Diðer Yazýlar
Pages: 1
Mekke’nin Fethi By: reyyan Date: 02 Haziran 2012, 14:51:31
Mekke’nin Fethi



Hüseyin Okur
| Ocak 2012 | DÝÐER YAZILAR

    Fetih, “kapalý veya örtülü bir þeyi açmak” demek. Ýslâm’ýn fetihleri, insanlarýn kafa ve gönüllerini hakikate kapatan, onlarýn ilâhî mesajýn ýþýðýný almasýna mani olan “küfür örtüsü”dür. Miladi takvime göre 1 Ocak tarihi Mekke’nin fetih yýl dönümü. Bu vesileyle Efendimiz s.a.v.’in örnekliðinde fetihlerin en büyüðü olan Mekke’nin fethini, Ýslâm’ýn gönülleri fethini hatýrlayalým.

Mekke, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz s.a.v.’in dünyaya teþrif buyurduklarý, çocukluk ve gençlik yýllarýný geçirdiði þehir… Nübüvvet kitabýnýn hem ön sözünün hem de son sözünün indirildiði, Hz. Adem a.s.’dan itibaren tevhit inancýnýn merkezi ve müslümanlarýn kýblesi olan Kâbe’nin de bulunduðu þehir…

Allah Rasulü s.a.v. kendisine peygamberlik vazifesi verildikten sonra önce Mekkelileri Allah’ýn dinine davet etmiþ, fakat onlar bunu kabul etmedikleri gibi müslüman olmaya baþlayan herkese ellerinden gelen bütün eza cefayý da çektirmiþlerdi. Hatta o kadar ileri gitmiþlerdir ki, Rasulullah s.a.v.’i öldürme kararý almýþlar, Cebrail a.s.’ýn haber vermesiyle kurduklarý tuzak boþa çýkmýþtýr.

‘Senden çýkarýlmasaydým…’

Mekkeli müþriklerin bitmeyen eziyetleri sonucunda müminlerin dayanacak güçleri ve sabýrlarý kalmayýnca, Peygamber Efendimiz’in niyazýyla müminlere hicret, Mekke’yi terk etme izni verilmiþti. Efendimiz s.a.v. Mekke’den çýkarýlýrken yaþlý gözlerle Mekke’ye dönmüþ; “Ey þehir, senden çýkarýlmasaydým vallahi seni terk etmezdim!” demiþti.

Hicret sonrasý Mekkeliler yine boþ durmadýlar, Efendimiz s.a.v. ve müslümanlarý yok etmek için uðraþtýlar: Fakat Bedir’de hezimete uðradýlar, Uhud’da umduklarýna eremediler, Medine’ye kadar gelip Hendek bozgununu yaþadýlar ve nihayetinde Hudeybiye antlaþmasý… Elbette bu yaþananlarýn her biri Mekke’nin fethine zemin hazýrlayan olaylardý. Ama sonuçlarý itibariyle diðerlerinden biraz daha önem ve farklýlýk arz eden Hudeybiye antlaþmasý olsa gerek. Zahiren bakýldýðýnda müslümanlarýn aleyhinde gibi görünen birçok madde vardý bu anlaþmada. Aslýnda Mekke’nin fethine açýlan ve sonuçta Ýslâm’ýn bütün iklimlere yayýlmasýna vesile olacak bir sözleþmeydi bu.

Feth’e açýlan kapý: Hudeybiye

Hicretin üzerinden altý yýl geçmiþti. Müminler, Efendimiz’le birlikte umre yapmayý çok istiyorlardý. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v. Kâbe’yi ziyaret etmek isteyenlerin hazýrlanmasýný emretti. Hazýrlýklarýn tamamlanmasýndan sonra bin beþ yüz sahabi ile Mekke’ye doðru yola çýkýldý. Niyetlerinin barýþ olduðunu göstermek için yanlarýna yolcu kýlýcý denilen kýlýçtan baþka silah almamýþlardý. Zülhuleyfe mevkiine geldiklerinde ihrama girdiler ve umre için niyet ettiler. Mekkeli müþrikler Efendimiz s.a.v.’in hareketini öðrenince toplanarak ne pahasýna olursa olsun Mekke’ye girmesine izin vermemeyi kararlaþtýrdýlar. Efendimiz s.a.v. de kan dökülmesini istemediði için Mekkelilerin bu tavrýna karþýlýk onlarýn teklif ettiði bir anlaþma yapýldý. Bu anlaþmanýn bazý maddeleri þöyleydi:

• Müslümanlar bu yýl Mekke’ye giremeyecekler ve Kâbe’yi ziyaret edemeyecekler, gelecek yýl bu ziyareti yapabileceklerdir. Ertesi yýl ancak üç gün Mekke’de kalabilecekler, bu süre zarfýnda hiçbir Mekkeli onlarla görüþmeyecek.

• Kureyþ’ten birisi bu arada Ýslâm’ý kabul eder ve müslümanlara sýðýnýrsa, bu kiþi müslümanlar tarafýndan kabul edilmeyecek fakat Mekke’ye iltica eden hiçbir müslüman iade edilmeyecek.

• Her iki taraf da diledikleri kabilelerle ittifak kurabilecek.

• Bu antlaþma on yýllýk bir süre için geçerli olacak. Bu süre zarfýnda ne Kureyþ müslümanlara ne de müslümanlar Kureyþ’e saldýracak.

Bu anlaþma gereði Rasulullah s.a.v. sahabilerine geri dönme emrini verdi. Hem sahabeler hem de Rasulullah s.a.v. Kâbe’yi ziyaret edemememin üzüntüsü içindeydi. Ancak inen þu ayet ileride Mekke’nin fethedileceði müjdesini vermiþti: “Doðrusu biz sana apaçýk bir fetih ihsan ettik.” (Fetih, 1)

Saldýrmazlýk anlaþmasý ile Ýslâm her geçen gün büyümeye baþladý. Müþrikler ise Ýslâm’ýn bütün Arabistan’a yayýlmasýndan rahatsýz oluyorlardý. Bu yüzden yavaþ yavaþ sulh maddelerini ihlâl etmeye baþladýlar. Hudeybiye Antlaþmasý’nýn üzerinden 17-18 ay geçmiþti ki, kendilerine baðlý bulunan Benî Bekr kabilesini kýþkýrtarak, müslüman olan Huzâalýlarýn üzerine saldýrttýlar. Kendi içlerinden bazýlarý da bu olaya iþtirak etti. Huzâa kabilesi baskýna uðradýklarýnda namazdaydýlar. Hunharca bir katliamla kimi secdede, kimi rükûda, kimi kýyamda iken þehid edildi.

Bu olayýn hemen ardýndan Mekke’den gelen bir heyet Rasulullah s.a.v.’e daha önce fiilen bozduklarý antlaþmayý resmen tek taraflý feshettiklerini söylediler. Oysa bu, müslümanlarý Mekke Fethi’ne davet demekti. Sonradan müþriklerin akýllarý baþlarýna geldiyse de iþ iþten geçmiþ, sözleþme iki taraflý olarak feshedilmiþti.

Kan dökmeden açýlan kapý

Rasulullah s.a.v. Mekke’nin kan dökülmeden fethedilmesini istiyordu. Yine de çok hassas davranýyordu. Hassasiyeti her iki cephe için de geçerliydi.Kendi askerlerinden de Mekkelilerden de zayiat verilmesini istemiyordu. Hz. Peygamber s.a.v.’in tek arzusu Kureyþ reislerinin Ýslâm hakikatini anlamalarý idi.

Mekke’ye yaklaþýldýðýnda Cuhfe denilen yerde amcasý Hz. Abbas ile karþýlaþtý. Hz. Abbas r.a. müslüman olarak Medine’ye hicret ediyordu. Yanýnda ailesi de vardý. Efendimiz s.a.v. onlarý görünce sevindi ve, “Ben peygamberlerin sonuncusu olduðum gibi sen de muhacirlerin sonuncususun.” dedi. Hz. Abbas r.a. ailesini Medine’ye göndererek kendisi Rasulullah s.a.v.’in ordusuna katýldý. Dün terk ettiði Mekke’yi bugün fethetmek için yola koyulmuþtu.

Bu yolculuk esnasýnda Rasulullah s.a.v. kendisine ilk vahiy indiði zaman Varaka b. Nevfel’le arasýnda geçen þu konuþmayý düþündü: Varaka þöyle demiþti:

– Senin bu gördüðün, Allah Tealâ’nýn Hz. Musa’ya gönderdiði Namus-i Ekber’dir (Cebrail’dir); keþke senin insanlarý Ýslâm’a davet ettiðin günlerde genç olaydým… Kavmin seni vatanýndan çýkaracaklarý zaman keþke hayatta olsam…

Bunun üzerine Rasul-i Ekrem s.a.v.:

– Onlar beni Mekke’den çýkaracaklar mý ki, diye sordu. O da:

– Evet! Zira senin gibi vahyi teblið etmiþ bir kimse yoktur ki düþmanlýða uðramasýn. Þayet senin davet günlerine yetiþirsem sana son derecede yardým ederim, demiþti.

Ýþte bu konuþmanýn üzerinden 21, hicretten de sekiz sene geçtikten sonra Rasulullah s.a.v. tekrar Mekke’ye dönüyordu.

Mekkeliler hiç beklemedikleri bir anda on bin kiþilik sahabe ordusunu karþýlarýnda görünce akýl tutulmasý yaþamýþlardý. Neye uðradýklarýný þaþýrdýlar. Hiçbir þey yapamadýlar. Herkes þimdi ne olacaðýný bekliyordu.
Rasulullah s.a.v. Mekke’ye girdiðinde, fethi kendisine nasip etmesinden ötürü minnet ve þükranýný bildirircesine baþýný önüne eðiyordu.

Muhacirler ve Ensar Rasulullah s.a.v.’in dört bir yanýný sarmýþtý. Mescid-i Haram’a girdi. Hacer-i Esved’e doðru yöneldi ve selamladý. Sonra Kâbe’yi tavaf etti. Kâbe’nin içinde ve etrafýnda üç yüz altmýþ put bulunuyordu. Elindeki yay ile bunlara bir bir dokunuyor ve þöyle diyordu: “Hak geldi, batýl yok olup gitti. Zaten batýl her zaman yok olmaya mahkûmdur.”

Efendimiz s.a.v. tavafýný bitirip Kâbe’nin kapýsýna geldiðinde, anahtar sorumlusu Osman b. Talha’yý çaðýrtarak Kâbe’yi açtýrdý, içeri girdi. Önce orada bulunan putlarý bir kenara ittirdi. Aðaçtan yapýlmýþ bir güvercin þeklindeki bir putu kendi elleriyle kýrdý. Sonra duvarlarda melekler için çizilmiþ bazý resimleri gördü. Yine duvarýn bir yerinde Hz. Ýbrahim ile Hz. Ýsmail’in aleyhisselamýn fal oklarý çekiyor halde yapýlmýþ resimlerini gördü. “Allah bunu yapanlarý kahretsin! Vallahi, o ikisi hiçbir zaman fal oku çekmemiþlerdir!” dedi. Ardýndan bütün bu resimleri sildirdi, Kâbe’yi putlardan da temizletti. Öðle namazý vakti olmuþtu. Hz. Bilâl’e ezan okumasýný emretti, ardýndan da öðle namazýný kýldý.

‘Serbestsiniz!’

Mekke’ye girildikten sonra yaþanan hadiselerden en önemlilerinden birisi de Rasulullah Efendimiz s.a.v.’in yüce ahlâkýnýn sonucu kalpleri fethetmesi olayýdýr.

Herkes Kâbe’nin avlusunda toplanmýþtý ve Efendimiz s.a.v.’in bundan sonra nasýl davranacaðýný merak ediyordu. Henüz Ýslâm’la müþerref olmamýþ binlerce Mekkeli müþriðin yanýnda müslüman askerler de hazýr bulunuyordu. O zamanki savaþ hukukuna göre O, bütün Mekke halkýnýn öldürülmesini emredebilir, bütün Mekkelilerin varlýklarýna el koyup bunu müslümanlar için ganimet malý sayabilir ve daðýtabilirdi. Efendimiz s.a.v. Kâbe’den çýktý ve insanlara þöyle bir konuþma yaptý:

“Ey Kureyþ topluluðu! Muhakkak ki Allah, cahiliye gururunu, cahiliye atalarýyla övünüp büyüklenmeyi kaldýrmýþtýr. Bütün insanlar Adem’dendir, Adem de topraktan yaratýlmýþtýr!” Sonra þu ayeti okudu: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir diþiden yarattýk. Birbirinizle tanýþasýnýz diye sizi milletlere ve kabilelere ayýrdýk. Allah katýnda en üstün olanýnýz, en çok sakýnanýnýzdýr. Þüphesiz ki Allah her þeyi bilir, her þeyden haberdardýr.” (Hucurat, 13).

Sonra þöyle buyurdu:

– Ey Kureyþ topluluðu! Þimdi hakkýnýzda ne yapacaðýmý düþünüyorsunuz?

Kureyþliler hiç de hak etmedikleri bir merhameti isteyecek söz bulamayarak, utançtan baþlarý öne düþmüþ vaziyette þu cevabý verdiler:

– Sen soylu bir babanýn oðlu, asil bir kimsesin. Senden hayýr umarýz.

Hz. Peygamber s.a.v. o zaman þöyle buyurdu:

– Ben, size Hz. Yusuf’un kardeþlerine dediðini söyleyeceðim: ‘Size bugün hiçbir baþa kakma ve ayýplama yoktur.’ Gidin, serbestsiniz!

Ýþte bu genel aftan sonra kadýn erkek herkes gelerek Rasulullah’a s.a.v. biat ettiler. Böylece Mekke’nin fethi tam anlamýyla tamamlanmýþ oldu.
Fetih Nedir?

Fetih þehirleri ve ülkelerin kapýlarýný, Allah’ýn mesajýný yaymak amacýyla Ýslâm’a açýp, Ýslâm idaresi altýna almak demektir. Arapça’da “açma, yol gösterme, hüküm verme, galibiyet ve zafere ulaþtýrma” anlamlarýna gelen fetih, kavram olarak Ýslâm’ýn meþru gördüðü maksat ve usuller çerçevesinde, müslümanlarýn müslüman olmayan þehirleri, ülkeleri almalarýna denir.

Müslümanlarýn bu faaliyeti, yalnýzca “îlâ-yý kelimetullah: Allah’ýn mesajýný yaymak” maksadýyla ve kendisiyle savaþmayana dokunmamak, ekine suya zarar vermemek gibi usullere riayetle gerçekleþtiðinden, asla iþgal ya da istila deðildir. Ýþgal ve istila tamamen çýkar amaçlýdýr ve savaþta her þeyi mübah görür. Biz iþte bu yüzden iþgal ya da istila deðil, fetih deriz.

Kaynaðýný Kur’an-ý Kerim’deki “Fetih” suresinden alan bu fetih kelimesi, savaþtan daha çok kalpleri Ýslâm gerçeðine açmak, Ýslâm mesajýnýn önündeki engelleri kaldýrmak, insanýn kalbine ve aklýna ulaþmayý mümkün kýlacak ortamý hazýrlamak anlamýna gelir. Bunun bir tezahürü olarak tarih boyunca Ýslâm savaþla deðil, barýþla yayýlmýþtýr. Ýnsanlar Ýslâm’a zorla deðil Ýslâm’ýn yüceliðini anlayarak, güzelliðini hissederek girmiþlerdir.


radyobeyan