Süneni Ebu Davud
Pages: 1
El Muhassabda Konaklamak By: reyyan Date: 06 Þubat 2012, 19:29:34
86. El-Muhassab'da Konaklamak

 

2008. ..Âiþe (r.anhâ)'dan; demiþtir ki: Resûlullah (s.a.) sadece (Medine'ye dönüþte yola) çýkmak için daha kolayýna geleceðinden dolayý (Minâ'dan Mekke'ye gelirken) Muhassab'a inmiþtir. (Muhassab'a inmek aslýnda) sünnet deðildir. Ýsteyen orada iner, istemeyen de inmez.[259]

 

Açýklama
 

Muhassab Mekke ile Minâ arasýndaki vadinin iki dað arasýndaki geniþçe bir sahasýnýn adýdýr. Taþlý ve çakýl­lý olduðu için bu isim verilmiþtir. Buraya Hasbe, Mahsab, Ebtah, Bethâ isimleri de verilmiþ olduðunu da belirtelim. Veda Haccýnda Fahr-i Kâinat Efendimiz, Zilhicce'nin ondördünde Minâ'daki hacla ilgili görevlerini ifâ edince Mekke'ye doðru yola çýkmýþtý. Ertesi gün Mekke'den Medine'ye gitmek üzere hareket edeceði için istirahat maksadýyla geceyi burada geçir­meye karar verdi. Bu sayede yol hazýrlýklarýný tamamlayamayanlar, yol hazýrlýðýný tamamlama imkânýný buldular. Ayný zamanda geceyi orada is­tirahatla geçirdikleri için hem seher vaktinde uyanmak ve geceyi ihya et­mek imkânýný hem de ertesi günü hep birlikte yola çýkma imkânýný buldular. Ulemâdan bazýlarýna göre Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin ge­ceyi orada geçirmesi ilk zamanlarda ibâdetlerini gizli gizli yaparken þimdi açýktan ibadet edebildiðine ve müþriklerin Ýslâmiyeti söndürmek azminde bulunmalarýna raðmen, Allah'ýn bu dini muzaffer kýlmasýna þükür içindir.

Hattâbî'ye göre ise, Minâ'dan dönerken Muhassab'da bir müddet kalma­nýn hac ibadetiyle hiç bir ilgisi yoktur. Çünkü metinde geçen "Muhassabb'a inmek sünnet deðildir" anlamýndaki cümle bunu ifâde etmektedir.[260]

 

Bazý Hükümler
 

Nefr gününde Minâ'dan Mekke'ye gelirken geceyi Muhassab demlen yerde geçirmenin hac iba­detiyle her hangi bir ilgisi yoktur. Hz. Ýbn Abbâs ile Hz. Âiþe, Esma bint Ebû Bekr ve Urve b. Zübeyr bu görüþtedirler. Sözü geçen sahâbîlere göre Resul-i Ekrem'in Mekke'ye dönerken geceyi Muhassab'da geçirmesi tesadüfidir, hac ibadetiyle bir ilgisi yoktur. Dört mezhebin imamlarýna göre ise, Resûl-i Ekrem'in fiiline uymak yönünden Minâ'dan Mekke'ye dönerken geceyi Muhassab'da geçirmek sünnettir. Çünkü Hz. Ebû Bekir Hz. Ömer ve Hz. Osman bu sünnete uymuþlardýr. Gerçekten Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki bu konuyla ilgili hadis-i þerifler de bu görüþü te'yid etmektedir.[261]

 

2009. ...Süleyman b. Yesâr dedi ki; Ebû Râfi' þöyle demiþtir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebtah'a inmemi emret­medi. Fakat ben çadýrýný (oraya) kurmuþtum. (O da gelip) oraya indi.

(Bu hadisi Ebû Davud'a nakleden râvilerden) Müsedded (þu cüm­leyi de) rivayet etti. Ve (Ebû Râfi) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin eþyasýný korumakla görevli idi.

(Diðer râvi) Osman da (Süleyman'ýn rivayetine) "Ebtah'a (in­memi emretmemiþti)" sözünü ilave etti.[262]

 

Açýklama
 

Veda Haccýnda Resûl-i Ekrem'in eþyasýný korumakla görevli olan Ebû Râvi' bu ifadesiyle Resûl-i Ekrem'in, çadýrýnýn oraya kurulmasý hususunda kendisine bir emir verilmediðim ifade etmek istiyor. Fakat Resûl-i Ekrem'in birgün önce "Ýnþallah yann da Be­ni Kinâne vadisinde olurum,"[263] dediðini iþiterek Resûl-ü Ekrem'in bu te­mennisini gerçekleþtirmek arzusuyla kafileden önce varýp onun çadýrým Ebtah'a kurmuþ daha sonra da Resûl-i Ekrem Efendimiz gelip Ebtah'a inmiþtir.

Hadisin senedinden de anlaþýlacaðý gibi bu hadis musannif Ebû Dâvûd'a üç ayrý râvi tarafýndan ulaþtýrýlmýþtýr. Bu râvi'lerin rivayetleri ara­sýnda tam bir benzerlik ve birlik vardýr. Fakat Müsedded'in rivayetinde fazla olarak: "Ebû Râfi Hz. Peygamberdin eþyasýný korumakla görevli idi," cümlesi, Osman b. Ebî Þeybe'nin rivayetinde de, Resûlullah (s.a.) Ebtah'a inmemi emretmedi" anlamýna gelen bir cümle bulunmaktadýr.[264]

 

Bazý Hükümler
 

Nefîr (Minâ'dan Mekke'ye dönüþ) günü Muhassab   denilen  düzlüðe  inmek  meþrudur.   (Muhassab'a inmenin hükmü hakkýndaki görüþler bir önceki hadisin þerhinde geç­miþtir).[265]

 

2010. ...Usâme b. Zeyd (r.a.)'den; demiþtir ki: (Veda) Haccýnda;

Ya Resûlullah yarýn nerede konaklayacaksýn? diye sordum da;

"Akîl bize (Mekke'de içinde barýnabileceðimiz) bir ev mi bý­raktý?" cevabýný verdi. Sonra; "(Yarýn) Beni Ki nane Hayf'ina (ya­ni) Kureyþ'in küfür üzerinde (kalmak üzere) antlaþtýðý yere yâni Muhassab'a ineceðiz" buyurdu. Bu (antlaþma) Kinâne oðullarýnýn Haþîm oðullan ile evlenmemek, onlarý (aralarýnda) barýndýrmamak ve onlarla alýþ veriþ yapmamak üzere Kureyþle yaptýðý antlaþmadýr. (Bu hadisin râvilerinden) Zührî dedi ki: (Beni Kinâne) Hayf(ýndan mak­sat, Muhassab denilen) vadidir.[266]

 

Açýklama
 

Hafýz Ýbn Hacer bu, hadisle ilgili görüþlerini açýklarken þunlarý söylüyor:  "Bu hadis-i þerîfte söz konusu edilen evden maksat, Hâþim b. Abd-i Menafin evidir. Hâþim öldükten sonra bu ev oðlu Abdülmuttalib'e kaldý. Abdulnýuttalib de çocuklarý arasýnda taksim etti. Resûl-i Ekrem de babasý Abdullah'ýn mirasým aldý ve burada dünyaya geldi."[267] Buhârî'nin bir rivayetinde de bu hâdise þu anlama ge­len cümlelerle rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.) kurban bayramýnýn birinci gününün ertesi günü, "yarýn Kinâne oðullan yurdunda konaklayacaðýz" buyurdu."[268] Buhârî'nin bu rivayeti, söz konusu hâdise­nin Veda Haccýnda olduðunu gösterir. Fakat Buhârî'nin diðer bir rivaye­tinde ise, Resûl-i Ekrem'in, bu sözü Mekke'nin Fethi sýrasýnda söylediði[269] yine Buhârî'nin diðer bir rivayetinde de Resûl-i Ekrem'in bu sözü Huneyn gazvesine çýkarken söylediði[270] ifâde ediliyor. Bütün bu rivayetlerde hadi­senin tarihine ait verilen bilgilerin farklý oluþu bu rivayetler arasýnda bir çeliþki bulunduðunu deðil, bu hadisenin ayrý ayrý zamanlarda tekerrür etti­ðini gösterir.

Metinde geçen "Akîl bize bir ev mi býraktý?" cümlesi Resûl-i Ekrem Medine'ye göç edince babasýndan kalan evinin amcasý Ebû Tâlib'in oðlu Akîl'e intikal ettiðine delâlet eder. Çünkü Resûl-i Ekrem Medine'ye göç ettiði zaman bu evin mülkiyeti Ebû Tâlib'in henüz Ýslâm'a girmemiþ bulu­nan iki oðlu Tâlib ile AkîTýn .elinde idi. Çünkü Ebû Tâlib vefat edince Hz. Alî ile Cafer Müslüman olduklarý için Ebû Tâlib'in malýna vâris olamadýlar. Böylece bu evin mülkiyeti Ebû Talib'in diðer iki oðlu Tâlib ile Akîl'in eline geçmiþti.[271] Fakat daha sonra Tâlib Bedir Muharebesinde ölünce bu evin tek mâliki Akîl oldu. Resûl-i Ekrem Akîl'in gönlünü ka­zanmak için evin mülkiyetini tamamen O'na býraktý, o da bunu baþkalarý­na sattý. Resûl-i Ekrem câhiliyye döneminde yapýlan bazý tasarruflarýn ge­çerli olduðunu göstermek maksadýyla Akîl'in bu satýþýný geçerli kýldý.[272]

Fâkihî'nin beyânýna göre ise, bu ev Akîl'in, vefatýndan sonra çocukla­rý tarafýndan yüzbin dinar karþýlýðýnda Haccâc-ý Zâlim'in kardeþi Muhammed b. Yûsuf'a satýlmýþtýr.[273]

Metinde geçen Kinâne oðullarýyla Kureyþ müþrikleri arasýnda müslümanlar aleyhine yapýlan andlaþma, baþta Ebû Tâlib olmak, üzere Haþimî-lerin ve Muttalib oðullarýnýn Beni Hâþim mahallesinde Resûl-i Kibrîyânýn hatýrý için toptan mahsur kaldýklarý zamana rastlar. Beni Hâþim mahalle­sindeki bu muhasara meselesi Ýslâm Tarihinin en acýklý bir faslýný teþkil eder. Yapýlan bu kâfirâne ve zalimane muahede mucibince hiç bir satýcý Benî Hâþim mahallesine býrakýlmýyordu. Mahsurlar yiyecek, içecekten ve her nevi hayatî ihtiyaçlardan mahrum bir halde býrakýlmýþtý. Aradan ay­lar, seneler geçtiði halde mahsurlara merhamet sahibi bir ferd uðramamýþ­tý. Çocuklarýn, kadýnlarýn açlýktan feryad ve figaný Mekke þehrini sarsý­yordu. Fakat bu merhametsiz Kureyþîler bir türlü insafa geliniyorlardý. Ýslâm tarihi bu acýklý günlerin pek çok facialarým kayd eder.

Ýþte Resûl-i Ziþân Efendimizin Minâ'dan hareket etmezden evvel "in­þallah yarýn, yani öbür gün Beni Kinane yurdu olan Muhassab'a ineceðiz" buyurmalarý ve muhteþem bir hac kafilesi ile oraya varmalarý aziz ve muh-tekim'olan Allah'ýn yüce kudretinin Habib-i Ekrem'i hakkýndaki yeni bir tecellisi idi.

Buhârî þârihi Aynî, Kureyþ ile Beni Kinâne arasýnda yazýlan bu vesika-i zalimane hakkýnda þu tafsilâtý verir.

Bu uðursuz sahifeyi yazan Mansur b. Ýkrime idi. En sonunda eli ço­lak olmuþtu. Zübeyr b. Ebî Bekr'in Ensab'ýnda Baðýz b. Âmir olmak üze­re kaydedilmiþtir. Kelbî de Mansûr b. Âmir'dir demiþ, Siyer kitablarýnda bu sahifeyi Kabe'nin içine astýklarý ve Ýlân-i Nübüvvetin yedinci senesi Muharrem ihtidasýnda Ebû Tâlib mahallesinden Hâþimîlerin ve Muttalibî-lerin muhasara edildiði bu dilsûz muhasaranýn üç sene devam ettiði bildiri­liyor. Sonra Cenab-ý Hak Habibi Edibini o sahifenin sön hâline muttali kýlmýþtýr. Þöyle ki; Kabe duvarýnda asýlý bulunan bu sahifeye Cenab-ý Hak bir kurt musallat kýlmýþ, onda yazýlý ne kadar mekruh fýkralar ve kelime­ler varsa onlarý sildirmiþtir. Yalnýz onda lâfzatullah gibi mukaddes kelime­ler kalmýþtýr. Bu vak'ayý Resûl-i Ekrem amcalarý Ebû Talibe söylemiþ ve Ebû Talib de Kureyþ'e tevcih-i hitab ederek demiþtir ki; "Benim'kardeþi­min oðlu bana karþý iltizam ettiði doðru bir lisan ile demiþtir ki; Allah sizin Kabe'deki sahifenize bir kurt musallat etmiþtir. Ondaki zâlim kelime­leri o kurt silmiþtir. Yalnýz ismullah kalmýþtýr. Kabe'ye gidiniz, bakýnýz eðer kardeþim oðlu doðru ise, bu zulmünüzü, kötü düþüncelerinizi býraký­nýz; eðer kardeþim oðlu yalan çýkarsa, ben onu size takdim edeyim, ister öldürünüz ister diri býrakýnýz." Gittiler, baktýlar Resûl-i EKrem'in ihbarý bir hakikat olarak tecelli etti. Ellerindeki o sahife yere düþtü, kendileri de baþlarým yere eðdiler. Hâdise yýldýrým sür'atiyle Mekke içine yayýlmýþtý. Bu defa da Kureyþ Reisleri Beni Hâþim hakkýnda yaptýklarý bu cevr-ü zulümden dolayý bir birlerini muahezeye baþlamýþlardý. Bunlardan Mutim b. Adiyy b. Kays, Zem'a b. Esved, Ebü'l-Buhturî, Ýbn Hâþim, Zuheyr b. Ebî Ümeyye silahlanýp Benî Haþim ve Beni Abdulmüttalibe vardýlar. Herkesin serbest evlerine daðýlmalarýný emrettiler. Þý'b-ý Ebû Tâlib'den mah­surlarýn halâs ve hurucu nübüvvet-i Ahmediye'nin onuncu yýlýna tesadüf etmiþti ve muhasara üç sene devam etmiþti.[274]

Bu hadisle ilgili görüþler 1208 numaralý hadiste geçmiþtir.[275]

 

2011. ...Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet olunduðuna göre, Resûlullah (s.a.), Minâ'dan (Mekke'ye) dönmek istediði zaman "inþallah yarýn (Muhassab'da) konaklarýz" buyurmuþtur (Hz. Ebû Hureyre bu rivayetine devamla bir önceki hadisin) aynýsýný nakletmiþ (fakat bir önceki hadisin) baþ tarafýný (teþkil eden cümleleri) ve (Hayf vadidir" (cümlesini) rivayet etmemiþtir.[276]

 

Açýklama
 

Nefr (dönmek) kelimesinden Minâ'dan hacla ilgili görevleri bitirdikten sonra veda tavafý yapmak üzere Mek­ke'ye dönmektir. Bilindiði gibi memleketlerine acele dönmek durumunda olanlar bayramýn üçüncü (Zilhicce'nin onikinci) günü cemrelere taþlan at­týktan sonra Mekke'ye dönebilirler. Acelesi olmayan kimseler Zilhiccce'nin onüçüncü günü de Minâ'da kalýp cemrelere taþlarý attýktan sonra Mek­ke'ye dönerler. Zilhicce'nin onikinci günü güneþ batmadan Minâ'dan ay­rýlýp Mekke'ye dönmeye "Nefr-i evvel" yani "birinci dönüþ" denir. 1905 numaralý hadis-i þerifte de açýklandýðý gibi Fahr-i Kâinat Efendimizin Ve­da Haccýnda Minâ'dan Mekke'ye dönüþü bayramýn dördüncü gününde olmuþtur. Binaenaleyh konumuzu teþkil eden hadiste söz konusu edilen Mi­nâ'dan Mekke'ye dönüþ ''nefr-i sâni - ikinci dönüþ" denilen ve Zilhic­ce'nin onüçüne rastlayan dönüþtür.

Bu hadis bir önceki hadisin bir benzeridir. Ancak bir önceki hadiste geçen Hz. Usâme'nin; "Ya Resûlullâh yarýn nerede konaklayacaksýn?" anlamýndaki sorusu, Resûl-i Ekrem'in de Ona: "Akîl bize bir ev mi býrak­tý?" ki diye verdiði cevap bir de; "Hayf vadidir" cümlesi bu hadiste yok­tur. Bu hadisle ilgili açýklama bir önceki hadis-i þerifte verilmiþtir.[277]

 

2012. ...Nâfi'den rivayet olunduðuna göre Ýbn Ömer (Minâ'­dan Mekke'ye dönerken) Bathâ'dan birazcýk uyur, sonra Mekke'ye girerdi ve Resûlullâh (s.a.)'ýn da böyle yaptýðýný söylerdi.[278]

 

Açýklama
 

îbn Ömer (r.a.) Zilhicce'nin onüçüncü günü minâ'da Cemrelere taþ attýktan sonra Mekke'ye dönerken Bathâ'ya uðrar, yatsý namazýndan sonra bir süre orada uyur bilahare Mekke'ye ge­lirmiþ ve Resûl-i Ekrem'in sünnetine uymak için böyle yaptýðým söylermiþ. Bu hadis Minâ'dan dönerken gecenin bir kýsmým yâ da tümünü Bathâ'da (Muhassab'da) geçirmenin sünnet olduðunu söyleyen cumhur-ý ulemânýn delilidir. Bu konuda diðer ulemânýn görüþleri için 2008 numaralý hadisin þerhine bakýlabilir.[279]

 

2013. ...Nâfi'in, Ýbn Ömer'den rivayet ettiðine göre Peygamber (Minâ'dan Mekke'ye dönerken) öðle, ikindi, akþam ve yatsýyý Bathâ'da kýlmýþ (orada bir süre) uyuduktan sonra Mekke'ye girmiþtir. Ýbn Ömer de böyle yaparmýþ.[280]

 

Açýklama
 

Batiýâ, Mekke ile Minâ arasýndaki vadinin iki dað arasýnda kalan geniþçe bir sahasýnýn adýdýr. Burasý taþlý ve çakýllý bir yer olduðundan Muhassab ismini aldýðý gibi Hasbe, Mahsab ve Ebtah isimleriyle de anýlýr.

Bu hadis-i þerîf veda tavafý yapmak üzere Minâ'dan Mekke'ye hare­ket eden hacýlarýn Muhassab denilen vadiye uðrayýp gecenin bir kýsmýný ya da tümünü orada geçirmelerinin sünnet olduðunu söyleyen cumhur-ý ulemânýn delilidir.[281]

         

Bazý Hükümler
                                 

Veda tavafý yapmak için Minâ'dan Mekke'ye hareket eden bir hacmin Muhassab denen vadide konaklayýp öðle, ikindi, akþam ve yatsý namazlarýný orada kýlarak geceyi orada geçirmesi sünnettir. Daha önce de açýkladýðýmýz gibi cumhur-ý ule­ma bu görüþtedir. Diðer ulemânýn görüþleri için 2008 numaralý hadisin açýklamasýna bakýlabilir.[282]

[259] Buhârî, hac 147; Müslim, hac 339-340; Tirmizî, hac 82; Ýbn Mâce, menâsik 81; Ahmed b. Hanbel, VI, 41, 190, 207, 225, 238; Bý;yhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, V, 161.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/474.

[260] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/474-475.

[261] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/475.

[262] Müslim, hac 342.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/475.

[263] 2010 numaralý hadis-i þerif.

[264] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/476.

[265] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/476.

[266] Buhârî, hac 45; cihâd 18; tevhîd 31; menâkýb 39, meðâzî48; Ýbn Mâce, menâsik 26, Ahmed b. Hanbel, II, 238; Müslim, hac 439.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/476-477.

[267] îbn Hacer, Fethü'l-Bârî, IV, 197.

[268] Buhârî, hac 45.

[269] Buharý, Megâzî 48.

[270] Ayný yer.                     

[271] Ayný yer.

[272] Ýbn Hacer, Fethü'1-Bârî, IV, 197.

[273] Ýbn Hacer, Fethu'1-Bârî, IV, 197.

[274] Miras, Kâmil, Tecrîd Tereemesi, VI, 183-184. (birinci baský).

[275] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/477-479.

[276] Buhârî, hac 45; Müslim, hac 343, el-Fellýii'r-rabbânî, XII, 228; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V, 160.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/479.

[277] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/480.

[278] Buhârî, hac 148; Darimî, menâsik 86, Ahmed b. Hanbel, II, 28-29, 100, 110, 124.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/480.

[279] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/480.

[280] Buhârî, hac 148; Zurkanî, Þerhu'l-Muvatta, II, 258.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/481.

[281] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/481.

[282] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 7/481.



radyobeyan