Nurdan Damlalar
Pages: 1
Kardan mamul beyaz elbiseler By: ehlidunya Date: 24 Ocak 2012, 22:03:48
Kardan mamul beyaz elbiseler
   
Arz ve sema, güzellik müsabakasýna girmek için lâzým gelen ziynetlerini takýnýp hazýrladýklarý zaman, arz,
kýþ mevsiminde kardan mamul beyaz elbiselerini giyer, oturur.
Bahar mevsimi gelince o beyaz elbiseyi üzerinden çýkarýr, zümrüt gibi yeþil halýlarýný sahralarýna serer.
 
Suâl: “Gökteki daðlardan Allah dolu taneleri indirir” (Nur Sûresi, 24:43) âyet-i kerimesinin zâhirine göre yaðmurun nüzulü, doludan müteþekkil semada bulunan daðlardandýr. Bunun izahý nasýldýr?
Elcevap: Bir kelâmýn belâgate uygun, akla muvafýk, mantýða mutabýk olmadýðý halde mânâ-yý zâhirîsine yapýþýp, mânâ-yý zahirinden ayrýlmamasý, o kelâm için bir cümudiyet ve bir sönüklüktür. Zira, Cennetin yemek kaplarýnýn vasýflarý hakkýnda “Gümüþ beyazlýðýnda, billur berraklýðýnda kaplar” (Ýnsan Suresi, 76:16.) cümlesi, bir istiare-i bediiyeyi tazammun ettiði gibi “Ýçinde dolu bulunan daðlardan...” cümlesi dahi bir istiare-i bediiyeyi ihtiva etmektedir. Þöyle ki: Cennetin kaplarý ne þiþeden ve ne de gümüþten olmadýklarýndan, bu cümlenin mânâ-yý zahirisine hamli caiz deðildir. Çünkü o kaplara “gümüþten yapýlmýþ þiþeler” denilemez. Zira, her iki unsur arasýnda mutabakat yoktur. Ancak “Gümüþ beyazlýðýnda, billur berraklýðýnda kaplar” (Ýnsan Sûresi, 76:16.) cümlesinden, mana-yý mecazi ile hem þiþenin þeffafiyeti, hem gümüþün beyazlýðý kastedilmiþtir. Yani “O kaplar, þiþe gibi þeffaf, gümüþ gibi beyazdýrlar.”
Kezâlik, “Ýçinde dolu bulunan daðlardan...” cümlesi de, iki istiâreyi tazammun etmiþ. Bu istiâreler sâmiin þairane bir hayaline müessestir; bu hayalde âlem-i süfli ile âlem-i ulvi arasýnda bir nevi müþabehet ve mümaseleti mülahaza etmeye mebnîdir. Yani, âlem-i süfli denilen arz, mevâsim-i erbaada, bilhassa bahar mevsiminde nasýl türlü türlü þekillere girer ve envaen ziynetli, nakýþlý elbiseleri giyer, ayrý ayrý manzaralarý gösterir; âlem-i ulvi olan semavat dahi, bilhassa bulutlarýyla pek garip ve acip keyfiyetlere, suretlere, renklere girer çýkar, adeta her iki âlem birbirine rekabet ederler. Bu iki âlem arasýnda þöylece bir müþabehet ve mümaseletin düþünülmesi de, aralarýnda bir müsabaka ve rekabeti tahayyül etmekten neþ’et eder. Þöyle ki:
Arz ve sema, güzellik müsabakasýna girmek için lâzým gelen ziynetlerini takýnýp hazýrladýklarý zaman, arz, kýþ mevsiminde kardan mamul beyaz elbiselerini giyer, oturur. Bahar mevsimi gelince o beyaz elbiseyi üzerinden çýkarýr, zümrüt gibi yeþil halýlarýný sahralarýna serer. Yem yeþil gömleklerini daðlarýna giydirir. O daðlarýn þahikalarýnýn baþlarýna beyaz sarýklarýný sarar. Ve bu güzel inkýlap ve manzaralarýyla kudret-i Ýlâhiyenin mucizelerini hikmet-i Ýlâhiyenin nazarýna arz eder. Buna karþý cevv-i sema dahi azamet-i Ýlâhiyeyi izhar etmek için koca koca daðlarý, tepeleri, dereleri ve pek çok garip ve acip þeylerin þekillerini ve sanki beyaz, siyah, kýrmýzý boyalarla boyanmýþ pamuk yýðýnlarýný andýran bulut kafilelerini ileri sürer, nazar-ý hikmete takdim eder.
Ýþte bu iki âlem arasýndaki hayali müþabehetten dolayý, bilhassa yaz mevsimindeki bulutlar, Araplar tarafýndan daðlara, gemilere, bostanlara, derelere, deve kafilelerine yapýlan teþbihler, üsluplar, nazar-ý belaðatte pek güzel görünür. Binaenaleyh, âlem-i ulvî ile âlem-i süflî arasýndaki ve dolayýsýyla bulutlarla daðlar arasýndaki müþabehet ve münasebete binâen, “Gökteki daðlardan Allah dolu taneleri indirir” (Nur Suresi, 24:43.) âyet-i kerimesinin mânâ-yý beliganesi, “Daðlarýn büyüklüðünde, dolunun renginde bulunan semadaki bulutlardan yaðmurlarý inzâl ediyoruz” demektir.
Ýþârâtü’l-Ý’câz, s. 128
 
LÛGATÇE:
arz: yeryüzü.
müsabaka: yarýþma.
ziynet: süs.
nüzul: Ýnmek, iniþ.
müteþekkil: Meydana gelen, þekillenen.
belâgat: Hitap ettiði kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakîkatlý söz söyleme sanatý, hâlin gerektirdiðine uygun söz söylemek.
mânâ-yý zâhirî: Zâhir, açýk mânâ.
cümudiyet: Cansýzlýk, donukluk, katýlýk, sertlik.
istiare-i bediiye: Daha önce eþine, benzerine rastlanmamýþ þekilde bir kelime veya cümleyi asýl manâsý dýþýnda baþka bir manâda kullanma sanatý.
tazammun: Ýhtiva etme, içine alma.
haml: Yükleme, yüklenme, yükletme.
sâmi: iþiten, duyan, dinleyen.


radyobeyan