Risalei Nuru okuma ve anlama teknikleri 2 By: ehlidunya Date: 22 Þubat 2012, 14:59:29
Risale-i Nur’u okuma ve anlama teknikleri-2
Risale-i Nur’u anlamanýn ölçüsü nedir?
Acaba “Risale-i Nur’u okumak ve anlamak”tan ne anlýyoruz? Risale-i Nur’u hakkýyla anlayabildiðimizin ölçüsü nedir?
Hiç þüphesiz bu eserler Kur’an’ýn manevî bir tefsiri olduðundan, Ýlâhî ve dinî kavramlarý açýkladýðýndan, onu hakkýyla anlamanýn bir sonu ve sýnýrý olamaz. Ama hiç deðilse belirli bir mesafe aldýðýmýzý ve mânâsýný kavradýðýmýzý gösteren bazý ölçüler vardýr.
Söz geliþi; altý bin sayfanýn genelinde hangi konularýn hangi bölümlerde bulunduðunu özet muhtevalarýyla bilmek çok önemlidir. Risalelerde geçen kelime ve terimlerin anlamlarýna vâkýf olmak ciddî bir aþamadýr. Konular arasýnda irtibat kurmak, sentez yapmak, okurken baþkasýna açýklayabilmek de anlama yolunda mühim mesafeler alýndýðýný gösterir.
Ancak okumanýn ve anlamanýn ölçüsüne bir de bu eserlerin yazarý olan Bediüzzaman Hazretlerinin gözüyle bakalým.
Âlim olmak, muhteþem bir hedef
Lem’alar’da yer alan Ýhlâs Risalesinde, “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanýn mühim, hakikatli bir âlimi olabilir” ifadesi vardýr.
Bu, çok ciddî bir iddiadýr. Bir kimsenin bir senede âlim olabilmesi, hedef açýsýndan ciddî bir müjde, ancak ödenmesi gereken bedel bakýmýndan da olaðanüstü bir dikkat ve gayret demektir.
Niçin? Çünkü âlim olmak, çok büyük ve çok muhteþem bir hedeftir. Hadis-i þeriflerde belirtildiði gibi, “âlimler peygamberlerin vârisleridir,” “bu ümmetin âlimleri Ýsrailoðullarýnýn peygamberleri gibidir,” “âlim, uykusu bile ibadet olan, yüzüne bakmak bile insana sevap kazandýran kimsedir.”
Elbette âlim olmanýn da mertebeleri vardýr. Her âlim, bir Ýmam-ý Gazalî, bir Ýmam-ý Rabbanî olamaz. Ancak en alt mertebesinin bile çok büyük fazilet ve meziyetleri vardýr.
On yýlda bile âlim olunamýyorsa...
risale_soru.jpgAyet ve hadislerde nice faziletleri sayýlan âlimlik makamýna ulaþmak için Üstat Hazretlerinin þartý, Risale-i Nur’u bir yýl okumaktýr.
Risale-i Nur’u deðil bir yýl, belki 10 yýldýr okuyor olabiliriz. Ancak bir türlü âlim olamýyorsak, Üstadýn müjdesi isabetsiz deðil, bizim uygulamamýz yanlýþ ya da eksiktir.
Evet, âlim olmak, hem de bu zamanýn mühim ve hakikatli bir âlimi olmak için bir yýl okumak yeterlidir. Ancak iki önemli þart daha var: Kabul ederek ve anlayarak okumak. Bu hususu ileride daha geniþ iþleyeceðiz.
Demek, Risale-i Nur’u anlamamýzýn derecesini ölçmede önemli bir kriter budur. Oysa býrakýn Risale-i Nur’un âlimi olmayý, yýllardýr okumaya çalýþtýðý hâlde temel kelime ve terimlerin anlamlarýný bile bilmeyenimiz olmuþtur.
Birlikte yýllarca risale okuduðumuz bir arkadaþýmýzýn, bir ders esnasýnda, “Yahu ihlâs ne demektir?” sorusuyla karþýlaþmýþtýk. Belki de o, bir hazine kadar geniþ mânâsý olan bu terimin çok derin ve kapsamlý anlamýný kast ediyordu.
Her þeye raðmen Risale-i Nur’u anlamanýn ilk basamaðý olan kelime ve terim bilgisinde yeteri kadar mesafe alamadýðýmýz bir gerçektir.
Evet, Risale-i Nur’u çok iyi okumak ve anlamak zorundayýz. Ona her insan muhtaç. Ama biz de muhtacýz ve öncelikli olarak anlamakla sorumlu ve görevli olan biziz. Çünkü yýllardýr elimizde ve tanýyoruz.
Oysa bu eserleri anlamak bakýmýndan çok dikkat çekici gerçeklerle yüz yüzeyiz. Nice kitaba zor olduðu için baþlayamamýþýzdýr. Meselâ Mesnevî-i Nuriye, Ýþârâtü’l-Ý’caz ve Muhakemat gibi...
Sadece bunlar mý? Kader Risalesini, Ýkinci Þua’yý, ism-i Hay ve Kayyum’u hakkýyla anlayabiliyor muyuz? Býrakýn onlarý, Küçük Sözler’i hakkýyla anlayabildiðimizden emin miyiz?
Anlayýp yaþayabilseydik...
Denizli’de Üstadýn bedeline vefat eden merhum Hasan Feyzi, Altýncý Söz için, “Beni benden aldý!” diyor. Onu okuyunca hayran oluyor, sarsýlýyor, büyük bir etki altýnda kalýyor. Bize Küçük Sözler, “kolay anlaþýlýr ve sýradan” gibi geliyor.
Hiç sanmýyorum. Eðer anlayýp yaþayabilseydik, ferdî hayatýmýzda olaðanüstü inkýlâplar olur, ülke ve dünya genelinde de yer yerinden oynardý.
Elbette anlamanýn dereceleri var ve büsbütün hissesiz kalmýyoruz. Çocuklar bile bir þeyler anlýyor. Üstelik müellifinin iddiasý, “okuyan herkesin kabiliyeti ve gayreti nispetinde anlayabileceði” þeklinde. Hatta Üstat Hazretleri, Ýbn-i Sina’nýn “Akýl bu yolda gidemez” dediði haþir meselesini çok kolay ispatladýðýný yazýyor, Sad-ý Taftazanî’nin bir ciltte anlattýðý kader meselesini iki sayfada çözdüðünü belirtiyor.
Bunlar gerçekten doðru þeyler. Ancak bir baþka doðruyu da yukarýda anlatmýþ olduk.
Yarým asrý aþkýn bir zamandýr þifahî (sözlü) bir kültür olarak devam eden Nurlarý okuma ve anlama faaliyetinin sistemli bir þekilde yazýya dökülmesi, izahlarý ve þerhlerinin yapýlarak Risale-i Nur’u anlama yönteminin ortaya konmasý gerekiyor.
Bu arada, Risale-i Nur’u anlama konusunda sýk sýk sözü edilen dil problemi ve sadeleþtirme tartýþmalarý açýsýndan da meseleye bakmamýz gerekir.
Sadeleþtirmek çözüm deðil
Bu da ayrýca ele alýnmasý gereken bir konudur. Ancak risaleleri anlamak için sadece sadeleþtirme yolunu düþünmek, anlamayý fazla kolaylaþtýrmaz, üstelik mânâyý kýsýrlaþtýrýr. Zaten bir “terimler hazinesi” olan Risale-i Nur’un sadeleþtirilmesi de kolay deðildir.
Genelde Kur’anî ve Ýslâmî olan terimleri nasýl sadeleþtireceksiniz? Söz geliþi, “tesbih, tahmid, tefekkür, arþ, haþir, sýrat” gibi terimlerin Türkçesi var mý? Allah’ýn isimlerini ve sýfatlarýný nasýl sadeleþtireceksiniz? Bu kelimeleri anlamanýn yolu kesinlikle sadeleþtirmek olamaz. Ancak mânâlarýný öðrenerek anlayabilirsiniz.
Kelimeleri bilmek yeterli mi?
Dil probleminin nasýl çözüleceði konusu çok önemli bir meseledir ve mutlaka halledilmesi gerekir. Risaleleri anlamada “kelimelere vâkýf olma”nýn önemli bir yeri vardýr mutlaka. Ancak onu anlamak için kelimeleri bilmek tek baþýna yeterli deðildir. Çünkü bu eserler bir lügat deðil, bütün Ýslâmî ilimleri ihtiva eden imanî bir tefsirdir. Bir kelimenin ilgili olduðu ilme göre hangi anlamý veya anlamlarý taþýdýðýný bilmek þarttýr. Meselâ “vacip” kelimesi günlük konuþmada “gerekli” anlamýnda iken, fýkýh ilminde Þafiîlerde “farz,” Hanefîlerde “farzdan daha aþaðý derecede, ama yapýlmasý gereken” mânâsýndadýr. Ayný kelime kelâm ilminde Cenab-ý Hak için “varlýðý mutlak, kesin gerekli ve þart olan” mânâsýnda kullanýlýr. Üstelik verdiðimiz bu anlamlar, çok kýsadýr ve çok daha geniþ mânâlarý vardýr.
Bu misal gibi, her terimin kullanýldýðý ilim dalýna göre çok geniþ ve kapsamlý anlamlarý vardýr. Bu anlamlarý tam ve hakkýyla bilmeden Risale-i Nur’u anlamaya yönelik çabalarýmýz eksik ve hatalý olacaktýr.
CEMÝL TOKPINAR
radyobeyan