Siyasi Esaslar By: saniyenur Date: 05 Haziran 2012, 21:40:54
Siyasi Esaslar
Hz.Peygamber'ýn yönetiminin diðer bir hususiyeti de toplumda adalet, iyilik ve fazilet sistemini meydana getirmesi; renk, akide ve ýrk ayrýmý gözetmeden tüm insanlara adalet ve eþitliði garanti etmesidir. Düþmanlarý bile adaleti baþka birindan deðil, sadece Resulullah'dan saðlayacaklarýný bilirlerdi. Açýk ve gizli entrikalarýna ve düþmanlýklarýna raðmen çekiþtikleri meseleleri ona getirirlerdi. Rasulullah, uzunluðu ve geniþliði boyunca Arap Yarýmadasý'nda hak ve adalet üzerinde yükselen idarî ölçüleri ortaya koyarak toplumun her kesimi arasýnda adaleti tarafsýzca uyguladý. Gerek kendi kiþisel misalý, gerekse yerel yöneticiler ve vergi toplayýcýlarýna gönderdiði emirleri ile herkese karþý doðru ve âdil olan yönetimin önemini ve bu yönetime olan ihtiyacý vurgulamýþtýr: "Allah'a en sevgili ve diriliþ günü O'na en yakýn olan olan kiþi âdil yönetici (imam) olacaktýr". "Eðer yetkili kýlýmrsan Allah'tan kork ve âdil davran." "Herhangi birisi Allah tarafýndan müslümanlarý ilgilendiren mesele üzerine yetkili kýlýnýr ve onlarý ihtiyaçlarý, .yoksulluðu ve zaruretleriyle ilgilenmekten yüz çevirip kaçýnýrsa, Allah da onun ihtiyaçlarý, yoksulluðu ve zaruretinden yüz çevirir." (Miþkât). Bu þekilde adalet ve eþitliðin devletindeki bütün insanlara uygulanmasýný saðlamak Ýçin elinden geleni yapmýþtýr. Rasulullah, içerisinde iyiliðin (maruf) teþvik edildiði, kötülüðün (münker) engellendiði bir toplum oluþturmak amacýyla etkili adýmlar attý. Toplumun moral deðerlerini zayýflatýp sonunda helâka götüren ahlâksýzlýk ve müstehcenliðe bulaþmadan terbiyeli, dürüst, temiz ve huzur dolu bir yaþantý sürülebilmesi için toplumda maruf ve münker hassasiyetinin geliþmesi gerekliydi. Toplu halde yaþamayý iyilik ve ahlâk kavramlarý üzerine organize etmek ve bunun elde edilmesinde yardýmcý olacak bütün faktörleri teþvik etmek, engelleyici faktörleri menetmek O'nun insanlara miras olarak býraktýðý yönetim ve idarenin çarpýcý bir özelliðidir. Rasul'ün þöyle dediði rivayet olunur: "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah adýna yemin ederim ki, ya marufu (iyi ve doðru) emreder, münkeri (çirkin ve yanlýþ) nehyedersiniz ya da Allah size kendisinden þüphesiz bir ceza yollar. Sonra siz Allah'a yakarýrsmýz da cevap da alamazsýnýz." (Miþkât)
Rasulullah devletin her vatandaþýna geçinme hakký tanýyarak Allah'ýn hükümranlýðýný yeryüzünde tesis etmekte gerçekten baþarýlý oldu. O'nun yönetimi tarafýndan yoksullarýn, yetimlerin ve düþkünlerin haklan tamamen dikkat edilip gözetildi; hiçkimse açlýktan ölmeye ya da dilenmeye terk edilmedi. Fakir ve düþkünlerin toplumun zengin üyelerinin mallarýndan alýnmasý gerekli hakka (zekât) sahip olduklarýný Rasulullah ashabýna ýsrarla belirtti. Bu pay onlarýn meþakkatlerinin karþýlýðýydý; yardým olarak deðil iadesi gerekli bir hak olarak onlara geri verilmeliydi. Kur'an bunu gerçek inananlarýn özellikleri arasýnda zikreder. "Ve onlarýn mallarýnda da dilenip-isteyen ve (iffetlerinden dolayý istemeyen) yoksullar için bir hak vardýr." (51; 19) "Ve onlarýn mallarýnda belirli bir hak vardýr; saile ve yoksula" (70; 24,25). Kur'an yoksullarýn bu hakkýný tanýmayanlarý, normal günlük ihtiyaçlarýný karþýlamakta onlara yardýmcý olmayanlarý lânet-lemektedir. Þu ayetler cehennemlikleri tanýmlamakta ve onlarý neyin cehenneme getirdiði anlatýlmaktadýr:"... Çünkü o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu, düþküne yemek vermeye önayak olmuyordu," (Hakka Suresi; 69: 33-34). "iþte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmaya önayak olmayan odur." (Maun Suresi; 107: 2-3).
Rasulullah, zekâttan farklý olarak mal üzerinde verilmesi gerekli olan baþka bir hakkýn varlýðýndan bahsetmiþtir: "Bir müslüman diðer bir müslümaný çýplakken giydi-rirse, Allah da onu cennettin yeþil giysileriyle giyindirir; bir müslüman diðer bir müslümaný açken doyurursa A'lah'da onu cennetin meyveleriyle doyurur ve bir müslüman diðer bir müslümana susamýþken su verirse, Allah da ona içmek için akan saf þaraptan verir" (Miþkât). Bu Kur'an ayetleri ve Rasulullah'ýn sözleri, onun kurmak istediði toplum þekli için açýk izler taþýmaktadýr; bir toplum ki içerisinde hiçbir yoksul ve düþkünün ölmeye terkedilmediði, aksine daha az talihli tüm üyelerinin ekonomik ihtiyaçlarýný bütünüyle karþýlayacak yeterli sosyal adalet ve sosyal güvenlik sisteminin hem devlet, hem de fert düzeyinde gerçekleþtiði bir toplum. Ýþte bu toplum Muhammed'ýn planladýðý, kurduðu ve haleflerine býraktýðý toplumdur ki, çeyrek yüzyýldan kýsa bir sürede bu toplumun, kurulmasýný baþarmýþtýr. Problemlerinin büyüklüðüne, diðer uluslar ve toplumlarýn ulaþmak için çok uzun zaman harcadýklarý hedeflere eriþmekteki zarafet ve çabukluðuna dikkat ediniz. Halkýný önce mükemmel öðretim, delil sunma ve muhakeme yoluyla Allah'ýn hükmüne boyun eðmeye alýþtýrdý, içlerindeki edep ve adalet fikirlerini geliþtirdi, gerek mahir gerekse akýllý karar ve çabalarýyla onlara siyasi ve dînî birlik getirdi, ülkede kanun ve nizamý kurdu; sonra da onlarýn tüm kabullerini kökten deðiþtiren inkýlâbî sosyal deðiþiklikleri sundu. Sayýlan bütün bu baþarýlar Rasulullah'ýn âdil ve müþfik idaresinin sonuçlarýydý.