Yol By: hafiza aise Date: 24 Mayýs 2012, 16:23:13
YOL
Rasim ÖZDENÖREN • 44. Sayý / KAPAKTAKÝLER
Bu yol nereye gider hemþerim?
Kim soruyor bu soruyu?
Bu soruyu soranýn aklýna þaþmaz mýyýz?
O, gideceði yeri sormuyor, üzerinde bulunduðu yolun nereye gittiðini merak ediyor.
Ýyi de o yolun üzerine nasýl düþmüþtür?
Bilmeden gelip bastýðý bu yola neresinden, hangi yönünden girmiþtir?
Besbelli ki, o bir þaþkýndýr.
Hayýr, þaþkýn sýfatýný kýnamak için kullanmýyorum. Bu sýfat burada bir belirlemedir.
Çünkü o, yolunu yitirmiþ olsa bile bunu umursamýyor.
Ondan pekâlâ þöyle bir soru yöneltmesini de bekleyebilirdik: “Arkadaþým ben nerdeyim?” Bu soru ayný zamanda ben kimim demek de olur.
Cebindeki kimliðini yitirmiþ olan birinin kendini kanýtlamaktan yoksun býrakýlmýþlýðýnýn mutlak umarsýzlýðý yaþanýr burada.
Ve tam da bu noktada kiþi kim olduðunu sormaktan mahcubiyet duymaz olur. O yalnýzca kendini kanýtlama, kim olduðunu baþkasýna anlatabilme çabasý içine gömülmüþ olarak durur.
Gene bu ayný noktada, yol ve kim sorularýnýn özdeþleþtiðini görüyoruz.
Öyle deðil mi? Bana yolunu söyle sana kim olduðunu söyleyeyim. Ýþte budur.
Yol ve kimlik.
Yoldaþýn da senin kimliðini açýklamada yardýmcý olur. Ancak yoldaþla kimlik arasýndaki baðlantý ikincildir.
Yol ile kimlik arasýndaki baðlantý önde gelir.
Kiþi bir menzile yoldaþsýz olarak da ulaþabilir. Ama yol olmadan, yola çýkmadan þimdiye deðin kimsenin herhangi bir menzile ulaþtýðý ne görülmüþtür, ne iþitilmiþtir…
Türkler göçebe bir kavmin evladý olarak yolu daima bozkýrlarýn üzerinde düþünür, onun için yol daima karadan geçer. Yola düþmüþ bir Türkmen evladý dað, bayýr aþma cehdindedir. Önüne su gelirse orada durur. Meðerki su, paçalarýný sývayarak geçmeye müsaade edecek denli alçakgönüllü olsun.
Ama yol derya ile kesilmiþse, orada biraz durup düþünmek gerekebilir.
Bu niye böyledir? Niye deniz görünce dururuz? Ve niye havada yolumuzu bulamayacaðýmýzý düþünürüz?
Sanýyorum biz, yürüdüðümüz güzergâhta izimizi býrakmak ve býraktýðýmýz izi gözümüzle görmek isteriz.
Oysa suda iz býrakmak mümkün görünmüyor.
Havada adým atmaksa hiç mümkün deðil.
Demek ki biz, yol ile ayaklarýmýz arasýnda da bir baðlantý kurma eðilimindeyiz.
Öyleyse deniz ülkesi çocuklarýyla bizim aramýzda aþýlmaz bir mesafe duruyor. Ada çocuklarýyla da…
Týpký at ile gemi arasýndaki uzaklýk kadardýr bu açýklýk.
Kimse deryayý at sýrtýnda geçmeyi denemez. Kara yolunda da gemi yürütmeyi… Ceddimiz bu iþin üstesinden bir kez gelmiþ: O da denizde yürütemediði gemiyi karadan sürerek iþin içinden çýkmayý düþündüðü için… Bir deniz çocuðunun böyle bir iþin üstesinden geleceðini asla tahayyül etmemiz mümkün deðildir.
Yol… Bu kelime bizim için dað tepelerinin ufukta yitip gittiði yerlerde bizi üstünden aþýracak çýkýþý iþaret eder.
Bu kelime, sahilde izleyeceðimiz çizgiyi gösterir.
Fakat ille de daðdan aþan yollar söz konusudur. Kahýr, dað yollarýnadýr. Küskünlük, kýrgýnlýk, dargýnlýk hep dað yollarýna yöneltilir.
Zulüm dað yollarýna atfedilir. Ayrýlýk, uzaklýk, yurt özlemi çoðunca dað yollarýyla eþleþtirilir.
Yayla yollarý dað yollarýna oranla masumdur, belki biraz diþildir…
Yayla yollarýndan geçilir, fakat dað yolu aman vermez, merhamet nedir bilmez. Sevgili daima bir dað yolunun ardýnda saklýdýr, fakat oraya nasýl ulaþýlacaðý, hangi geçitten oraya varýlacaðý kestirilemez. Þaþkýnlýk baþlar. Umarsýzlýk…
Sevgiliye varmak için geçirilen umarsýzlýk süreci, ayný zamanda aþkýn baþladýðý, kývamýný bulduðu, yoðunlaþtýðý yerdir de…
Orada geçit yoktur. Orada pencere yoktur.
Penceresiz bir yayla yolunda sevgili aramaya çýkmanýn dehþetini düþünün.
Bu dehþeti ben düþünmek istemiyorum. Çünkü o dehþetin yaþandýðý yer, insanýn mecnuna dönüþtüðü yerdir… Belâlý, amansýz, merhametsiz, zulme dönük…
Elbet tren yolunu unutmuyorum. Raylarý…
Aslýnda bir bozkýr ortasýnda uzayýp giden bir çift ray orada cali bir varlýk olarak durmaktadýr. Ancak insanýmýz bu cali varlýðý hiçbir zaman itici görmemiþtir. Daha doðrusu o bir çift rayý hep göz ardý etmiþtir. Çünkü onun önem atfettiði deðer rayýn üzerindeki lokomotif ve birbiri arkasýndan uzayýp giden vagonlardýr.
Ýnsanýmýz trene canlý muamelesi yapmýþtýr. O koca tren onun evinin atý, öküzü gibi bir canlý varlýktýr. Onu uzaktan okþar, sever.
Trenin yorgun puflayýþlarý bu insanýn döþünde rikkat duygularý uyandýrýr.
Trenin ikinci oktavdan yekindirdiði bozkýr ortasýndaki çýðlýðý, onun baðrýný daðlar. Özlemini dayanýlmazlaþtýrýr. Çýlgýnlýðýný vecde dönüþtürür.
O, tren düdüðünün bozkýr ölçeðinde büyültülmüþ ney sesine vurgundur.
Trenin dumanýný savurarak sýcak bozkýrda oflayýp puflayarak yol almasý, köylünün yüreðinde trene karþý þefkat ve merhamet duygularýný harmanlar.
Tren canlý bir varlýktýr. Trenin rayý onun atýnýn nalý gibi bir þeydir.
Katarlar bir bakýma onun evi, aðýlý mesabesinde durur. O, katara koyun sürüsüyle birlikte doluþur. Orada, sýðýrlarýnýn yanýnda uzanmýþ yatarken kendini evinde duyumsar. Tren sýcaktýr. Canlýdýr. Ýnsancýl bir yaratýktýr.
Ýnsanýmýz trene yakýnlýk duyar. Onu evin horantasý sayar.
Trenle yolculuk yolculuktan baþka bir þeydir. Trense ulaþtýrma aracý olmanýn ötesinde bir anlam sahibidir.
Yol, yolculuk, otobüs, gemi, tren ve bunlara özgü yollar, bitmeyen, uzayan, dolanan, sarmalanan yollar… Ufukta yiten, bizi alýp götüren, bize özlem, dövünme, kavuþma, ayrýlýk yaþatan yollar… Bütün bu yol ve yolcu, yol ve araç karmaþasý, içimizdeki göçebeyi uzaktan týrmalar, karýncalandýrýr, bizi bilmediðimiz, bilmediðimizi sandýðýmýz dünyalara taþýr. O dünyalarýn içinde, kim bilir Kafkaslar tarikiyle uzayan Ýpek Yolu menzillerini geçerek ulaþacaðýmýz Orta Asya’mýz da yer almaktadýr.
Semerkand’dan Mostar’a uzanan bir çift çelik parýltýsý ne kadar göz alýcý ve heyecan vericidir, bir düþünsenize!
Belki biraz da yüreðimizdeki bu özlemin ateþiyle yollar bize böylesine hazin büklümler olarak görünmektedir.
Hazin büklümler… Çünkü göçebe için yollar bitmez, uzayýp gider ve hüzün oradan bileðilenir… Ama bükülen yollarýn hazin olmasý, onun heyecan verici olmasýný önlemiyor: O, orada heyecan verici, kýþkýrtýcý, umut yumaklarýný desteleyici olarak da büklümleniyor, kalbimizin maðribinden maþrýkýna, içimizden dýþarýya ve dýþarýdan içimize yol buluyor. Uzayýp gidiyor.