Süneni Ebu Davud
Pages: 1
Kabir Ziyareti By: reyyan Date: 11 Mayýs 2012, 05:47:43
75-77. Kabir Ziyareti


 

3234... Ebû Hüreyre'den demiþtir ki:

Rasûlullah (s.a) (ziyaret için) annesinin mezarýna geldi de aðladý ve etrafýndakileri de aðlattý. Sonra (þöyle) buyurdu:

"Onun için af dilemek üzere yüce Rabbimden izin istedim de ba­na izin vermedi. Bunun üzerine kabrini ziyaret etmem için izin iste­dim. (Bu sefer) bana izin verdi. Kabirleri (siz de) ziyaret ediniz. Çün­kü bu (ziyaret) ölümü hatýrlatýr."[627]

 
Açýklama

 

Hz. Peygamberin annesi, Amine binti Vehb b. Abdi Menaf b. Zühre, Peygamber (s.a) altýyaþýnda iken Mekke ile Medi­ne arasýndaki Ebva denilen yerde vefat etmiþtir. Oðlu Muhammed (s.a)'i da­yýlarý olan Adiy b. en-Neccar oðullarýný ziyaret için Mekke'den Medine'ye getirmiþti. Dönüþte sözü geçen yerde vefat etti.

Kadý lyaz'ýn açýkladýðý gibi, Rasûl-ü Ziþan Efendimiz annesinin kabrini ziyareti sýrasýnda onun azapta olduðunu gördüðünden dolayý aðlamýþ deðil­dir. Sadece, annesinin kendi peygamberlik günlerine yetiþemediði ve peygam­berliðini göremediði için aðlamýþtýr.

Hz. Peygamber Efendimiz, annesHçin istiðfarda bulunmak üzere Cenab-i Hak'tan izin istediði halde kendisine bu iznin verilmemiþ olmasý annesinin küfür üzere öldüðü anlamýna gelmez. Belki de Hz. Amine fetret devrinde, bir baþka ifadeyle insanlarý hakka çaðýran bir peygamber sesinin duyulma­dýðý bir devirde, yaþamýþ olmasý sebebiyle, iþlemiþ olduðu günahlardan dola­yý sorumlu tutulamayacaðý için, onun hakkýnda istiðfara lüzum olmadýðýn­dan buna izin vermemiþtir. Nitekim Cenabý Hak Ýslam'ýn ilk yýllarýnda Hz. Peygamberi, borçlu olarak ölen müslümanlann cenaze namazýný kýlmaktan ve onlar için istiðfar etmekten de men etmiþti. Fakat bu nehyin sebebi borçlu olarak ölen kiþilerin küfür üzere ölmeleri deðildi. Gerçek þudur ki Hz. Pey­gamberin duasý makbul olduðundan borçlu olarak ölen bir kimse hakkýnda yapmýþ olduðu bir dua hemen anýnda kabul edilip, hakkýnda dua ettiði kiþi­nin de derhal bu duadan faydalanmasý gerekirdi. Diðer taraftan borçlunun sevaplarý borcunu ödeyinceye kadar kendisine fayda vermeyip belli bir yer­de bekletilmesi de Anan'ýn kanunudur. Böyle bir izin kendi kanununa ayký­rý düþeceði için Cenabý Hak Rasûlünün borçlu olarak ölen kimselerin cenaze namazýný kýlmasýna ve onlar için istiðfarda bulunmasýna izin vermemiþtir. Binaenaleyh "Hz. Amine kâfir olarak öldüðü için Cenabý Hak Rasûlünün onun hakkýnda istiðfarda bulunmasýna izin vermemiþtir" diyen kimselerin sözlerinin asýlsýzlýðý son derece açýktýr.

Fahr-i Kâinat Efendimizin anne ve babasýnýn cehennemlik olmayýp, cen­netlik olduklarýna dair pek çok ilim adamý kýymetli eserler vücuda getirmiþ­lerdir. Bunlar arasýnda uslub itibariyle en güzeli Hafýz Suyutî (r.a)'in Meslekü'I-Hunefa fi valideyi'l-Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem isimli eserdir.

Bu eserde Peygamber Efendimizin anne ve babasýnýn küfür üzere ölme­diklerine ve cennetlik olduklarýna dair pek çok hadis-i þerif zikredilmiþtir. Bunlardan bazýlarý þu mealdedir:

1. "Ben kendi sulbünden geldiðim þu sülaleye kadar Adem oðullarýnýn en hayýrlý sülalesinden nesilden nesile intikal ederek gönderildim."[628] Her ne kadar Hz. Peygamberin dedeleri arasýnda Hz. Ýbrahim'in babasý Azer gi­bi bir putperest varsa da onun putperestliði Hz. Peygamberdin nuru Hz. Ýbrahim'in annesine intikal ettikten sonra baþlamýþtýr.

2. "Allah, Ýbrahim oðullarýndan Ýsmail'i seçti; Ýsmail oðullarýndan, Ki-nane oðullarýný seçti, Kinane oðullarýndan Kureyþ'i seçti. Kureyþ'ten Haþini oðullarýný seçti. Haþim oðullarýndan da beni seçti."[629]

3. Müslim'in rivayet ettiði "... Benim babam da senin baban da cehen­nemdedir."[630] mealindeki hadis-i þerife gelince, bu hadisi Hammad b. Se­leme, Sabit'ten rivayet etmiþtir. Ancak bunu Ma'mer b. Raþid de Sabit'ten rivayet etmiþtir. Ma'mer'in rivayetinde "Benim babam da þenin baban da cehennemdedir." cümlesi yoktur. Bu cümlenin yerinde "Eðer bir kâfirin me­zarýna uðrayacak olursan onu cehennemle müjdele" ibaresi bulunmaktadýr. Hadis âlimlerince Hammad, zabt yönünden pek çok tenkid edilmiþ olmasý­na raðmen, Ma'mer hiç bir tenkide uðramamýþ ve rivayet ettiði hadisler Bu-hârî ve Müslim tarafýndan tasvib edilmiþtir. Binaenaleyh Hammad'ýn riva­yetinin Ma'mer'in rivayeti karþýsýnda hiçbir önemi yoktur. Nitekim bu ha­disi Bezzar ile Taberanî ve Beyhakî de Ma'mer'den rivayet etmiþlerdir. Ay­rýca Ýbn Mace de bu hadisi Ma'mer'in lafýzlarýnýn ayný olan þu manâdaki lafýzlarla rivayet etmiþtir: "Bir a'rabi Peygamber (s.a)'e gelerek:

Ya Rasûlullah, babam gerçekten yakýnlarýyla gerektiði gibi ilgilenirdi. Þöyle idi, böyle idi (diyerek babasýný övdü ve:) babam nerededir? diye sor­du, Efendimiz:

"Ateþtedir" buyurdu. Abdullah (r.a) demiþtir ki: Bana öyle geliyor ki; adam bu cevaptan dolayý içlenerek:

Ya Rasûlullah, senin baban nerdedir? diye sordu. Rasûlullah (s.a): "Sen nerede bir müþrikin kabrine uðrarsan onu ateþle müjdele" bu­yurdu. Abdullah (r.a) demiþtir ki: Bu a'rabi, bilahare müslüman oldu ve de­di ki: Rasûlullah (s.a) bana cidden yorucu bir görev yükledi. Ben yanýndan geçip de onu cehennemle müjdelemediðim hiç bir kâfirin kabri yoktur."[631]

Bu da gösteriyor ki, Hammad'ýn rivâyetindeki "Benim babam da senin baban da cehennemdedir" cümlesi hadisin aslýnda yoktur. Bu cümleyi Ham­mad b. Seleme, Sabit'ten o da Enes b. Malik'ten rivayet etmiþtir. Bu rivaye­ti de Müslim Sahih'ine almýþtýr. Halbuki hadisi Ma'mer b. Reþid de Sabit'­ten rivayet etmiþtir ve Hammad b. Seleme'ye muhalefet ederek bu cümleyi zikretmemiþtir. Neticede kesinlikle þunu öðrenmiþ oluyoruz ki "Hammad ri­vayetinde, ravi kendi fehm ve idrakine göre hadisi manâ cihetiyle nakleder­ken hadiste tasarruf etmiþtir,"[632]

Kýymetli ilim adamlarýmýzdan merhum Kâmil Miras Efendi Tecrid-i Sarih isimli eserinde bu mevzuyu incelerken Hz. Peygamberin anne ve babasýnýn müþrik olmayýp ehli necattan olduklarýný isbat sadedinde þu delilleri zikrediyor:

1. "Biz elçi göndermedikçe (hiçbir kavme) azab edecek deðiliz."[633]

2. "Biz bir ülkeyi helak etmek istediðimiz zaman onun varlýklýlarýna emir ederiz, orada fýsk yaparlar. Böylece o ülkeye söz(ümüz) hak olur. Biz de orayý darmadaðýn ederiz,"[634]

3. "Bu böyledir. Çünkü Rabbin halký habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici deðildir.”[635]

4. "Kendi elleriyle yaptýklarý (günahlar) yüzünden baþlarýna bir felaket geldiði zaman "Ey Rabbimiz, bize bir elçi göndersen de âyetlerine uyup müz­minlerden olsaydýk" diyecek olmasalardý (seni göndermezdik. Bu bahanele­rine fýrsat vermemek için seni gönderdik)."[636]

5. "Þayet onlarý ondan önce bir azab ile helak etseydik Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de böyle alçak ve rezil olmadan önce senin âyetlerine uysaydik, derlerdi."[637]

6. "Rabbin, þehirlerin anasý (olan Mekke) de onlara âyetlerinizi oku­yan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helak edici deðildir..."[638]

7. "Ýþte bu (Kur'ân) da mübarek kitaptýr. Onu biz indirdik. Ona uyun ve (Allah'dan) korkun ki size rahmet edilsin. (Onu size indirdik ki) -Kitap yalnýz bizden önceki topluluða (yahudilerle hristiyanlara) indirildi. Biz ise onlarýn okunmasýndan habersizdik demeyesiniz."[639]

8. "Bizim helak ettiðimiz her memleket halkýnýn mutlaka uyarýcýlarý vardý. (Onlara) ihtar (ederler, gidiþlerinin nereye varacaðýný hatýrlatýrlardý). Biz zul­metmiþ deðiliz."[640]

9. "Onlar orada Rabbimiz bizi çýkar, (önce) yaptýðýmýzdan baþkasýný yapalým? dîye feryad ederler. (Biz de onlara) (Biz sizi) öðüt alacak olanýn, öðüt alacaðý kadar yaþatmadýk mý? Size uyarýcý da geldi (fakat inanmadý­nýz). Öyle ise tadýn (azabý). Zalimlerin yardýmcýsý yoktur, (cevabýný veri­riz)."[641]

Bütün bu âyeti kerimelerin fetret devrinde yaþayýp ölen bir kimsenin ce­hennemlik olmayacaðýna Hz. Peygamberin anne ve babasýnýn da fetret dev­rinde yaþayýp fetret devrinde öldükleri için, cehennemlik olmamalarý gerek­tiðine delalet ettiklerini söyleyen merhum Kâmil Miras Efendi fetret devri hakkýnda da þu bilgileri veriyor:

"Zaman-ý fetret" nedir? Fukaha fetret deyince Ýsa aleyhisselam ile Rasül-ü Ekrem arasýndaki zamaný kasdederler. Bu altý yüz küsur sene zarfýnda ge­lip geçenlere ehl-i fetret denilir. Ehl-i fetret üç kýsýmdýr:

1. Cenabý Hakkýn birliðini zekasý ile düþünüp bulan ve bilen kimseler­dir.Bunlardan bir kýsmý hiç. bir þeriate dahil olmamýþtýr. Kus Ýbn Saide, Zeyd Ýbn Amr Ýbn Nüfeyl gibi. Bir kýsmý bir þeriate dahil olmuþtur. Tübba ve kavmi gibi.

2. Tevhidi, tebdil ve taðyir edip þirki kabul eden ve kendisi için bir þeri­at uydurup tahlil ve tahrimedenlerdir.Amr Ýbn Luhay gibi ki araplar arasýn­da putperestliðin vazýýdir. Yukarýda izah olunduðu üzere bahire, þaibe, vasi­le, hâm gibi putlarý teþri etmiþtir. Arablardan cinlere, meleklere ibadet edenler vardý. Kýz çocuklarýný yüz karasý addedenler, diri diri topraða gömenler bu­lunuyordu.

3. Ne müþrik ne de müvahhid olup bir peygamberin þeriatine dahil ol­mayan ve kendisi için ne bir þeriat ne bir din icad ve ihtiyar etmeyip bütün ömrünü gafletle geçiren ve zihni böyle metafizik düþüncelerden tamamiyle hali bulunan kimselerdir. Cahiliyyet devrinde böyle üçüncü bir sýnýf halk da vardý.

Ehl-i Fetret'in bu üç sýnýf, halktan ikinci sýnýfýn ta'zib olunacaklarý kü­fürleri muktezasý muhakkaktýr. Üçüncü sýnýf, hakiki ehli fetrettir. Bunlarýn da muazzeb olmadýklarý yukarýda asýllarýný ve tercemelerini zikrettiðimiz nas-larýn þehadetleri ile sabit bir hakikattir.

Birinci kýsýmda zikrettiðim Kus îbn Saide ile Zeyd, ümmeti vahide ola­rak ba's olunacaklardýr. Tübba ve emsali hakkýnda ilmin vereceði hüküm de bunlardan devri Ýslâmý idrak edip de müslüman olanlardan baþka idrak edememiþ bulunanlarýn ehli din ve sahibi iman olduklarýdýr.[642]

Þu hadis-i þerif de, fetret devrinde yaþayan dört sýnýf insanýn ahirette imtihana tabi tutulacaklarým, imtihaný kazananýn cennete kazanamayanýn da cehenneme gideceðini ifade etmektedir:

"Dört sýnýf insan vardýr ki bunlar kýyamet gününde kendilerinin cehen­neme gitmeye müstehak olmadýklarýný iddia ederler.

1. Hiçbir þey iþitmeyen saðýr,

2. Ahmak ve aklý kýt olan kimse,

3. Bunak,

4. Fetret devrinde ölenler. Saðýr: Ya Rabbi gerçi ben devri Ýslâmý idrak ettim, fakat müslümanlýk nedir, ne gibi ahkâmý ihtiva eder? Benim için iþi­tip öðrenmek mümkün olmamýþtýr, der. Ahmak ve bön kimse de: Ya Rabbi, müslümanlýk geldiðinde aklým kýt idi. Çocuklar beni deve kýðýna tutarlardý, der. Bunak ihtiyar da: Ya Rabbi, gerçi ben müslümanlýk devrini idrak et­tim. Fakat benim için onun ahkânlý aliyesini idrak ve ihata etmek mümkün deðil idi. Fetret zamanýnda vefat eden kimse de: Ya Rabbi benim yaþadýðým sýrada müslümanlýðý bana talim edecek bir peygamber gelmemiþtir ki onun ahkâmýný öðrenip ona muti ve münkad olayým, der.

Sonra bu dört sýnýf insanlar imtihan için cehenneme þevk olunur ve bun­lara; cehenneme giriniz! denilir. Bunlardan itaap edip girenlere cehennem bir berdü selam olur. Cehenneme girmeyenler de cehenneme çekilirler."[643]

Görülüyor ki, fetret devrinde yaþayýp ölen kimseler yukarýda da açýkla­dýðýmýz gibi akýllarýyla Allah'ýn varlýðýný ve birliðini, gücünü, kudretini id­rak etmeyip þirk içerisinde ölüp gitmiþlerse, ahiretteki itirazlarý kendilerini kurtaramayacaktýr.

Ýçlerinde Fahreddin Razi gibi büyük Ýslâm mütefekkirlerinin de bulun­duðu bazý ilim adamlarý da Hz. Peygamber'in anne ve babasýnýn cennetlik olduklarýný, kâfir ölmediklerini isbat hususunda ikinci bir yol takib etmiþlerdir.

Bunlara göre, ne Hz. Muhammed'in ne de diðer peygamberlerin anne ve babalarý içerisinde bir kâfir vardýr. Bu iddialarýný çeþitli yönlerden isbat etmiþlerdir. Delillerinden birisi de, "O ki (gece namaza) kalktýðýn zaman se­ni görüyor secde edenler arasýnda dolaþmaný da (görüyor)."[644] âyet-i kerimesidir. Bazý müfessirler; bu âyet-i kerimeleri ta Hz. Adem ve Havva'dan Abdullah ve Âmine (r.a)'ye gelinceye kadar Hz. Muhammed'in nuru dede­lerinden ninelerine intikal ede ede nihayet Abdullah'dan Âmine'ye gelmiþ ve ondan da asýl sahibi olan fahr-i âlem Muhammed Mustafa (s.a)'ya inti­kal etmiþtir þeklinde anlamýþlardýr.                                               

Bu tefsire göre, âyet-i kerimenin manasý, "Habibim, Allah senin na­maz kýldýðýný ve bundan evvel de senin nurunun bir sacidden öbür sacide in­tikal ettiðini görür" demektir. Bu tefsire göre Hz. Adem'den Abdullah'a gelinceye kadar babalarý ve dedeleri arasýnda Allah'a secde etmeyen, kimse yoktu. Her ne kadar H"z. Peygamber'in dedelerinden Hz. Ýbrahim'in babasý Azer'in putperest olduðu kesin ise de, onun putperestliði alnýndaki Hz. Mu-hammed'e ait olan nübüvvet nurunun Hz. Ýbrahim'in annesine intikal ettik­ten sonraki zamana tesadüf ettiðinden bu gerçeði deðiþtiremez ve Azer'in Hz. Ýbrahim'in babasý olmayýp amcasý olduðunu isbat için bir te'vile de ihtiyaç býrakmaz.

Âlimlerden bazýlarý da Hz. Peygamber'in anne ve babasýnýn müþrik ol­madýðýný isbat için üçüncü bir yol takib etmiþ ve Cenab-ý Hakk'ýn Hz. Pey­gamber'in anne ve babasýný vefatlarýndan sonra diriltip, iman etmelerini nasib ettiðine dair bazý zayýf haberleri rivayet etmiþlerdir. Hz. Âmine'nin hayatta iken söylediði iddia edilen iman dolu "þiirleri de bu iddialarýna delil olarak göstermiþlerse de bu rivayetlerde zayýflýk bulunduðundan nakletmeye lüzum görmüyoruz.

Bu mevzuda Hulvânî'nin Mevâkýb isimli eserinde þöyle deniyor:

"Rasûlullah (s.a)'in ebeveyninin (neûzü billah) küfürlerine hükmetmek, akýllý kimseden olabilecek aðýr bir zelledir. Böyle bir hükmün aðýzdan kaçý­rýlmasý küfre kadar varýr. Çünkü böyle bir söz sarfetmek Rasûl-i Ekrem'e eza vermektir. Taberanî'nin rivayetine göre Ebû Cehl'in oðlu, Ýslâm baha­dýrlarýndan Ýkrime (r.a) bir kere Nebi (s.a)'e gelip babasýna sebbedildiðin-den bahisle þikâyet ettiðinde, Rasûl (a.s): "Ölülere sebbii þetm ederek dirile­re eza vermeyiniz" buyurmuþtu. Hiç þüphesiz ki Rasûlullah kabri þeriflerin­de diridir, ümmetinin amelleri kendilerine arzolunur. Nasýl ki Ýkrime (r.a), babasý Tfakkýnda cehennemlik denilmesinden sýkýntýya uðruyor ve bu yasak­lanýyorsa, Rasûl-i Ekrem Efendimizin yüksek hatýrýna riayet etmek daha ev­lâdýr ve vacibdir.

Bir keresinde de Ebû Leheb'in kýzý Dürre denilmekle maruf olan Sebia (r.a) Rasûl-i Ekrem'e gelmiþ ve: Ya Rasûlallah, halk bana, "Ey cehennem odununun kýzý" diye çaðýrýyorlar, þeklinde þikâyet etmiþti. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem büyük bir kýzgýnlýkla kalkýp: "Bazý kimselerin benim nese­bimle uðraþmaya ne hakký vardýr?" buyurmuþ ve: "Kim ki benim nesebimle uðraþýrsa emin olunuz ki o kimse bana eza verir. Kim ki bana eza eder, o kimse Allah TeâJâ'ya eza verir." buyurmuþtur.[645]

Bu mevzuya Fahreddin Razi'nin þu sözleriyle son veriyoruz:

"Fahr-i Kâinat Efendimiz'in ana ve babalarýnýn müþrik olmadýklarýnýn bir delili de Rasûl-i Ekrem'in; "Ben devamlý surette, temiz babalarýn sul­bünden, temiz analarýn rahmine nakl oluna geldim" buyurmuþ olmasýdýr.

Yüce Allah Kur'ân-i Kerim'inde, "Ey inananlar, (Allah'a) ortak koþanlar pisliktir."[646] buyurarak müþriklerin pis olduðunu bildirdiðine ve Rasûl-i Ziþan Efendimiz'in sulbünden ve rahminden geldiði kimselerin de temiz kiþiler olduðuna göre, anneleri ve babalan arasýnda hiçbir müþriðin bulunmadýðýný kabul etmek icab eder."[647]

 
Bazý Hükümler

 

1. Kabir ziyareti meþrudur. Ýsterse mezarlýk fetret devrinde ölen kiþilere ait olsun.

2. Mezarlýkta aðlamak caizdir.

3. Hz. Peygamber, anne ve babasýna son derece þefkatli idi.[648]

 

3235... (Ýbn Büreyde'nin) babasýndan, demiþtir ki: Rasûlullah (s.a): "Ben sizi kabir ziyaretinden men etmiþtim, ar­týk onlarý ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyarette tezkire (öðüt, ölü­mü hatýrlatma ve ibret) vardýr" buyurmuþtur.[649]

 
Açýklama

 

Ýslâm'ýn ilk yýllarý, müslümanlarýn cahiliye âdetlerinden yeni kurtulmaya çalýþtýklarý bir dönem olduðu için Rasûl-i Zi-þan Efendimiz müslümanlarý kabir ziyareti esnasýndaki Ýslâm dýþý davranýþ­lardan korumak amacýyla, Ýslâm'ýn onlarýn kalplerine ve içtimai hayatlarý­na yerleþip onlara tam manasýyla hâkim olmasýna kadar kabir ziyaretini ya­saklamýþtý. Ýslâmî hükümler onlarýn hayatýna iyice hâkim olduktan sonra, kabir ziyareti için gereken âdab ve erkâna riayet etmek þartýyla, "Ýsteyen (ka­birleri) ziyaret etsin (fakat ziyaret esnasýnda sakýn) kötü söz söylemeyiniz."[650] buyurarak bu yasaðý kaldýrmýþtýr.

Her ne kadar Zahiriyye imamlarýndan Ýbn Hazm, metinde geçen "... kabirleri ziyaret ediniz..." emrinin farziyyet için olduðunu, binaenaleyh ka­birleri ziyaret etmenin farz olduðunu söylemiþse de, cumhur bu emrin men-dupluk için olduðunu ve dolayýsýyla kabirleri ziyaret etmenin mendub oldu­ðunu söylemiþtir.

Bu hadis-i þerif Ýbn Mâce'nin Sünen'inde: "Ben sizi kabirleri ziyaretten menetmiþtim. Artýk siz onlarý ziyaret ediniz. Çünkü þüphesiz kabir ziyareti insaný (kendisini) dünyaya kaptýrmaktan kurtarýr ve âhireti hatýrlatýr." me­alindeki lafýzlarla; Hâkim'in Enes'ten naklettiði hadiste de: "Kabirleri ziya­ret ediniz, çünkü bu ziyaret kalpleri inceltir, gözleri yaþartýr ve âhireti hatýr­latýr. (Fakat ziyaretiniz esnasýnda) uygunsuz söz söylemeyiniz." anlamýna gelen lafýzlarla rivayet edilmiþtir.

Bütün bu hadis-i þerifler, kabir ziyaretinin meþruluðuna ve bunun Hz. Peygamber tarafýndan teþvik edilmiþ olduðuna delâlet etmektedir. Ýslâm âlim­leri erkeklerin kabirleri ziyaret etmesinin sünnet olduðunda ittifak etmiþler­se de kadýnlarýn kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü üzerinde ihtilâfa düþ­müþlerdir. Ýnþaallah bir sonraki hadis-i þerifin þerhinde bu mevzuyu ele alacaðýz.[651]

[627] Müslim, cenâiz 108; Ebû Dâvud, edeb 128; Nesaî, cenâiz 101; Ýbn Mâce, cenâiz 48; Ahmed b. Hanbel 11-441.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/143.

[628] Buhârî, menakýb 23; Ahmed b. Hanbel II, 373-417.

[629] Tirmizî, menakýb, 1; Müslim, fedail 1; Ahmed b. Hanbel IV-107.

[630] Müslim, iman 347; Sünen-i Ebû Dâvud 4718 nolu hadis; Ahmed b. Hanbel III, 119, 268.

[631] ibn Mâce, cenaiz 148.

[632] Kâmil Miras, Saîýih-i Rýýhârî Muhtasarý Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 685.

[633] Ýsra, (17) 15.

[634] Ýsra, (17) 16.

[635] En’am, (7) 131.

[636] Kasas, (17) 47.

[637] Taha, (20) 134.

[638] Kasas, (28) 59.

[639] En'am (7), 155, 156.

[640] Þuara, (26) 208, 209.

[641] Fatýr, (26) 17.

[642] Tecrid-i Sarih, Kâmil Miras, IV, 693, 694 1. baský.

[643] Bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 24.

[644] Þuara, (26), 218, 219.

[645] Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Terceme ve Þerhi, 701.

[646] Tevbe (9), 28.

[647] Fahrü'r-Razî, Tefsirü'l-Kebir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/143-149.

[648] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/149.

[649] Müslim, cenâÝz 106, edahi 37; Ebû Dâvûd, eþribe 7; Tirmizî, cenâiz 7; Nesâî', cenâiz 100, dahâya 39, eþribe 40; Ýbn Mâce, cenâiz 47; Ahmed b. Hanbel, 145, 452, III, 38, 63, 66, 237, 250, V, 350, 355-357, 359, 361.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/149-150.

[650] Nesâî, cenâiz 100.

[651] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/150.


radyobeyan