Süneni Ebu Davud
Pages: 1
Selef (Selem) By: reyyan Date: 18 Mayýs 2012, 21:07:13
55. Selef (Selem)


 

3463... Ýbn Abbas (r.anhüma) þöyle demiþtir:

Rasûlullah (s.a) Medine'ye geldiðinde Medineliler hurmada bir, iki ve üç seneliðine selem yapýyorlardý.

Rasûlullah (s.a):

 

"Hurmada selem yapan kiþi; belli ölçüde belli aðýrlýkta ve belli zamana kadar selem yapsýn" buyurdu.[425]

 
Açýklama

 

Buharý ve Müslim'in rivayetlerinde; "H/. Peygamber (s.a), Medine'ye geldiðinde onlar meyvede selem yapýyorlardý" denilmektedir. Yani hurma yerine meyve kelimesi kullanýlmýþtýr. Yine Müslim'in bir rivayetinde, "belli bir zamana kadar" kýsmý yer almamýþtýr. Buharî'nin bir rivayetinde ise, "Bir þeyde selem yapan..." þeklindedir.

"Selem", sözlükte; takdim ve teslim manasýnadýr.

"Selef "de; geçmiþ zamanda gelip geçmek demektir.

Selem ve selef kelimelerinin ifade ettiði terim mana aynýdýr. Yani ýstýlah olarak bu iki kelime ayný manada kullanýlýr. Âlimlerimizin bu ýstýlahý ifade­de kullandýklarý tabirler farklýdýr. Ama hepsi ayný manaya gelir.

Selem veya selef; alým satým akillerinden bir çeþittir. Macelle'nin 122. maddesinde: "Müecceli muaccele mukabil satmaktýr, yani peþin para ile ve­resiye mal satmaktýr" þeklinde tarif edilir.

Bu tarifi biraz açýklayalým:

Selem; parayý peþin verip malý daha sonra leslim almak üzere yapýlan bir akiddir. Alýcý (müslim) satýcýya (müslemün ileyh) gider ve selem için ge­rekli olan þartlara rivayet ederek ondan mal satýn alýr ve parayý teslim eder. Satýcý (müslemün ileyh) de anlaþtýklarý vade dolunca taahhüd ettiði malý tes­lim eder. Ýþte bu muameleye selem denir. Yalnýz þunu hatýrlatalým ki; selem akdinde malýn vadeli olmasý þartý Hanefîlerin görüþüdür. Þâfiîler, malýn (müs­lemün fîh) peþin de olabileceði görüþündedirler.

Selem oldukça geniþ bir konudur. Ulemanýn selemle ilgili görüþleri ara­sýnda da oldukça ayrýlýklar vardýr. Bizim tüm görüþleri bütün ayrýntýlarý ile buraya aktarmamýz mümkün deðildir. Onun Ýçin Hanefî mezhebini esas alarak ana hatlarý ile bu akdi tanýtmaya çalýþacaðýz. Çok önemli konularda Þâfiîleýin laikli görüþüne de temas edeceðiz.[426]

 
Selem Akdinin Hükmü:

 

Selem akdinin-kýyasa göre caiz olmamasý gerekir. Çünkü akid yapýldýðý zaman mal (müslemün fih) elde m'evcut deðildir. Olmayan bir þeyin satýlma­sý ise caiz deðildir. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki bir hadiste.Hz. Pey­gamber (s.a): "Kiþinin, sahip olmadýðý kadýný boþamasý, malik olmadýðý köleyi azad ermesi ve malik olmadýðý malý satmasý caiz deðildir." buyurmuþtur. Bu esas Mecelle'de; "Ma'dýýmüri (olmayan bir þeyin).bey'i (satýþý) bâtýldýr." þek­linde maddeleþtirilmiþtir. Ama selem, kýyasa aykýrý olmasýna raðmen kitap, sünnet ve icma ile caiz görülmüþtür.

Bu akdin caiz oluþunun Kur'an'daki delili, müdâyene âyeti diye bilinen, Bakara sûresinin 282. âyetidir. Abdullah Ýbn Abbas (r.anhüma), bu âyetten muradýn selem olduðunu söylemiþtir.

Selemin caiz oluþunun sünnet delili, üzerinde durduðumuz hadis ve bu babda gelecek olan diðer hadislerdir. Bu hadiste belirtildiði üzere; Hz. Pey­gamber (s.a)'in Medine'ye geldiði zaman onlarýn selem muamelesi yaptýkla­rýný gördüðü halde, onlarý bu muameleden menetmemesi, bu muamelenin caiz olduðunun delilidir.

Yukarýda iþaret ettiðimiz gibi; selemin caiz oluþunda Ýslâm âlimleri gö­rüþ birliðindedirler.[427]

 
Selemin Sahih Olmasý Ýçin Gerekli Olan Þartlar:

 

1- Tüm akitlerde olduðu gibi bu akidde de akdi yapan taraflar akýllý, mümeyyiz ve hür olmalýdýrlar.

Biraz önce iþaret etmiþtik; selem akdinde satýcý durumunda olan tarafa; "müslemün ileyh", alýcýya "müslim" veya "rabbü's-selem", akde konu olan mala "müslemün fîh", para alarak verilen bedele de "re'sül-mâl" denilir.

2- Akit yapýlýrken kullanýlan tabirlerin (icab-kabul) geçmiþ zaman siga-sý ile olmalarý gerekir.

3- Ýcab ve kabul ayný mecliste.olmalýdýr.

4- Akid kesin olmalýdýr. Taraflardan birisi veya her ikisi için muhay­yerlik þartý koþulamaz. Mâlikîler, mutlak alým satým akdinde olduðu gibi se­lemde de üç güne kadar muhayyerlik, þartýnýn koþulabileceðini söylerler.

5- Re'sül-mâ] (para olarak verilen bedel)'in cinsi, nevi ve" vasfýnýn belli olmasý gerekir. Bu þart; birden fazla para biriminin revaçta bulunduðu yer­ler veya para yerine baþka mallar verildiði hallerde söz konusudur.

6- Re'sül-mâlin mikdan belli edilmelidir. Ýmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel, Ýmam Þafiî, Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed'c göre; rc'sül-mâl, iþaret edilerek tayin edilmiþse ayrýca miktarýný belli etmek þart deðildir.

7- Re'sül-mâlin akit meclisinde müslemün ileyhe teslim edilmesi gere­kir. MâlÝkîlere göre bu þart deðildir.

8- Müslemün fîh (akde konu olan mal)'in; özellikleri tayin edilebilen ve mikdarýnýn bilinmesi mümkün olan mallardan olmasý gerekir. Bu þart Ha-nefîlere aittir. Þarta göre; ölçekle ölçülen, tartý ile alýnýp satýlan, uzunluk öl­çüleri ile miktarý tayin edilen ve her bir tanesi birbirine çok yakýn olan (adedi mütekarib) mallarda selem caizdir. Bu bütün mezheplerde aynýdýr.

Taneleri birbirinden çok farklý olan (kavun, karpuz gibi) mallarda se­lem; Hanefîlere göre caiz deðildir. Þâfiîlere göre; (tane ile deðil) tartý ile caizdir.

Sayý itibariyle tayin edilebildiði halde, özellik yönünden tam olarak zap-tedilemiyen mallarda (hayvanda olduðu gibi) selem, Hanelilere göre caiz deðil, Mâliki ve Þâfiîlere göre caizdir.

Ev, arsa, dükkan gibi borç olarak zimmete geçmeyen mallarda selem, ittifakla caiz deðildir.

9- Müslemün fîhin; cinsi (buðday, arpa gibi), nevi (kýraç buðdayý, sulak buðdayý gibi), kalitesi ve miktarýnýn akit esnasýnda belirtilmesi gerekir.

10- Müslemün fîhin cinsinin piyasada bulunmasrlâzýmdir. Ancak ma­lýn; akid yapýldýðý zaman mý, mal teslim edileceði zaman mý, yoksa akit anýnda teslim zamanýna kadarki müddetin tümünde mi þart olduðu mezhepler ara­sýnda ihtilaflýdýr. Uzun süreceði için bu ihtilâfa girmek istemiyoruz.

11- Müslemün fîhin teslimi için bir vade þart koþulmah ve vadenin müd­deti belli edilmelidir. Buna göre; müslemün fih peþin olamaz.

Ýmam Þafiî'ye göre, selemde müslemün fîhin tesliminin vadeli olmasý þart deðildir. Peþin de olabilir.

12- Müslemün fîh; taþýnmasý külfet ve meþakkati gerektiren cinsten bir mal ise, malýn teslim edileceði yer belirtilmelidir. Bu þart; Ýmam A'zam'a göredir. Ebû Yusuf ve Muhammed bu þartý koþmazlar.

13- Müslemün fîhin; (falan tarlanýn buðdayý, þu elbise gibi) muayyen bir mal olmamasý lâzýmdýr. Çünkü o muayyen malýn telef olmasý ve müsle­mün ileyhin taahhüdünü yerine getirememesi muhtemeldir.

Selemin sýhhati için gerekli olan þartlar, ana hatlarý ile bunlardýr. Bu kitap bir fýkýh kitabý olmadýðý için, selemle ilgili tüm meseleleri ele alýp ince­lememiz mümkün deðildir. Onun için; vadesi dolduðu halde, malýn teslim edilememesi durumunda yapýlabilecek iþleme de tem-as edip konuyu kapat­mak istiyoruz:

Mal, normal olarak tayin edilen vadede piyasada bulunan cinsten oldu­ðu halde, herhangi bir sebepten dolayý vadesinde teslimi mümkün olmazsa;

a) Müslim (rabbü's-selem) akdi feshedip, verdiði parayý geri alabilir,

b) Vadeyi, malýn piyasaya gelmesi muhtemel bir zamana kadar uzatabilir.

Müslemün fîhin baþka bir malla deðiþtirilmesi caiz deðildir. Meselâ, pi­rinç için selem yapýlmýþsa teslime kadir olunamadýðý için yerine mercimek alýnamaz.

Selem akdi; a) Müslemün fîhin teslimi, b) Müslemün ileyhin teslimden aciz duruma düþmesi, c) Hâkimin akdi feshetmesi, d) Müslemün ileyhin ölümü 'rabbü's-selem ölürse vârisleri onun yerine geçerek akdi devam ettirirler), e) Ýkâle (taraflarýn kendi rýzalarý ile-akde son vermeleri) yollarýndan biri ile so­na erer.[428]

 
Bazý Hükümler

 

1. Selem muamelesi caizdir.

2. Seleme, selef de denilir.

3. Ýslama aykýrý olmamasý kaydýyle, gayr-i müslim âdetlerin devam etti­rilmesi caizdir.

4. Hurmada veya baþka bir üründe selem yapýlacaksa, selem yapýlan ma­lýn mikdarý ve teslim edileceði vade tayin edilmelidir.[429]

 

3464... Þu'be'nin haber verdiðine göre Muhammed veya Abdul­lah b. Mücâlid[430] þöyle dedi:

Abdullah b. Þeddâd ve Ebû Bürde, selef (selem) konusunda ihti­lâf ettiler. Beni, Ýbn Ebî Evfâ'ya gönderdiler. Kendisine selemi sor­dum. Þu karþýlýðý verdi:

Biz Rasûlullah (s.a), Ebû Bekir ve Ömer (r.anhüma) zamanla­rýnda buðday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümde -Ýbn Kesîr, "Yanla­rýnda bunlar bulunmayan bir kavme" sözünü ilave etti- selem yapardýk.

Sonra (Ebû Davud'un üstadlan Hafs b. Ömer ve Ýbn Kesîr) ravinin þu sözünde ittifak ettiler: "Ýbn Ebzâ'ya sordum. O da (Ebû Bürde'nin söylediðinin) benzerini söyledi."[431]

 
Açýklama

 

Buharý ve Ebû Davud'un rivayetlerinde selem konusunda ihtilâfa düþen zatlarýn; Abdullah b. Þeddâd ve Ebû Bürde olduðu görülmektedir. Ýbn Mâce'nin rivayetinde ise; Ebû Bürde'nin yerine Ebû Berze yer alýr. Bunun bir yazým hatasý olup, doðrusunun Ebû Bürde olmasý muhtemeldir.Hadisten anladýðýmýza göre; Abdullah b. Þeddâd ve Ebû Bürde, selem konusunda ihtilâfa düþmüþler. Sarihlerin belirttiðine göre; ihtilâf konusu, müslemün ileyhin (satýcý) elinde bulunmayan malda selemin caiz olup olma­dýðý imiþ. Yani selemin caiz olmasý için akit yapýldýðý zaman malýn müsle­mün ileyhin elinde bulunmasýnýn þart olup olmadýðýnda ihtilâf etmiþler ve meselenin hükmünü sormasý için Ýbn Mücâlid'i, sahâbî Ebû Evfâ'ya gön­dermiþler. Ravilerden Ýbn Kesîr'in bildirdiðine göre, Ebû Evfâ; kendilerinin Hz. Peygamber (s.a) ve sonraki iki halifesi devirlerinde, buðday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümde, bu mallar ellerinde olmayan insanlarla selem mua­melesi yaptýklarýný haber vermiþtir. Hafs b. Ömer'in rivayetinde ise; kendi­leri ile selem muamelesi yapýlan insanlarýn seleme konu olan mallara sahip olmadýklarýna dair bir kayýt yoktur. Bu kayýt, Buharî'de de mevcut deðildir. Ýbn Mâce'nin rivayeti ise, Ýbn Kesîr'in rivayeti gibidir.

Hem Ýbn Kesîr hem de Hafs b. Ömer'in bildirdiklerine göre Ýbn Mücâ­lid ayný soruyu Abdurrahman b. Ebzâ'ya sormuþ, ondan da ayný cevabý al­mýþtýr.

Hadisin,,Ýbn Kesîr kanalý ile gelen rivayetine göre; selemin sahih olmasý için, akit yapýldýðý zaman müslemün fîh'in (akde konu olan mal), müslemün ileyh (satýcý)'in elinde bulunmasý þart deðildir. Yani bir kimse, þartlarýna ria­yet ederek, karþýlýðýný þimdiden alýp, belli olan ileriki bir tarihte teslim et­mek üzere elinde olmayan bir malý satabilir.

Âlimlerin cumhuru, vadesi dolduðu zaman teslimi mümkün olmasý þar­týyla mevcut olmayan bir malda selemin caiz olduðu görüþündedir. Delilleri bu hadistir.

Hanefîlere göre; selem akdine konu olan malýn, akit yapýldýðý andan tes­lim vaktine kadar piyasada mevcut olmasý þarttýr. Bu görüþün delili; "Sala­hý görününceye kadar, meyvede selem akdi yapmayýnýz." manasýndaki hadistir. Rasûlullah, burada, olmayan bir þeyde selemin caiz olmayýþýna iþa­ret etmiþtir. Çünkü salahý görünmeyen (âfetten emin hale gelmeyen , kýzarýp sulanmayan) meyve henüz meyve sayýlmadýðý için yok hükmündedir.

Süfyân-ý Sevrî ve Evzaî de Hanefîlerle ayný görüþtedir.[432]

 

3465... Bize Muhammed b. Beþþâr haber verdi, bize Yahya ve Ýbn Mehdî, Þu'be kanalýyla Abdullah b. Ebî Mücâlid'den, -Abdurrahman; (Ýbn)[433] Ebî Mücâlid dedi.- bu (önceki) hadisi naklettiler. (Bu rivayet­te) Ýbn Ebî Evfâ: "Bu mallar kendilerinde olmayan bir kavme..." dedi.

Ebû Dâvûd: Doðrusu Ýbn Ebi'l-MücâUd'dir. Bu konuda Þu'be ha­ta etmiþtir, dedi.[434]

 
Açýklama

 

Bu hadis önceki hadisin farklý bir isnadla gelen baþka bir rivayetidir. Görüldüðü gibi metni, önceki hadisin ibn Kesir va­sýtasýyla olan nakline uygundur. Yani selem yapýlacak malýn, müslemün ileyhin elinde olmadýðý ifade edilmektedir.

Bu rivayette dikkat çekilen diðer bir husus da, hadisi Þu'be'ye nakleden zatýn adý ve künyesi Abdullah b. Mücâlid deðil, Abdullah b. Ebî Mücâlid olduðudur. Bu durumda Abdullah, Mücâlid'in oðlu deðil, kardeþi olmakta­dýr. Ebû Dâvûd, doðrusunun bu olduðuna iþaret edip Þu'be'nin hata ettiði­ne dikkat çeker. Önceki hadisin dipnotunda belirttiðimiz gibi, Buharî'deki rivayet de bu þekildedir.[435]

 

3466... Eslemli Abdullah b. Ebû Evfâ'mn þöyle dediði rivayet edil­miþtir:

Rasûlullah (s.a) ile birlikte Þam'a sefere gittik. Þam'daki Nebat­lar bize gelirler, biz de onlarla belli fiatla ve belli vade ile buðday ve zeytinyaðýnda[436] selem yapardýk.

Ýbn Ebî Evfâ'ya:

Bu mallar elinde olan kimse ile mi? denildi.

Bunu onlara sormazdýk, dedi.[437]

 
Açýklama

 

Nebat; aslý arap olup, Ýran'a yerleþen bir millettir. Dillen ve nesilleri karýþmýþtýr. Bunlara nebat denilmesine sebep; kaynaklardan su çýkarmasýný iyi bilmeleridir.

Bir baþka görüþe göre bunlar Þam'da yaþayan hristiyan Araplardir. Rum di­yarýna girmiþler ve Þam vadisine yerleþmiþlerdir. Neylü'l-Evtâr'da, hadisin bu görüþe delâlet ettiði belirtilir.

Hadisin Buharî'deki rivayeti þu manadadýr: "Abdurrahman b. Ebzâ ve Abdullah b. Ebî Evfâ; Biz Rasûlullah'la birlikte ganimet elde ederdik. Þam Nebatlarýndan bazýlarý bize gelirler, biz de onlarla tayin edilen bir vadeye kadar buðday, arpa ve kuru üzümde selem yapardýk, dediler.

Muhammed b. Ebî Mücâlid der ki: Onlarýn ekinleri var mýydý yok muy­du? diye sordum: Bunu onlara sormazdýk, dediler."

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde de buna benzer bir rivayet vardýr.

Hadis-i þerif, selemin sahih olmasý için, akid anýnda müslemün fihin, müs­lemün ileyhin elinde bulunmasýnýn þart olmadýðýna delildir. Ýbn Reslân; "Müs­lemün ileyhin elinde olmayan mal, baþkalarýnýn elinde varsa bunda selemin caiz oluþunda ihtilâf yoktur." der.

Yukarýda'iþaret ettiðimiz gibi; Hanefîlerin görüþü, bu haberin ifade et­tiði hükme uygun deðildir. Çünkü Hanefîlere göre; malýn piyasada bulun­masý gerekir.[438]

 [425] Buharý, selem 1, 2, 7; Müslim, müsâkât 127, 128; Tirmizî, büyü 68; Nesâî, büyü 63; Ýbn Mâce, ticârât 59; Dârimî, büyü 45; Ahmed b.Hanbel, I, 217, 222, 282.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/556-557.

[426] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/557-558.

[427] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/558.

[428] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/558-560.

[429] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/560.

[430] Buharî'nin rivayetinde bu ravi; Abdullah b. Ebî Mücâlid olarak gösterilmiþtir. Burada­ki lereddüd ravive aittir.

[431] Buharý, selem 2; Ýbn Mâce, ticârât 59.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/560-561.

[432] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/561-562.

[433] "Ýbn" kelimesi bazý nüshalarda yer almamýþtýr.

[434] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/562.

[435] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/562.

[436] Bir nüshada; "zeytinyaðý" yerine "kuru üzüm" denilmektedir. Bu ihtilâf bu kelimele­rin arapçalarýnin yazýhþlanndaki benzerlik yüzünden olsa gerektir. Yani bu bîr yazý ha­tasýdýr.

[437] Buharý, selem 7.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/562-563.

[438] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/563.


radyobeyan