Hem siyaset topuzu, hem nur olmaz! By: ehlidunya Date: 12 Þubat 2012, 17:06:47
Hem siyaset topuzu, hem nur olmaz!
...hakkýyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de, bir elinde hem sopa, hem nur olduðu için, emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam, “Acaba nurla beni celb edip topuzla dövmek mi istiyor?” diye telâþ eder.
Üçüncü Suâliniz: Dünyanýn siyasetine karþý niçin bu kadar lâkaytsýn? Bu kadar safahât-ý âleme karþý tavrýný hiç bozmuyorsun. Bu safahâtý hoþ mu görüyorsun? Veyahut korkuyor musun ki sükût ediyorsun?
Elcevap: Kur’ân-ý Hakîm’in hizmeti, beni þiddetli bir surette siyaset âleminden men etti. Hattâ düþünmesini de bana unutturdu. Yoksa, bütün sergüzeþt-i hayatým þahittir ki, hak gördüðüm meslekte gitmeye karþý korku elimi tutup men edememiþ ve edemiyor.
Hem neden korkum olacak? Dünya ile, ecelimden baþka bir alâkam yok. Çoluk çocuðumu düþüneceðim yok. Malýmý düþüneceðim yok. Hanedanýmýn þerefini düþüneceðim yok. Riyâkâr bir þöhret-i kâzibeden ibaret olan þan ve þeref-i dünyevîyenin muhafazasýna deðil, kýrýlmasýna yardým edene rahmet! Kaldý ecelim. O, Hâlýk-ý Zülcelâlin elindedir. Kimin haddi var ki, vakti gelmeden ona iliþsin? Zaten izzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz. Eski Said gibi birisi þöyle demiþ:
“Biz öyle insanlarýz ki, bizim için iþin ortasý yoktur. Ya herþeyin önünde yer alýr, ya da ölür kabre gideriz.”
Belki hizmet-i Kur’ân, beni hayat-ý içtimaiye-i siyasiye-i beþeriyeyi düþünmekten men ediyor. Þöyle ki:
Hayat-ý beþeriye bir yolculuktur. Þu zamanda, Kur’ân’ýn nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklýða girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde, kafile-i beþer düþe kalka gidiyor. Bir kýsmý selâmetli bir yolda gider. Bir kýsmý mümkün olduðu kadar çamurdan, bataklýktan kurtulmak için bazý vasýtalarý bulmuþ. Bir kýsm-ý ekseri, o ufûnetli, pis, çamurlu bataklýk içinde, karanlýkta gidiyor.
Yüzde yirmisi, sarhoþluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaþtýrýyor; düþerek, kalkarak gider, tâ boðulur. Yüzde sekseni ise, bataklýðý anlar, ufûnetli, pis olduðunu hisseder; fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar.
Ýþte bunlara karþý iki çare var:
Birisi, topuzla o sarhoþ yirmisini ayýltmaktýr.
Ýkincisi, bir nur göstermekle mütehayyirlere selâmet yolunu irâe etmektir.
Ben bakýyorum ki, yirmiye karþý seksen adam, elinde topuz tutuyor. Halbuki, o biçare ve mütehayyir olan seksene karþý hakkýyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de, bir elinde hem sopa, hem nur olduðu için, emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam, “Acaba nurla beni celb edip topuzla dövmek mi istiyor?” diye telâþ eder. Hem de bazen arýzalarla topuz kýrýldýðý vakit, nur dahi uçar veya söner.
Ýþte, o bataklýk ise, gafletkârâne ve dalâlet-pîþe olan sefîhâne hayat-ý içtimaiye-i beþeriyedir. O sarhoþlar, dalâletle telezzüz eden mütemerridlerdir. O mütehayyir olanlar, dalâletten nefret edenlerdir, fakat çýkamýyorlar; kurtulmak istiyorlar, yol bulamýyorlar, mütehayyir insanlardýr. O topuzlar ise siyaset cereyanlarýdýr. O nurlar ise hakaik-i Kur’âniyedir. Nura karþý kavga edilmez, ona karþý adâvet edilmez. Sýrf þeytan-ý racîmden baþka ondan nefret eden olmaz. Ýþte, ben de, nur-u Kur’ân’ý elde tutmak için, “Eûzübillahi mine’þ-þeytani ve’s-siyaseh” deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elimle nura sarýldým. Gördüm ki, siyaset cereyanlarýnda, hem muvafýkta, hem muhalifte o nurlarýn âþýklarý var. Bütün siyaset cereyanlarýnýn ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onlarýn garazkârâne telâkkiyatlarýndan müberrâ ve sâfi olan bir makamda verilen ders-i Kur’ân ve gösterilen envâr-ý Kur’âniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kýsým çekinmemek ve itham etmemek gerektir—meðer dinsizliði ve zýndýkayý siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan suretinde þeytanlar ola veya beþer kýyafetinde hayvanlar ola!
Elhamdülillâh, siyasetten tecerrüd sebebiyle, Kur’ân’ýn elmas gibi hakikatlerini propaganda-i siyaset ittihamý altýnda cam parçalarýnýn kýymetine indirmedim. Belki, gittikçe o elmaslar kýymetlerini her taifenin nazarýnda parlak bir tarzda ziyadeleþtiriyor.
Mektubat, On Üçüncü Mektub, s. 80
radyobeyan