Nefel By: reyyan Date: 30 Nisan 2012, 18:18:10
144-145. Nefel (Gazilere Ganimet Hissesinden Fazla Olarak Verilen Mükafat)
2737. ...îbn Abbas'dan demiþtir ki:
Bedir (savaþý) günü Rasûlullah (s.a.):
"Kim (savaþta) þöyle þöyle yaparsa, ona ganimet hissesinden fazla olarak, þu kadar mükafat var." buyurdu. Bunun üzerine gençler, ileri atýldýlar, ihtiyarlar da bayraklara sarýlýp onlardan ayrýlmadýlar. Allah, onlara fethi nasib edince, ihtiyarlar; (gençlere hitaben; bu savaþta) "Biz size yardýmcý olduk, eðer siz bozguna uðrasaydýnýz (sizleri bayraklarýn altýnda bekleyen) bize dönecektiniz. Binaenaleyh (biz eliboþ) kalýrken sizler ganemitler (in hepsin) i, alýp götürmeyin" dedi (ler).
Gençlerse "Rasûlullah (s.a.) ganimetleri bize va'detti" diyerek (onlarýn bu teklifini) kabul etmediler.
Bunun üzerine Allah, "Sana savaþ ganimetlerinden sorarlar."[360] (ayetini) "... Nitekim hak uðruna (savaþa gitmek için)) Rabbin seni evinden çýkardýðý zaman, mü'mirilerden birtakýmý bundan hoþlanmýyorlardý...”[361] ayet-i kerimesine kadar indirdi. (Ýbn Abbas bunlarý anlatýrken þöyle) diyor (du); "Bu (savaþa çýkmak) Bedir mücahidleri için çok daha hayýrlý oldu . Ganimetlerin gençlerle ihtiyarlar arasýnda eþit olarak paylaþtýrýlmasý da ayný þekilde (hayýrlý oldu). Öyleyse (bu anlattýðým hususlarda þimdi) siz de bana uyun. Çünkü ben bu (ganimetlerin paylaþtýrýlmasý) iþi (ni) sizden daha iyi bilirim."[362]
Açýklama
Kafirlerden ele geçen mallar hakkýnda üç tabir kullanýlýr:
1. Nefel: Gazilere, ganimet hissesinden fazla olarak verilen mükafatlar. Bu kelime mutlak olarak kullanýldýðý zaman ganimet anlamýna gelir.
2. Ganimet: Kafirlerden harp yoluyla ele geçirilen mallar için kullanýlir. Çünkü nefl kelimesi ziyade anlamýnda kullanýlýr. Ganimetler, bizden önceki ümmetlere haram olduðu haelde, bize helal kýlýndýðý için "nefl" ismini almýþtýr.
3. Fey’: Kafirlerden savaþsýz olarak ele geçirilen mallardýr.
Bu hadis-i þerifle, ganimetlerin Allah'a ve Rasûlüne ait olduðu, onu paylaþtýrma iþinin de Allah tarafýndan Hz Peygambere havale edildiði, Allah ve Rasûlünün dýþýnda hiçbir kimsenin, ganimetlerin taksimi hususunda herhangi bir söz söyleme yetkisi olmadýðý ifade edilmektedir.
Metinde geçen "... Ganimetler, Allah'ýn ve Rasûlünündür."[363] ayet-i kerimesinin mensuh olup olmadýðý konusunda ulema ihtilaf etmiþtir.
Ulemanýn büyük çoðunluðuna göre; bu ayet-i kerime ganimetlerin hükmünü icmali olarak açýklayan muhkem bir ayettir ve "...Bilin ki ganimet (olarak) aldýðýnýz þeylerin beþtebiri, Allah'a, Rasûlüne ve (Allah'ýn rasulü ile) akrabalýðý bulunan (lar)a, yetimlere, yoksullara ve yolcu(lar)a aittir. Allah her þeye kadirdir."[364] ayet-i kerimesi bu ayeti açýklamak üzere gelmiþtir.
Bazýlarýna göre ise; sözkonusu ayet-i kerime mealini sunduðumuz En-fal suresinin 41. ayet-i kerimesiyle neshedilmiþtir. Ulema, devlet baþkanýnýn veya devlet yetkilisinin mücahidlerden bazýlarýna hisselerinin dýþýnda gani-
metmallarýndan baðýþta bulunmasýný caiz görmekle beraber,bunun zamaný hususunda ihtilafa düþmüþlerdir.
Ulemanýn büyük çoðunluðuna göre, devlet yetkilisinin humus ayrýlmadan önce, gazilerden bazýlarýna hisselerinin dýþýnda ganimet mallarýndan bir mikdarýný baðýþ olarak vermesi caizdir. Delilleri ise; "Kim bir kafiri öldürürse ona þu kadar mükafaat vardýr. Kim bir kafiri esir ederse ona da þu kadar mükafat vardýr." mealindeki 2738 numaralý hadis-i þeriftir.
Ýmam Malik'e göre, nefel; caiz ve mekruh olmak üzere iki kýsma ayrýlýr: Caiz olan nefel; savaþ sona erdikten sonra verilen nefeldir. Ýmam Malik (r.a.)'in bu mevzudaki delili 2717 numalarý hadis-i þeriftir.
Caiz olan nefel; savaþ sona erdikten sonra verilen nefeldir. Ýmam-ý Malik (r.a.)'in bu mevzudaki delili 2717 numaralý hadis-i þeriftir.
Mekruh olan nefel; savaþtan önce kumandanýn, savaþta þöyle hareket edene þu kadar mükafaat var, diye vaadde bulunmasý neticesinde verilen nefeldir. Çünkü böyle bir mükafaata nail olmak için yapýlan bir savaþ dünyalýk için yapýlmýþ olur. Nitekim Rasûl-i ziþan Efendimiz, savaþýn Allah yolunda yapýlýp yapýlmadýðýný tesbit etmenin ölçüsünü verirken "Allah kelimeþini yükseltmek için savaþan kimse Allah yolundadýr." Buyurmuþtur.[365] Ayrýca ulema, nefelin ganimet mallarýndan mý, yoksa ganimet mallarýndan humus çýkarýldýktan sonra geriye kalan kýsýmdan mý veya humustan mý, yoksa humusun beþte birinden mi? verileceðinde de ihtilafa düþmüþlerdir.
Ýmam Þafiî'nin bu husustaki üç görüþünden en sahih olanýna göre nefel, humusun beþte birinden, Ýmam Malik'e göre humustan, Ýmam Ahmed'e göre ise; humus çýkarýldýktan sonra ganimetin geriye kalanýndan verilir. Ancak Ýmam Þafiî ile Ýmam Ahmed'in seleb hakkýnda görüþleri, buradaki görüþlerinden farklýdýr. Bu iki mezheb imamýna göre seleb, ganimetlerdendir, dolayýsýyla, seleb, daha humus ayrýlmadan önce mevcud ganimetin tümünden verilir. Ýmam Malik ile Hanefilere göre; nefel ile selebin taksimleri arasýnda bir fark yoktur. Hanefilere göre eðer, kumandan nefeli mevcud ganimetin tümünden deðil de humus çýktýktan sonra, geriye kalan ganimetten vereceðini vadederse, nefeli bu kayda uyarak verir. Böyle bir þart koþma-mýþsa; mevcut ganimetin tümünden verir.
Hanefi mezhebinin nefel hakkýndaki görüþleri Durrü'l-Muhtar isimli eserde þöyle özetlenmiþtir. "Hükümdarýn, savaþ zamanýnda mücahidleri harbe tergib ve teþvik için tenfili (nefel vereceðini vadetmesi) menduptur."[366] Bu ibare er-Reddü'1-Muhtar isimli eserde þöyle açýklanýyor: Kuduri sahibi, ten-fil harp devam ederken caizdir, harp bittikten sonra hükümdarýn tenfilde bulunmasý caiz deðildir, demiþtir. Bazý fukaha hükümdarýn dar-ý harpte olduðu müddetçe, tenfilde bulunmasý caizdir, demiþtir. Bunlarýn sözünü Peygamber Efendimizin, Huneyn muharebesi bittikten sonra "her kim bir kafiri öldürürse, eþyasý öldürenin olacaktýr” hadis-i þerifleri teyid etmektedir.
Ben derim ki; Bu söz þüphe götürür. Çünkü Peygamber efendimiz bu hadis-i þeriflerini, müslümanlar hezimete uðradýklarýnda onlarý tekrar savaþa teþvik etmek için buyurmuþlardýr."[367]
2738. ...Ýbn Abbas'dan demiþtir ki: Rasûlullah (s.a) Bedir (savaþý) günü:
"Kim bir kafir öldürürse ona þu kadar (mükafat) vardýr. Kim de bir kafiri esir ederse ona þu kadar (miikafaat) vardýr." buyurmuþtur. (Daha) sonra (Hz. Ýbn Abbas bir önceki hadisin) bir benzerini rivayet etti. (Ancak bir önceki) Halid'in hadisi (bundan) daha da uzundur.[368]
Açýklama
Siyer-i Kebir'de, açýklandýðýna göre Bedir (savaþý) günü Hz.Peygamberin münadilerinden bir münadi ortaya çýkýp "kim bir kafiri öldürürse, Selebi öldürenindir. Kim de bir kafir esir ederse bu esir onun olacaktýr." diye haykýrmýþtýr. Nihayet savaþ sona erdikten sonra Ebû Cehrin selebini, onu öldüren kimse almýþ ve ganimetler de eþit olarak paylaþýlmýþtýr. O gün herkes öldürdüðü kafirin selebini almýþtýr. Asým b. Ömer b. Katade'den rivayet olunduðuna göre; o gün el-Velid b. Ukbe'nin Selebini Ali (r.a.), Utbe'nin selebini Hamza (r.a.), Þeybe'nin Selebini de Ubeyde b'. el-Haris hak etmiþ iken savaþta aldýðý yara sonucu Medine'ye varmadan yarý yolda vefat ettiðinden bu selep onun varislerine intikal etmiþtir.[369]
2739. ...Þu (bir önceki) hadisi (yine bir önceki) senediyle Davûd da rivayet etti. (Davud'un bu rivayetine göre Hz. Ýbn Abbas þöyle) demiþti:
Rasûlullah (s.a.) (ele geçirilen) ganimetleri (yaþlý mücahidlerle genç mücahidler arasýnda) eþit olarak paylaþtýrdý. Halid'in(2736 nolu)hadi-si (bu hadisden) daha tafsilatlýdýr.[370]
Açýklama
Daha önce tercümesini sunduðumuz 2736 numaralý hadis-i þerifte, Bedir savaþý sonunda elde edilen ganimetler, taksim edilmeden önce, ileri atýlarak bu ganimetleri ele geçiren genç mücahidlerle, ordunun bayraklarýný taþýyan ve bu sebeple de ileriye atýlýp ganimet toplama imkaný bulamayan yaþlý mücahidler, arasýnda ihtilaf çýktýðý ve neticede bu mevzuu ile ilgili, ayet-i kerimelerin nazil olmasýyla Rasûl-i Ziþan Efendimizin ganimetleri, harbe iþtirak eden tüm mücahidler arasýnda, yaþ farký gözetmeden eþit olarak daðýttýðý ifade edilmiþti. Mevzuumuzu teþkil eden bu hadis-i þerifte, yine ayný mevzu ile ilgilidir ve yine Ýbn Abbas (r.a.) den rivayet olunmuþtur.
Bezlü'l-Mechûd, yazarýnýn açýklamasýna göre "Esasen, Bedir savaþýnda ganimetlerin taksimi hususunda anlaþmazlýða düþen üç grup vardý:
Birinci gurup, bozguna uðrayan düþmaný takibe koyulanlardý. Bunlar düþmaný daha da periþan duruma getirerek tam bir hezimete uðratmak ve tekrar toplanmalarýna fýrsat vermemek için, düþmanýn peþinden gittiklerinden, ganimet toplamaya fýrsat bulamadýklarý gibi, bunu akýllarýndan bile geçirmemiþlerdi.
Ýkinci grup , düþman bozguna uðrar uðramaz ganimet toplamaya koyulanlardý.
Üçüncü grup, da Hz. Peygamberi, düþmanýn herhangi bir saldýrý ve ihanetinden korumak için, onun etrafýndan ayrýlmayanlardý.
Neticede ikinci grubu teþkil edenler, bütün harp ganimetlerini ele geçirince, bu ganimetlerin kendilerinin olmasý gerektiðini iddia ederek bunlarý diðer mücahidlerle paylaþmaya razý olmadýlar. Bunun üzerine "Sana savaþ ganimetlerinden sorarlar, de ki: "Ganimetler Allah'ýn ve Rasûlünün-dür..."[371] ayet-i kerimesi indi de Hz. Peygamber ganimetleri Bedir Harbine iþtirak eden tüm mücahidler arasýnda eþit olarak taksim etti."[372]
2740. ... (Mus'abb. Sa'd'ýn) Babasýndan (rivayet olunmuþtur ki:)
Bedir (savaþý) günü, peygamber sallallahü aleyhi ve selleme, bir kýlýç getirdim ve "Ey Allah'ýn Rasûlü, bugün Allah, düþman (la savaþmak) dan kalbime bir þifa verdi. Binaenaleyh þu kýlýcý bana ver." dedim. "Bu kýlýç benim de deðildir. Senin de deðil." buyurdu. Bende "Bugün bu kýlýç (bugünkü) benim baþýma gelenler, kendisinin baþýna gelmeyen bir kiþiye verilecektir." diyerk (oradan uzaklaþýp) gittim.
Ben (böyle düþünüp durur) iken yanýma (Rasûlullah'ýn göndermiþ olduðu) bir elçi çýkageldi ve (Rasûlullah seni çaðýrýyor) "Haydi emrine icabet et" dedi. Ben de (Biraz önceki) sözümle ilgili olarak, bir ayet indiðini zannetim. Ve derhal (Hz. Peygamberin huzuruna) geldim. Bunun üzerine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bana "Sen (biraz önce) bu kýlýcý benden iste(miþ)tin. (O zaman) bu kýlýç ne be-nimdi ne de senindi, (þimdi ise)Allah onu bana verdi (Ben de sana veriyorum) Binaenaleyh þimdi o senindir." buyurdu. Sonra da Sana savaþ ganimetlerinden sorarlar, de ki: Ganimetler Allah'ýn ve Rasûlü-nündiir...”[373] (ayetini) sonuna kadar okudu.[374]
Ebû Dâvûd der ki: Ýbn Mes'ud bu âyeti þeklinde okudu.[375]
Açýklama
Bu hadis-i þerif, ganimet malýndan, kimseye bir þey vermenin helal olamayacaðýna delalet ediyorsa da Kadý lyaz:
"Ýhtimal bu hadis, ganimet ayeti inmezden ve ganimet helal kýlýnmazdan önce varid olmuþtur. Doðrusu da budur. Hadis buna delalet ediyor. Zira hadisin tamamýnda peygamber sallallahü aleyhi ye sellemin ayet indikten sonra Hz. Sa'd'a:
"Al kýlýcýný! Sen onu istediðin vakit o ne benimdi ne senin. Þimdi Allah onu bana verdi, ben de sana veriyorum.'* buyurduðu rivayet olunmuþtur." Diyor.[376] Bu mevzuda fazla tafsilat için 2740 numaralý hadisin þerhine de bakýlabilir.
Konumuzla ilgili bu hadiste sözkonusu edilen Hz. Ýbn Mes'ud'un kýraati cumhurun kýraatýndan iki cihetten farklýdýr:
a) Cumhur ulemanýn; enfal þeklinde çoðul olarak okuduðu kelimeyi Ýbn Mes'ud tekil olarak "nefl" þeklinde okumuþtur.
b) Cumhurun kýraatinde enfal kelimesinden önce harf-i cerri bulunduðu halde, Ýbn Mes'ûd'un kýraatinde ^ harf-i cerri yoktur.
Bu farklý iki kýraat tarzý, ayete iki ayrý mana vermeyi gerektirir.
Cumhur'un okuyuþuna göre âyete "Sana ganimetlerin hükmünü soruyorlar." þeklinde mana vermek gerekirken, Ýbn Mes'ûd'un kýraati Halk senden ganimet istiyor" þeklinde mana vermeyi gerektirir.
Müslim'in rivayetinde ise; mevzumuzu teþkil eden bu hadis, þu manaya gelen lafýzlarla rivayet edilmiþtir. "Babam (ganimetin) beþte bir (in) den bir kýlýç aldý. Ve onu peygamber (s.a.)'e getirerek bunu bana hibe et dedi. Fakat o razý olmadý. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle): "Sana enfalin hükmünü soruyorlar. De ki: Enfâl Allah ve Rasûlüne aittir..”[377] ayet-i kerimesini indirdi."[378] Müslim'in bu rivayetinde bir kapalýlýk vardýr. Çünkü Müslim'in bu rivayetinde "beþte bir" anlamýna gelen "humus" kelimesi, bulunmaktadýr. Oysa humusun hükmü ile ilgili olarak inen"... Bilin ki ganimet aldýðýnýz þeylerin beþte biri Allah'a, rasûlüne ve (Allah'ýn rasûlü ile) akrabalýðý bulunan (lar)a, yetimlere, yoksullara ve yolcu (lar)a aittir..."[379] mealindeki ayet-i kerime, Bedir savaþýndan epey bir zaman sonra inmiþtir. Hatta bu sebeple ulemadan bazýlarý, Enfal suresinin bu 41. ayet-i kerimesinin, yine Enfal suresinin 1. ayetini neshettiðini söylemiþlerdir. Müslim'in, Bedir savaþý ganimetleriyle ilgili bu rivayetinde humustan bahsedilmesi izahý güç bir hususdur.
Bu hadis-i þerifte bulunan izahý güç meselelerden biri de, Bedir savaþýnda, daha ganimetlerin ve dolayýsýyla selebin hükmüyle ilgili bir ayet inmemiþken, Rasûl-i Ziþan Efendimizin gazileri harbe teþvik için, "Kim bir kafiri öldürürse selebi öldürene olur.”[380] ve buyurduðu halde, Sa-id b. el-As'ý öldüren ve onun kýlýcýný hakkeden Sa'd b. Ebi Vakkas hazretlerini bu kýlýcý almaktan menetmesidir.
Herhalde, buna þöyle cevap vermek mümkündür: Bilindiði gibi eski ümmetlere harp ganimetlerini yemek haramdý. Onlar, ganimetleri yakarlardý. Ateþin ganimetleri yakmasýganimetlerin Allah tarafýndan kabulünün alameti sayýlýrdý. Hz. Peygamber, Ýslâm dininin kolaylýk dini olduðunu bildiði için, Allah'ýn birgün bu ümmete ganimetlerden faydalanmayý helal kýlacaðýný ümid ediyordu. Ayrýca, Allahü Teâlâ'nýn indirmiþ olduðu "Allah yolunda savaþ. Sen yalnýz kendinden sorumlusun! Ýnananlarý da (savaþa) teþvik et...”[381] "Ey Peygamber, mü1 m inler i savaþa teþvik et..."[382] gibi ayetleri de, mü'minleri savaþa teþvik etmeyi emrediyordu. Hz. Peygamber, bu ayetlerin tavsiyesine uyarak ve ele geçen ganimetlerin de helal kýlýnacaðýný ümid ederek "Kim bir kafiri öldürürse selebi onun olacaktýr inþaallah" anlamýndaki sözlerle, onlan harbe teþvik etti. Bir taraftan da ganimetlerin helal kýlýndýðýný haber veren bir ayetin inmesini de dört gözle bekliyodu. Sa'd b. Ebî Vakkas hazretleri öldürmüþ olduðu Said b. el-As'ýn kýlýcýný istediði sýrada, henüz bu mevzuyu açýklýða kavuþturan bir ayet-i kerime gelmemiþti. Fakat birz sonra AI-lahu Teâlâ "... Ganimetler Allah'ýn ve Rasûlünündür..."[383] ayet-i kerimesini indirip ganimetlerin taksimini Rasûlünün takdir ve arzusuna býraktýðýný açýklayýnca, hemen Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas'ýn isteðini hatýrlayýp derhal o kýlýcý, kendisine teslim ederek onun arzusunu yerine getirdi.[384]
[360] el-Enfâl 8/1.
[361] el-Enfâl 8/5.
[362] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/351-352.
[363] el-Enfâl 8/1.
[364] el-Enfâl 8/41.
[365] bk. Revaiu'l-Beyân, Sabunî Muhammed Ali, I. 592, 593.
[366] bk. Ýbn Abidin Terceme ve Þerhi, VIII, 419.
[367] bk. Ýbn Abidin, VIII 420.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/352-354.
[368] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/354-355.
[369] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/355.
[370] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/355.
[371] el-Enfâl 8/1.
[372] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/355-356.
[373] el-Enfâl 8/1.
[374] Müslim, cihad 33, 34; Tirmizi, tefsir Enfal (8), 7.
[375] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/356-357.
[376] bk. Sahih-i Müslim Tercüme ve Þerhi, VIII, 481.
[377] el-Enfâl 8/1.
[378] Müslim, cihad 33.
[379] el-Enfâl 8/41
[380] bk. 2738 no'lu hadis ve þerhi.
[381] Nisa (4), 84.
[382] el-Enfâl 8/65.
[383] el-Enfâl 8/1.
[384] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 10/357-359.