Rehin By: reyyan Date: 17 Mayýs 2012, 20:06:33
76. Rehin
3526... Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullah (s.a)'ýn þöyle buyurduðu rivayet edilmiþtir:
"Saðmal hayvan rehin verildiði zaman; sütü, nafakasý karþýlýðýnda içilir. (Binek hayvaný) rehin edildiði zaman da nafakasý karþýlýðýnda sýrtýna binilir. Nafaka, (sütü) saðan ve (sýrtýna) binene aittir."
Ebû Dâvûd: "O bize göre sahihtir" der.[577]
Açýklama
Renn: Sözlükte; hapsetmek, alýkoymak manalarýna gelir. Istýlahta; alacaklýnýn alacaðýný güvence altýna almak için borçludan bir mal almasýdýr. Teminat olarak alýnan mala da rehn denilir. Rehn veren borçluya, "râhin"; rehn alan alacaklýya, "mürtehin"; rehn olarak verilen mala da "rehn" veya "merhûn" denilir.
Rehnedilen mal taþýnýr mallardan olabileceði gibi, taþýnmaz mallardan da olabilir. Ancak malýn baþka biriyle müþâen ortak olmamasý gerekir.
Hadis-i þerifte; nafakasý mukabilinde rehin olan saðmal hayvanýn sütünün saðýlabileceði, binek hayvanýnýn sýrtýna binileceði ifade edilmektedir. Ama, süt saðma ve binmenin kimin hakký olduðu belirtilmemiþtir. Yani bu haklar esas sahibi olan râhine mi yoksa alacaklý durumdaki mürtehine mi aittir? Bu konuda bir açýklýk yoktur. Bundan dolayý hadisten elde edilen hükümde âlimler arasýnda ihtilâf edilmiþtir:
1- Binmek ve saðmak râhinin hakkýdýr. Hattâbî þöyle der: "Nafaka, saðana ve binene aittir, sözü kapalýdýr. Bu sözde, binecek ve saðacak olanýn râhin mi yoksa mürtehin mi olduðu açýk deðildir."
Sindî de; burada süt içecek ve hayvana binecek olandan maksadýn râ-hin olduðuna iþaretle þöyle demektedir: "Cumhura göre râhin rehnettiði hayvanýn sütünü içer ve ona biner. Nafakasý da kendisine aittir. Hadisten maksat; râhinin malý rehin býrakmasý ile ondan istifade hakkýnýn kesilmediðine iþaret etmektir. Yani sahibi o malý rehin býrakmadan önce nasýl kullanabiliyor idiyse, rehin býraktýktan sonra da öylece kullanabilir.
Ýbn Abdilberr: "Bu hadis; âlimlerin çoðunluðuna göre, üzerinde icma edilen asýllara ve sýhhatinde ihtilâf olmayan hadislere aykýrý düþmektedir. Buharý ve baþka âlimlerin, îbn Ömer'den rivayet ettikleri, "Bir kimsenin hayvaný, onun izni olmadan saðýlamaz." hadisi bu hadisin neshedildiðine delildir." demektedir.
Tahavî de; bu hadisin, faiz haram edilmeden önceki devirlerle ilgili olduðunu, faiz haram edildikten sonra ise faize benzeyen tüm muamelelerin de haram kýlýndýðým söyler. Memedeki sütü satmak, menfaat karþýlýðýnda borç vermek de faizin benzerlerindendir. Faizin haram kýlýnmasý ile birlikte, mürtehinin rehinden istifade etmesi de yasaklanmýþ olmaktadýr.
Yukarýda da iþaret edildiði üzere, âlimlerin büyük çoðunluðu hadisi bu þekilde anlamýþlardýr. Bunlara göre rehn býrakýlan malýn geliri ve nafakasý sahibine yani râhine aittir. Hanefî, Þafiî ve Mâlikîlerin görüþleri bu istikamettedir.
Hattâbî; Ýmam Þafiî'nin, Saîd b. el-Müseyyeb'den rivayet ettiði þu hadisin de cumhurun görüþünü te'yid ettiðini söyler. Rasûlullah (s.a) þöyle buyurmuþtur: "Rehn, onu rehin býrakan sahibinden menedilemez. Onun menfaati da külfeti de ona aittir." Görüldüðü gibi bu hadis açýk bir surette, rehnin menfaatinin râhine ait olduðunu ortaya koymaktadýr.
Üzerinde durduðumuz hadisten, mürtehinin rehinin gelirinden faydalanabileceði sonucunu çýkartýrsak, iki yönden bu konudaki temel prensiplere zýt düþmüþ oluruz:
a) Bir maldan, sahibinin izni olmadan istifade etmeyi caiz kýlmak,
b) Hayvandan edilen istifade veya alýnan ürünü, kýymeti deðil de nafakasý karþýlýðýnda tutmak. Hayvana yedirilen otun, saðýlan süt veya edilen istifadenin kýymetinden daha az olmasý mümkündür. Bu durumda, süt veya menfaatin fazlalýðý, neyin karþýlýðýnda olacaktýr? Bu faizdir.
Hadisi, cumhurun izah ettiði manaya aldýðýmýz takdirde þu hükümler de çýkar:
a) Rehin býrakýlan malýn gelirleri, rehne dahil deðildir.
b) Rehnin devamý için, merhûnun, mürtehinin elinde devamlý olarak durmasý þart deðildir. Çünkü Öyle olsa Ýdi, râhinin hayvana binmesi mümkün olmazdý. Ancak râhin, hayvana ancak gündüzleri binebilir, gece mürtehine
2- Rehin býrakýlan malý, nafakasý karþýlýðýnda saðmak veya binmek mürtehinin hakkýdýr. Ahmed b. Hanbel ve Ýshak b. Râhûyeh bu görüþtedir.
Þevkânî; bu görüþü müdafaa sadedinde þöyle demektedir:
"Hadiste, kimin bineceði ve kimin süt saðacaðý belirtilmemiþtir, onun için hadis mücmeldir deniliyor. Ama hadiste bir kapalýlýk yoktur; çünkü mu-rad, nýürtehindir. Zira râhinin mülkiyeti sebebiyle zaten malýndan istifade hakký vardýr. Hadiste ise, nafaka karþýlýðýnda faydalanmadan bahsedilmektedir. O halde, diðer bir rivayette de açýkça ifade edildiði üzere nafaka sebebiyle binmek ve süt saðmak mürtehine mahsustur. Hammâd b. Seleme'nin Câmi'inde þu lafýzla bulunan rivayet bu manayý te'yid etmektedir: "Bir kimse bir koyunu rehin alsa verdiði ot mikdannca sütünden içebilir. Fakat, otun parasýndan daha fazla süt alýrsa bu ribâdýr."
Bu hadis; ihtiyaç olduðu zaman râhinin izni olmasa bile mürtehinin rehinden istifade edilebileceðine delildir. Ahmed, Ýshak, Leys, Hasen ve baþkalarý da böyle demiþlerdir."
Ýbn Kudâme de: el-Muðnî adýndaki eserinde Hanbelîlerin görüþünü þöyle savunmaktadýr: "Hayvanýn nafakasý lâzýmdýr, mürtehinin de bu hayvanda hakký vardýr. Bazan onun hakkýný almasý, rehnin gelirinden ve mâlikinin vazifesi olan bir þeyi ona niyabeten yapmakla olur. Bu; kadýnýn nafakasýný kocasýnýn izni almadan onun malýndan almasýna benzer."
3- Bu konudaki hadis ve asýllarýn te'lifi mümkündür. Þöyle ki;
Râhin, hayvanýn gýdasýný teminden kaçýnýrsa, mürtehin hayvanýn saðlýðýný korumak ve alacaðýnýn teminatýný sürdürmek için hayvaný besler. Buna karþýlýk da sütünü içebilir, sýrtýna binebilir. Ancak, içilen sütün kýymeti, hayvana yedirilen yemin kýymetinden daha fazla olmamalýdýr.
Bu görüþ Avnii'l-Ma'bud'da; Evzaî, Leys ve Ebû Sevr'e nisbet edilmektedir.
Þu ana kadar, hadisin ulema tarafýndan anlaþýlýþ þekli ve bundan çýkan farklý hükümleri verdik^ Taraflardan her birinin diðerlerinin delillerine itirazlarý ve bunlara cevaplar vardýr. Biz, daha fazla tafsilata girmek istemiyoruz. Ancak rehinle ilgili genel hükümlere çok öz olarak iþaret etmek istiyoruz:
1) Rehin; alacaklýnýn, alacaðýný teminat altýna almak için borçludan bir mal almasýdýr.
2) Alýþveriþ esnasýnda rehin þart koþulmasý akde zarar vermez.
3) Rehn, her türlü maldan olabilir.
4) Diðer akitlerde olduðu gibi, rehinde de taraflarýn icab ve kabulü þarttýr.
5) Mürtehin, rehnedilen malý teslim alýnca, onun damâmna girmiþ olur. Dolasýyla, mal mürtehinin elinde telef olsa, onun kýymeti kadar bedel borçtan düþer. Ancak, rehnedilen malýn kýymeti, borçtan fazla ise, bu fazlalýk
Ýmam Þafiî'ye göre; merhûnun tamamý mürtehinin elinde emanettir. Dolayýsýyla mürtehinin kusur ve kasdý olmadan merhûn mal telef olsa olduðu gibi râhinden gider. Mürtehinin alacaðý aynen devam eder.
6) Mürtehin, râhinin izni olmadan merhûn maldan istifade edemez.
7) Borçlu borcunu ödediði zaman, mürtehin rehni iade etmek mecburiyetindedir.
8) Mürtehin, rehni kendisi muhafaza edebileceði gibi, karýsý, çocuðu ve hizmetçisi vasýtasýyla da muhafaza edebilir. Bir yed-i emine teslim etmesi de caizdir.
9) Mürtehin, rehni hakký olmayan bir þekilde kullanýrsa, onu gasbetmiþ gibi dâmin olur.
10) Rehnin korunduðu binanýn, koruyan bekçinin ve güden çobanýn ücreti mürtehine aittir. Rehinin beslenmesi (nafakasý) ise râhinin borcudur.
11) Meyveli aðaç rehnedildiði takdirde meyveler de rehne dahildir. Ama, aðaç deðil de sadece meyve veya tarla istisna edilerek sýrf ekin rehin verilemez.
Rehin verildikten sonra, malda meydana gelen verimin (hayvanýn yavrusu, aðacýn meyvesi gibi) rehne dahil olup olmayacaðý, âlimler arasýnda ihtilaflýdýr.
Hanefîlere göre; hayvanýn yavrusu ve aðacýn meyvesi asýllarý ile birlikte rehin sayýlýr. Ancak daman konusunda asýl rehnedilen malla yavrusu arasýnda fark vardýr. Rehnedilen mal mürtehinin damânýndadýr, sonradan dünyaya gelen yavru ise emanettir.
Þâfiîlere göre ise; esas maldan ayrý olan ürün rehne dahil deðildir.
12) Yed-i emine teslim edilen mal telef olsa, mürtehinin elinde telef olmuþ sayýlýr.
13) Râhin, rehni mürtehinin izni olmadan satarsa satýþ, mürtehinin iznine mevkuftur. Ýzin verirse satýþ geçerli, aksi halde geçersizdir.
14) Mürtehin rehni, geçici olarak iâreten râhine verebilir. Bu durumda mal, mürtehinin damânmdan çýkmýþ olur.
Aslýnda rehn; Ýslâm hukukunun en geniþ konularýndan birisidir. Bu geniþ konunun bu kadar dar bir çerçevede anlatýlmasý mümkün deðildir. Ama bizim iþimiz hadisi anlamak ve hadisten çýkan hükme iþaret olduðu için bu kadarla yetindik, konuya ana hatlarýyla ýþýk tutmaya çalýþtýk. Daha geniþ bilgi edinmek isteyenler fýkýh kitaplarýna müracaat etmeliler.[578]
3527... Ömer b. el-Hattâb (r.a)'dan, Rasülullah (s.a)'ýn þöyle buyurduðu rivayet edilmiþtir:
"Allah'ýn kullarý arasýnda öyleleri var ki, peygamber ve þehit deðildirler, ama kýyamet günü Allah katýndaki mevkilerinden dolayý peygamberler ve þehitler onlara imrenirler.”
Ya Rasûlallah, onlar kim? Bize haber verir misin? dediler.
"Onlar, aralarýnda alýp verdikleri bir mal ve akrabalýk olmadýðý halde Allah'ýn ruhu ile birbirlerini sevenlerdir. Vallahi onlarýn yüzleri nurdur ve kendileri nur üzerindedirler. Ýnsanlar korktuðu zaman onlar korkmaz, insanlar üzüldüðünde onlar üzülmezler." buyurdu ve: "Haberiniz olsun, Allah'ýn sevgili kullarýna korku yok, onlar üzülecek de deðillerdir."[579] âyetini okudu.[580]
Açýklama
Bu hadis; Sünen-i Ebû Dâvûd nüshalarýnýn çoðunda yoktur. Lü'lüî'nin rivayetinden deðil, Ýbn Dâse'nin rivayetindendir. Hattâbî'nin üzerine þerh yaptýðý nüshada mevcuttur. Ýbnü'l-Münzir, et-Tergîb'de bu hadisi almýþ ve Ebû Davud'un rivayet ettiðini söylemiþtir.
Hadisin, rehn konusuyla hiçbir ilgisi yoktur. Buna raðmen musannifin bu hadisi rehn babýnda vermesi, rehne muhtaç olanlara yardým ve iyiliðe teþvik için olmalýdýr.
Hadis-i þerifteki, "Allah'ýn ruhu ile birbirlerini severler" cümlesindeki "ruh" kelimesi Kur'an-ý Kerim olarak izah edilmiþtir. Nitekim Þûra sûresinin 52. âyetindeki "ruh" kelimesi de "Kur'an" diye tefsir edilir. Buna göre bu cümlenin manasý, "Allah'ýn Kur'an'ý ile birbirlerini severler" þeklinde anlaþýlacaktýr. Kur'an'a ruh denilmesi; nefis ve bedenler ruhla yaþadýðý gibi, kalplerin de Kur'an'la hayat bulmasýndan dolayýdýr.[581]
[577] Buharý, rehn 4; Tirmizî, büyü 31; Ýbn Mâce, rühûn 2; Ahmed b. Hanbel, II, 228,472.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 13/89.
[578] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 13/89-92.
[579] Yûnus, (10) 62.
[580] Tirmizî, zühd 53; Ahmed b. Hanbel, V, 229, 239, 328;'341, 342, 343.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 13/92-93.
[581] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 13/93-94.