O Gece Sendin Gelen By: reyyan Date: 03 Haziran 2012, 12:07:35
O Gece Sendin Gelen
Hüseyin Okur | Þubat 2012 | DÝÐER YAZILAR
Ýnsanlýk tarihinin en önemli hadisesi hiç þüphesiz Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. Efendimiz’in dünyaya teþrif etmeleridir. Hz. Musa a.s. kendisine indirilen Tevrat’ta, vasýflarý “müjdeci, uyarýcý, katý yürekli olmayan, sokaklarda baðýrýp çaðýrmayan, kendisine yapýlan kötülükleri iyilikle karþýlayan, affeden” þeklinde zikredilen Peygamber Efendimiz’in geliþini beklemiþtir.
Hz. Adem a.s. cennetten indirilince, “Ey Rabbim! Muhammed’in hürmetine beni affet” diye dua etti. Allah Tealâ, “Ey Adem, ben onu henüz yaratmamýþken adýný nereden bildin?” diye sordu. “Ey Rabbim! Arþ’ýn üzerinde senin isminin yanýnda onun isminin, “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasulullah” diye yazýlý olduðunu gördüm ve anladým ki, senin þerefli isminin yanýna ancak en çok sevdiðinin ismini layýk görürsün.” dedi. Buna karþýlýk Allah Tealâ, “Ey Adem, doðru söylüyorsun. O bana insanlarýn en sevgilisidir. Onun hürmetine duaný kabul edip senin affettim. Eðer Muhammed olmasaydý, seni yaratmazdým.” buyurdu.
Kur’an-ý Kerim’de, Efendimiz s.a.v.’e hitaben, “(Ey Muhammed!) Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) buyrulmakta, Efendimiz’in buyurduðu bir kudsî hadiste de Cenab-ý Hak, “(Ey Muhammed) Sen olmasaydýn, alemleri yaratmazdým.” demektedir. (Aclûnî, Keþfu’l-Hafâ, 2/232)
Ýnsanlýk tarihinin en önemli hadisesi hiç þüphesiz Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. Efendimiz’in dünyayý teþrif etmeleridir. Hz. Musa a.s. kendisine indirilen Tevrat’ta, “Vasýflarý müjdeci, uyarýcý, katý yürekli olmayan, sokaklarda baðýrýp çaðýrmayan, kendisine yapýlan kötülükleri iyilikle karþýlayan, affeden…” þeklinde zikredilen Peygamber Efendimiz’in geliþini beklemiþtir, Hz. Ýsa a.s. da, “Ey Ýsrailoðullarý! Ben size Allah’ýn elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ý doðrulayýcý ve benden sonra gelecek, Ahmed adýnda bir peygamberin de müjdeleyicisiyim.” (Saff, 6) demiþti.
Doðmadan yetim
Peygamber Efendimiz s.a.v.’in babasý Abdullah, Kureyþlilerin ticaret kervanlarýndan biriyle Þam ve Gazze’ye gitmiþ, iþleri bittikten sonra da yüklerini alarak dönüþ yoluna koyulmuþlardý. Efendimiz’in babasý Abdullah yolculuk esnasýnda hastalandýðý için kafile Yesrib’e (Medine) uðramak zorunda kaldý. Hz. Abdullah Medine’de, bir müddet istirahat etmek için dayýlarý olan Neccaroðullarý’nýn yanýnda kalacaðýný söyledi. Burada bir ay boyunca hasta yattý. Arkadaþlarý yola devam edip Mekke’ye döndüler. Efendimiz s.a.v.’in dedesi Abdülmuttalib oðlu Abdullah’ýn nerede olduðunu sordu. Onlar da, “Hastalandýðý için Medine’de, dayýlarý Neccaroðullarý’nýn yanýnda býraktýk.” dediler. Bunun üzerine Abdülmuttalib, büyük oðlu Hâris’i Medine’ye gönderdi. Vardýðýnda Hâris’i kötü bir haber bekliyordu. Abdullah vefat etmiþ ve Medine’ye defnedilmiþti. Yirmi beþ yaþýndaydý ve eþi Hz. Âmine de Efendimiz s.a.v.’e hamileydi.
Hiçbir kuluna kaldýramayacaðý yük yüklemeyen Allah Tealâ, onlara doðacak bebeðin hatýrýna, sabýr ve dayanma gücü verdi. Doðuma az bir zaman kala Hz. Âmine bir rüya gördü. Bedeninden çýkan bir nur, doðu ile batý arasýnda ne varsa aydýnlatýyordu. Rüya devam ederken gönül okþayan bir ses duydu. Bu ses ona doðumdan sonra yapacaklarýný bildiriyordu: “Ey Âmine! Sen insanlarýn en hayýrlýsýna, ümmetlerin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiðin zaman, ‘Bir ve tek olan Allah’a sýðýnýrým!’ de ve adýný Muhammed koy, hâlini kimseye bildirme…”
Hz. Âmine’nin gördükleri
Rebiülevvel ayýnýn 12. günü, Miladî takvime göre 571 yýlýnýn Nisan ayýnýn yirminci günü ve pazartesi gecesiydi. Hz. Âmine o gün çeþitli olaðanüstü haller yaþamaya baþladý. Gerçi daha önce de zaman zaman böyle þeyler görüyordu. Fakat bu sefer çok baþkaydý. Vakit geceye yaklaþtýkça doðum yapacaðý hissine kapýldý ve yakýn komþusu Þifa Hatun’a kendisine yardýmcý olmasý için haber gönderdi. Þifa Hatun beraberinde birkaç kadýnla birlikte Hz. Âmine’nin evine geldi.
Hz. Âmine birden evinin nurla kaplandýðýný, etrafýn gündüz gibi aydýnlýk olduðunu fark etti. Uzandýðý yataðýn yanýnda bir kâse vardý. Bu kâse nereden gelmiþti, kim koymuþtu bilmiyordu. Kâseden birkaç yudum alýnca içine bir ferahlýðýn dolduðunu hissetti. Derken, güzellikleriyle göz kamaþtýran bazý kadýnlar geldi evine. Onlarý þimdiye kadar hiç görmemiþti. Kendisi ve karnýndaki bebeði hakkýnda konuþuyorlar, birbirlerini ve Âmine’yi tebrik ediyorlardý.
Dünya yaratýldý yaratýlalý gelip geçen bu en hayýrlý gecede, yeryüzünün her tarafýnda Allah’ýn emriyle gerçekleþen çeþit çeþit hadiseler oluyordu. Bütün gökyüzü, zuhur edecek olan o nura, yani Allah’ýn Habibi’ne hürmet etmek ister gibi kapanmýþtý yeryüzüne.
Yalnýz Hazret-i Âmine’nin evindekiler deðil, Mekke içinde, yakýn kabilelerde ve dünyanýn her tarafýnda bir faklýlýk hissediliyordu. Kiliselerdeki papazlar, havradaki hahamlar gözlerini gökyüzünden ayýrmýyorlardý. Kitaplarýndan öðrendiklerine göre ahir zaman peygamberinin doðuþunu gökte parlayan yeni bir yýldýz müjdeleyecekti bütün insanlara. O yýldýz görünür görünmez kitaplarýn müjdelediði peygamber yeryüzünü þereflendirecekti.
Nihayet Hz. Âmine, Þifa Hatun’un “Müjdeler olsun bir erkek evladýn oldu!” sesiyle kendine geldi. Doðum gerçekleþmiþti, fakat Hz. Âmine hiç farkýna varmamýþtý. Bebeði kucaðýna aldý, göbeði kesilmiþti ve sünnetliydi. Sýrtýnda, iki kürek kemiði arasýnda mühre benzer bir iz vardý. “Doðrusu biz bunun gibi bir çocuk görmedik!..” diyerek hayrette kaldý görenler.
Bu olaya þahit olanlardan Osman b. Ebi’l-Âs’ýn annesi þöyle demektedir: “Rasulullah s.a.v.’in doðduðu evde her neye bakarsam nur oluyordu. Yýldýzlara baktýðýmýzda bize o kadar yaklaþýyorlardý ki, neredeyse üzerimize düþecek sanýyordum.”
‘Adýný Muhammed koydum’
Efendimiz s.a.v. doðduktan kýsa bir müddet sonra dedesi Abdülmuttalib’e haberci gönderildi ve bir erkek torunu olduðu müjdelendi. Abdülmuttalib kalbinin hýzla çarptýðýný hissediyordu. Gözlerinden sevinç gözyaþlarý süzülüverdi. Hýzlý adýmlarla eve geldi, torununu öpüp koklarken oðlu Abdullah’ýn kokusunu hissetti. Aðlamaklý oldu. Gözyaþlarýný kimse görsün istemedi, yüreðine akýttý. Âmine’ye dönerek: “Çocuðun adýný ne koyalým?” diye sordu.
Hz. Amine, hamile iken rüyasýnda gördüðü þeyleri, kendisine neler söylendiðini kayýnpederi Abdülmuttalib’e anlattý. Çocuðuna Muhammed adýnýn konulmasý söylenmiþti. Abdülmuttalib de torununun adýný Muhammed koydu. Torununun doðumunun yedinci gününde bir ziyafet düzenledi ve bütün Kureyþlileri çaðýrdý. Hemen hemen bütün Kureyþliler bu davete icabet ettiler. Bazýlarý:
– Ey Abdülmuttalib! Neden torununun adýný bizim atalarýmýzýn adlarýna benzer koymadýn da daha önce hiç rastlamadýðýmýz bir isim olan Muhammed koydun, diye sordular. Abdülmuttalib onlara dedi ki:
– Adýný Muhammed (övülen) koydum, çünkü gökte Allah tarafýndan, yerde de insanlar tarafýndan övülen bir kiþi olmasýný arzu ediyorum.
O’nun doðduðu gece
Efendimiz s.a.v.’in doðduðu gece Mekke pek hareketliydi. Yahudiler arasýnda birçok alim vardý. Bunlar kitaplarýnda Allah Rasulü’nün geleceðini görmüþlerdi. Ýþte onlardan biri Mekke’ye yerleþip orada ticaret yapmaya baþlamýþtý. Hz. Peygamber s.a.v.’in doðduðu gece Kureyþ meclisinde, “Ey Kureyþliler! Bu gece doðan bir çocuðunuz oldu mu?” diye sormuþ, onlar da, “Vallahi bilmiyoruz!” deyince, Yahudi bilgin, “Eðer böyle bir þey olmadýysa mesele yok. Bana bakýn, söyleyeceklerimi kafanýza iyice yerleþtirin. Bu gece doðan çocuk, bu son ümmetin peygamberi olacaktýr. Ýki omuzu arasýnda nübüvvet mührü olan bir iþaret vardýr.”
Yahudi bilginin bu sözleri karþýsýnda hayrete düþen Kureyþliler daðýlýp evlerine gittiklerinde söylenenleri ailelerine anlatýnca, “Abdülmuttalib oðlu Abdullah’ýn bir oðlu dünyaya geldi, adýný da Muhammed koydular.” dediler. Sonra birbirleriyle karþýlaþan Kureyþliler, “Yahudinin sözünü ettiði çocuðun doðumunu haber aldýnýz mý?” diye birbirlerine sorudular. Sonra koþup Yahudi bilginin yanýna vardýlar. Hz. Peygamber s.a.v’in doðum haberini verdiler. O da, “Öyleyse gelin beraberce bebeðin yanýna gidelim de onu görelim.” dedi. Birlikte Abdülmuttalib’in yanýna gidip bebeði görmek için izin istediler. Ýzin alýnca Hz. Âmine’ye gidip; “Oðlunu bize göster bakalým..” dediler ve sýrtýný açmasýný istediler. Hz. Amine, Efendimiz s.a.v.’in sýrtýný açýnca omuzlarý arasýndaki iþareti gördüler. Yahudi bilgin bayýlýp düþtü. Ayýlýnca “Neyin var, bu ne hal?” diye sorduklarýnda dedi ki: “Peygamberlik Ýsrailoðullarýnýn elinden çýktý artýk. Buna sevindiniz deðil mi! Allah’a andolsun ki onun haberi doðudan batýdan; her yerden duyulacak!” dedi.
Efendimiz s.a.v.’in doðduðu gün pek çok olay meydana gelmiþtir: Mecusîlerin bin seneden beri yanmakta olan, ilah saydýklarý ateþ yýðýnlarý bir anda sönüvermiþ, yine kutsal saydýklarý Save (Taberiyye) gölü bir anda kuruyuvermiþtir. Kâbe’de mevcut 360 put devrilmiþ, yýllardýr kuru olan Semave vadisi sularla dolup taþmýþtýr. Ýran hükümdarýnýn sarayýndaki on dört kule yerle bir olmuþtur.
O günün hatýrýna
Bütün bunlar çok mühim bir þeye iþaret ve müjdeydi. Çünkü Hak gelmiþ, batýl zail olmuþtu. Hakký telkin ve teblið edecek olan, Fahr-i Kâinat, Muhammed Mustafa s.a.v. doðmuþtu. Efendimiz s.a.v. Rebiülevvel ayýnýn 12. gecesi dünyaya gelmiþti. Onun dünyaya teþrifleri bu sene miladî takvime göre þubat ayýnýn 4’üne tekabül etmekte ve mevlid kandili olarak kutlanmaktadýr. Mevlid doðum demektir. Bir fazilet güneþi ve hidayet meþalesi olan Peygamberimiz’in doðumu, Allah’ýn, insanlýða bir lütfudur. Nitekim Kuran-ý Kerim’de “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ýn âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öðreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuþtur. Halbuki daha önce onlar apaçýk bir sapýklýk içinde idiler.” (Al-i Ýmran, 164) buyrulmuþtur.
Ýþte bunun içindir ki her yýl bu mübarek günü kutluyor ve O’nu anýyor ve bize nasýl bir örnek olduðunu anlamaya gayret ediyoruz.