek çok þey alan Avrupalýlarýn mimarî üslûp ve tarzlarý üzerinde kalýcý bir iz býraktý. "Piza, Cenova, Siena, Firenze ve diðer Ýtalyan þehirleri, koyu ve açýk taþlarýn münavebe Ýle kullanýlmasý gibi, benzer mimarî uygulamalarý aldýlar. Yukarýda söylenen usul, Avrupalýlarýn Ortaçað boyunca sýký ticarî iliþkiler içinde olduklarý bir þehirden, Kahire'den alýnmýþtý. Müslümanlarýn 'yaðmacýlar' olarak isimlendirdikleri Haçlýlar, yapýlarýn saðlamlaþtýrýlmasý hakkýndaki fikirleri, Saraken'lerden (Haçlý seferleri sýrasýnda müslümanlara verilen ad) almýþlardý. Mimarlýk tarihi otoriteleri, sivri uçlu kemerlerin Ýcadýný, Mýsýrlý ve Suriyeli müslüman mimarlara atfederler. Sivri kemer kesinlikle, 'Tudor' kemeri de muhtemelen, benzer orijinlidir. Muhtemelen, yüzeylerin traseri (að þeklinde taþ süsü) modeli ve hatta pen-cerelerdeki çubuk traserisi de, Ýslâmî kökenlidir. Bir evde kadýnlarýn bölümlerini gizlemek için, bir camide de paravana olarak kullanýlan tahta kafesler veya maþrabiyye, Ýngiliz metal parmaklýklarýnda kopya edilmiþtir. Avrupa'daki bütün kiliselerin kubbelerinin, Kudüs'teki Kubbet üs-Sahra'dan taklit edildiði söylenir. Bunlar, Ýslâmî mimarinin, diðer milletlerin ve insanlarýn mimarî üslûplarýný, nesiller boyu nasýl etkilediðini gösteren, sadece birkaç Örnektir.
Eðer modern yönetimler, þehir planlamalarýnda Ýslâmî modeli kullanmýþ olsalardý, o, Þehir hayatýný her yerde tehdit eden çevre problemini çözmekle kalmayacak, ayný zamanda, büyük þehirlere nüfûs akýþým kesinlikle azaltacak ve minimum bir dýþtan rahatsýz edilme ve maksimum bir kendine yeterlilik ile, yakýn doðal çevreleriyle uyum içinde yaþayan, mutlu ve huzurlu cemiyetlerin tesisinde yardýmcý olacaktý.
Ýslam mimarisinin pek çok diðer cephesi arasýnda, çevreyle karakterize olmasý üstündür. Müslümamn, bu dünya hayatýný seyahatta-ki bir yolcunun hayatý olarak hissetmesi ve kalýcý evinin baþka yerde olduðunu kabul etmesi, Kur'an'ýn Ýslâm inancýnýn etkisiyledir. Bunun için, o, asgari düzeyde rahatsýz eden bir çevreyle huzur ve uyum içinde yaþamaya çalýþmýþtýr ve onun mimarî modelleri ve þehir planlamalarý, tamamen bu hayat felsefesini yansýtýr. "Müslüman, çevresiyle bir denge Ýçinde yaþamýþtýr, çünkü mevcudiyetin bütün düzeylerine hükmeden ve tabiat dünyasýný idare eden kanunlarýn metafizik kaynaðý olan evrensel yasalara, kendini teslim etmiþtir. Allah'la, O'nun yasasýyla ve kendi düzeyinde, evrensel nizamýn denge ve ahengini yansýtan doðal çevreyple, barýþ ve uyum içinde bir hayat sürmüþtür." (Seyyid Hüseyin Nasr, a.e.e.. sh. 227-234)