Kabir Ziyareti By: reyyan Date: 11 Mayýs 2012, 05:47:43
75-77. Kabir Ziyareti
3234... Ebû Hüreyre'den demiþtir ki:
Rasûlullah (s.a) (ziyaret için) annesinin mezarýna geldi de aðladý ve etrafýndakileri de aðlattý. Sonra (þöyle) buyurdu:
"Onun için af dilemek üzere yüce Rabbimden izin istedim de bana izin vermedi. Bunun üzerine kabrini ziyaret etmem için izin istedim. (Bu sefer) bana izin verdi. Kabirleri (siz de) ziyaret ediniz. Çünkü bu (ziyaret) ölümü hatýrlatýr."[627]
Açýklama
Hz. Peygamberin annesi, Amine binti Vehb b. Abdi Menaf b. Zühre, Peygamber (s.a) altýyaþýnda iken Mekke ile Medine arasýndaki Ebva denilen yerde vefat etmiþtir. Oðlu Muhammed (s.a)'i dayýlarý olan Adiy b. en-Neccar oðullarýný ziyaret için Mekke'den Medine'ye getirmiþti. Dönüþte sözü geçen yerde vefat etti.
Kadý lyaz'ýn açýkladýðý gibi, Rasûl-ü Ziþan Efendimiz annesinin kabrini ziyareti sýrasýnda onun azapta olduðunu gördüðünden dolayý aðlamýþ deðildir. Sadece, annesinin kendi peygamberlik günlerine yetiþemediði ve peygamberliðini göremediði için aðlamýþtýr.
Hz. Peygamber Efendimiz, annesHçin istiðfarda bulunmak üzere Cenab-i Hak'tan izin istediði halde kendisine bu iznin verilmemiþ olmasý annesinin küfür üzere öldüðü anlamýna gelmez. Belki de Hz. Amine fetret devrinde, bir baþka ifadeyle insanlarý hakka çaðýran bir peygamber sesinin duyulmadýðý bir devirde, yaþamýþ olmasý sebebiyle, iþlemiþ olduðu günahlardan dolayý sorumlu tutulamayacaðý için, onun hakkýnda istiðfara lüzum olmadýðýndan buna izin vermemiþtir. Nitekim Cenabý Hak Ýslam'ýn ilk yýllarýnda Hz. Peygamberi, borçlu olarak ölen müslümanlann cenaze namazýný kýlmaktan ve onlar için istiðfar etmekten de men etmiþti. Fakat bu nehyin sebebi borçlu olarak ölen kiþilerin küfür üzere ölmeleri deðildi. Gerçek þudur ki Hz. Peygamberin duasý makbul olduðundan borçlu olarak ölen bir kimse hakkýnda yapmýþ olduðu bir dua hemen anýnda kabul edilip, hakkýnda dua ettiði kiþinin de derhal bu duadan faydalanmasý gerekirdi. Diðer taraftan borçlunun sevaplarý borcunu ödeyinceye kadar kendisine fayda vermeyip belli bir yerde bekletilmesi de Anan'ýn kanunudur. Böyle bir izin kendi kanununa aykýrý düþeceði için Cenabý Hak Rasûlünün borçlu olarak ölen kimselerin cenaze namazýný kýlmasýna ve onlar için istiðfarda bulunmasýna izin vermemiþtir. Binaenaleyh "Hz. Amine kâfir olarak öldüðü için Cenabý Hak Rasûlünün onun hakkýnda istiðfarda bulunmasýna izin vermemiþtir" diyen kimselerin sözlerinin asýlsýzlýðý son derece açýktýr.
Fahr-i Kâinat Efendimizin anne ve babasýnýn cehennemlik olmayýp, cennetlik olduklarýna dair pek çok ilim adamý kýymetli eserler vücuda getirmiþlerdir. Bunlar arasýnda uslub itibariyle en güzeli Hafýz Suyutî (r.a)'in Meslekü'I-Hunefa fi valideyi'l-Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem isimli eserdir.
Bu eserde Peygamber Efendimizin anne ve babasýnýn küfür üzere ölmediklerine ve cennetlik olduklarýna dair pek çok hadis-i þerif zikredilmiþtir. Bunlardan bazýlarý þu mealdedir:
1. "Ben kendi sulbünden geldiðim þu sülaleye kadar Adem oðullarýnýn en hayýrlý sülalesinden nesilden nesile intikal ederek gönderildim."[628] Her ne kadar Hz. Peygamberin dedeleri arasýnda Hz. Ýbrahim'in babasý Azer gibi bir putperest varsa da onun putperestliði Hz. Peygamberdin nuru Hz. Ýbrahim'in annesine intikal ettikten sonra baþlamýþtýr.
2. "Allah, Ýbrahim oðullarýndan Ýsmail'i seçti; Ýsmail oðullarýndan, Ki-nane oðullarýný seçti, Kinane oðullarýndan Kureyþ'i seçti. Kureyþ'ten Haþini oðullarýný seçti. Haþim oðullarýndan da beni seçti."[629]
3. Müslim'in rivayet ettiði "... Benim babam da senin baban da cehennemdedir."[630] mealindeki hadis-i þerife gelince, bu hadisi Hammad b. Seleme, Sabit'ten rivayet etmiþtir. Ancak bunu Ma'mer b. Raþid de Sabit'ten rivayet etmiþtir. Ma'mer'in rivayetinde "Benim babam da þenin baban da cehennemdedir." cümlesi yoktur. Bu cümlenin yerinde "Eðer bir kâfirin mezarýna uðrayacak olursan onu cehennemle müjdele" ibaresi bulunmaktadýr. Hadis âlimlerince Hammad, zabt yönünden pek çok tenkid edilmiþ olmasýna raðmen, Ma'mer hiç bir tenkide uðramamýþ ve rivayet ettiði hadisler Bu-hârî ve Müslim tarafýndan tasvib edilmiþtir. Binaenaleyh Hammad'ýn rivayetinin Ma'mer'in rivayeti karþýsýnda hiçbir önemi yoktur. Nitekim bu hadisi Bezzar ile Taberanî ve Beyhakî de Ma'mer'den rivayet etmiþlerdir. Ayrýca Ýbn Mace de bu hadisi Ma'mer'in lafýzlarýnýn ayný olan þu manâdaki lafýzlarla rivayet etmiþtir: "Bir a'rabi Peygamber (s.a)'e gelerek:
Ya Rasûlullah, babam gerçekten yakýnlarýyla gerektiði gibi ilgilenirdi. Þöyle idi, böyle idi (diyerek babasýný övdü ve:) babam nerededir? diye sordu, Efendimiz:
"Ateþtedir" buyurdu. Abdullah (r.a) demiþtir ki: Bana öyle geliyor ki; adam bu cevaptan dolayý içlenerek:
Ya Rasûlullah, senin baban nerdedir? diye sordu. Rasûlullah (s.a): "Sen nerede bir müþrikin kabrine uðrarsan onu ateþle müjdele" buyurdu. Abdullah (r.a) demiþtir ki: Bu a'rabi, bilahare müslüman oldu ve dedi ki: Rasûlullah (s.a) bana cidden yorucu bir görev yükledi. Ben yanýndan geçip de onu cehennemle müjdelemediðim hiç bir kâfirin kabri yoktur."[631]
Bu da gösteriyor ki, Hammad'ýn rivâyetindeki "Benim babam da senin baban da cehennemdedir" cümlesi hadisin aslýnda yoktur. Bu cümleyi Hammad b. Seleme, Sabit'ten o da Enes b. Malik'ten rivayet etmiþtir. Bu rivayeti de Müslim Sahih'ine almýþtýr. Halbuki hadisi Ma'mer b. Reþid de Sabit'ten rivayet etmiþtir ve Hammad b. Seleme'ye muhalefet ederek bu cümleyi zikretmemiþtir. Neticede kesinlikle þunu öðrenmiþ oluyoruz ki "Hammad rivayetinde, ravi kendi fehm ve idrakine göre hadisi manâ cihetiyle naklederken hadiste tasarruf etmiþtir,"[632]
Kýymetli ilim adamlarýmýzdan merhum Kâmil Miras Efendi Tecrid-i Sarih isimli eserinde bu mevzuyu incelerken Hz. Peygamberin anne ve babasýnýn müþrik olmayýp ehli necattan olduklarýný isbat sadedinde þu delilleri zikrediyor:
1. "Biz elçi göndermedikçe (hiçbir kavme) azab edecek deðiliz."[633]
2. "Biz bir ülkeyi helak etmek istediðimiz zaman onun varlýklýlarýna emir ederiz, orada fýsk yaparlar. Böylece o ülkeye söz(ümüz) hak olur. Biz de orayý darmadaðýn ederiz,"[634]
3. "Bu böyledir. Çünkü Rabbin halký habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici deðildir.”[635]
4. "Kendi elleriyle yaptýklarý (günahlar) yüzünden baþlarýna bir felaket geldiði zaman "Ey Rabbimiz, bize bir elçi göndersen de âyetlerine uyup müzminlerden olsaydýk" diyecek olmasalardý (seni göndermezdik. Bu bahanelerine fýrsat vermemek için seni gönderdik)."[636]
5. "Þayet onlarý ondan önce bir azab ile helak etseydik Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de böyle alçak ve rezil olmadan önce senin âyetlerine uysaydik, derlerdi."[637]
6. "Rabbin, þehirlerin anasý (olan Mekke) de onlara âyetlerinizi okuyan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helak edici deðildir..."[638]
7. "Ýþte bu (Kur'ân) da mübarek kitaptýr. Onu biz indirdik. Ona uyun ve (Allah'dan) korkun ki size rahmet edilsin. (Onu size indirdik ki) -Kitap yalnýz bizden önceki topluluða (yahudilerle hristiyanlara) indirildi. Biz ise onlarýn okunmasýndan habersizdik demeyesiniz."[639]
8. "Bizim helak ettiðimiz her memleket halkýnýn mutlaka uyarýcýlarý vardý. (Onlara) ihtar (ederler, gidiþlerinin nereye varacaðýný hatýrlatýrlardý). Biz zulmetmiþ deðiliz."[640]
9. "Onlar orada Rabbimiz bizi çýkar, (önce) yaptýðýmýzdan baþkasýný yapalým? dîye feryad ederler. (Biz de onlara) (Biz sizi) öðüt alacak olanýn, öðüt alacaðý kadar yaþatmadýk mý? Size uyarýcý da geldi (fakat inanmadýnýz). Öyle ise tadýn (azabý). Zalimlerin yardýmcýsý yoktur, (cevabýný veririz)."[641]
Bütün bu âyeti kerimelerin fetret devrinde yaþayýp ölen bir kimsenin cehennemlik olmayacaðýna Hz. Peygamberin anne ve babasýnýn da fetret devrinde yaþayýp fetret devrinde öldükleri için, cehennemlik olmamalarý gerektiðine delalet ettiklerini söyleyen merhum Kâmil Miras Efendi fetret devri hakkýnda da þu bilgileri veriyor:
"Zaman-ý fetret" nedir? Fukaha fetret deyince Ýsa aleyhisselam ile Rasül-ü Ekrem arasýndaki zamaný kasdederler. Bu altý yüz küsur sene zarfýnda gelip geçenlere ehl-i fetret denilir. Ehl-i fetret üç kýsýmdýr:
1. Cenabý Hakkýn birliðini zekasý ile düþünüp bulan ve bilen kimselerdir.Bunlardan bir kýsmý hiç. bir þeriate dahil olmamýþtýr. Kus Ýbn Saide, Zeyd Ýbn Amr Ýbn Nüfeyl gibi. Bir kýsmý bir þeriate dahil olmuþtur. Tübba ve kavmi gibi.
2. Tevhidi, tebdil ve taðyir edip þirki kabul eden ve kendisi için bir þeriat uydurup tahlil ve tahrimedenlerdir.Amr Ýbn Luhay gibi ki araplar arasýnda putperestliðin vazýýdir. Yukarýda izah olunduðu üzere bahire, þaibe, vasile, hâm gibi putlarý teþri etmiþtir. Arablardan cinlere, meleklere ibadet edenler vardý. Kýz çocuklarýný yüz karasý addedenler, diri diri topraða gömenler bulunuyordu.
3. Ne müþrik ne de müvahhid olup bir peygamberin þeriatine dahil olmayan ve kendisi için ne bir þeriat ne bir din icad ve ihtiyar etmeyip bütün ömrünü gafletle geçiren ve zihni böyle metafizik düþüncelerden tamamiyle hali bulunan kimselerdir. Cahiliyyet devrinde böyle üçüncü bir sýnýf halk da vardý.
Ehl-i Fetret'in bu üç sýnýf, halktan ikinci sýnýfýn ta'zib olunacaklarý küfürleri muktezasý muhakkaktýr. Üçüncü sýnýf, hakiki ehli fetrettir. Bunlarýn da muazzeb olmadýklarý yukarýda asýllarýný ve tercemelerini zikrettiðimiz nas-larýn þehadetleri ile sabit bir hakikattir.
Birinci kýsýmda zikrettiðim Kus îbn Saide ile Zeyd, ümmeti vahide olarak ba's olunacaklardýr. Tübba ve emsali hakkýnda ilmin vereceði hüküm de bunlardan devri Ýslâmý idrak edip de müslüman olanlardan baþka idrak edememiþ bulunanlarýn ehli din ve sahibi iman olduklarýdýr.[642]
Þu hadis-i þerif de, fetret devrinde yaþayan dört sýnýf insanýn ahirette imtihana tabi tutulacaklarým, imtihaný kazananýn cennete kazanamayanýn da cehenneme gideceðini ifade etmektedir:
"Dört sýnýf insan vardýr ki bunlar kýyamet gününde kendilerinin cehenneme gitmeye müstehak olmadýklarýný iddia ederler.
1. Hiçbir þey iþitmeyen saðýr,
2. Ahmak ve aklý kýt olan kimse,
3. Bunak,
4. Fetret devrinde ölenler. Saðýr: Ya Rabbi gerçi ben devri Ýslâmý idrak ettim, fakat müslümanlýk nedir, ne gibi ahkâmý ihtiva eder? Benim için iþitip öðrenmek mümkün olmamýþtýr, der. Ahmak ve bön kimse de: Ya Rabbi, müslümanlýk geldiðinde aklým kýt idi. Çocuklar beni deve kýðýna tutarlardý, der. Bunak ihtiyar da: Ya Rabbi, gerçi ben müslümanlýk devrini idrak ettim. Fakat benim için onun ahkânlý aliyesini idrak ve ihata etmek mümkün deðil idi. Fetret zamanýnda vefat eden kimse de: Ya Rabbi benim yaþadýðým sýrada müslümanlýðý bana talim edecek bir peygamber gelmemiþtir ki onun ahkâmýný öðrenip ona muti ve münkad olayým, der.
Sonra bu dört sýnýf insanlar imtihan için cehenneme þevk olunur ve bunlara; cehenneme giriniz! denilir. Bunlardan itaap edip girenlere cehennem bir berdü selam olur. Cehenneme girmeyenler de cehenneme çekilirler."[643]
Görülüyor ki, fetret devrinde yaþayýp ölen kimseler yukarýda da açýkladýðýmýz gibi akýllarýyla Allah'ýn varlýðýný ve birliðini, gücünü, kudretini idrak etmeyip þirk içerisinde ölüp gitmiþlerse, ahiretteki itirazlarý kendilerini kurtaramayacaktýr.
Ýçlerinde Fahreddin Razi gibi büyük Ýslâm mütefekkirlerinin de bulunduðu bazý ilim adamlarý da Hz. Peygamber'in anne ve babasýnýn cennetlik olduklarýný, kâfir ölmediklerini isbat hususunda ikinci bir yol takib etmiþlerdir.
Bunlara göre, ne Hz. Muhammed'in ne de diðer peygamberlerin anne ve babalarý içerisinde bir kâfir vardýr. Bu iddialarýný çeþitli yönlerden isbat etmiþlerdir. Delillerinden birisi de, "O ki (gece namaza) kalktýðýn zaman seni görüyor secde edenler arasýnda dolaþmaný da (görüyor)."[644] âyet-i kerimesidir. Bazý müfessirler; bu âyet-i kerimeleri ta Hz. Adem ve Havva'dan Abdullah ve Âmine (r.a)'ye gelinceye kadar Hz. Muhammed'in nuru dedelerinden ninelerine intikal ede ede nihayet Abdullah'dan Âmine'ye gelmiþ ve ondan da asýl sahibi olan fahr-i âlem Muhammed Mustafa (s.a)'ya intikal etmiþtir þeklinde anlamýþlardýr.
Bu tefsire göre, âyet-i kerimenin manasý, "Habibim, Allah senin namaz kýldýðýný ve bundan evvel de senin nurunun bir sacidden öbür sacide intikal ettiðini görür" demektir. Bu tefsire göre Hz. Adem'den Abdullah'a gelinceye kadar babalarý ve dedeleri arasýnda Allah'a secde etmeyen, kimse yoktu. Her ne kadar H"z. Peygamber'in dedelerinden Hz. Ýbrahim'in babasý Azer'in putperest olduðu kesin ise de, onun putperestliði alnýndaki Hz. Mu-hammed'e ait olan nübüvvet nurunun Hz. Ýbrahim'in annesine intikal ettikten sonraki zamana tesadüf ettiðinden bu gerçeði deðiþtiremez ve Azer'in Hz. Ýbrahim'in babasý olmayýp amcasý olduðunu isbat için bir te'vile de ihtiyaç býrakmaz.
Âlimlerden bazýlarý da Hz. Peygamber'in anne ve babasýnýn müþrik olmadýðýný isbat için üçüncü bir yol takib etmiþ ve Cenab-ý Hakk'ýn Hz. Peygamber'in anne ve babasýný vefatlarýndan sonra diriltip, iman etmelerini nasib ettiðine dair bazý zayýf haberleri rivayet etmiþlerdir. Hz. Âmine'nin hayatta iken söylediði iddia edilen iman dolu "þiirleri de bu iddialarýna delil olarak göstermiþlerse de bu rivayetlerde zayýflýk bulunduðundan nakletmeye lüzum görmüyoruz.
Bu mevzuda Hulvânî'nin Mevâkýb isimli eserinde þöyle deniyor:
"Rasûlullah (s.a)'in ebeveyninin (neûzü billah) küfürlerine hükmetmek, akýllý kimseden olabilecek aðýr bir zelledir. Böyle bir hükmün aðýzdan kaçýrýlmasý küfre kadar varýr. Çünkü böyle bir söz sarfetmek Rasûl-i Ekrem'e eza vermektir. Taberanî'nin rivayetine göre Ebû Cehl'in oðlu, Ýslâm bahadýrlarýndan Ýkrime (r.a) bir kere Nebi (s.a)'e gelip babasýna sebbedildiðin-den bahisle þikâyet ettiðinde, Rasûl (a.s): "Ölülere sebbii þetm ederek dirilere eza vermeyiniz" buyurmuþtu. Hiç þüphesiz ki Rasûlullah kabri þeriflerinde diridir, ümmetinin amelleri kendilerine arzolunur. Nasýl ki Ýkrime (r.a), babasý Tfakkýnda cehennemlik denilmesinden sýkýntýya uðruyor ve bu yasaklanýyorsa, Rasûl-i Ekrem Efendimizin yüksek hatýrýna riayet etmek daha evlâdýr ve vacibdir.
Bir keresinde de Ebû Leheb'in kýzý Dürre denilmekle maruf olan Sebia (r.a) Rasûl-i Ekrem'e gelmiþ ve: Ya Rasûlallah, halk bana, "Ey cehennem odununun kýzý" diye çaðýrýyorlar, þeklinde þikâyet etmiþti. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem büyük bir kýzgýnlýkla kalkýp: "Bazý kimselerin benim nesebimle uðraþmaya ne hakký vardýr?" buyurmuþ ve: "Kim ki benim nesebimle uðraþýrsa emin olunuz ki o kimse bana eza verir. Kim ki bana eza eder, o kimse Allah TeâJâ'ya eza verir." buyurmuþtur.[645]
Bu mevzuya Fahreddin Razi'nin þu sözleriyle son veriyoruz:
"Fahr-i Kâinat Efendimiz'in ana ve babalarýnýn müþrik olmadýklarýnýn bir delili de Rasûl-i Ekrem'in; "Ben devamlý surette, temiz babalarýn sulbünden, temiz analarýn rahmine nakl oluna geldim" buyurmuþ olmasýdýr.
Yüce Allah Kur'ân-i Kerim'inde, "Ey inananlar, (Allah'a) ortak koþanlar pisliktir."[646] buyurarak müþriklerin pis olduðunu bildirdiðine ve Rasûl-i Ziþan Efendimiz'in sulbünden ve rahminden geldiði kimselerin de temiz kiþiler olduðuna göre, anneleri ve babalan arasýnda hiçbir müþriðin bulunmadýðýný kabul etmek icab eder."[647]
Bazý Hükümler
1. Kabir ziyareti meþrudur. Ýsterse mezarlýk fetret devrinde ölen kiþilere ait olsun.
2. Mezarlýkta aðlamak caizdir.
3. Hz. Peygamber, anne ve babasýna son derece þefkatli idi.[648]
3235... (Ýbn Büreyde'nin) babasýndan, demiþtir ki: Rasûlullah (s.a): "Ben sizi kabir ziyaretinden men etmiþtim, artýk onlarý ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyarette tezkire (öðüt, ölümü hatýrlatma ve ibret) vardýr" buyurmuþtur.[649]
Açýklama
Ýslâm'ýn ilk yýllarý, müslümanlarýn cahiliye âdetlerinden yeni kurtulmaya çalýþtýklarý bir dönem olduðu için Rasûl-i Zi-þan Efendimiz müslümanlarý kabir ziyareti esnasýndaki Ýslâm dýþý davranýþlardan korumak amacýyla, Ýslâm'ýn onlarýn kalplerine ve içtimai hayatlarýna yerleþip onlara tam manasýyla hâkim olmasýna kadar kabir ziyaretini yasaklamýþtý. Ýslâmî hükümler onlarýn hayatýna iyice hâkim olduktan sonra, kabir ziyareti için gereken âdab ve erkâna riayet etmek þartýyla, "Ýsteyen (kabirleri) ziyaret etsin (fakat ziyaret esnasýnda sakýn) kötü söz söylemeyiniz."[650] buyurarak bu yasaðý kaldýrmýþtýr.
Her ne kadar Zahiriyye imamlarýndan Ýbn Hazm, metinde geçen "... kabirleri ziyaret ediniz..." emrinin farziyyet için olduðunu, binaenaleyh kabirleri ziyaret etmenin farz olduðunu söylemiþse de, cumhur bu emrin men-dupluk için olduðunu ve dolayýsýyla kabirleri ziyaret etmenin mendub olduðunu söylemiþtir.
Bu hadis-i þerif Ýbn Mâce'nin Sünen'inde: "Ben sizi kabirleri ziyaretten menetmiþtim. Artýk siz onlarý ziyaret ediniz. Çünkü þüphesiz kabir ziyareti insaný (kendisini) dünyaya kaptýrmaktan kurtarýr ve âhireti hatýrlatýr." mealindeki lafýzlarla; Hâkim'in Enes'ten naklettiði hadiste de: "Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü bu ziyaret kalpleri inceltir, gözleri yaþartýr ve âhireti hatýrlatýr. (Fakat ziyaretiniz esnasýnda) uygunsuz söz söylemeyiniz." anlamýna gelen lafýzlarla rivayet edilmiþtir.
Bütün bu hadis-i þerifler, kabir ziyaretinin meþruluðuna ve bunun Hz. Peygamber tarafýndan teþvik edilmiþ olduðuna delâlet etmektedir. Ýslâm âlimleri erkeklerin kabirleri ziyaret etmesinin sünnet olduðunda ittifak etmiþlerse de kadýnlarýn kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü üzerinde ihtilâfa düþmüþlerdir. Ýnþaallah bir sonraki hadis-i þerifin þerhinde bu mevzuyu ele alacaðýz.[651]
[627] Müslim, cenâiz 108; Ebû Dâvud, edeb 128; Nesaî, cenâiz 101; Ýbn Mâce, cenâiz 48; Ahmed b. Hanbel 11-441.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/143.
[628] Buhârî, menakýb 23; Ahmed b. Hanbel II, 373-417.
[629] Tirmizî, menakýb, 1; Müslim, fedail 1; Ahmed b. Hanbel IV-107.
[630] Müslim, iman 347; Sünen-i Ebû Dâvud 4718 nolu hadis; Ahmed b. Hanbel III, 119, 268.
[631] ibn Mâce, cenaiz 148.
[632] Kâmil Miras, Saîýih-i Rýýhârî Muhtasarý Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 685.
[633] Ýsra, (17) 15.
[634] Ýsra, (17) 16.
[635] En’am, (7) 131.
[636] Kasas, (17) 47.
[637] Taha, (20) 134.
[638] Kasas, (28) 59.
[639] En'am (7), 155, 156.
[640] Þuara, (26) 208, 209.
[641] Fatýr, (26) 17.
[642] Tecrid-i Sarih, Kâmil Miras, IV, 693, 694 1. baský.
[643] Bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 24.
[644] Þuara, (26), 218, 219.
[645] Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Terceme ve Þerhi, 701.
[646] Tevbe (9), 28.
[647] Fahrü'r-Razî, Tefsirü'l-Kebir.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/143-149.
[648] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/149.
[649] Müslim, cenâÝz 106, edahi 37; Ebû Dâvûd, eþribe 7; Tirmizî, cenâiz 7; Nesâî', cenâiz 100, dahâya 39, eþribe 40; Ýbn Mâce, cenâiz 47; Ahmed b. Hanbel, 145, 452, III, 38, 63, 66, 237, 250, V, 350, 355-357, 359, 361.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/149-150.
[650] Nesâî, cenâiz 100.
[651] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/150.