Gençlere Sorduk
Pages: 1
Uyum delisi misin By: hafiza aise Date: 05 Mayýs 2012, 15:45:31
UYUM DELiSÝ MÝSÝN?

Eylül 2011 72.SAYI

irçoðumuzun fazlasýyla kafa yorduðu ve takýntý halini alan bir meseleyi satýrlara taþýyacaðýz bu ay: “Uyum deliliði.” Kastýmýz, önce kendimizi sorgulayarak dýþ görünüþümüze ne kadar takýldýðýmýza eðrisiyle doðrusuyla temas etmek. Bazýmýz ne giyineceðine fazlasýyla dikkat eder. Öyle ki neredeyse bütün zamanýný kýyafet seçimine, moda takibine ve alýþveriþe ayýrýr. Dýþarý çýkacaksa veya iþe gidecekse çok uyumlu giyinmeli, üzerinde eski ve modasý geçmiþ hiç bir ayrýntý olmamalýdýr.

Gerçi darbýmeselde; “Kiþi kýyafetleriyle karþýlanýr, sözleriyle aðýrlanýr” denir. Öyle ya iþin bu yaný da var. Hepimiz belli ortamlara girip çýkarken önce dýþ görünüþümüzle algýlanýyoruz. Ýþimiz, kimliðimiz, kariyerimiz ne olursa olsun kürkümüz varsa yemek geliyor önümüze. Ancak sonrasýnda geçen diyaloglar, karþýlýklý bilgi ve duygu alýþveriþi kýyafeti ikinci plana atýyor. Hatta çok güçlü paylaþýmlar yaþanmýþsa karþýdakinin kýyafetini algýlayamýyorsunuz bile. Arkadaþýnýzla bir kafede içtiðiniz çayýn sonrasýnda eve gidip “Bugün ne giymiþti?” diye düþünseniz belki de bunu hiç fark etmemiþ olduðunuzu görürsünüz. Aslýnda bayanlar bu konularda daha pimpirikli. Birçok hemcinsim için abartmadan þunlarý söyleyebilirim:

“NE GÝYECEÐÝM” DERDÝ HEPÝMÝZÝ GERDÝ

Ertesi sabah 10’da evden çýkacak ve arkadaþýmýzla buluþmaya gideceðiz diyelim. Daha bir gece öncesinden ne giyileceði, hangi aksesuarlarýn takýlacaðý, eteðin altýna hangi çorabýn giyileceði, ceketin üstüne hangi eþarbýn örtüleceði, broþun saða mý sola mý takýlacaðý vs enine boyuna düþünülüp planlanýr. Etek, gömleðin rengiyle uyumlu olmalý, çorap eteðin altýnda sýrýtmamalý, baþörtüsü hepsine de uyum saðlayacak renkte ve modelde, üstelik yazsa terletmeyecek, kýþsa üþütmeyecek bir kumaþta olmalý. Hadi diyelim bütün olasýlýklarý tutturarak bir kombinasyon yaptýk. Bir de baktýk ki rengini tutturduðumuz çantamýz ayakkabýmýzla uyumlu olmadý!? Eyvah! Þimdi ne olacak? O kadar uðraþtýktan sonra elde ettiðimiz güzelim takým artýk giyilemeyecek.

Þimdi yeni bir kombinasyon denemek lazýmdýr. Bunun için de muhtemelen ayakkabýdan yola çýkarak, gardropta ne kadar ona uyabilecek giysi varsa yataðýn üstüne atýlýp tek tek varyasyonlar denenir. Kuvvetle muhtemel en az 15 etek, 20 gömlek, 30 baþörtü arasýnda birbirine uyan eþleþme bulunsa da bu takým sýkça giyildiðinden yeni zaruri(!) ihtiyaçlar gündeme gelecektir. Tepeden týrnaða, saatinden gözlüðüne moda dergisinden çýkmýþçasýna bir uyumu yakalayan haným kýzýmýz yine de mutsuzdur. Çünkü bu kýyafetini oluþturan 40 parçayý daha kaç sefer bir arada kullanabilecektir ki? Artýk gardrobunda bir yenilik yapma zamaný gelmiþ, kendisine alýþveriþ yolu görünmüþtür. Ne de olsa iki haftadýr maðazalarý dolaþmamýþ olan kýzýmýz, bu konuda maðdur ve mazur bile sayýlabilir. Bu trajikomik tablo hemen hemen birçok evde yaþanýyor, “Ne giyeceðim?” sorunsalý integral sorularý gibi kafamýzý allak bullak ediyor. Sadece kafamýzý yorsa, zamanýmýzý alsa yine iyi, kesemizi de hayli zora sokuyor.

KENDÝME OLMASA DA GÝYSÝLERÝME GÜVENÝYORUM

Peki, bu kadar uyum delisi olmak veya dýþ görünüþe aþýrý özen göstermek neyin göstergesidir? Konuyla ilgili görüþlerine baþvurduðumuz Rehber Öðretmen Esra Karabacak þunlarý söylüyor: “Geliþim dönemleri içerisinde, ergenlik döneminde bireyin kendine olan ilgisi artar. Bu ilgi sosyal, biliþsel ve fiziksel deðiþmelerden kaynaklanýr. Gençler özellikle bu dönemde giyinmeye önem verirler ve ayna karþýsýnda çok fazla vakit harcarlar. Bunlar gencin kiþiliðini oluþturma sürecinde önemli basamaklardýr. Ergenlik dönemi sonrasýnda da giyime aþýrý özen gösterme durumunun devam etmesi benlik kavramýyla ilgilidir. Örneðin bireyin markalý ve pahalý kýyafetler giyerek sosyal çevresinde en sevilen, en popüler arkadaþ olabileceðini düþünmesi; giyimine aþýrý önem vererek topladýðý beðeniyi, kiþilik özelliklerinin beðenisi olarak algýlamasý gibi düþünceler temelde benlik algýsýyla ilgili çarpýk düþüncelerden kaynaklanmaktadýr.”

Konuyu masaya yatýrýp þöyle bir çocukluðuna indiðimizde görürüz ki, bizi tetikleyen nedenlerden birisi de; týpký çikoloatalar püskevitler isyanýnda olduðu gibi “Baþkasýnda var, bende niye yok?” dürtüsü. Herkes pembe, vizon, bej takýmlar içinde dolaþýrken geçen sezonun renklerini taþýmak ve bu renklerden herhangi bir þey almamýþ olmak, meraklýsýný ister istemez uyarmaya yetiyor.

TV ekranlarýnda gördüðümüz kiþilerin giydikleri kýyafetler, kullandýklarý takýlar da bizi alým yapmaya iten nedenlerden biri. Hatta bu zaafýmýzý kullanarak ilginç pazarlama taktikleri yürütülüyor. Mesela popüler bir dizideki baþrol oyuncusu kýzýn taktýðý kolyeler internetten satýþa çýkarýlýyor. Düþünsenize o kolyeyi alýp takmakla ne kadar da havanýz olacak! “Feriha’nýn kolyesinden aldým caným. Baksana þu son bölümde taktýðý kolyeden.” “Ay valla pes kýzým sen de nerden neler buluyorsun…” Karþý taraf içten içe kýskanmakla beraber eleþtirel yaklaþýmý ile hislerini örtbas etmeye çalýþýyordur bu sözleriyle. Kolyesi ile maðrur kýzýmýz da iþin farkýnda ve sevinçten dört köþedir.

UYUMLU GÝYMEK MÝ, OBSESÝF BOZUKLUK MU?

Ýster yarýþ için, ister sadece kendine iyi görünmek (ne demekse) için olsun, kantarýn topuzunu kaçýranlar kendilerini farkýnda olmadan büyük bir uçurumun eþiðinde buluveriyorlar. Ýsraf sebebiyle cepleri yanmakla kalmýyor, gurur, kibir, hýrs, gösteriþ ve haset gibi hastalýklar da hem dünyalarýný hem de ahiretlerini karartmaya yetiyor. O zaman gençlerin giysi konusunda aþýrýya gittiðini anlamasý ve kendine bir sýnýr koymasý gerekiyor. Esra Karabacak bu iþte aþýrý gittiðimizi nasýl anlayacaðýmýzý ve ölçümüzü þöyle ifade ediyor: “Gençlerin uyumlu giyinmedeki ölçüleri kendileridir. Ýnsanýn kendini mutlu hissettiði kýyafetler giymesi kadar doðal bir þey yoktur.
Özellikle renklerin insan psikolojisine etkileri düþünüldüðünde uyum, psikolojik açýdan önem arzeder. Burada aþýrýlýða gidildiðini fark etmemizi saðlayan þey, giyim ve uyuma ayrýlan zaman ve paradýr. Ne giyileceði konusunda çok fazla düþünülüyor ve bunun için ciddi paralar harcanýyorsa, gencin odak noktasý kendisi olmuþtur ve durum sosyal ve kültürel geliþimi olumsuz etkileyebilir.”

Bu denli titizlenip giyimde kuþamda aþýrýya giden bir genç, kendi ruh saðlýðýna da zarar vererek kimi zaman obsesif bozukluklara varan tablolar ortaya çýkarmaktadýr. Esra Karabacak obsesif kompulsif bozukluðun belirtilerini þöyle sýralýyor: “Korkular, sakýnmalar ve ince ayrýntýlar üzerinde fazla durmak obsesif kompulsif bozukluðun belirtilerindendir. Obsesif bozuklukta birey ne giyeceði üzerine sürekli düþünüyor, düþündüklerinin anlam ifade etmediðini bildiði halde bunlarý engelleyemiyor ve kontrol altýna alamýyorsa, bir uzmandan yardým almalýdýr. Ayrýca giyime verilen önem gibi, beden yapýsý ve fiziksel görünüþten memnun olunmadýðý için saðlýðý bozan diyetler yapma, yedikten sonra kendini kusturma gibi davranýþlar görüldüðünde de uzmana baþvurulmalýdýr.”

MAÐRURLANMAYIN SÝZDEN BÜYÜK ALLAH VAR!

Elbette güzel, bakýmlý, temiz ve uyumlu giyinmek lazým. Buna kimsenin itirazý yok. Çünkü yüce dinimiz bize bu konularda dikkatli olmamýzý emrediyor. Mesela sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Ýsraf etmemek ve kibre kapýlmamak þartýyla yiyiniz, içiniz, tasadduk ediniz ve giyininiz” buyuruyor. (Buhari, Libas)

Demek ki her þeyde olduðu gibi giyimde de israf etmemek ve kibre kapýlmamak þart.  Öyleyse kendimize þu sorularý sormamýz þart: Biraz þýk bir elbise giyince acaba ruh halimiz nasýl oluyor? Yeni ve gösteriþli hatta marka bir takým taþýrken biraz ayaklarýmýz yerden kesiliyor mu acaba? Ýþte bu halin, yani elbisesi ile gururlanma halinin kiþinin dikkat etmesi gereken bir duygu olduðunu söylemeliyiz.
Kibirle ilgili bir hadis-i þeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kiþi cennete giremeyecektir” buyurmuþtur. Sahabi efendilerimiz, “Ýnsan elbisesinin ve ayakkabýsýnýn güzel olmasýný ister” deyince Fahr-i Kainat Efendimiz  (s.a.v) þöyle açýklamýþ ve bizleri aydýnlatmýþtýr: “ALLAH güzeldir, güzel olaný sever. Kibir ise halký beðenmemek, þýmarmak ve insanlarý küçümsemektir.”

Verdiði nimetleri kulunun üzerinde görmeyi seven Rabbimiz, her þeyde olduðu gibi giyinmede de bir ölçü, bir denge koymuþtur. Varlýklý birinin alabilecek durumda iken üstüne baþýna bakmamasý, önemli yerlere girip çýkarken bile pejmürde gezmesi nimete saygýsýzlýktýr. Bunun yanýnda maddi durumu iyi olmayanlarýn yanýna giderken elbette daha mütevazý, daha sade giyinmek gerekir. Öyleyse yerine ve konumumuza göre, bütçemizi de sarsmadan, güzel ve halis bir niyetle giyinmek lazým. Uyumlu olacaðým diye bütün vaktini ve naktini bu iþlere harcamak, aklýný fikrini sürekli kendisiyle meþgul etmek kiþiye iflas olarak yetecektir.

“BEN SENÝ KIYAFETÝMLE DÖVERÝM”

Kýyafetlerine aþýrý özenip, fazla anlam yükleyenlerin kendilerine olduðu kadar çevresine de zararý dokunacaktýr. Nasýl mý? Öncelikle her gün farklý giysilerle boy gösterdiði, takýp takýþtýrdýðý için çevresinde bunlara sahip olamayan arkadaþlarý için özendirici olacaktýr. Ayný zamanda iki taraf arasýnda gitgide büyüyen bir mesafe oluþacaktýr. Çünkü kendisinin her gün farklý farklý giydiði kýyafetleri pek çok kiþi alamamaktadýr. Birçoðunu da gizliden gizliye bu tarza özendirmiþ ve alým yapmaya itmiþ olacaktýr. Bunun dýþýnda, kendinde gösterdiði bu titizliði baþkalarýnda göremediðinde diðerlerini bakýmsýzlýkla, demode giyinmekle eleþtirmeye, hatta gýybetini yapmaya kadar gidebilecektir.


Nurbahar AYDIN


radyobeyan