Dosya Yazýlarý
Pages: 1
Kitapsa koy sepete By: hafiza aise Date: 29 Mayýs 2012, 12:33:13
Kitapsa koy sepete
Mehmet Lütfi Þen • 57. Sayý / DOSYA YAZILARI


Geçmiþten bugüne, okuyan bir toplum olmadýðýmýz gerçeði ayný kalsa da bugünlerde vapurda, trende, otobüste, parkta vb. elinde kitap olan ülke insanýna rastlar olduk. Ýþte bu sýra dýþý minik geliþmenin ardýnda kitabýn metalaþmasýndaki baþarý yatýyor.

Yukarýdaki baþlýðý yýllar öncesinden hatýrýmda kalan bir reklam anonsundan uyarladým. Bu günkü kitap dünyasýný tarif etmekte çok iþe yarar bir slogan diye düþünüyorum. Son otuz yýllýk süreçte kitaba iliþkin çok þeyler deðiþti ülkemizde. Ama bu yazýnýn öznesi, bu baþ döndürücü deðiþim çaðýnda, hiç deðiþmeyen, hep ayný kalmakta istikrar abidesi olarak ortada durana iliþkin. Evet, bu çaðda deðiþmeyen tek þey deðiþim deðil ne yazýk ki, bir de bunun yanýna bizim makus kitap okumama alýþkanlýðýmýzý þirk koþmak zorundayýz.

Konu okumak olunca, otuz yýl öncesi ne ise bugün de nerdeyse aynýsý. Ýçtiðimiz su ayný deðil, pazardan aldýðýmýz domates ayný deðil, kullandýðýmýz telefon altý ayda bir deðiþiyor ama kitap okumama alýþkanlýðýmýzýn kýlýna dokundurtmuyoruz.

Bizim okumama alýþkanlýðýmýz ayný kalsa da okumadýðýmýz kitaplar sürekli deðiþiyor. Tasarýmlar deðiþiyor, malzeme deðiþiyor, tirajlar deðiþiyor, pazarlama teknikleri deðiþiyor. Bütün bu deðiþimin Allah’tan az da olsa okumama inadýmýzý sekteye uðrattýðý oluyor. Örneðin 90’lý yýllarda Ýstanbul Muðla arasý yaptýðým yolculuklar geliyor aklýma. Muðla’dan Ýzmir’e otobüsle, Basmane’den Ýstanbul’a özellikle tren ve vapurla yaptýðým yolculuklarda mutlaka bir orta boy kitabý okumanýn tadý var hâlâ zihnimde. Bazen okumaya ara verip çantamý sýrtýma alýp trende ya da vapurda bir uçtan diðerine dolaþtýðým olurdu. Nadir de olsa elinde kitap bir köþeye çekilmiþ birileriyle karþýlaþýnca bir akraba görmüþ gibi sevinirdim. Gerçi biraz daha yakýndan bakýnca elindeki kitapla baþka dünyalara dalmýþ bu yolcularýn Avrupalý turistlerden baþkasý olmadýðýný fark ettiðimde sevincim kursaðýmda kalýrdý çoðu kez. Ayný talih kazara sahilde þezlonga uzanmýþ ya da parkta banka yaslanmýþ elinde kitap birilerini gördüðümde de tekrar ederdi. Bugünlere geldiðimizde okuyan bir toplum olmadýðýmýz gerçeði ayný kalsa da vapurda, trende, otobüste, parkta vb. elinde kitap olan ülke insanýna rastlar olduk. Ýþte bu sýra dýþý minik geliþmenin ardýnda kitabýn metalaþmasýndaki baþarý yatýyor. Aslýnda kitabýn bir meta olarak piyasada yerini almasý günümüzün icadý deðil elbette. Matbaanýn bulunuþundan bu yana kitabýn bir arz talep iliþkisi içinde kendine has bir pazarý olduðunu hepimiz görüyoruz. Ýþin ilginç tarafý, baþka bir çözüm varmýþ gibi bu metalaþmayý hep yadýrgarýz. Ýster bardaðýn boþ, ister dolu tarafýna bakalým kitabýn metalaþmasý gerçeðinin tam ortasýnda bulunuyoruz. Bir yazarýn ömrünü ve gönlünü koyduðu o paha biçilemez yazýnsal tasarý, bir yayýnevi marifetiyle hazýrlanýp bir matbaada cisimleþerek kýrtasiyelere, kitapevlerine, alýþveriþ merkezlerine ya da market zincirlerinin ilgili bölümlerine konduðunda ulaþabiliyor bizlere. Arkasýný çevirip fiyat etiketine baktýðýmýz bu kitabýn, alýcýsýný arayan piyasa ürünü bir metadan baþka þey olduðunu söylemek mümkün mü?

Kitabýn metalaþmasýnda gelinen yeni aþamada bardaðýn dolu taraflarýndan biri, bulaþýk deterjaný, beyaz peynir, yumurta vs. almaya gittiðiniz markette çok satanlarla sýnýrlý da olsa alýþveriþ sepetinize bir kitap atma ihtimalinizin olmasý. Ya da sayýsý üçü beþi geçmese de okumamýþ olmaktan utanacaðýmýz yüz binlerce satýþ rakamlarýna ulaþmýþ baþarýlý pazarlama stratejilerine konu olmuþ yazarlarýmýzýn varlýðý. Bir avuç gerçek kitap okuru her zaman her türlü engeli aþýp yazarýyla buluþuyor. Günümüzde kitabýn bu denli metalaþmasý, büyük yayýnevlerinin, büyük daðýtýmcýlarýn, gittikçe büyüyen fuarlarýn, süpermarketlerden alýþveriþ merkezlerine bir pazarlama öyküsünün öznesi olmasý, tam da o bir avuç içi insana dâhil olmayan kitleye ulaþmanýn serbest pazar mantýðýndaki en kestirme yolu. Bugün büyüdüðü için gözümüze batan bu kitabýn metalaþmasýnýn ne baþka çözümü ne de bir zararý olduðunu düþünüyorum. Tam aksine bu þaþalý reklamlar, yayýnevleri arasý transfer olan çoksatar yazarlarýmýz, balýk reyonunu geçince yüz yüze geldiðimiz marketlerdeki kitap stantlarý gibi yapýlanmalarý hayatlarýnda sepetlerine bir kitap atma ihtimali olmayan kitlere bu ihtimali yaþatmasýný çok önemsiyorum.

Ama hemen eklemem gerekir; bütün bu pazarlama stratejilerine raðmen kitap okuma alýþkanlýðýmýzda hatýrý sayýlýr hiçbir geliþme yok. 2006 yýlýnda çalýþtýðým kültür kurumu adýna tamamen bir okur mantýðýyla geliþtirdiðim bir kitap fuarý yaptým. Bu fuarýn özelliði sadece son bir yýlda Türkiye’de yayýnlanmýþ kitaplarýn satýþýnýn yapýldýðý bir fuar olmasýydý. “Yýlýn Yeni Kitaplarý” fuarýný yapmamdaki asýl amaç büyük kitap fuarlarýnda beþ yüzden fazla yayýnevi, yüz binlerce kitap arasýndan insanýn ilgi alanýnda yayýnlanmýþ birçok yeni eseri fark edememesine bir alternatif oluþturmaktý. Tam da bu sebeple bu fuarda kitaplarý tematik olarak ayýrdýk ve bir katalogda topladýk. Müzik, roman, þiir, din, tarih, felsefe vs. gerçekten fuar baþarýyla tamamlandý. Okurlar ilgi alanlarýnýn olduðu raflarýn önüne gelip son bir yýl içinde bu alanda bu ülkede yayýnlanmýþ bütün kitaplarý bir arada görme þansý buldular. Ama tasarýsýný tam da bir okur mantýðýyla yaptýðým bu fuar az okuduðumuz makus gerçeðini bir kez daha yüzümüze vurdu. Fuarda ders kitaplarýný çýkýnca, yeni basýlmýþ kitap sayýsý çeviri kitaplar dahil sekiz bini bulmuyordu. Oysa örneðin ülke nüfusu Ýstanbul’dan bile az olan komþumuz Yunanistan’da bir yýlda yeni basýlan kitap sayýsý bizimkinin iki katý. Yeni basýlmýþ kitaptaki bu katlanmýþ olan yayýnlarýn tiraj durumlarýna bakýnca manzara daha da anormal. Sonuç olarak ülkemizden yedi kat küçük bir ülkede dört kat fazla kitap okunuyordu.

Bütün yukarýda paylaþtýðým yapýda bana kalýrsa asýl sorun bizim okuma alýþkanlýðý edinmememizin önündeki engelleri kýrýcý adýmlar atamamamýz. Bir yolunu bulup dünyanýn en az okuyan ülkelerinden biri olma talihsizliðini bir þekilde yenmemiz gerekiyor. Bu temel sorunun çözümünde hem kamuya hem özel sektöre, resmi ve sivil her türlü oluþumun seferberlik tarzý yoðun katkýsýna ihtiyacýmýz var. Öncelikle kamu ve özel okullarda çocuklarýmýza “endoplazmik redikulum”ü ezberletmek yerine tavizsiz uygulanacak okuma alýþkanlýðý kazandýrýcý yepyeni bir müfredat gerektiðini düþünüyorum. Ayrýca kitabýn üretim ve pazarlama süreçlerinde üst düzey mesafeler katetmemizin gereði ortaya çýkýyor. Ýnternetteki satýþtan marketteki satýþýna, kitabý toplum hayatýmýzýn her aþamasýna taþýyacak yaratýcý yepyeni projeleri hayata geçirmeliyiz. Taksim Meydaný’nda bu yýl üçüncüsü yapýlan Beyoðlu Sahaflar Fuarý gibi yeni ve alternatif projelerin katlanarak artmasý gerektiðini düþünüyorum. Bu konuda mevcut fuarlara çözüm odaklý yeni bakýþ açýlarýyla tasarlanmýþ iþlevsel yepyeni fuarlar eklenmeli. Örneðin televizyon karþýsýnda geçirdiðimiz zaman açýsýndan dünya rekoru kýran dizikolik bir ülke durumundayýz. Bütün bu inanýlmaz reyting alan dizi filmlerimizde kitap okuma alýþkanlýðý olan bir kahramana rastlamak mümkün deðil. Bu filmlerin yapýmcýlarý, yönetmenleri, oyuncularý, yayýncýlarý, senaristleri, sponsorlarý vs. kendilerini buraya taþýyan kitlelerin kültürlerine bir katký yapmak mesuliyetini taþýmalýlar. Bu ülkede yaþayan her insanýn kitapsa sepetine koyma ihtiyacý duyduðu günlere ihtiyacýmýz var.


radyobeyan