Kabirleri Ziyaret By: reyyan Date: 06 Þubat 2012, 19:16:09
96-97. Kabirleri Ziyaret
2041. ...Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiðine göre, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem:
“Birisi bana selâm verdiði zaman ona karþýlýk vermem için Allah ruhumu bana iade eder." buyurmuþtur.[464]
Açýklama
Baþta Peygamber Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin, kabirlerinde diri olduklarý sahih hadislerle sabit iken, burada Resûl-i Ekrem'in ruhumun bazan cesedinden ayrýlýp ba-zan da geri iade edildiðinden bahsedilmesi hadis ulemâsýnýn dikkatini çekmiþ ve bu hususta çeþitli görüþler ortaya atýlmýþtýr. Ýmam Süyûtî bu konuda "înbâu'I-ezkiyâ bi hayati'l-enbiyâ" isimli müstakil bir risale hazýrlamýþtýr.
Süyûtî'ye göre buradaki hâl cümlesidir ve baþýnda gizli bir harfi vardýr. ise, bir atýf harfinden baþka bir þey deðildir. Süyûtî’nin bu açýklamasýna göre hadisin mânâsý þöyledir:
"Bana selâm veren bîr kimse, bana ruhum cesedimde olduðu halde selâm vermiþtir ve ben de onun selâmýný alýrým."
Bazýlarýna göre buradaki "hattâ" sebebiyyet ifâde eder ve hadis "Ona selâm vermem için Allah ruhumu, bana iade eder" mânâsýna gelir. Fakat Süyûtî bu ikinci görüþü reddetmiþtir. Çünkü "hattâ" harfine bu mana verilince, Resûl-i Ekrem'e selâm verenler adedince ruhunun bedenine girip çýkmasý gerekir ki, bu durum Resûl-i Ekrem'in ruhun cesede girip çýkmasý anýnda heran azab duymasýný ve kýsa süreli de olsa ruhunun bâzan cesedini terk etmesini icâbettirir. Bu ise, þehidlerin ve Peygamberlerin makamýna uygun deðildir.
Fakat "hattâ" harfinin atýf harfi "reddellahu aleyye" cümlesinin de hâl cümlesi olduðu kabul edilirse bu durum ortadan kalkmýþ olur.
Yine Süyûtî'ye göre "redde" kelimesine geri çevirmek mânâsý vermek doðru deðildir. Çünkü o zaman Resûl-i Ekrem'in birçok defalar ölüp dirilmesi icab eder ki, bu durum, Kur'an-ý Kerime ve hadis-i þeriflere aykýrýdýr. Binaenaleyh "illâ"dan sonra gelen bu "redde" kelimesi "sayrûret = olmak" manasýnadýr. Onun ruhunun, Allahýn izniyle her an cesedinde olduðunu ifâde eder. Fakat hadisin sonunda bulunan kelimesine uygun düþeceði için hadisin baþýnda da "sayrûret" mânâsýnda "redde" kelimesi kullanýlmýþtýr. Aslýnda Peygamber Efendimiz berzah âleminde melekût âleminin ahvâli ile meþguldür ve dünyada olduðu gibi Allah Teâlâ'yý müþahede hâlinde müstaðraktýr. Bir an için o halden ifâkat bulup ümmetinden gelen selâmý almasý da yine "redde" kelimesiyle ifâde edilmiþtir. Binaenaleyh ruhun cesedi terk etmesi ve sonra cesede iade edilmesi söz konusu deðildir.[465]
Þeyh Tâciddin el-Fâkihâni ve Abdürrauf el-Münavî gibi bazý ilim adamlarýna göre bu hadiste geçen "ruhum iade edilir" cümlesindeki "ruh"tan maksat mecazen "nutuk : konuþma kabüiyyeti"dir.. Kadý Iyaz'a göre buradaki ruhun iadesinden maksat, Resûl-i Ekrem'in her an huzur-ý ilâhî iie alakadar olan ruhunun, ümmetinin selâmý ile meþgul olmasýndan ibarettir.
el-Haffâcî, Kadý Iyaz'ýn "eþ-Þifa" isimli eseri, üzerine yazdýðý "Nesîmü'r-riyâz" adlý kitabýnda "buradaki ruhtan maksad, Resûl-i Ekrem'e has olan ve ondan ayrýlmayan bir melektir. Bütün Peygamberler gibi Resûl-i Ekrem de kabrinde uyku halinde bir kimse gibi hayattadýr. Kendisine melek vasýtasýyla veya vasýtasýz olarak bir selâm eriþince o selâmý alýr. Onun tamamen nûranî olan ruhu kabzedilmiþ deðildir. Binaenaleyh bizzat kabrine gelip de selâm verenlerin selâmlarýný iþiterek uyanýr ve onlara karþýlýk verir. Uzakta olanlarýn selâmýný da melekler ona ulaþtýrýr"[466] demektedir. Abdürrauf el-Münavî'nin beyânýna göre Resûl-i Ekrem'in, ümmetinin selâmým almasý hiçbir zaman onun gönlünü huzur-ý ilâhiden alýkoyamaz.[467]
Abdürrauf el-Munâvî ile Aliyyü'1-Kari "Resûl-i Ekrem (s.a.) kendisine selam veren herkesin selâmýný alýr. Bu hususta uzakta olanla kabri baþýna gelen arasýnda bir fark yoktur" diyorlarsa da bazýlarýna göre, sözü geçen bu iki ilim adamýnýn bu görüþleri delilsizdir.[468]
Bazý Hükümler
1. Peygamber Efendimize selâm vermenin fazileti çok büyüktür.
2. Peygamber Efendimizin kahirini ziyaret eden bir kimsenin kelâmý Resûl-i Ekrem tarafýndan iþitilir ve selâmýna karþýlýk verilir.
3. Hz. Peygamber kabrinde kendine mahsus bir hayat ile diridir. Ayrýca diðer Peygamberlerin de diri olduðunu isbat eden pek çok sahih hadis vardýr. Bunlardan bazýlarý þu mealdedir:
a. Resûl-i Ekrem (s.a.); "Þüphesiz cuma günü en faziletli günleriniz-dendir. Âdem (aleyh is selam) o gün yaratýlmýþtýr. Nefha (ikinci Sûrun üfürülmesi) o gündedir. Sa'ka (birinci Sûr'un üfürülmesi) de o gündedir. Artýk o gün bana bol bol salavât getiriniz. Çünkü o günkü sahalýnýz bana sunulur" buyurdu. Bir adam:
Ya Resûlallah, senin bedenin yer tarafýndan yenmiþken (Þeddâd dedi ki:) yani çürümüþken bizim salâvatýmýz sana nasýl sunulur? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:
"Allah Peygamberlerin cesetlerim yemesini yere yasak kýlmýþtýr" buyurdu.[469]
b. "(îsrâ gecesinde) göklere çýkarýldýðýmda Musa (aleyhisselam)m yanýna vardým. Kýrmýzý bir kum yýðýnýnýn yanýnda ayakta zikir, dua ve teþbih ile meþguldü.”[470] Bilindiði gibi teþbih zikir ve dua âhiret amellerin-dendir. Nitekim Allah Teâlâ ve tekaddes hazretleri Kur'an-ý Kerim'de bu gerçeði þöyle ifâde buyuruyor:
"Onlarýn orada duasý; "Allah'ým sen her türlü eksiklikten uzaksýn" biri birlerine saðlýk dilekleri: "Selam", dualarýnýn sonunda "Âlemlerin rabbi Allah'a ha m d olsun!" sözleridir."[471]
c. "Gerçekten kendimi Hýcrda gördüm, Kureyþ bana Ýsrâ seyahatimi soruyordu... Bana ne sordularsa kendilerine haber verdim. Bir de baktým ki kendimi Peygamberlerden müteþekkil bir cemaatin içinde gördüm. Baktým ki, Musa kalkmýþ zikrediyor. Düz saçlý, uzunca boylu bir zat. Zannedersin ki Þenûa kabilesi erkeklerinden biri. Bir de baktým Ýsa b. Meryem (aleyhisselâm) kalkmýþ zikir ediyor. Ýnsanlarýn ona en ziyâde benzeyeni Urve b. Mesûd es-Sakafî'dir. Baktým Ýbrahim (aleyhisselâm) kalkmýþ, o da zikrediyor."[472]
d. Hz. Peygamber, "ben Musa (aleyhisselâm)'ý gür sesi ile Allah'ý telbiye ederek tepeden aþaðýya inerken görüyor gibiyim" buyurdu. Sonra Herþâ tepesine gelerek: "Bu tepe hangi tepedir?" diye sordu. Ashab; "Herþâ tepesidir!" diye cevap verdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de; "Ben Yunus b. Mettâ (aleyhisselâm)'i derli toplu, kýrmýzý diþi bîr deve üstünde, yünden bir cübbe giymiþ devesinin çýlbýrý liften olduðu haide telbiye ederken görüyor gibiyim." buyurdu.[473] Ahiret âlemi amel âlemi olmadýðý halde orada zikr edilmesinin sebebi, sadece onun zevkini tatmak .arzusudur. Mecburiyet yoktur. Nitekim Allah teâîâ ve tekaddes hazretleri Kur'ân-ý Keriminde þöyle buyuruyor: "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma, hayýr (onlar) diridirler. Rableri katýnda rýzýklanmaktadýrlar."[474] Þehidler diri, olduðuna göre, artýk Peygamberlerin diri olduðundan asla þüphe edilemez. Çünkü her Peygamber ayný zamanda þehiddir.[475]
2042. ...Ebû Hüreyre (r.a.)'den; demiþtir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Kabrimi de bayram yeri haline getirmeyiniz. Bana (sadece) salavat getiriniz. Çünkü nerede olursanýz olun, sizin salâvâümz bana ulaþýr."[476]
Açýklama
Evlerin kabirlere çevrilmesi iki þekilde olur:
a. Evlerde hiç namaz kýlýnmayýnca oralar ölülerin mekâný olan kabirler hâline gelmiþ olur. Evler ibadetle kabir olmaktan kurtulup birer mâmûre hâline gelirler.
b. Evlere ölülerin defn edilmesiyle evler kabirlere dönüþür:
Binaenaleyh hadis-i þerif, vakti gafletle ve uyku ile ölüler gibi hareketsiz ibâdetsiz geçirmekten sakýndýrmakta evleri nafile ibâdetlerle mâmur hâle getirmeye teþvik etmektedir. Diðer bir hadis-i þerifte de Peygamber efendimiz þöyle buyurmaktadýr: "Ýçlerinde Allah zikr edilen ev ile içinde Allah zikredilmeyen evin misali ölü ile diri gibidir."[477] Binaenaleyh konumuzu teþkil eden hadiste teþbih-i belið vardýr. Yani içinde namaz kýlýnmayan ev kabre benzetilmiþ ve teþbihte mübalaða için teþbih edatý ile vechu'þ-þebeh atýlmýþtýr.
Hadisin "kabirleri kendinize mesken edinmeyiniz" anlamýna gelmesi ihtimali de vardýr. Çünkü kabirlere sýk sýk uðrayan kimse kabirlere karþý ünsiyet kazanýr da kalbi katýlaþýr ve onlardan ibret alamaz hâle gelir. Hassasiyetini kaybeder.
Hadis-i þerifte geçen "kabrimi bayram yeri hâline getirmeyiniz" cümlesi de "oraya düðüne veya bayram yerine gider gibi merasim ve þenliklerle neþ'e ve eðlencelerle gitmeyiniz. Bilâkis oraya ibret ve öðüt almak için gidiniz" mânâsýna gelmektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz bir hadisinde þöyle buyurmaktadýr: "Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü size âhireti hatýrlatýr."[478]
Bu konuda Tîbî de þöyle diyor: "Peygamber Efendimiz bu hadis-i þerifiyle ümmetim bayram yerine gider gibi bir araya gelip merasimli ve gösteriþli bir þekilde kabrini ziyaret etmekten men'etmek istemiþtir. Çünkü Yahudiler ve Hýristiyanlar Peygamberlerinin kabirlerini bu þekilde ziyaret ettikleri için Allah onlarýn kalblerini katýlaþtýrmýþ ve gaflet tufanýna batýrmýþtýr." Binânealeyh insan nerede olursa olsun, Hz. Peygambere salât ve selâm getirdikten sonra o salât-ü selâm'ýn Hz. Peygambere eriþeceðini düþünerek böylesi gösteriþ ve merasimlerden kaçýnmalýdýr.[479]
Bazý Hükümler
1. Cenazeleri evlere defnedmek yasaklanmýþtýr.Ancak Resul-ý Ekrem Efendimizin cenazesi halkýn mescid hâline getirmesinden korkularak mezarlýða konulmamýþ, Hz. Âiþe'nin evine defnedilmiþtir.
2. Nafile namazlarýn evlerde kýlýnmasý teþvik edilmiþ ve evlerin nafile namazlarýndan hâli býrakýlarak kabre dönüþtürülmesi yasaklanmýþtýr. Bir hadiste de; "Evlerinizde (nafile olarak) namaz kýlýnýz ve orada nafile namaz kýlmayý terk etmeyiniz."[480] buyurularak meselenin ehemmiyeti vurgulanmýþtýr.
3. Hz. Peygamber'in kabri ziyaret edilirken bir düðün bir bayram havasý ve manzarasýnýn verilmesi, merasim alaylarýnýn ve benzeri toplantýlarýn tertiplenmesi yasaklanmýþtýr. Çünkü bu hareketler, sýkýntý ve meþakkat celbedici olduðu gibi Resûl-i Ekrem'e karþý beslenmesi gereken normal sevgi sýnýrlarýný da aþar. Binaenaleyh evliya ve enbiyânýn kabirleri, ziyaret edilirken de bu hadd-i i'tidâli muhafaza etmek lâzýmdýr.[481]
4. Peygamber (s.a.)'e salât-ü selâm getirmeye teþvik vardýr. Çünkü o kabrinde diridir. Getirilen salat-ü selâmlar kendisine eriþir..[482]
2043. ...Rabi'a b. el-Hudeyr'den; demiþtir ki: Ben Talha b. Ubeydillah'ý Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den bir hadisten baþka hadis rivayet ederken iþitmedim. (Râvi Rabia b. Ebî Abdurrahman) dedi ki: (Ben Rabia b. el-Hudeyr'e):
O (hadis) nedir? diye sordum (da þöyle) cevap verdi:
(Talha b. Ubeydillah bana) dedi ki: Biz (birgün) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte çýktýk. Þehidi erin kabirlerini (ziyaret etmek) istiyorduk. Nihayet Vâklm taþlýðýnýn üzerine çýkýp da oradan indiðimizde bir de baktýk ki bir dönemeçte kabirler var.
Ya Resûlullah, (bunlar) bizim kardeþlerimizin kabirleri midir? dedik.
"(Hayýr, bunlar) arkadaþlarýmýzýn kabirlerî'dir." buyurdu. Biraz sonra þehidlerin kabirlerine geldiðimizde:
"(Ýþte) þu(nlar da) kardeþlerimizin kabirleridir" buyurdu.[483]
Açýklama
Metinde geçen "Vâkim Taþlýðý” Medine'de bulunan bir taþlýðýn ismidir. Burasý bu ismi, Amâlika kabilesinden olan "Vâkým" isminde bir adamdan almýþtýr. Rivayetlere göre sözü geçen kimse Câhiliyye çaðýnda Medine'ye ilk defa geldiði zaman bu taþlýða inmiþ ve söz konusu taþlýk o günden sonra "Vâkým Taþlýðý" adýyla anýlmaya baþlanmýþtýr. Resûl-i Ekrem dönemeçte yatan þehidlerle o anda beraberinde bulunan ziyaretçiler arasýnda kan baðý bulunmadýðý için onlarýn; "Ya Resûlallah! (Bunlar) bizim kardeþlerimizin kabirleri midir?" sorusuna "Hayýr!" cevabýný vermiþtir. Binaenaleyh Resûl-i Ekremin "Hayýr" cevabýyla reddetmek istediði din kardeþliði deðil, kanbaðý cihetinden olan kardeþliktir. Fakat daha sonra rastladýklarý kabirlerde yatan þehidlerle sözü geçen ziyaretçiler arasýnda kanbaðý bulunduðu için oraya vardýklarýnda "Ýþte þunlar da kardeþlerimizin kabirleridir," buyurarak ziyaretçilerle þehidler arasýndaki kan baðýna iþaret etmiþtir.[484]
Bazý Hükümler
1. Uhud þehidlerini ziyaret etmek müstehab olduðu gibi Baký mezarlýðýný ziyaret etmek de sünnettir. Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz saðlýðýnda Bakî Mezarlýðýný ziyaret eder ve þöyle selâm verirdi:
Yani: "Ey mü'minler topluluðunun ülkesi (ve içindekiler) selam sizin üzerinize olsun. Ýnþallah yakýnda biz de size katýlcaðýz. Ey Allah'ým, Baki' (yani) garkad halkýný baðýþla. (Allah) bizden ve sizden öncekilere ve sonrakilere rahmet etsin. Allah'dan sizin için de bizim için de afiyet dileriz. Ey Allah'ým, onlara verdiðin ecirden bizi mahrum etme. Onlardan sonra gelen bizleri fitneye duçar kýlma! Bizi ve onlarý baðýþla."
Hz. Peygamber'in kabr-i saadetini ziyaret etmenin faziletiyle ilgili birçok hadis-i þerif nakledilmiþtir.[485]
Bu bakýmdan Beytullahý hac ve ziyaret eden her müslümânýn hacdan Önce veya sonra Medine'ye de giderek Resûlullah (s.a.)'rn kabr-i saadetini ziyaret etmesi ve Mescid-i Nebi'de namaz kýlmasý müslümanlar arasýnda terk edilemeyen bir sünnet olarak devam edegelmiþtir.
Gerçekten Resûlullah'ýn yaþadýðý, mübarek ellerini sürdüðü, ayaklarýnýn çiðnediði yerleri görmek, ashabýnýn ve en yakýn arkadaþlarýnýn kabirlerini ziyaret etmek vahyin indiði ve teblið edildiði bu kutsal beldenin havasýný teneffüs etmek her mü'min gönlünün en tatlý özlemidir.
Resûlullah (s.a.)'i ziyaret için Medine'ye gidecek olan kimse, her zamankinden daha çok salavat-ý þerife getirir. Salat-ü selâma yollarda da devam eder, Çünkü Resûlullah (s.a.)'e yapýlan salat-ü selâmlar ona ulaþýr.
Resûlullah (s.a.)'i ziyaretten baþka Mescid-i Saadetin ziyaretine de niyyet eder. Çünkü Mescid-i Saadet, içinde namaz kýlmak üzere uzak yerlerden sefer edilecek üç mescidden biridir.
Medine-i Münevvere uzaktan görülünce ziyaretçi salât-ü selâm getirir ve;
Yani: "Allah'ým burasý senin Peygamberinin haremidir. Senin vahyinin indiði mübarek yerdir. Bu kutsal yeri benim için Cehennemden korunmak ve hesabdan güvence vesilesi kýl ve beni (sana) dönüþ gününde Mu-hammed Mustafâ'nýn þefaatine eriþenlerden eyle" diye dua eder.
Medine'ye abdestli (mümkünse guslederek) girer.
Eþyasýný yerleþtirdikten sonra temiz elbiselerini giyer, güzel koku sürünür, salavât-i þerife getirerek ve Resûlullah'm þehrinde bulunduðunu onun huzuruna gitmekte olduðunu düþünerek edeb ve tevazu ile Mescid-i Saadete gider.
diyerek Babü's-selâm veya Bâb-ý Cibril denilen kapýlardan birinden mescide girer. Kerahet vakti deðilse iki rekât tahiyyetülmescid namazý kýlar. Ýmkân bulursa bu namazý Ravzâ-i Mutahhara'da (Kabri- Þaâdet ile minber arasýnda kalan kýsýmda) kýlar. Burasý hakkýnda Resûlullah (s.a.) "Evimle minber arasýnda kalan kýsým cennet bahçelerinden bir bahçedir." buyurmuþtur.[486] Bu ifâde buraya ilâhî rahmetin indiðini ifâde eder.
Tahiyyatü'l-mescidden sonra, bu saadete eriþmesinden dolayý iki rekat da þükür namazý kýlar ve dilediði kadar dua yapar kendisi, anne-babasý ailesi, yakýnlarý ve bütün mü'minler için Cenab-ý Haktan maðfiret ve selâmet niyaz eder. Ümmeti Muhammed'in içinde bulunduðu hali hatýrlayarak; ümmetin bu hazin durumundan kurtuluþu Þer'i Rasûle tekrar dönüþü için de bilhassa duâ ve niyazda bulunur.
Tevazu, edeb ve sükûnetle kabr-i saadete ayak cihetinden yaklaþýp Resûlullah'm mübarek baþý hizasýnda 1,5-2 m. uzaðýnda yüzü Resûlullah (s.a.)'e, arkasý kýbleye dönük olarak durur. Resûlullah (s.a.)'in kendisini görmekte ve sözlerini iþitmekte olduðunu düþünerek selâmýný alacaðýný ve duasýna âmin diyeceðini ümid ederek þu þekilde selâm verir:
Resûl-i Ekrem (s.a.)'e hayatýnda nasýl hürmet ve tazim göstermek gerekli ise vefatýndan sonra da ayný þekilde hürmet ve tazim gerekir. Bu itibarla Resûlullah (s.a.) ziyaret edilirken yüksek sesle baðýrýlmaz, hürmeti bozan edebe aykýrý davranýþlarda bulunulmaz, kabr-i saadetin yanýna kadar sokulunmaz, duvarlarýna el sürülmez, öpülmez, etrafý tavaf edilmez, karþýsýnda eðilinmez. Bunlar bid'at ve mekruhtur. Hele kabr-i Saadete karþý secde etmek kesinlikle haramdýr. Ýbadet kasdý ile yapýlýrsa, küfürdür. Re-sûlullah (s.a.)'e gönderilmiþ selâmlar varsa emânete riâyet vâcib olduðundan onlarý da; Yani: "Ya Resûlallah, filan kimsenin de selâmý var Allah katýnda kendisine þefaatçi olmaný istiyor. Ona ve bütün m uslum unlara þefaat eyle..." diyerek teblið eder.
Sonra bir metre kadar sol tarafa ilerleyip Hz. Ebû Bekr (r.a.)'in baþý hizasýnda durur.
Daha sonra 1 m. kadar saða ilerleyip Hz. Ömer (r.a.)'ýn baþý hizasýna gelir: der, kendisi, aiiesi, zürriyeti, kendisine dua ýsmarlayanlar ve bütün mü'minler için duâ eder. Tekrar Resûlul-lah'ýn hizasýna gelir ve þöyle duâ eder:
Yani: "Allah'ým, sen þöyle buyurdun"; ki senin sözün hakkdýr: "Eðer onlar (masiyet iþleyerek) nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan maðfiret dileselerdi, Peygamberde kendileri için istiðfar etseydi, (Cenab-ý Allah'ýn) daima tevbeleri kabul eden ve merhamet edici olduðunu görürlerdi" iþte biz de sözünü dinleyerek huzuruna geldik, emrine uyarak, Peygamberin vesilesiyle senden þefaat diliyoruz. Rabbimiz bizi anne ve babalarýmýzý, bizden önce iman etmiþ kardeþlerimizi baðýþla kalblerimizde mü'minlere karþý kin býrakmaz. Þüphesiz sen þefkatlisin merhametlisin.
Rabbimiz bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver, bizi cehennemin azabýndan koru. "Ýzzet sahibi Rabbin onlarýn vasfede geldiklerinden münezzehdir. Bütün rasûllere selâm olsun. Âlemlerin Rabbi Allah'a da hamd olsun".
Daha sonra Ebu Lübabe ve Hannâne direklerine gider, onlarýn yanýnda da duâ eder; mümkün olursa, namaz kýlar.
Medine-i Münevvere'de bulunduðu sürede beþ vakit namazýný Mescid-i Saadette kýlar, boþ vakitlerini de kaza ve nafile namazlarý kýlarak deðerlendirir.
Ýmam Ahmed'in Müsned'inde Taberânî'nin de el-Mu'cemu'1-Evsat'ýnda güvenilir râviler vasýtasýyla Hz. Enes'den rivayet ettikleri bir haâis-i þertfte þöyle buyurulur: "Kim benim Mescidimde bir vakit namaz geçirmeden kýrk vakit namaz kýlarsa, ona ateþten kurtulduðuna dâir berat yazýlýr, a/abdan kurtulur ve münafýklýktan uzak olur."[487]
Ayrýca Resûlullah (s.a.)'ýn kabrini, tenha zamanlarý kollayarak sýk sýk ziyaret eder, mümkün olursa Mescid-i Saadette bir hatim indirir dönerken de Resûlullah (s.a.)'i ziyaret edip veda ederek ayrýlýr.[488]
2044. ...Abdullah b. Ömer (r.a.)'den rivayet edildiðine göre, Resûlullah (s.a.) Zülhuleyfe'deki Bathâ'da devesini çöktürerek orada namaz kýlmýþtýr. Bunu Abdullah b.. Ömer de yapardý.[489]
Açýklama
1867 numaralý hadis-i þerifin þerhinde de açýkladýðýmýz gibi Resûlullah Medine'den Mekke'ye gitmek istediði
zaman ismini Zülhuleyfe'deki aðaçtan alan ve oradan geçen "aðaç yolu" isimli yolu tâkib ederdi. Medine'ye dönerken de Muarras'dan geçen yolu tâkib ederdi. Buhârî'nin Sahih'inde de "Resûl-i Ekrem (s.a.)'in, Mekke'ye giderken ismini yine "aðaç yolu" üzerindeki aðaçtan alan "Mescidü'þ-þecer'"de namaz kýldýðý, Mekke'den dönerken de Zülhuleyfe'deki Bathâ'da (vadide) namaz kýldýðý ve orada gecelediði ifâde edilmektedir.[490]
Esasen metinde sözkonusu edilen Bathâ'dan baþka Mekke'de.ve Minâ'da da "Batha (vadi)" adýyla bilinen iki yer daha vardýr. Onlarla karýþtýrýlmasýn diye metinde "Zülhuleyfe'deki Batha" tâbiri kullanýlmýþtýr. Buraya Medine'liler "el-Muarras" derler. Burada namaz kýlmak çok faziletli olduðu için Resûl-i Ekrem Efendimizi hac dönüþü Mekke'den Medine'ye gelirken burada konaklayarak namaz kýlmýþtýr. Nitekim bir hadis-i þerifte þöyle buyruluyor: Peygamber (s.a.) Zülhuleyfe'deki vadide istirahatgâhýnda iken O'na (gaibden) birisi gelip:
Sen gerçekten mübarek bir vadidesin, demiþ. Musa dedi ki: "Salim de vaktiyle Abdullah'ýn devesini çöktürdüðü yerde bize develerimizi çök-türttü o da Resûlullah'ýn istirahatgâhýný araþtýrýyordu. Bu yer vadideki mescidin aþaðýsýndadýr. Mescidle kýble arasýnda ortadadýr.[491]
Bazý Hükümler
Hac veya umreden sonra Mekke'den Medine'ye dönüþte veya hac ve umre dýþýnda yapýlan herhangi bir yolculukta uðranýldýðý zaman Zulhuleyf deki Bathâ'ya inip orada namaz kýlmak müstehabtýr. Kadý Iyaz'a göre, sözü geçen Bathâ'ya inip orada namaz kýlmanýn hac veya umreyle bir ilgisi yoktur. Ancak orasý mübarek bir vadi olduðu için yolu oraya uðrayan herkes teberrüken orada konaklayarak istediði kadar namaz kýlar.
Ýmam Mâlik'e göre ise, hac veya umre dönüþü burada inerek namaz kýlmak müstehabtýr ve buraya namaz vaktinden önce inen kimse namaz vakti girinceye kadar bekler ve namazý orada kýlar. Fakat terkinden dolayý herhangi bir ceza lâzým gelmez.
Ulemâdan bazýlarýna göre ise, Resûlullah (s.a.)'in hacdan dönerken Zulhuleyfe'deki Vadi-i Akik'de gecelemesi hacýlar ailelerinin yanýna geceleyin habersizce varmasýnlar diyedir. Çünkü bir çok meþhur hadislerde bu hareket açýkça yasaklanmýþtýr.[492]
2045. ...(Ýmam) Mâlik demiþtir ki: Medine'ye dönerken hiç bir kimsenin Muarras'da elden geldiði kadar namaz kýlmadan geçmesi uygun deðildir. Çünkü bana ulaþan rivayetlere göre Resûlullah (s.a.) orada konaklamýþtýr.[493]
Ebû Dâvûd dedi ki: Ben Muhammed b. Ýshak el-MedinVyi, "el-Muarras Medine'ye altý mil uzaklýktadýr" derken iþittim.[494]
Açýklama
Ta'rîs: Yolcunun geceleyin uyumak veya dinlenmek için bir yere inmesidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.â.) hac dönüþünde Mekke'den dönerken bu vadide konaklayýp geceyi orada geçirdiði için Medineliler sözü geçen vadiye "Muarras" ismini vermiþlerdir.
Konumuzu teþkil eden rivayet, hac dönüþü Muarras'da konaklama konusunda Ýmam Mâlik'in görüþünü ifâde etmektedir.
Ýmam Mâlik ile diðer ulemâya göre burada namaz kýlmak müstehab ve güzel bir þeydir. Ama Haccýn sünnetlerinden veya terkinden dolayý fidye lâzým gelen vâcib fiillerden deðildir. Ýbn Ömer müstesna olmak üzere bütnü ulemâya göre orada namaz kýlmak güzel bir iþtir. Ýbn Ömer ise bunu sünnetten saymýþtýr. Nevevî'nin beyânýna göre Þafiî ulemâsý orada namaz kýlmayan bir kimsenin faziletten mahrum kaldýðýný fakat günaha girmiþ sayýlmayacaðýný söylemiþlerdir.
Ulemâdan bazýlarýna göre ise, Peygamber Efendimiz burada Mekke'den Medine'ye dönerlerken deðil, Medine'den Mekke'ye giderlerken konaklamýþtýr. Maamâfih hem giderken, hem gelirken oraya inmiþ olmasý da mümkündür.[495]
Müellif Ebû Davud'un bu hadisin sonuna ilâve ettiði talik'e göre sözü geçen vadi, Medine-i Münevvere'ye altý mil uzaklýkta bulunmaktadýr. 2036 numaralý hadis-i þerifin þerhinde de açýkladýðýmýz üzere Medine haremi Medine’ye 12 mil uzaklýktaki bir mesafeyi kapsamý içine aldýðýndan bu vadi de Medine Haremi içinde kalmaktadýr.[496]
Bazý Hükümler
1. Hz. Peygmaber'in davranýþlarýný aynen muhafaza etmek teþvik edilmiþtir.
2. Hz. Ýbn Ömer Resûl-i Ekrem'in davranýþlarýný aynen uygulamaya son derece düþkün idi. Öyle ki Resûl-i Ekrem'in hayatýnda, altýnda gölgelenmiþ olduðu aðaçlarý bulur, kurumamalarý için onlarý sulardý..
Sünen-i Ebû Dâvûd nüshalarýnýn bazýlarýnýn hamiþinde Ýbn Ömer'den nakledilen þu mânâda bir hadis daha vardýr:
"Resühýllah (s.a.) (Zülhüleyfe'deki vadiye) geldiði zaman Muarras'da gecelerdi. Sabahleyin yola devam ederdi."
Ancak asýl nüshalarda bu metin bulunmadýðýndan biz sadece manasýný sunmakla yetindik.
Allah'ýn avn-ü inâyetiyle hac bahsi burada sona ermiþtir.
Bize bu muvaffakiyeti ihsan eden Rabbimize hamd-ü senalar olsun...[497]
[464] Ahmed b. Hanbel, II, 527.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/38-39.
[465] el-Azimabâdî, Avnu'l-mabûd, VI, 27-28; Süyûtî, el-havi li'I fetâvâ, II, 147.
[466] Avnu'l-mabûd, VI, 29.
[467] Feyzu'l-kadir, V, 467.
[468] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/39-40.
[469] Ýbn Mâce, ikâme 79.
[470] Müslüm, fedâil 164; Nesâî, kýyâmu'1-leyl 15; Ahmed b. Hanbel, III, 148, 248.
[471] Yunus (10), 10.
[472] Müslim, iman 278.
[473] Müslim, iman 267.
[474] Al-i Ýmrân (3)., 169.
[475] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/40-41.
[476] Ahmed b. Hanbel, II, 367.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/42.
[477] Müslim, müsâfirîh 211.
[478] Ýbn Mâce, cenâiz 47.
[479] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/42-43.
[480] Münavî, Feyzu'l-Kadîr, IV, 199.
[481] Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, IV, 199.
[482] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/43.
[483] Ahmed b. Hanbel, I, 61; Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, V, 249.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/43-44.
[484] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/44.
[485] bk. Keþfu'1-Hafâ, II, 250; Aliyyü'l-Kârî,Þerhü’þ-Þifâ, II, 149. Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, IV, 2.
[486] Buhârî, fadlu's-salât fi mescidi Mekke tû'I-Medine 5.
[487] el-Müttekî, Kenzu'l-Ummal, XII, 259 (hadis no: 34939) el-Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, IV, 8.
[488] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/45-48.
[489] Buhârî, hac 13; Müslim, hac 430; Nesâî, menâsik 24; Muvatta, hac 69.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/48.
[490] bk. Buhârî, hac 15.
[491] Buhârî, hac 16; Müslim, hac 434.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/48-49.
[492] Nevevî, Þerhu Müslim, IX, 115.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/49.
[493] Muvatta, hac 69.
[494] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/49.
[495] Davudoðlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Þerhi, VII, 100, 102.
[496] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/50.
[497] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/50.