Süneni Ebu Davud
Pages: 1
Muharebe Konusunda Varid Olan Hadisler By: reyyan Date: 05 Þubat 2012, 19:55:44
3. Muharebe (Yol Kesicilik, Eþkýyalýk) Konusunda Varid Olan Hadisler

 

4364... Enes b. Malik (r.a) den rivayet edildi ki; Ukl veya Urayne'den bir grup Rasûlullah (s.a)'a geldi. Ama Medine'nin havasýna uyum saðla­yamadýlar. Rasûlullah (s.a) onlara saðmal develeri tavsiye edip idrarlarýn­dan ve sütlerinden içmelerini emretti. Onlar da gittiler ve iyileþince Rasûlullah'ýn çobanýný öldürdüler, develeri de sürüp götürdüler. Onlarýn bu yaptýklarýnýn haberi daha günün baþýnda Rasûlullah'a ulaþtý. Efendimiz de peþlerinden (adam) gönderdi. Günün ilerlemiþ bir vaktinde (yakalanarak) Rasûlullah'a getirildiler. Rasûlullah emretti ve adamlarýn elleri ayaklan kesildi, gözlerine mil çekildi ve Harra'ya atýldýlar. Su istiyorlar fakat ken­dilerine su verilmiyordu.

Ebu Kýlâbe der ki:

"Bunlar, çalan, öldüren, imandan sonra kafir olan, Allah ve Rasûlüne karþý muharebe eden bir kavimdir."[34]

 

4365... Vüheyb, Eyyûb'dan bu (önceki) hadisi, ayný isnadla rivayet edip þöyle dedi:

Rasûlullah (s.a) çiviler istedi, onlar kýzartýldý ve gözlerine çekti, elleri­ni ve ayaklarýný kestirdi ve onlarý (kanlarýnýn kesilmesi için damarlarýný ateþle) daðlamadý."[35]

 

4366... Velid bize Evzai'den, Evzai Yahya-yani Ýbn Ebi Kesir-den o da Ebu Kýlabe vasýtasýyla Enes b. Malik'den bu (önceki) hadisi rivayet etti; ravi (bu rivayette þöyle) dedi:

"Rasûlullah (s.a) onlarý bulmak için iz sürücüler (arayýcýlar) gönderdi. Onlar yakalanýp getirildiler. Bunun üzerine Allah tebareke ve tealâ: "Þüphesiz Allah ve Rasûlü ile savaþanlarýn ve yeryüzünde fesad çýka­ranlarýn cezasý... (Öldürülmeleri veya asýlmalarý ya da ellerinin ve ayaklarýnýn çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara âhirette de büyük azap var­dýr.)[36] âyetini indirdi.[37]

 

4367... Sabit, Katade ve Humeyd, Enes b. Malik'den bu hadisi rivayet ettiler. Bu rivayette Enes (r.a) þöyle dedi:

"Onlardan birisini, susuzluktan, aðzýyla topraðý ýsýrýrken gördüm. Ýþte böylece Ölüp gittiler."[38]

 

4368... Hiþam, Katade vasýtasýyla Enes b. Malik (r.a)'den bu hadisin benzerini rivayet etti. Râvî þunu ilave etti:

"Rasûlullah (s.a) sonra Müsle (adamlarýn kulak, burnun, dudak gibi or­ganlarýný kesmek)'den nehyetti."

Bu rivayette "Çaprazlamasýna" sözünü zikretmedi.

Þube; Katade ve Selam b. Miskin'den, onlar da Sabitten hepsi Enes'den bu hadisi rivayet ettiler, Katade ve Selam: "Çaprazlamasýna" sözünü zikretmediler. Ben, Hammad b. Seleme'nin dýþýnda onlarýn hiçbi­rinin rivayetinde "Ellerinin ve ayaklarýnýn çaprazlamasýna kesildiði'' ifadesini bulamadým."[39]

 

4369... Ýbn Ömer (radýyallahü anhuma), dedi ki: Bazý insanlar, Rasû-lullah'ýn develerini yaðma edip sürüp götürdüler, Ýslam'dan döndüler, Ra­sûlullah (s.a)'ýn mü'min olan çobanýný öldürdüler. Bunun üzerine Rasû­lullah peþlerinden (adamlar) gönderdi. Hýrsýzlar yakalandý. Efendimiz el­lerini ve ayaklarýný kesti, gözlerini oydu.

Onlar hakkýnda, muharebe ayeti (Maide, 33) nazil oldu. Haccac sordu­ðu zaman, Enes b. Malik'in bildirdiði kiþiler onlardýr.[40]

 

4370... Ebu'z-Zinâd þöyle, demiþtir:

"Rasûlullah (s.a) saðmal develerini çalanlarýn (ellerini ayaklarýný) ke­sip, ateþle gözlerini oyunca onun dikkatini çekmek için Allah (c.c): "Al­lah ve Rasûlü ile savaþanlarýn ve yeryüzünde fesad çýkaranlarýn ceza­sý, öldürülmeleri veya asýlmalarý..."[41] ayetini indirdi.[42]

 

4371... Muhammed b. Þirin demiþtir ki: "Bu, yani Enes hadisi hadler indirilmeden (meþru kýlýnmadan) önce idi."[43]

 

4372... Ýbn Abbas (ranhuma) þöyle demiþtir:

"Allah ve Rasülü ile savaþanlarýn ve yeryüzünde fesat çýkaranlarýn cezasý öldürülmeleri veya asýlmalarý ya da ellerinin ve ayaklarýnýn çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir... Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara ahirette de büyük azab vardýr. Ancak onlarý yakalamanýzdan önce tevbe edenler bunun dýþýndadýr. Biliniz ki Allah baðýþlar ve merhamet eder." ayeti müþrikler hakkýnda nazil ol­du. Onlardan her kim yakalanmadan önce tevbe ederse bu kendilerine lâ­zým olan haddin uygulanmasýna mâni olamaz.[44]

 

Açýklama
 

Abbas'dan Selen son naber dýþýndaki tüm hadisleri, ayný olaydan bahseden bir hadi­sin, biri birinden küçük farklarla ayrýlan deðiþik rivayetleridir. 4372 nu­maradaki son haber de, hadislerde geçen, Maide suresinin 33. ayetinin nü­zul sebebi konusundaki Ýbn Abbas'ýn görüþünü ifâde etmektedir. Tüm ri­vayetler ayný hadise ile ilgili olduðu için izahý hadislerin sonuna býrakma­yý uygun bulduk.

Önce diðer hadis kitaplarý ile tarih ve siyer kitaplarýndaki nakilleri de göz Önüne alarak hadiseyi vermek sonra da hadisin ihtiva ettiði fýkhî hü­kümlere geçmek istiyoruz:

Urayne veya Ukl kabilesinden yedi sekiz kiþilik bir grup Medine'ye gelerek müslüman oldular. Ancak Medine'deki ikametleri esnasýnda, Me­dine'nin havasý kendilerine aðýr geldi ve hastalandýlar. Renkleri soldu, za­yýf ve bitap bir hale düþtüler. Hz. Peygamber (s.a)'e müracaat ederek, þeh­ri terkedip develerin yanýna gitmek istediler. Rasulullah da develerin ya­nýna gitmelerine izin verdi ve tedavi olmalarý için, develerin idrar ve süt­lerini içmelerini tavsiye etti. Develer, Küba civarýnda, Zü'1-Hader denilen yerde idi. Sayýlan 15 kadar olan bu develer saðýlýyordu. Bir kýsmý zekat devesi, bir kýsým da Rasulullah'm þahsi malý idi.

Adamlar develerin yanýna gittiler, efendimizin tavsiyesi istikametinde süt ve idrarlarýndan içtiler. Allah'ýn izni ile tedavi oldular, iyileþip kendi­lerine gelince, irtidat ettiler ve develerden birisini kestiler. Çobanlardan birisinin de ellerini ve ayaklarýný kestiler, gözlerine diken batýrarak oydu­lar ve güneþin ortasýnda ölüme terkettiler. Geri kalan develeri de alýp gö­türdüler. Sað kalan çoban, Medine'ye gelerek hadiseyi Rasulullah'a haber verdi. Rasulullah hemen peþlerinden yirmi kiþilik bir süvari müfrezesi gönderdi. Ýçlerinde iz sürücüler de vardý. Baþlarýnda Kürz b. Cabir el-Cihrî bulunan bir müfreze kýsa zamanda sakilleri yakalayýp Rasulullah (s.a)'a getirdi. Hz. Peygamber (s.a) de onlarý kendi yaptýklarýna uygun bir þekilde cezalandýrdý. Ellerini ve ayaklarýný kestirdi, gözlerine mil çektirdi ve Han'a denilen yere güneþin altýna attýrdý. Sýcaðýn altýnda: "su su!" diye baðýrdýklarý halde hiç kimse bunlara su vermedi. Böylece geberip gittiler.

Ýslam'dan dönen, develeri çalan ve çobaný iþkence ederek öldüren Uraynalýlara verilen bu ceza, bir çok alime göre hadislerin tercemesi es­nasýnda meali verilen, Maide suresinin 33. ayetinin nüzulüne sebep ol­muþtur. Ýþaret edilen ayette Cenab-ý Hak, Allah'a ve Rasulüne karþý savaþ açanlara verilecek cezayý beyan buyurmuþtur. Ayet-i kerimede Rasulul­lah'm uygulamasýndan gözleri oyma dýþýndakiler býrakýlmýþtýr.

Konu ile ilgili fýkhý ahkama geçmeden önce akla gelmesi muhtemel bir iki noktaya iþaret etmek istiyoruz.

1- Rivayetlerden birisinde Rasûlü ekremin, adamlarýn el ve ayaklarýný kestirdikten sonra damarlarýný daðlamayýp, kanýn akmasýna göz yumdu­ðuna iþaret edilmektedir. Hýrsýzlýk ve yol kesme gibi suçlara uygulanan el ve ayak kesme cezalarýnda, kanýn durmasý için kesilen yer ateþle daðlanýp damar büzdüriildüðü halde acaba burada niçin yapýlmamýþtýr?

Bu somya þöyle cevap verilmiþtir: Bu adamlar dinden çýktýklarý için zaten ölümü hak etmiþlerdir. Dolayýsýyla ölümlerini engelleyecek bir mu­amelede bulunmaya gerek yoktur.

2- Rasûlullah (s.a) bunlara, el ve ayaklarýný kesmenin yaný sýra, gözle­rini oymak, çöle terkedip su vermemek gibi çok katý cezalar vermiþtir. Oysa Müsle Ýslamda haramdýr. Rasûlullah bu cezalarý niçin vermiþ olabi­lir?

Bu muhtemel soruyu da þöyle cevaplamak mümkündür: Kadý Iyaz'ýn bildirdiðine göre bu ceza hudud ve muharebe ayeti inme­den önce verilmiþtir. Dolayýsýyla efendimiz bu cezayý, had olarak deðil, kýsas olarak vermiþtir. Müslüman çobanýn gözünü oyduklarý için kýsas olarak Rasûlullah da onlarýn gözlerini uydurmuþtur. Ama ayet indikten sonra bu ceza neshedilmiþtir. Bazý alimlere göre ise, muharebe ayeti, ha­diste anýlanlar hakkýnda inmiþ ama Rasûlullah onlarýn çobana yaptýklarý­na karþýlýk kýsas olarak bu cezayý vermiþtir.

Çöle atýldýktan sonra bunlara su verilmemesi mes'elesine gelince, Hz. Peygamberdin su verilmemesi yolunda bir emri yoktur. Suyu sahabeler vermemiþlerdir. Kadý Iyaz'a göre ölüme mahkum edilen birisinin bir de su verilmemek suretiyle cezalandýrýlmasý caiz deðildir. Nevevi'ye göre ise bu adamlar dinden dönüp çobaný öldürdükleri için ne su istemeye ne de baþka bir iyi muameleyi beklemeye haklan yoktur. Hatta yanýnda abdest alacak kadar su bulunan kiþinin o suyu ölümden ya da þiddetli susuz­luktan korkan bir mürtede verip de teyemmüm etmesi caiz deðildir. Fakat suyu isteyen bir zýmmi veya hayvan olursa vermek gerekir.

Hadis-i þeriflerde temas edilen Maide suresinin 33. ayetinde anýlan ce­zalarýn Allah Rasûlüne karþý muharebe edenlere mahsus olduðunu görü­yoruz. Hadiste anlatýlan hadisede ise Urayneliler, dinden çýkmýþlar, çoban öldürmüþler ve deve çalmýþlardýr.

Bunlarýn yaptýklarý, "Muharebe" kelimesinden ilk aklýmýza gelen anlam içine girmemektedir. O halde ayet-i kerimedeki muharebebe söz­cüðünden neyi anlayacaðýz? Bunu açýklýða kavuþturmamýz gerekir.

Aþaðý yukarý görüþü nakledilen alimlerin tümüne göre ayetteki muha­rebe edenden maksat, silahla insanlara saldýran, onlarýn mallarýna ve can­larýna musallat olan kiþi ya da kiþilerdir. Ulemâ bu anlayýþta hem fikir ol­duklarý halde saldýrýnýn þehir içi ve þehir dýþýnda olmasý halinde muhare­be  hükümlerinin  uygulanýp  uygulanmayacaðýnda  ihtilaf etmiþlerdir.

Ýmam Malik, Ýmam Þafii, Ebu Sevr ve Ýbnu'l-Münzir'e göre; ister þehir içinde olsun ister þehir dýþýnda, insanlara saldýrýp canlarýna ve mallarýna göz dikenler ayetteki muharebenin þümulüne girerler. Süfyan'ý Sevrî, Ýs-hak ve Ebû Hanife'ye göre muharebe hükümlerinin sabit olmasý için sal­dýrýnýn þehir dýþýnda olmasý gerekir. Þehir içindeki saldýrýlarda muharebe ahkamý câri deðildir.

Ayet-i kerimede, Allah'a ve Rasûlüne karþý savaþ edenlere birtakým ce­zalar öngörülmektedir. Bu cezalarýn hepsi mi verilecektir? Hakim bu ceza­lardan istediðini vermekte muhayyer midir? Yoksa ayetteki belirli cezalar belirli suçlara mý hastýr? Bu konu alimler arasýnda tartýþmalýdýr. Þimdi bu konudaki görüþleri Kýýrtubi'nin tefsirinden naklen vermek istiyoruz:

1- Suçluya suçu nisbetinde ceza verilir; yolda korku yaratýp mal ala­nýn eli ve ayaðý çaprazlama (sað eli sol ayaðý) kesilir. Eðer hem mal alýp hem de adam öldürürse önce eli ve ayaðý kesilir sonra asýlýr. Adam öldü­rüp mal almazsa öldürülür. Þayet adam öldürmez mal da almazsa memle­ketinden sürülür. Bu görüþ Ýbn Abbas, Nehaî, Ata el-Horasanî ve Ýbn Mic-lez'e aittir.

2- Ýmam-ý Azam Ebu Hanife'ye göre; adam öldürürse öldürülür. Mal alýr da adam öldürmezse eli ve ayaðý çaprazlama kesilir. Hem adam öldü­rür hem de mal  alýrsa, otorite sahibi muhayyerdir; isterse elini ve ayaðýný kesip öldürür ve asar, isterse elini ayaðýný kesmeden öldürür ve asar.

3- Ýmam Þafiî'ye göre; mal alýrsa sað eli kesilir ve daðlanýr. (Kanýn durmasý için bileðin damarý ateþle veya kýzgýn yaðla büzdürülür), sonra sol ayaðý kesilir, daðlanýr ve serbest býrakýlýr. Adam öldürürse Öldürülür. Hem mal alýr hem de adam öldürürse öldürülür ve asýlýr. Ýmam Þafiî'den, asmanýn üç gün süreceði rivayet edilmiþtir.

4- Ahmed b. Hanbel'e göre; adam öldürürse Öldürülür, mal alýrsa Þa­fii'nin dediði gibi sað eli ve solayaðý kesilir.

5- Bazý alimlere göre; devlet baþkaný, Allah ve Rasulü ile savaþana ayette anýlan cezalardan birisini vermekte muhayyerdir. Hem öldürmek hem asmak veya hem el ve ayak kesip hem de öldürmek gibi birden faz­la cezayý ayný anda vermek caizdir. Bir rivayette Ýbn Abbas, Ýmam Malik, Said b. el-Müseyyeb, Ömer b. Abdi'1-Aziz, Mücahid, Dahhak ve Nehâî bu görüþtedirler.[45]

Hanefî mezhebine göre, yolculara baskýn veren, fakat mala ve cana do­kunmadan sadece onlarý korkutanlara verilecek ceza nefy yani sürgündür.

Ulemâ, ayette geçen "nefy=(sürgün)"den maksadýn ne olduðunda da ihtilaf etmiþtir. Kimine göre maksat, Ýslam ülkesinden çýkarmak, kimine göre doðup büyüdüðü memleketinden baþka bir yere sürmek, kimine gö­re hapsetmek, kimine göre yakalanýp cezalandýrýlýncaya kadar devamlý olarak takip edilmesi, kimine göre de suçu iþlediði memleketten baþka bir yere sürülmesidir. Hanefîlerin muteber görüþüne göre maksat hapistir.[46] Arap edebiyatýnda hapse atýlan için "Dünyadan sürülmüþ" tabiri kulla­nýlmaktadýr. Bir dörtlükte mahbuslarcîan biri þöyle demiþtir:

"Dünyalý olduðumuz halde dünyadan çýkmýþýz.

Ne ölüler,ne dinler arasýnda sayýlýrýz.

Bir þey için yanýmýza gelse bir gün garaliyan,

'Bu dünyadan gelmiþ' diye þaþýp kalýrýz."

Yukarýya aldýðýmýz izahattan anlaþýlacaðý üzere âyetteki Allah'a ve Rasulüne karþý savaþ açanlardan maksat yol kesici eþkýyalardýr.[47]

 

Bazý Hükümler
 

1- Tedavî maksadý ile eti yenen hayvanlarýn idrarýný içmek caizdir.

Bazý alimler, bu hadisle istidlal ederek eti yenen hayvanlarýn idrarlarý­nýn temiz olduðuna hükmetmiþlerdir. Ahmed b. Hanbel, Hanefi imamla­rýndan Muhammed, Þafiîlerden Rûyânî, Ýmam Þa'bi, Atâ, Nehaî, Zührî, Ýbn Þîrîn ve Süfyân-ý Sevrî bu görüþtedirler.

Ýmam-ý A'zam, Ýmam Þafii, Ebu Yûsuf, Ebû Sevr ve diðer bazý âlim­lere göre, eti yenen hayvanlarýn idrarlarý pistir. Ancak Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf'a göre, necaseti muhaffefedir. Bulaþtýðý elbisenin dörtte birini aþ-mamýþsa namaza mani deðildir.

Bu alimlere göre Urayneliler had i ses indeki hüküm zarurete mebnidir. Zaruretin bulunduðu yerde birçok haram mubah olur. Ama zaruret kalkýn­ca haram hükmü devam eder.

2- Tedavi edeceði kesin bilinirse, haram madde ile tedavi olmak caiz­dir. Ancak konu ihtilaflýdýr.

3- Bir kiþiye karþý birden fazla kiþi bir cinayet iþlerse, kýsas canilerin hepsine karþý uygulanýr.

4- Devlet baþkaný, yanýna gelen yabancýlarýn iþleri ile ilgilenmeli, on­larýn ihtiyaçlarýný karþýlamalýdýr.

5- Ýlaç kullanmak caizdir.

6- Mürted, tevbe etmesi beklenmeden Öldürülür. Ancak mesele ihtilaf­lýdýr. Daha Önce geçen bablarda bu konu tafsilatlý olarak anlatýlmýþtýr.

7- Bir suç iþleyen kiþiye kýsas uygulanýrken misillemede bulunmak ca­izdir.[48]

[34] Buharý, zekat 68; cihad 152; týp 6; hudud 17; Müslim, kasâme, 9,10,11; Ýman 184; Tirmizi vudû' 55; et'ime 38; týb 6; Ýbn Mace, hudûd 20.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/32-33.

[35] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/33.

[36] Maide (5) 33. Parantez içindeki kýsým, ayetin hadis metninde olmayan bölümü­nün mealidir.

[37] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/33.

[38] Buhari, týp 5; Tirmizi, taharet 55; Nesâî, tahrim 8.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/34.

[39] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/34.

[40] Haccac b. Yusuf es-Sekafî, Enes b. Malik'e bir mektup yazýp Rasûlullah'ýn ver­diði en büyük cezayý sormuþ, o da bu hadiseyi haber vermiþtir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/34-35.

[41] Mâide (5)33.

[42] Ýbn Cerîr'in rivayetine göre yukarýdaki sözler Ýbn Ömer'e anlatýlmýþ o da bu ayet­lerin Rasûlullah'ý ýlab için indiði iddiasýný reddedip "Rasûlullah'ýn verdiði ceza sýrf o gruba aitti, bu ayet onlarýn dýþýnda Allah'a karþý savaþanlar hakkýnda indi ve göz oyma cezasý kaldýrýldý" demiþtir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/35.

[43] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/36.

[44] Nesâî, tahrimu'd-dem, 9,10.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/36.

[45] Kurtûbî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, VI, 151, 152.

[46] el-Mevsýlî, el-Ihtiyar lî ta'Iili'l-Muhtâr, IV, 114.

[47] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/36-40.

[48] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 15/40.



radyobeyan