Bilinmesi gerekli olan By: ehlidunya Date: 12 Mayýs 2012, 13:58:39
Ahmet Kurucan
Bilinmesi gerekli olan
"Bilinmesi gerekli olan þeylerin baþýnda O gelir. Ýnsaný O'na götürmeyen her düþünce aslýnda bir falsodur.
Düþüncenin falsosu diyebilirsiniz buna." Mutlaka anlamýþsýnýzdýr "O" zamiri ile ifade edilenin kim olduðunu. Büyük harflerle yazmamýzdan belli zaten. O, Allah'týr (cc).
Mutad ikindi sohbeti için koltuðuna oturur-oturmaz aðzýndan çýkan ilk sözlerdi bunlar. Bir problem mi vardý, ihsaslarý ile bir þeyler mi hissetmiþti acaba salondaki insanlardan yoksa kendisine intikal eden bir meseleden dolayý mý söyledi bunu; bilmiyorum. Hangisi olursa olsun, netice odaklý düþünelim ve soralým kendimize; bu önemli tesbit karþýsýnda bir nerdeyiz? Sahip olduðumuz, olduðunu zannettiðimiz ilim, bizi ne ölçüde, hangi seviyede Allah'a götürüyor? Malumatýmýzýn çoðalmasý, akademik kariyerlerdeki unvan sýçramalarýmýz; acaba ayný ölçüde Allah ile irtibatta farklýlýða, irtibatýn düne nisbetle daha da derinleþmesine sebebiyet verdi mi? Cevabýmýz evet ise problem yok demektir. Ama ya hayýr ise?
Sonra soruya geçildi. Ben soruyu deðil de soruya verilen cevaptaki bir noktayý sizlerle paylaþmak istiyorum. Niçin soruyu söylemiyorum; bana göre umumi manada deðerlendirilebilecek cevabýn, sorunun çizdiði çerçeveye sýkýþtýrýlmasýný istemiyorum. Zira usul ilminde yerini alan kaideye göre "sebeb-i nüzul veya vürudun hususiyeti hükmün umumiliðine mani deðildir". "Sen söyle, soruyu da bilmek istiyoruz" diye itiraz edebilirsiniz benim bu düþünceme. Haklý bir itiraz bu ama herkes için geçerli deðil. Onun için soruyu söylemeyip dar bir alana sýkýþtýrýlmasý gereken dediðim cevabýn o bölümüne geçeceðim.
"Emanet" dedi Hocaefendi. Emanet deyince öyle zannediyorum ki yüzde doksanlara varan ölçülerde herkesin aklýna, sahibine iade edilmek üzere bir þahsa veya kuruma teslim edilen mal akla gelir. Enteresandýr, hýyanet ayrý bir kelime ve kavram olduðu halde emanet dendiðinde o da akla gelir. Çünkü emaneti hýyanet ile birlikte düþünürsek, üzerine bir de örnekler ilave edersek çok daha iyi anlaþýlýr.
Bu giriþten, emanetin bambaþka bir manada kullanýldýðý sonucuna varmýþ olabilirsiniz. Doðru; Hocaefendi ayrý bir manada kullandý emaneti ve dedi ki: "Ýslam dini bize bir emanettir. Hiç kimsenin tek baþýna sahip çýkamayacaðý, benim diyemeyeceði, Hz. Âdem'den bugüne, peygamberinden sýradan müminlere varýncaya kadar herkesin hakký olan bir büyük emanet hem de. Öyleyse o emaneti muhafaza etmek ve gelecek nesillere teslim etmek zorundayýz."
Sonra döndü, bu konuda dikkat edilmesi gerekli bir hususa özellikle vurgu yaparak dedi ki: "Etrafýnýzda binlerce sizi düþman bilen küffar ve hüssad var. Kur'an'ýn tabiriyle hain gözler var. Sizlere kötülük yapmak için fýrsat kolluyorlar bunlar. Öyleyse mebdeden müntehaya her þeyi çok iyi planlamalý ve ona göre adým atmalý. Aksi halde..."
MESELELERÝ BENLÝÐÝMÝZE BAÐLAMAYALIM
Yani siz plan, proje baðlamýnda size düþeni yapmaz, etrafýnýzda var olan bu düþmanlarý ve düþmanlýklarý hesaba katmadan, herkesi kendiniz gibi bilerek yürümeye durursanýz; gelirler gulyabaniler gibi önünüzü keserler. Þaþýrmayýn! Varlýðýnýza dahi tahammül edemeyen ve bunu umuma açýk yerlerde üstü kapalý ama umuma kapalý yerlerde üstü açýk bir þekilde ifade eden insanlardan ne bekliyordunuz ki? Bu ara fasýldan sonra yeniden "aksi halde" deyip devam edeyim; "Aksi halde; emanete hýyanet etmiþ olursunuz." Anlaþýlan o ki, baþýný önüne eðip ya da at gözlüðü takýp ilerleme deðil, etrafý kol-kolaçan etme, çevrenin düþünce ve hissiyatlarýný kontrol etme öncelikli þart.
"Ýkinci bir þey daha" dedi Hocaefendi, emaneti koruma adýna. "Deryada damla olan amelinizle yapýlanlara sahip çýkmayýn. Meseleyi kendinize baðlamayýn. 'Ben yaptým, ben tuttum, ben buldum, ben olmasaydým' demeyin. Eðer meseleyi kendinize baðlar, ben merkezli götürürseniz; yine ihanet etmiþ olursunuz."
Sonra ses tonunu sertleþtirdi ve salonda alýnan nefeslere dahi hakim bir edayla: "Meselenin popülizme tahammülü yoktur. Dinin muhafazasý peygamber mesleðidir. Öyleyse týpký peygamberler gibi fevkalade hacalet, fevkalade tevazu içinde 'ben yokum' demesini bilmelidir insan. Hatta eðer benim varlýðým bu emanetin muhafazasýna ve gelecek nesillere intikaline zarar verecekse, 'Canýmý hemen al Allah'ým!' demeli, bunu diyecek kadar mert olmalýdýr. Ama varlýðý bir arpa boyu emanetin korunmasýna destek verecekse o zaman da 'Yaþat Allah'ým beni' demelidir."
Bu sözlerden sonra ses tonunu indirdi ve sözlerini þöyle tamamladý: "Ýmana vabestedir bu. Ben, ben, ben diyenlerin bu meselede yapacaklarý hiçbir þey yoktur. Bugün gürül gürül aksa bile yarýn biter böyleleri. Çünkü bu meslek nefy esasý üzerine kuruludur. Yok, yok olmalý ki var olsun.
Ayný çerçevede üçüncü bir teklifi daha oldu Hocaefendi'nin. Ýstiþare, þura, meþveret. "Zaten temel bir mesele bu" diyebilirsiniz. Haklýsýnýz. Ben onu deðil de istiþareye getirdiði açýlýmý sizlerle paylaþmak istiyorum. Dedi ki: "Ýstiþare, icma hasýl eder. Ýcma hasýl olmazsa egolar devreye girer ve karþýnýza egosantrik insanlar çýkar."
Kýsa bir izahla bitireyim; egoist; bencil, hodbin, kendi çýkarýndan baþkasýný düþünmeyen ve bunun uðruna herkesi ve her þeyi feda edebilen insan demektir. Egosantrik ise psikolojik bir özelliktir ve her türlü hadiseyi kendisi ile iliþkilendiren, her þeyin merkezine hep kendisini koyan ve kendisini gören insandýr. Dikkat ederseniz, Hocaefendi egoist demiyor, egosantrik diyor. Farký fark edin lütfen.
Sözü tekrar baþa alýyorum; "Bilinmesi gerekli þeylerin baþýnda O gelir." demiþti ya, iþte oraya. O cümlelerini Hocaefendi bir dua ile bitirmiþti; ben onu sona sakladým. "Allah, bize kendisini nasýl bilmemiz gerekiyorsa öyle bildirsin." Sanýrým problemlerin baþý da, çözümün kendisi de bu dua cümlesinde yatýyor. Biz hakkýyla Allah'ý bilsek, bilinmesi gerekli þekliyle O'nu tanýsak, ne egoist oluruz ne de egosantrik.
radyobeyan