Diðer Yazýlar
Pages: 1
Kar By: hafiza aise Date: 23 Mayýs 2012, 13:06:58
KAR
Elif TUNCA • 45. Sayý / SÝNEMA


Acýyla yoðrulmuþ bir coðrafya, acýyla yoðrulmuþ kadýnlar ve acýyla yoðrulmuþ bir karakter: Bosna, Slovna Köyü’nde savaþýn kederli hâtýralarý ve geleceðin belirsiz hayâlleriyle yaþayan bir grup kadýn ve Alma.

Bosna’da geçen sene çekilen tek film “Kar”. Yönetmeni, gencecik bir isim; Aida Begic. Sinema eðitimi alýp kýsa filmler ve video klipler çeken Begic, geçen sene eþi (görüntü yönetmeni), kayýnpederi (kurgucu) ve kendisine inanan bir grup oyuncusuyla bir film çekti. Film, 1997’de Slovna Köyü’nde yaþayan, her þeye raðmen hayata tutunmaya çalýþan bir grup kadýný konu ediyordu. 61. Cannes Film Festivali’nde büyük övgüler alan film, 14. Saraybosna Film Festivali’nin de açýlýþ filmi oldu ve 7 Kasým’da Türkiye’de gösterime giriyor.

Filmin bu kadar ilgi uyandýrmasý sadece Avrupa’nýn vicdan aklama çabasý ya da nâdir sinema eseri veren bir ülkenin teþvikiyle açýklanacak kadar basit deðil. Begic, ülkesinin kültüründen ve dinî kimliðinden aldýðý referanslarla, yabancýlar için bir hayli orijinal, bizim içinse tanýdýk ama unuttuðumuz bir sinemasal anlayýþý ortaya koyuyor ve topladýðý takdirin belki daha fazlasýný bile hak ediyor.

Fýrtýna öncesi sessizlik diye bir þey varsa fýrtýna sonrasý sükûnet diye bir þey de vardýr. Bu iki tabirin ortak noktasý ise “yalancý” bir durumu iþaret etmesidir.  II. Dünya Savaþý’nda büyük bir soykýrým yaþanmýþ, kadýnlar kocalarýný, çocuklarýný kaybetmiþ, tecavüze uðramýþ, çocuklar anne-babasýz kalmýþken devamsýzlýk etme hakký tanýmayan hayata bir yerinden dâhil olmak gibi bir çaba da yüklenmiþtir omuzlara. Ýþte bu, günlük hayatý, acýlarý her daim hatýrlayýp hiç hatýrlatmamak gibi bir pratik geliþtirmiþtir Slovna Köyü’ndekilere. Genç, yaþlý, huysuz, mutlu on kadýn, ailelerini yitirmiþ birkaç çocuk ve köyün tek erkeði olan imam. Alma’nýn, her sabah imamýn ardýnda saf tutmasýyla baþlayan gün, kadýnlarýn imece usulü reçel yapmalarýyla ilerliyor. Yaptýklarý reçelleri yol kenarýna koyduklarý el arabalarýyla satmaya çalýþan kadýnlarýn hepsi de bir düþün peþinde: Kimi kaçýp kurtulmak istiyor buralardan, kimi seveceði, sevileceði bir adamla yeni bir hayat kurma arzusunda, kimi de haber alamadýðý kocasýnýn dönüþüyle umutlanýyor. Konuþamadýklarýný bastýrdýkça daha da konuþuyorlar ilgili ilgisiz. Alma’nýn kayýnvalidesi ise buyurgan ve mesafeli tavýrlarla ayrýlýyor diðerlerinden. Alma ise hep daha kýyýda hep daha sessiz. Sýk sýk onunla ayný rüyayý görüyoruz; en güzel, en renkli örtüsünü takýp köyün çeþmesinde abdest almaya gittiðini… O çeþmenin ve o abdestin sonunda, kaybettiði eþinin beklediðini anlamak zor deðil.

Alma’nýn þahsýnda tam bir Müslüman var karþýmýzda; baþörtüsünden dolayý deðil bu taným. Ye’se düþmeyen, acý dolu hatýralarýný, olgunlaþma merdiveninde basamak yapmasýný bilen, “iki günü eþit olan ziyandadýr” hadisini hatýrlatýrcasýna çalýþan, üreten ve etrafýndakilere ýþýk olmasýný bilen bir karakter oluþundan. Her tavrýnýn, mü’mince bir tavýr oluþundan. Bu kategoriler yanlýþ anlaþýldý çoðu kez. Ýdeal bir tipten söz etmiyoruz, karikatürize bir “Müslüman” tipi de deðil bu. Bilâkis Alma, tüm kýrýlganlýðý, tüm insanî taraflarýyla yer alýyor perdede. Arzulanan tam da bu zaten, cehennemvari bir savaþ ortamýndan aðýr yarayla çýkmýþ, eski saðlýðýna kavuþamayacak olsa bile yaralarýný sarma azminde bir kadýn Alma.

Alma ve diðer kadýnlar bir tarafta reçellerini yaparken yaþlýlardan biri de durmaksýzýn kilim dokuyor. Köylülerin kýyafetlerinin bir parçasý da, birinin elbisesinin eteði, birinin fularýnýn kenarý hep bu kilime dâhil oluyor yaþlý parmaklarca. Dokumaya devam ettikleri hayatlarýna katýlýyor hayatlarýnýn her bir parçasý.

Slovna’da hayat kendi ritminde akarken, yýllar önce olan þey tekrarlanýyor neredeyse; köye gelen Sýrp bir iþadamý, köylerini satýn alma teklifi sunuyor kadýnlara. Bu bir yandan kapitalizmin iþleyiþi, bir yandan da insanlarý yerinden yurdundan eden Sýrp vahþetinin yeni modeli! Önce topyekûn tepkiyle karþýlanan teklif biraz zaman geçince farklý düþüncelere yöneltiyor herkesi. Ýki büklüm hâlde taþýdýklarý hâtýrlarýndan kurtulmak isteyenler, yeni bir hayat için umduklarý paraya kavuþma telaþýna düþenler ve ne pahasýna olursa olsun bu köyün birliðinden ve topraðýndan uzak kalmak istemeyenler… Herkes bir kez daha en zor muhasebeye oturuyor.

Begiç, filmini saf gerçekçi bir tavýrla deðil, Alma’nýn hissiyatý ve genel olarak hayli manevî bir bakýþla oluþturmuþ. Filmdeki her karenin her karakterin her iþin bir manevî karþýlýðý var neredeyse. “Kar” büyük bir insanlýk dramý yaþamýþ insanlarýn ruh portrelerini çizmenin yaný sýra üzerine çokça düþündüðümüz, manevî temelli bir sinema anlayýþýnýn oluþturulmasýnda baþarýlý bir adým atarak geriden gelenlere örnek teþkil ediyor.


radyobeyan