Cemaati Terk Etmenin Vebali By: reyyan Date: 15 Ocak 2012, 09:02:17
46. Cemaati Terk Etmenin Vebali
547. ...Ebû'd-Derdâ'dan; demiþtir ki:
Resûlullah (s.a.)'i þöyle buyururken iþittim:
"Köyde ve kýrda üç kiþi bir arada olur da, namazý cemaatle kýlmazlarsa þeytan mutlaka onlara gâlib gelir, (musallat olur ve onlarý Allah'ýn zikrinden alýkoyar). Aman, cemaate sarri, çünkü kurt, sürüden ayrýlan koyunu kapar".[32] Zaide dedi ki; Sâib cemaatten muradýn, "cemaatle namaz" olduðunu söyledi.[33]
Açýklama
ifâdesi cemaatle namaz kýlmanýn, konaklama halinde, yolcular için de sünnet olduðuna iþaret eder ki, Hanefî mezhebinin goriýþu de bu þekildedir.
Hadis-i þerifte geçen "üç kiþi yoktur ki" sözünden murad erkeklerdir. Çünkü kadýnlarýn cemaat yapmalarý ve onlardan birinin imam olmasý hususu ihtilaflýdýr. Hatta Bezlu'l-mechûd'taki ifâdeye göre mekruhtur. Buradaki (üç kiþi) ifâdesi, üç kiþiden fazla olduklarýndan cemaat-yapmanýn evleviyetle gerekli olduðuna delâlet eder. "Üç kiþi" olarak kaydedilmesinin sebebi köy ve sahra ahalisinin genellikle üç kiþiden az olmadýðýndandýr.
Ýki kiþi ile cemaat yapýlarak namaz kýlýndýðýnda yine cemaat sevabý alýnýr.
Hadisteki "Cemaate saný " lâfzýnda muhatab tek gibi görünmekte ise de hitab umûmidir. Çünkü Nebî (s.a.)'in, "kurd sürüden ayrýlan koyunu kapar" ifâdeleri ile beyân buyurduðu gibi, þeytan cemaatten uzaklaþýr, kaçar ve cemaatten ayrýlan kiþiye musallat olur. Þeytan cemaate zarar veremeyeceðine göre, muslüman cemaatinin arasýný ayýrmaya, onlar arasýna fikir ayrýlýklarý sokarak müslümanlarý tevhid nurundan ayýrarak onlarý ifsâd etmeye çalýþýr.
Nitekim Hind nüshasýnýn hâmiþindeki ifâdeden bu anlaþýlmaktadýr. Görülüyor ki, üç erkeðin yolcu veya mukîm olmalarý halinde farz olan namazýn cemaatle edâ edilmesine teþvik vardýr. Mukim olan üç kiþinin ikâmet ettikleri yerde cemaatle namaz kýlabilecekleri bir mescidin yapýlmasýna da iþaret edilmektedir ki, günümüz koy ve köy hükmündeki yaylalarda bu vazifeyi yapabilecekleri bir mescid tesbit etmeleri de onlar üzerine bir vazifedir.[34]
Bazý Hükümler
1. Ýster þehirli, ister köylü olsun cemaat yapacak kadar msan aracýa bulunurlarsa namazlarýný mutlaka cemaatle kýlmalýdýrlar.
2. Cemaat yapma imkâný olduðu halde cemaati terk edenlere þeytan musallat olur.Þeytanýn tasalutundan korunmak için Ýslâm birliði saðlanmalý, cemaatle namaz ihmâl edilmemelidir.
3. Bir fikrin açýklanmasý için muhatablarýn anhyabileceði cevaplar verilebilir.[35]
548. ...Ebû Hüreyre'den; demiþtir ki:
Resûlullah (s.a.) þöyle buyurdu: "And olsun ki, namazýn kýlýnmasý, (ikâmetin yapýlmasý) ve birinin geçip onlara namaz kýldýrmasý için emir vermeyi, sonra da beraberlerinde odun bulunan bir kýsým insanlarla gidip (cemaatle) namaza iþtirak etmeyenlerin evlerini cayýr cayýr yakmayý arzu ettim"[36]
Açýklama
Müslim'in rivayetinden anlaþýldýðý gibi bu hadisin vürûduna seteb, Resûlullah (s.a.)'ýn bazý sahâbileri bazý namazlarda Cemaat içinde görememesidir.
Beyhakî'deki rivayete göre ise, hadis sabah veya yatsý namazlarýna devam etmeyen münafýklar hakkýndadýr. Hadisin Beyhakî'deki zabtý þu þekildedir:
' Muhakkak münafýklara en aðýr gelen namazlar yatsý ve sabah namazlarýdýr. Bu namazlarda olan sevabý bilselerdi, emekleyerek de olsa gelirlerdi..."sonra bu hadis, metindeki þekli ile devam ediyor.
Ebû Davud'un rivâyetindeki namaz kelimesi umûm ifâde eder. Bütün namazlara þâmildir. Fakat bazý rivayetlerden anlaþýldýðýna göre sadece yatsý namazýnýn kast edilmesi muhtemeldir. Nitekim Ahmed b. Han-bel, Ýbn Huzeyme ve Hâkim'in Ýbn Ümmi Mektûm'dan, Ahmed b. Hanbel'in ayrýca Ebû Hüreyre'den yaptýðý rivayette bu namazýn yatsý namazý olduðu anlaþýlýr. Yukarýda tercemesi ile beraber verdiðimiz Beyhakî'-nin rivayetinden ise, sabah ve yatsý namazlarý olduðu anlaþýlýr. Müslim ve Nesâî'nin rivayetleri de ayný þekildedir. Müslim'in Ýbn Mes'ûd'dan yaptýðý baþka bir rivayete göre ise Wnamazýnlcuma namazý olmasý muhtemeldir.
Hadis-i þerifteki tehdid ve teþdîdin zahirinden bütün namazlarda cemaatin farz-ý ayn olduðu anlaþýlýr. Çünkü farz-ý kil ay c olsaydý, Resûlullah ve onunla beraber olan sahâbilerin cemaat yapmasý ile bu farz düþerdi. Eðer sünnet olsa idi Resûlullah cemaati terk edenleri bu þekilde tehdid etmezdi. Çünkü sünneti terk etmek böyle bir cezayý gerektirmez. Öyleyse cemaatin farz-ý ayn olduðu meydana çýkar. Bu görüþ, Atâ, Evzâî, Ýshâk, Ebû Sevr, Ýbn Huzeyme, Ýbnu'l-Münzir, Ýbn Hibbân, Zahirî ve Hanbelî mezhebleri-nin görüþüdür. Bunlarýn istinad ettiði baþka hadisler de vardýr.
Ayrýca cemaatin farz-ý ayn olduðunu söyleyenler, onun namazýn sýhhati için þart olup olmadýðýnda ihtilâf etmiþlerdir. Zahirîlere göre cemaat, namazýn sýhhati için þarttýr. Binaenaleyh bu görüþe göre bir kimse ezaný iþitir, özürsüz cemaate gelmez de evinde namazý kýlarsa, namazý bâtýldýr. Eðer ezaný duymazsa, namazýný evinde, bir veya daha fazla kiþi ile birlikte kýlmalýdýr. Eðer bir özrü varsa veya ezaný iþitemeyecek yerde olur ve beraber namaz kýlacak kimse bulamazsa ancak o zaman tek baþýna namaz kýlabilir.
Þâfýî ve Mâlikîlerin bazýlarýna göre cemaat farz-i kifâyedir. Hanefîler-den Tahâvî ve Kerhî de ayný görüþtedir. Ancak Þâfülerden bu görüþte olanlar, cemaatin farz-ý kifâye oluþunu, kaza namazlarýna deðil, sadece edâ edilen namazlara mahsus olduðunu söylerler. Bunlarýn delilleri de aynen cemaatin farz-ý ayn olduðunu söyleyenlerin delilleridir.
Yalnýz "Cemaatle kýla-nan namaz tek baþýna kýlýnan namazdan yirmi beþ derece daha efdaldir" hadisi ile bu farzýn farz-ý kifâye olduðuna kail olmuþlardýr. Çünkü bu hadisten, tek baþýna kýlýnan namazýn sahih olduðu anlaþýlýr. Öyleyse diðer delillerden çýkarýlan farziyyet, kifâye olmuþ olur.
Hanefî, Malikî ve Þafiîlerin cumhuruna göre cemaat sünnet-i müekke-dedir. Delilleri az önce zikredilen hadisle, Þeyhân (Buharý ve Müslim)'in müþtereken rivayet ettikleri þu hadistir:
"Ibn Ömer'den mervîdir ki; Resûlullah (s.a.) þöyle buyurmuþtur: "Kiþinin cemaatle kýldýðý namaz tek baþýna kýldýðý namazdan yirmi yedi derece daha ef daldýr."
Cumhur, bu hadis-i þeriflerden, cemaatle namaz kýlmanýn sünnej-i mü-ekkede oluþuna þöyle istidlâi ederler: Bir þeyin baþka birþeyden efdal olmasý ancak o iki þeyin de caiz ve faziletli olmasý halinde mümkündür.
Aþaðýda meallerini vereceðimiz hadisler de cumhurun görüþüne delil teþkil etmektedirler: Buhârî ve Müslim, Ebû Musa'dan rivayet etmiþlerdir ki, Resûlullah (s.a.) þöyle buyurmuþdur: "Muhakkak, namaz hususunda insanlarýn sevab alma yönünden en üstünü namaza (camiye) yolu en uzak olanýdýr. Ondan sonra uzaklýðýna göre sevablar ölçülür. Namazý imamla beraber kýlmak için bekleyen kiþinin sevabý, tek baþýna kýlýp da yatmaða gidenin sevabýndan daha fazladýr."
Ebû Dâvûd ve Nesâî'nin Yezîd b. Esved'den rivayetinde de, Resûlullah (s.a.) kendisiyle birlikte namaz kýlmayýp (bir kenarda) oturan iki adama; "Sizi bizimle namaz kýlmaktan men'eden þey nedir?” diye sordu. Adamlar : "Ya Resûlullah biz evimizde namazýmýzý kýldýk" dediler. Buna karþýlýk Resûlullah (s.a.) onlara, "Evinizde namazýnýzý kýlýp da mescidde cemaatle namaz kýlýnýrken gelirseniz onlarla yine kýlýnýz. O namaz (ikincisi) sizin için nafile olur" buyurdular.
Cumhur, Ebû Davud'un bu hadisini delil olarak, cemaatle namaz kýlmanýn farz olduðuna hükmedenlere þu þekilde cevab vermiþtir:
1. Bu hadis, cemaate gelmeyip namazý evde de kýlmayan münafýklar hakkýnda vârid olmuþtur.
2. Resûlullah (s.a.) camiye gelmeyenlerin evlerini yaktýrmamýþtýr. Eðer cemaat farz olsaydý bunu yapardý.
3. Kadý Iyaz'm ifâdesine göre namaz için cemaatin farz oluþu, Ýslâm'ýn ilk zamanlarýnda münafýklarýn namazý terk etmelerine mâni olmak içindi. Sonra farziyyet nesh edildi.
4. Þevkânî, cumhurun, bu hadisin cemaate gelmeyenleri zecr için vârid olduðuna kail olduklarýný söyler.[37]
Bazý Hükümler
1. Hadis istenilmeden yemin etmenin cevazýna iþaret eder.
2. Ceza vermeden evvel tehdid ve korkutma caizdir.
3. Yapýlacak iþlerde yardým istemek, caizdir.
4. Zahire göre mal ile ceza vermenin caiz olduðu anlaþýlmaktadýr.Mâlikîler bu. görüþtedir. Cumhura göre Ýslâm'ýn baþlangýcýnda durum bu iken, bilâhere nesh edilmiþtir.
5. Kendisinden hak istenen kiþi evine gizlenmiþ ise, onun evinden çýkartýlmasý caizdir.
6. Suçlu ve isyankârlarýn yakalanmasý caizdir.
7. Cemaatle namaz kýlmanýn önemine iþaret vardýr.[38]
549. ...Ebû Hüreyre (r.a.)'den, Resûlullah (s.a.)ýn þöyle buyurduðu rivayet edilmiþtir: "Ýçimden öyle geldi ki gençlerime odun demetleri toplamalarýný emredeyim, sonra da özürsüz olarak (cemaata gelmeyip) namazý evlerinde kýlanlara gideyim ve evlerini yakayým"[39]
(Râvilerden Yezîd b. Yezîd diyor ki): Yezîd b. el-Esamm'a; Ya Ebâ Avf! (Resûlullah) Cum'a namazým mý yoksa baþka bir namazý mý kast etti? diye sordum. Yezid b. el-Esam þu karþýlýðý verdi: "Eðer ben bunu, Ebû Hüreyre'yi Resûlullah (s.a.)'dan (böylece) rivayet ederken iþitmemiþsem kulaklarým saðýr olsun. (Ebû Hüreyre) bunun cuma namazý mý, yoksa baþka bir namaz mý olduðunu söylemedi."[40]
Açýklama
Hadis-i Þerifte "Namazýný evlerinde kýlanlara" ifâdesinden hadisin münafýklar hakkýnda deðil, mü'miner hakkýnda vâ-rid olduðuna iþaret etmektedir. Ýbn Reslân, burada mevzuu bahs edilen kiþilerin amelde münafýklar olduðunu söyler. Çünkü itikadda münafýklar gösteriþ için namazý camide kýlarlar evlerinde kýlmazlardý.
Bu hadis-i þerif, bundan evvelki 548. hadis ile mânâ itibariyle hemen aynýdýr. O hadisin þerhinde verilen bilgilerden burada tekrarýna lüzum yoktur.[41]
550. ...Abdullah Ýbn Mes'ûd (r.a.) þöyle demiþtir:
Þu beþ vakit namazý (þart ve rükünlerine riâyet ederek) nida edildikleri yerde (ezan okunan mescidlerde cemaatle) edâ ediniz. Muhakkak bunlar Hüdâ sünnetlerindendir. Allah (c.c.) Resulüne Hüdâ sünnetlerini beyân edip göstermiþtir. Vallahi ben, apaçýk münâfýklar-hariç , sahabîlerin beþ vakit namazý cemaatle kýlmayý hiç bir zaman terk etmediklerini gördüm. Vallahi ben, iki kiþinin koltuðuna girip safa kadar götürülen sahabilerden adamlar gördüm. Sizden evinde mescid (namaz kýlacak bir yer) olmayan hiç bir kimse yoktur. Eðer mescidle-ri terk eder de (farz) namazlarýnýzý evlerinizde kýlarsanýz, Peygamberinizin sünnetini terk etmiþ olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, (adým adým küfre yaklaþýr) kâfir olursunuz.[42]
Açýklama
Hattâbî,' 'peygamberinizin sünnetini yavaþ yavaþ terk etmek sýzý küfre goturur” der.
Hadis-i þerifte geçen tercemeye Hüdâ sünnetleri olarak geçirilmiþtir. Bunlar Resûlullah'ýn ibâdet maksadýyla farz ve vâcib dýþýnda yaptýðý ve edasý dinin kemâlinden olan sünnetlerdir. Özürsüz olarak ýsrarla bu sünnetleri terk eden ayýplanýr. Bunlar Resûlullah'ýn uyumasý, oturmasý vs..gibi olan zevâid sünnetlerinin aksine ibâdet cinsinden amellerdir.
Ýbn Âbidin Dürrû'l-Muhtâr Haþiyesi'nde þu malûmatý verir: "Yapýlmasý meþru olan þeyler dört kýsýmdýr. Bunlar farz, vâcib, sünnet ve nafiledir.
"Kat'î delille sabit olup terki men edilen ve yapýlmasý füzumlu olan amel farz, ayný þekilde olup da zannî delille sabit olanlar vâcib; terk edilmesi ya-saklanmamakla birlikte Resûlullah veya Hulefâ-i Râþidin'in devam edip yaptýklarý ameller sünnet, devam etmedikleri de mendûb ve nafiledir.
Sünnet iki çeþittir:
1.Sünnet-i Hüdâ: Terk edilmeleri hoþ karþýlanmayan yani mekruh olanlardýr.Cemaat, ezan, ikâmet bu tür sünnetlerdendir.
2.Sünnet-i Zevâid: Terki ayýplanmayan, kerih görülmeyen amellerdir. Resûlullah'ýn (s.a.) giymesi, ayakta durma ve oturmasýndaki sîreti gibi..
Ýbn Mes'ud'un sözünden, cemaatin sünnet-i hudâ'dan olduðu ve ashâb-i Kiram devrinde cemaati münafýklardan baþkasýnýn terk etmediði anlaþýlmaktadýr.
Münafýk : Küfrünü içinde gizleyip dýþta mü'min görünen kiþidir.[43]
Bazý Hükümler
1. Hadiste beþ vakit namazý cemaatle kýlmaya teþvik vardýr.
2. Hasta olan kiþi, kendisine yardým edecek bir kimse bulursa cemaatten geri kalmamalýdýr.[44]
551. ...Ýbn Âbbâs (r.a.) Resûlullah (s.a.)'ýn þöyle buyurduðunu söylemiþtir: "Müezzinin ezanýný duyup da namaza gitmesine mâni bir özrü olmayan kimsenin...”;
(Bu arada sahâbîler Rasûlullah'a) "özür nedir?" diye sordular. (Resûlullah) "Korku veya hastalýktýr" karþýlýðýný verdi. "(Evinde) kýldýðý namaz kabul olunmaz."[45]
Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadisiMbû Ýshâk, Maðrâ'dan rivayet etmiþtir.)[46]
Açýklama
Özrün ne olduðu sorusunun, dinleyenler tarafýndan Ýbn Abbâs'a sorulmuþ olmasý ve cevabý Ýbn Abbâs'ýn vermiþ olmasý da muhtemeldir. Nitekim Ebû Dâvûd þerhlerinden el-Menhel, bunu ikinci görüþ olarak, Bezlu'l-mechûd'da yegâne ihtimal olarak kaydetmiþtir. Tercüme Menhel'in, açýklamasýna göre yapýlmýþtýr.
Belirtildiðine göre cemaate gitmeye mâni özürler þunlardýr:
1. Cana, mala veya ýrza arýz olmasýndan korkulan bir tehlike,
2. Camiye gidip gelmesine mâni olan veya meþakkat veren hastalýk.Bu iki özür hadis-i þerifin zahirinden anlaþýlmaktadýr.
3. Yaðmur ve þiddetli soðuk, Buhârî ve Müslim'in Ýbn Ömer'den rivayetinde, Resûlullah (s.a.) seferde iken soðuk ve yaðmurlu gecelerde, müezzine ezan okumasýný, sonra da "namazýnýzý odalarýný/ (çadýrlarýnýz) da kýlýn" demesini emrederdi.
4. Kiþinin canýnýn çektiði bir yemek hazýr olduðu takdirde cemaate gitmeyebilir.
5. Ýnsaný büyük veya küçük abdestin sýkýþtýrmasý cemaate gitmemesi için özürdür.
Hadisi þerifteki "özürsüz olarak camiye gelmeyenin namazýnýn kabul edilmeyeceði"nden maksat, kýlýnan namazýn sevabýnýn olmamasýdýr. Nevevî buna iþaret etmiþ ve bu gasbedilen evde namaz kýlmaya benzer. Namaz borcu, kýlanýn uhdesinden düþer fakat sevâb alamaz demiþtir.
Buhârî sârini Aynî de "hadisin hükmü zecr ve tehdittir" der.
Netice þudur ki bu ifâde namazýn fazilet ve kemâlinin olmayacaðýna iþarettir.
Yine hadis-i þerifteki "ezaný duyan..." lâfzý galibe Ýþaret olarak vârid olmuþtur. Çünkü insanlar ekseriyetle ezaný iþitirler. Bunun mânâsý ezam duymayan camiye gelmeyebilir demek deðildir. Çünkü ezaný duymamak mazeret deðildir.
Menhel senetteki Ebu Cenâb ve Maðrâ'ýn bazý yönlerden tenkid edildiklerine iþaretle hadisin zayýf olduðunu söyler. [47]
Bazý Hükümler
1. Çemaat teþvik edilmektedir.
2. Öürsüz oýarak cemaate devam etmeyen çok büyük sevabtan mahrum kalýr.
3. Özrü olan kiþi cemaate devam etmeyebilir.[48]
552. ...Ýbn-i ÜmmiMektûm (r.a.)'denrivayet edilmiþtir ki; Resûlullah (s.a.)'a; "Ya Resûlullah, ben gözü görmeyen ve evi mescide uzak olan bir adamým. Bana kýlavuzluk etmeyen bir hizmetçim var. Benim namazýmý evimde kýlmama ruhsat var mý?" diye sormuþtur. Resûlul-lah'ýn, "Ezaný duyuyor musun?" sualine de "Evet" cevabým vermiþtir. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.) "sana ruhsat bulamýyorum" buyurmuþlardýr.[49]
Açýklama
Metindeki kelimesi bazý nüshalarda þeklindedir. Hattâbî doðru olanýn, yardým etme, muvafakat etme mânâsýna gelen olduðunu söyler.
Bu hadis-i þerifin zahirî cemaate devamýn arz-ý ayn olduðunu iddia edenlerin görüþünü desteklemektedir. Sübülü's-Selâm'da cemaati farz-ý ayn kabul edenlerin delillerinin yukarýda geçen "ev yakma..." hadisi ile bu hadis olduðu söylenir. Hattâbî de bu hadisin, cemaatin vücûbuna delâlet ettiðini söyler ve þunlarý nakleder: Atâ b. Ebî Rebâh "Þehirde v e köyde ezaný iþiten hiç kimsenin cemaati terk etmesine ruhsat yoktur" demiþtir. Evzâî de ebeveynin evlâdým cemaate gitmekten men etmesi hâlinde, ebeveyne itaatin gerekli olmadýðýný söyler.
Cemaatin sünnet-i müekkede olduðuna kail olanlar, Resûlullah'ýn son ifâdesine "sana cemaat sevabý getirecek bir ruhsat bulamýyorum" þeklinde mânâ vermiþlerdir.
Ayrýca hanefî mezhebi imamlarý baþka birinin yardýmý ile muktedir hale gelen kiþiye cuma ve cemaat namazlarýnýn gerekli olup olmadýðýnda deðiþik ictihadlara sahiptirler.
Ýmam-ý A'zam'a göre, kudretin bizatihi kendisinde bulunmasý gerektiðini, baþkasýnýn kudreti ile muktedir olamayacaðýný, dolayýsýyla âmâ üzerine cuma'nýn farz olmadýðýn söylerken, talebeleri Ebu Yusuf ve îmam Muhammed, insanýn baþkasýndan alacaðý güçle güçlü sayýlacaðýndan cuma namazýnýn âmâ üzerine farz olacaðýna zâhib olmuþlardýr. Bu ihtilâf cemaat namazýnda da aynen vâriddir.
Yardýmcý bulamamasýna raðmen âmâ olan Ýbn Ümmü Mektûm'a ruhsat tanýnmamasý o günkü zemin þartlarý ile mütenâsib olabilir. Günümüzde, özellikle trafik akýmýnýn yoðun olduðu yerlerde, âmânýn, sakatýn cemaate gitmemesi içhr mazeret daha da açýktýr kanaatindeyiz.
Cemâatle namazýn hükmü hakýnda bu babýn ikinci hadisinin þerhinde geniþ malumat verilmiþtir.[50]
Bazý Hükümler
1. Dini konulardan herhangi bir meselede tereddüdü olan kýþý bir ehline sormalýdýr.
2. Bazý hallerde körlük bile cemaate gitmemek için özür deðildir.[51]
553. ...Ýbn Ebi Leylâ Ýbn Umm-i Mektûm'dan, þöyle dediðini nakletmiþtir: (Bir gün):
Ya Resûlallah, Medine, (yýrtýcý) hayvanlarý, zehirli haþereleri çok olan bir þehirdir. (Ben bu hayvanlarýn zarar vermesinden korkarým, benim cemaate çýkmayýp evde namaz kýlmama ruhsat var mý?) dedi. Resûlullah;
"Hayye ale's-salah, hayye ale'l-felâh (sözlerini) iþitiyorsan cemaate koþ" buyurdu.
Ebû Dâvûd ayný hadisi Kasým el-Cirmî'nin Süfyân 'dan rivayet ettiðini söylemiþtir. Bu rivayette kelimesi yoktur.[52]
Açýklama
kelimesi, Mirkâtü's-Su'ûd ve Þerhu'I-Mufassafdaki ifadelere göre ve kelimelerinden teþekkül eden teþvik ve raðbet için kullanýlan bir isim-füldir. Ýbn Ümmi Mektûm'un; yýrtýcý hayvan ve zehirli haþerelerden korktuðunu söyleyerek cemaate katýlmamak için izin istemesine Resûlullah (s.a.) ruhsat vermemiþtir. Herhalde Resûlullah (s.a.) tbn Ümmi Mektûm'a herhangi bir zararýn gelmeyeceðini bildiði için bunu özür saymamýþ ve ruhsat vermemiþtir. Yoksa nefse bir zarar gelmesinden korkulmasý halinde cemaate gitmemeye ruhsat vardýr.[53]
[33] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/370-371.
[34] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/371.
[35] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/372.
[36] Müslim, mesâcýd 251, 252, 253; Tirmýzî, salât 48; Ýbn Mâce, mesâcid 17; Ahmed b. Hanbel, II, 244, 292, 314, 319, 424, 472, 531, 539.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/372.
[37] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/372-374.
[38] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/374-375.
[39] Tirmizî, mevâkît 48; Ýbn Mâce, mesacýd 17; Dârimî, salât 54; Ahmed b. Hanbel, I, 450; II, 314, 376, 472; Ayrýca bk. Müslim, mesacid 251.
[40] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/375.
[41] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/375-376.
[42] Müslim, mesacid 257; Nesâî, imame 50; Ýbn Mâce, mesacid 14; ikâme 142- Ahmed b. Hanbel, I, 382, 415, 455.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/376.
[43] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/376-377.
[44] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/377.
[45] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiþtir. Biraz farklý bir rivayet için bk. Ýbn Mâce, mesâcid 17.
[46] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/377-378.
[47] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/378.
[48] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/379.
[49] ibn Mâce, mesâcid 17; Ahmed b. Hanbel III, 423; IV, 43: Ayrýca bk. Müslim, mesâcid 255; Nesâî, imame
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/379.
[50] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/379-380.
[51] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/380.
[52] Nesâî, imame 50.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/380-381.
[53] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 2/381.