Tavan Arasý
Pages: 1
Tarihte Neyi Severiz? By: reyyan Date: 03 Haziran 2012, 12:18:39
Tavan Arasý


Ali Sözer
| Þubat 2012 | TAVAN ARASI

Tarihte Neyi Severiz?


Tarih geçmiþte kalmýþ olmasýna raðmen hayatýmýza ve geleceðimize de tesir ediyor. Fikirler ve gruplaþmalar çoðu zaman tarih anlayýþý üzerinden þekilleniyor. Kimileri çýkýp bütün bir tarihi kötülüyor, kimileri de adeta kutsallaþtýrýyor. Neticede tarihle münasebetimiz kýsýr bir döngüye dönüþüyor. Yahya Kemal, geçmiþ, þimdi ve gelecek arasýnda güzel bir bað kurarak, bakýn tarihi nasýl açýklýyor:

“Geçmiþte sevdiðimiz, hayran olduðumuz ve baðlandýðýmýz þeyler yalnýz güzellikler, iyilikler, doðruluklardýr. Yoksa çirkinlikleri, kötülükleri, haksýzlýklarý sevmiyoruz. Demek ki maziyi bir kütle halinde, olduðu gibi, her tarafýyla sevmekten uzaðýz. Böyle olduðuna göre yaþadýðýmýz devirde de, hâlde de sevdiðimiz ve sevmediðimiz ayný þeylerdir. Gelecekte de ayný þeyleri seveceðiz, ayný þeyleri sevmeyeceðiz.”

Ba’de Harâbi’l-Basra!

Ýsmail Hakký Bursevî hazretleri Kitâbu’l-Furûk (Kelimeler Arasýndaki Farklar) adlý kitabýnda Basra kelimesini ve “Basra harap olduktan sonra” deyimini þöyle açýklar:

“Basra kelimesi sert toprak ve yumuþak taþ manasýna gelir. Bu yüzden oraya Basra ismi verilmiþtir. Basra þehrini Hz. Ömer r.a. kurmuþtur.

Hâþiyetü’l-Keþþâf’ta þöyle geçer: ‘Ba’de harâbi’l-Basra’ ifadesi ‘fýrsat kaçtýktan sonra büyük bir iþ için’ söylenen bir darb-ý meseldir. Bunun aslý þudur:

Basra’da Hintli pek çok asker vardý. Bunlar efendilerini öldürmek üzere anlaþtýlar ve öldürdüler. Bunlarýn her biri iþ ve makam hususunda efendilerinin yerine geçmeye çalýþtýlar. Bu haber Halife’ye ulaþýnca bu kölelerle savaþmak üzere bir ordu gönderdi. Bunun üzerine içlerinden biri ‘ba’de harâbi’l-Basra’ (Basra harap olduktan sonra gönderdi) dedi. Ýþte bu söz, darb-ý mesel (deyim) olmuþtur.”

Çocuklar Helyon* Otu Toplarken..

Büyük Mücahid Þeyh Þamil hazretleri büyük Rus ordusu karþýsýnda yýlmadan, yorulmadan yýllarca savaþmýþ ve Ruslara büyük kayýplar verdirmiþtir. Þeyh Þamil’in kâtibi M. Tahir el-Karahî’nin anlattýðý þu olay mücahitlerin zekâsýný ve morallerinin yüksekliðini göstermektedir:

“Rus kumandaný Grabe, Dargo üzerine yürümek teþebbüsünde bulunduðu sýrada Bahsaylý Hamayýl namýnda bir müslüman, ‘Çeçen ormanlarýnda aslanlar ve kaplanlar gibi yiðit adamlar vardýr. Þamil’in yanýndakiler ise bunlarýn en zorlularýdýr.’ dedi. Lakin kumandan dinlemeyip on bin kiþilik bir orduyla hareket etti. O gün karþýlarýna kimse çýkmayýnca, o kiþiyi çaðýrýp:

– Hani senin aslanlarla kaplanlar nerede, diye alay etti. O da:

– Bekle, yarýn görürsün, dedi.

Ertesi gün de kimse çýkmadý, kumandan yine çaðýrýp alay etti. O da yine ayný cevabý verdi. Ertesi gün Þuayp kumandasýndaki mücahitler birden bire karþýlarýna çýkýp Ruslarý þaþýrttýlar. Düþman hücuma tahammül edemeyip kaçmaya baþladý. Lakin içlerinden bir miktarý kaçamayýp kuþatmaya alýndý. Üç gün kuþatmada kaldýlar, susuzluktan aðaç kabuklarýný emmeye mecbur oldular. Kumandanýn maiyeti de kaçmýþ, kaçarken de iki top býrakmýþlardý.

Rus kumandaný bozulup kaçtýðý halde mucahitlere yenilgisini bildirmemek fikriyle, ‘Askerimizden birkaç nefer odun kesmek için ormana gitmiþken tutup öldürmüþsünüz. Bunu savaþ kazandýk sanarak övünmeyiniz!’ diye Þuayp Molla’ya haber gönderdi. Þuayp Molla da, ‘Ben burada yoktum. Çocuklarýmýzdan birkaçý helyon(*) otu toplamak için ormana gitmiþler, orada karþýlarýna çýkan kâfirleri öldürmüþler!’ diyerek alaylý bir cevap gönderdi.”

*Helyon: Bombardýman sonucunda ortaya çýkan radyoaktif madde.

Medine’de Mevlid Kandili

Osmanlý döneminde tasavvuf erbabýndan Derviþ Ahmed Peþkârî k.s. 1791 yýlýnda Medine’yi ziyaret etmiþ ve burada bir yýl kadar kalmýþtýr. Medine-i Münevvere’de geçen günlerini de Tayyibetü’l-Ezkâr adlý eserinde kaleme almýþ, özellikle Medine’deki Ýslâmî hayatý ve buradaki bayramlarý, kandilleri anlatmýþtýr. Mevlid Kandili için de þunlarý söyler:

“Mevlid gecesini ihyadan sonra (Rebîülevvel’in 12. günü) sabah namazýndan sonra Bâbü’n-Nisâ önündeki meydana bir kürsü koyarlar. Müvacehe penceresi karþýsýdýr. Medine’nin bütün eþrafý, þehrin kadýsý, þeyhü’l-harem ve sair aðalar, zabitler mertebe mertebe ve rütbelerine göre toplanýrlar. Ziyaretçiler ve halk etrafýna toplanýrlar. Öd ve amber buhurlarý göklere yayýlýr. Mescid-i Þerif’in içi gül sularý ile kokulandýrýlýr.

Hatiplerden beþ kiþi nöbetle kürsüye çýkarlar. Arapça mevlid okurlar. Duadan sonra þerbetler içilir, herkes evlerine gider. Bu iþ güneþin doðuþundan, kuþluk vaktine kadar tamam olur. O gün dükkanlar açýlmaz, dersler okunmaz, kimse iþiyle meþgul olmaz. Toplar atarlar, þenlik ederler, küçük büyük güzel elbiselerini giyip birbirleriyle tebrikleþirler. Medine halký bu mübarek güne büyük ehemmiyet verir, çok hürmet gösterirler.

Þehir ahalisi arasýnda büyük bayram budur. Zira bu günde Fahr-i Alem Efendimiz s.a.v. dünyayý þereflendirmiþlerdir. Öyle bir gün ki alem yeniden can bulmuþ, cihan O’nun nuruyla aydýnlanmýþtýr.

Diðer mübarek geceler, ramazan, bayram, hac, kurban bunlarýn hepsi o Yüce Peygamber’in hürmetine ihsan olunmuþtur. Kur’an-ý Kerim O’na nazil oldu.

Böyle kadri yüce bir zatýn teþrifi günü büyük bayram olmaz da ne olur?

Bu günde bütün dünya meþgalelerinden el çekip sevinç göstermek cümle ehl-i imanýn boynuna borçtur. Medineliler de öyle ederler.”


radyobeyan