Taatte Edeb By: SevD@_GüLü Date: 14 Þubat 2012, 15:06:08
Taatte Edeb
82. Rabbimiz (c.c) kulunun peþin amelini veresiye mükâfatlandýrmaktan yücedir.
Açýklama: Cenâb-ý Mevlâ (c.c) en kerim ve en cömert olandýr. Kerim olanýn þaný ise; bir þey satýn aldýðýnda ücretini anýnda vermektir.
“Allah, mü’minlerden nefislerini ve mallarýný cennet mukabilinde satýn almýþtýr” (Tevbe 9/111).
Kim nefsini ve malýný Allah (c.c) yolunda satar, feda ederse Allah (c.c) onu âhiretteki cennetten evvel dünyada ki marifet cennetine sokacaktýr. Bu dünyada ona dost olacak ve onu hoþnut kýlacaktýr.
83. Seni taate ehil kýlmasý, taatine mükâfat olarak yeter.
Açýklama: Padiþah bir kiþiyi hizmetine yaklaþtýrmýþsa ona ikram etmek istiyor demektir. Allah’a ibadet etmemiz O’nun bize tevfik verdiðinin alâmetidir ve ibadetimize mükâfat olarak bu tevfik kâfidir.(36)
84. Allah’ýn (c.c) ibadet anýnda amel edenlerin kalplerine açmýþ olduðu huþu ve ünsiyet onlara mükâfat olarak yeter.
Açýklama: Amel esnasýnda Mevlâ’nýn kulun kalbine açtýðý þey; seyri sulukta, baþtakiler için muhazara (huzurda olma bilinci), ortadakiler için murakabe (Allah’ýn onu uördüðü bilinci) ve erenler için müþahededir (seyretme, Uörme). Bunlarýn hepsine de “huþu” denilir.
Ýþte bu huþûun zevkini tatmak ve ibadette Cenâb-ý Mevlâ ile ünsiyet duymak (O’nunla baþ baþa kaldýðýný hissetmek) amel edenlere mükâfat olarak yeter.
85. O’na umduðu bir þey için veya ikabýný defetmek için ibadet eden, O’nun yüce vasýflarýnýn hakkýna riayet etmemiþtir.
Açýklama: Bazýlarý Mevlâ’ya cennet arzusuyla, bazýlarý ise cehennem korkusuyla ibadet ederler. Her iki kýsým da avam tabakasýdýr. Böyle yapýlan ibadet Cenâb-ý Mevlâ’nýn azamet, kibriya, izzet ve kemal vasýflarýna haksýzlýktýr.
Vehb b. Münebbih, Davud’un (a.s) Zebur’unda Allah’ýn (c.c) þöyle buyurduðunu nakledere:
“Bana cennet veya cehennemden dolayý ibadet edenden daha zalim kim var? Cennet ve cehennemi yaratmasaydým ibadet edilmeye ehil deðil miydim?”
86. Ne zaman sana bir þey verse sana iyiliðini gösterir. Ne zaman senden menetse sana kahrýný gösterir. Demek ki O verse de, vermese de sana kendini tanýtýyor ve sana lütfuyla yöneliyor.
Açýklama: Cenâb-ý Mevlâ her zaman kullarýna karþý lü-tufkâr, cömert, kerim ve rahimdir. Kula bir ihsanda bulunduðunda kul O’nun lütuf ve keremine þahit olur. Kahhâr sýfatýný göstermek istediðinde ise kuldan bir þeyi meneder. Kul böylece Allah’ýn azamet, kibriya,ve celâline þahit olur. Her iki halde de Mevlâ (c.c) kula kendini tanýtmakta, iyilikte bulunmaktadýr. Menettiðinde kul bunu anlamasa bile…
87. Senden bir þeyi menetmesine üzülmen, O’nu hakkýyla anlayamadýðýndandýr.
Açýklama: Kul, bast ve atâ anýnda olduðu gibi kabz ve men anýnda da Allah’ý (c.c) tanýmadýkça marifette kemale örmez. Þayet cemal anýnda tanýyýp, celâl anýnda O’nu tanýmýyorsa bu avam tabakasýnýn marifetidir. Bir þey verildiðinde hoþnut olup, verilmediðinde kýzarlar. Bu tabaka hâlâ nefislerinin esiridir.
88-89. Olabilir ki sana taat kapýsý açar da kabul kapýsý açmaz. Olabilir ki seni bir günaha düþürür de ulaþmana sebep olur. Zillet ve fakra vesile olan bir günah, izzet ve kibre götüren taatten hayýrlýdýr.
Açýklama: Kul, ibadet ve ameline güvenmemelidir. Olabilir ki Allah o ibadeti kabul etmeyebilir. Bilâkis Allah’ýn rahmetine, lütuf ve ihsanýna güvenmelidir.(37)
Günahtan dolayý kimseyi de ayýplamamalýdýr. Belki o nünah Allah’ýn (c.c) deðiþmez bir takdiridir. Belki de o günahý iþleyen þahýs piþman olup tövbe edecek, nefsini kýnayacak ve bu sebeple makamý daha da yükselecektir.
Kýrýklýk ve ezilmeye yani kendini küçük görmeye vesile olan bir günah, netice itibariyle kibre vesile olan taatten daha hayýrlýdýr.
O halde Mevlâ (c.c) kulun eline ibadet nimeti vermiþ ise kul bunu Allah’ýn bir nimeti bilmeli, nefsine pay çýkarmamalý ve reddedilmesinden korkmalýdýr. Þayet bir günaha düþmüþ ise derhal tövbe etmeli, içinden o günahý unutmamalý ve kalbi bu günahtan dolayý mahzun olmalýdýr.
Resûlullah (s.a.v), “Þayet siz hiç günah iþlemeseydiniz, sizin hakkýnýzda daha þiddetli olan bir þeyden korkardým. Ucb, ucb… (kendini beðenmek)” buyurmuþtur. (38)
90. Ýki nimet vardýr ki hiçbir varlýk bunlarýn dýþýnda deðildir ve her varlýkta görülür. Ýcat nimeti ve imdat nimeti..
Evvela yaratmakla, ikinci olarak da peþi peþine yardýmlarýný göndermekle sana inam eyledi.
Açýklama: Ýcat, yaratmak; imdat ise, hayatta kalabilmesi için yardým etmektir.
Mevlâ (c.c) varlýklarý yaratmakla onlara bir iyilikte bulunmuþ, sonra da onun varlýðýný sürdürebilmesi için yardýmlarýný peþ peþe göndermiþtir.
Cenâb-ý Mevlâ (c.c) vâcibü’l-vücuttur ve zatýyla kaimdir. O’nun dýþýndaki her þey ise câizü’l-vücut olup, varlýðý baþkasýna muhtaçtýr. Yerin ve göðün dengesini koruyan Allah’týr. Ana karnýnda insaný yarattýðý gibi, daha sonraki bir çok safhada onu koruyan ve ömür boyu ona sonsuz nimetler veren yine Allah’týr.(39)
91-92. Yoksulluk sende zatidir. Sebeplerin geliþi, sende gizli olan o yoksulluðu hatýrlatýr. Arýzî þeyler, zati yoksulluðu kaldýrmaz. Vakitlerin en hayýrlýsý; yoksulluðuna þahit olduðun ve sendeki zillete geri çevrildiðin vakittir.
Açýklama: Hak (c.c) mutlak zenginlik, mutlak kuvvet, mutlak kudret ve mutlak izzet sahibidir. Kul ise tam tersine mutlak fakr, mutlak zaaf, mutlak acz ve mutlak zillet sahihidir.
Yoksulluk, muhtaçlýk insanda zatidir. Hastalýk, açlýk, su-I tuzluk vs. sebepler insana bu muhtaçlýðý hatýrlatmaktadýr.
Arýzî olarak bu ihtiyaçlarýn ortadan kalkmasý ise kulun Acizliðini ortadan kaldýrmaz. Mesela hasta iyileþtiðinde veya aç doyduðunda acziyet ortadan kalkmaz. Çünkü kul tekrar hastalanmaya kabildir ve elbet yine acýkacaktýr.
Mümin için en büyük þeref Allah’a (c.c) kul olmaktýr. Mevlâ (c.c) Kur’ân-ý Kerîm’de birçok peygamberden “kulumuz” diye bahsetmiþtir.
Hz. Resûlullah (s.a.v) melik veya kul bir peygamber olma hususunda tercihini “kul bir peygamber” olma yönünde kullanmýþtýr.(40)
O halde kulun en hayýrlý vakti, kul olduðunu anladýðý ve zelil olduðunu bildiði vakittir.
93-94. Seni ne zaman mahlûkattan uzaklaþtýnyorsa bil ki, sana bir ünsiyet kapýsý açmak istiyor. Ne zaman ki dilini duaya sevkediyor bil ki, sana birþeyler vermek istiyor.
Açýklama: Allah (c.c) kula bir ünsiyet kapýsý açmak istediðinde onu mahlûkattan soðutur, uzaklaþtýrýr.
Resûlullah (s.a.v), peygamberliði yaklaþýnca devamlý Hira maðarasýna gidiyor, orada uzlete çekiliyordu. Uzlet kalbe yerleþince ünsiyet kapýsý açýlýr.
Allah (c.c) kulun diline duayý nasip etmiþse onun hakkýnda hayýr murat etmiþtir ve illa ona bir þeyler vermek istiyor demektir.
Resûlullah (s.a.v) buyurmuþtur ki:
" Allah, icabete izin vermedikçe bir kul için duaya izin vermez.”(41)
95. Arifin Allah’a olan ýzdýrarý (zaruret ve þevki) zail olmaz ve O’ndan baþkasýyla karar kýlmaz.
Açýklama: Arif devamlý kendini aç ve istekli görür. Allah’ý daha fazla tanýmak ister. Ne kadar tanýþa yine kanmaz. Çünkü makamlarýn nihayeti yoktur. Resûlullah (s.a.v) ariflerin efendisidir ve þöyle dua etmiþtir:
“Rabbim! Ýlmimi artýr.”
96. Eserlerin nurlarýyla zahirleri aydýnlattý. Sýfatlarýnýn Mallarýyla ise sýrlarý aydýnlattý. Bu sebeple zahirlerin nurlarý batar, fakat kalp ve sýrlarýn nurlarý batmaz. Nitekim denilmiþtir ki:
“Gündüzün güneþi, gece olunca batar. Kalplerin güneþi ise asla kaybolmaz.”
Açýklama: Zahiri nurlardan maksat; HakTeâlâ’nýn kudretinin eserleri olan, kâinattaki gözle görülebilen ve O’nun kudretini gösteren harikuladelik ve ihtiþamdýr. Gökleri yýldýzlarla süslemesi, yeryüzünü daðlar, ýrmaklar, ormanlar, çiçekler vs. ile süslemesi, insaný göz, kulak, el, akýl vs. sayýsýz nimetlerle donatmasý gibi…
Sýfatlarýnýn nurlarýndan maksat ise; O’nun izzet, azamet, celâl, kemâl ve kibriya gibi vasýflarýný bilmek, kalben O’nu sýfatlarýyla tanýmaktýr.
Allah (c.c) bir kuluna marifetini nasip etmiþ ve sýfat nurlarýný ihsan etmiþse artýk o ýþýk kalpten ayrýlmaz. Allah’ýn kudretine delalet eden zahirî nurlar güneþin battýðý gibi zail olabilir. Ama kalp ve sýrlarý aydýnlatmýþ olan marifet nurlarý asla sönmez.
36) bk 12. Bölüm, 113-116.
37) bk. 1. Bölüm, 1. hikmet.
38) Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 7671; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 10/269
39) bk. 18. Bölüm, 158. hikmet; Münacat: 3.
40) Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/231, Ebû Yalâ, Müsned, nr. 6105.
41) Ali olaVlüttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 3144
Hikem-i Atâiyye – Atâullah Ýskenderii (k.s)
Ynt: Taatte Edeb By: sümeyra Date: 14 Þubat 2012, 17:18:43
Allah ebeden razý olsun..Gerçekten çok güzel bir paylaþým..Akla ve gönle farklý pencereler açýyor..Ýnþaallah Rabbimizin zahiri ve batýni nurlarýna, sýrlarýna vakýf olur,itminaný buluruz..
Ynt: Taatte Edeb By: AYÇAN Date: 04 Ocak 2014, 14:40:51
bence günahtan dolayý kimse ayýplamamalýdýr. Belki o nünah ALLAH’ýn (c.c) deðiþmez bir takdiridir. Belki de o günahý iþleyen þahýs piþman olup tövbe edecek, nefsini kýnayacak ve bu sebeple makamý daha da yükselecektir...
radyobeyan