Tekfir Meselesi By: saniyenur Date: 09 Ocak 2012, 19:45:49
Tekfir Meselesi
Tahâvî -Allah ona rahmet etsin- "Kýble Ehli" ifadesiyle daha önce "biz kýblemiz ehline, müslümanlar ve mü’minler deriz" sözlerinde anýlan kimseleri kastetmektedir. Tahâvî -Allah ona rahmet etsin- bu sözleriyle ne olursa olsun herbir günah sebebiyle günahkârý tekfir eden Haricilerin kanaatlerinin reddine iþaret etmektedir.
Þunu bilelim ki tekfir edip etmemek meselesi fitne ve mihnetin pek büyük olduðu bir bahistir. Burada çokça tefrikaya düþülmüþ, hevâlar ve görüþler farklýlaþmýþtýr. Taraflarýn konu ile ilgili delilleri birbiriyle çatýþmaktadýr.
Allah’ýn rasûlü ile göndermiþ olduðu hatta gerçek anlamda ya da kendi kanaatlerine göre muhalefet eden deðiþik görüþ ve bozuk inanca sahip kesimlerin tekfiri hususunda insanlar iki uç nokta ile orta yoldadýrlar. Bu konuda da týpký amelî büyük günah iþleyenlerin tekfiri hususundaki ihtilaf gibi ihtilâf etmiþlerdir.
Bir kesim: Biz kýble ehline mensup hiçbir kimseyi tekfir etmeyiz deyip genel olarak tekfir’i kabul etmemektedir. Bununla birlikte Kýble Ehli arasýnda münafýklar da vardýr ve onlar arasýnda Kitabý, sünneti ve icmaý yahudi ve hristiyanlardan daha ileri derecede inkâr eden daha þiddetli kâfirler vardýr. Onlar arasýnda imkan bulduðu takdirde, bu küfürlerini kýsmen açýða vuranlar da bulunur. Buna raðmen onlar kelime-i þehadet’i söylediklerini de izhar ederler.
Yine müslümanlar arasýnda görüþ ayrýlýðý söz konusu olmaksýzýn kabul edilen bir gerçek de þudur: Kiþi açýk ve mütevatir farzlarý, açýk ve mütevatir haramlarý ve buna benzer kat’î hükümleri açýktan açýða inkâr edecek olursa tevbe etmesi istenir. Tevbe ederse kabul edilir, aksi takdirde kâfir ve mürted olarak öldürülür. Münafýklýk ve mürted’lik ise bid’at ve günah iþleyen kimseler arasýnda bulunma ihtimali yüksektir.
Nitekim el-Hallâl "es-Sünne" adlý eserinde senedini kaydederek Muhammed b. Sîrin’in þöyle dediðini zikretmektedir: Ýnsanlar arasýnda en çabuk irtidad edenler, hevâlarýnýn peþinden giden kimselerdir. Onun görüþüne göre þu âyet-i kerîme bu gibi kimseler hakkýnda inmiþtir: "Âyetlerimize dalanlarý gördüðün zaman onlar baþka bir söze dalýncaya kadar kendilerinden yüz çevir..." (el-En’âm, 6/68)
Ýþte bu sebebten dolayý önder ilim adamlarýndan pek çok kimse mutlak olarak bizler hiçbir günah sebebiyle kimseyi tekfir etmeyiz, demekten kaçýnmýþ, bunun yerine þöyle demek yolunu tercih etmiþlerdir: Biz Haricilerin yaptýklarý gibi her günah sebebiyle, günahkarlarý tekfir etmeyiz.
Umumi nefy ile umumun nefyi arasýnda ise fark vardýr. Yapýlmasý gereken ise her günah dolayýsýyla tekfir eden haricilerin sözlerinin aksine umumu nefyetmektir. Ýþte -doðrusunu en iyi bilen Allah’týr ya- Tahâvî bu ifadelerinde "helal görmedikçe" sözü ile bundan dolayý bir kayýt getirmiþtir.
Tahâvî’nin: "Bununla birlikte bizler iman ile birlikte hiçbir günah, iþleyenine zarar vermez... demeyiz" sözlerine gelince, o bu sözleriyle Mürcie’nin kanaatlerini reddetmektedir. Çünkü onlar: Küfür ile beraber hiçbir itaatýn faydasý olmadýðý gibi, iman ile birlikte hiçbir günahýn da zararý olmaz demektedirler.
Ýþte bunlar (Mürcie) bir tarafta, Hariciler ise bir taraftadýrlar. Hariciler de biz her günah yahut ta büyük her günah dolayýsýyla müslümanýn kâfir olduðuna hükmederiz, derler. Büyük günah dolayýsýyla imaný boþa çýkar ve beraberinde iman namýna birþey kalmaz, diyen Mutezile de ayný kanaati paylaþmaktadýr. Ancak Hariciler imandan çýkan küfre girer derken, Mutezile imandan çýkar ancak küfre girmez. Ýþte, el-Menziletu Beyne’l-Menzileteyn (iman ile küfür arasý) bu demektir. Onlar imandan çýktýðýný söylemekle böyle bir kimsenin cehennemde ebedi kalacaðýný da söylemiþ olmaktadýrlar.
Kelam, fýkýh ve hadis ehlinin pek çoðu ameller ile ilgili olarak bu kanaati paylaþmamaktadýrlar. Ancak onlar bid’at özelliðini taþýyan, itikadî meselelerde -bu görüþlerin sahipleri te’vilci olsalar dahi- þöyle derler: Bu görüþe sahip herkes kâfir olur.
Onlar bunu söylerken hata eden müçtehid ile baþkasý arasýnda da fark gözetmezler. Ya da bu kesimlere mensup olanlar bid’atçý olan herkesin kâfir olduðunu da söylerler.
Ancak böyleleri umumi isbat hususunda pek büyük bir durumla karþý karþýya kalýrlar. Çünkü mütevatir nasslar açýkça þunu göstermektedir.:Kalbinde zerre kadar imandan eser bulunan herkes cehennem ateþinden çýkacaktýr. Ýþte bu delilleri kabul eden vaadedici nasslar berikilerin delil olarak ileri sürdükleri tehdit edici nasslarla çatýþmaktadýr.
Burada maksat þudur: Bid’atler bu türdendirler. Kiþi zahiren ve batýnen mü’min olmakla birlikte ya içtihad ederek yahut kusurlu davranýp günaha girmek suretiyle hataya düþtüðü bir te’vilde bulunur. Böyle bir kimse hakkýnda sýrf bundan ötürü imaný boþa çýkmýþtýr, denilemez. Ancak buna (küfrüne) dair þer’î bir delilin bulunmasý hali müstesnadýr.
Hatta bu tür iddia Hariciler’le Mutezili’lerin görüþleri türündendir. Bizler bununla birlikte böyle bir kimse kâfir olmaz da demeyiz. Aksine adil olan yol orta ve mutedil olan yoldur. O da þudur: Allah Rasûlünün sabit olduðunu belirttiði bir hususu nefyetmeyi yahut nefyettiði hususu sabit kabul etmeyi yahut yasakladýðýný emri ya da emrettiði hususu yasaklamayý ihtiva eden batýl bid’at ve haram olan görüþler ile ilgili olarak hak olan ne ise o söylenir ve nasslarýn bu hususta delalet ettiði tehdit ne ise o tesbit edilir. Bunlarýn da küfür olduðu beyan edilir ve: Bu (peygamberin bildirdiklerinin tam aksini belirten) görüþleri kabul eden kâfirdir denilir ve benzeri þeyler söylenir. Týpký can ve mal hususlarýnda zulmün söz konusu olduðu hallerde tehdidin söz konusu edildiði gibi.
Diðer taraftan ehl-i sünnetin meþhur bir çok ilim adamý Kur’ân-ý Kerîm’in yaratýlmýþ olduðunu, Allah’ýn âhirette görülmeyeceðini, Allah’ýn eþya’yý meydana gelmeden önce bilmeyeceðini söyleyenlerin kâfir olduðunu belirtmiþlerdir. Ebu Yusuf -Allah’ýn rahmeti üzerine olsun-dan þöyle dediði nakledilmiþtir: Bir süre Ebu Hanife -Allah’ýn rahmeti üzerine olsun- ile tartýþtým, sonunda ikimiz þu kanaate vardýk: Kur’ân yaratýlmýþtýr, diyen kimse kâfirdir.[16][16] ez-Zehebî, el-Uluvv, s. 140.