Tahavi Þerhi
Pages: 1
Belli Bir Kimsenin Tekfiri By: saniyenur Date: 09 Ocak 2012, 19:44:26
Belli Bir Kimsenin Tekfiri

Belli kimsenin tekfir edilmesine gelince, þâyet: Siz o kimsenin tehdide maruz kalan kimselerden olduðuna ve kâfir olduðuna þahidlik eder misiniz? diye sorulacak olursa, böyle bir kimse hakkýnda ancak þahitliðin yapýlabileceði belli bir husus bulunmasý halinde þahitlik ederiz. Çünkü muayyen bir kimseye Yüce Allah’ýn maðfiret etmeyip ona merhamet etmeyeceðine, aksine onu cehennemde ebediyyen býrakacaðýna dair þahitlikte bulunmak, haddi aþmanýn en büyük bir þeklidir. Çünkü böyle bir hüküm kâfir olarak ölenin, ölümden sonraki hükmüdür.

Bundan dolayý Ebu Davud Sünen’inde Edeb bölümünde: "Baðyin yasaklanýþý bahsi" diye bir baþlýk açmýþ ve bu baþlýk altýnda Ebu Hureyre -Radýyallahu anh-dan gelen þu rivayeti kaydetmiþtir: Ben Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-i þöyle buyururken dinledim: "Ýsrailoðullarý arasýnda kardeþ olmuþ iki kiþi vardý. Onlardan birisi günah iþlerdi, diðeri ise olanca gayretiyle ibadet ederdi. Gayretle ibadet eden kiþi diðerini sürekli günah üzere görür dururdu. Ona bu iþten vazgeç, derdi. Yine bir gün bir günah iþlemekte olduðunu gördü ve ona: Vazgeç, dediði halde bu sefer adam: Beni Rabbimle baþbaþa býrak, sen benim üzerime bir bekçi mi gönderildin? Bu sefer öbürü þöyle dedi: Allah’a yemin ederim, Allah sana maðfiret etmeyecektir yahut ta seni cennete sokmayacaktýr. Yüce Allah ruhlarýný kabzetti, her ikisi de âlemlerin Rabbinin huzurunda bir araya geldiler. Gayretle ibadet eden bu kimseye: Sen Beni biliyor muydun, yoksa sen Benim elimde bulunana kadir miydin? Günah iþleyene de: Haydi git rahmetimle cennete gir, dedi. Ýbadet eden kimse hakkýnda da: Bunu alýn cehenneme götürün, diye buyurdu. Ebu Hureyre dedi ki: Nefsim elinde olana yemin olsun ki o dünyasýný da ahiretini de mahveden bir söz söylemiþti." Bu hasen bir hadistir.[17]

Çünkü muayyen þahsýn hata eden, günahý baðýþlanmýþ bir müctehid olmasý mümkün olabildiði gibi, elindeki nasslarýn dýþýnda bulunan bir takým nasslarýn kendisine ulaþmamýþ kimselerden olmasý da mümkündür. Onun pek büyük bir imaný ve Allah’ýn rahmetine mazhar olmasýný gerektiren bir çok iyilikleri de bulunabilir. Nitekim Yüce Allah: "Ölecek olursam (beni yakýnýz) ve öðütünüz, sonra külümü savurunuz" diyen kimseye de maðfirette bulunmuþtur. Allah’ýn buna maðfiret etmesinin sebebi onun sahip olduðu Allah korkusu idi.[18] O bununla birlikte Yüce Allah’ýn tekrar kendisinin azalarýný bir araya getirip yeniden dirilteceðine kadir olmayacaðýný zannediyor yahut bu hususta þüphe ediyordu. Ancak onun ahiret hakkýndaki bu belirgin olmayan kanaati böyle bir kimseyi bizim dünya hayatýnda -onu bid’atinden engellemek ve tevbe etmesini istemek maksadýyla- cezalandýrmamýza mani deðildir.

Diðer taraftan herhangi bir söz bizatihi küfür ise; bu söz küfürdür denilir. O sözü söyleyen kimsenin kâfir olmasý ise bir takým þartlarýn bulunmasýna ve bir takým engellerin olmamasýna baðlýdýr. Bunlarýn bu þekilde olabilmesi ise ancak o kimsenin münafýk ve zýndýk olmasý halindedir. Müslüman olduðunu açýða vuran kýble ehlinden herhangi bir kimsenin kâfir olmasý ancak münafýk ve zýndýk olmasý halinde düþünülebilir.

Yüce Allah’ýn Kitabý da bunu açýkça ortaya koymaktadýr. Çünkü Allah insanlarý üç kýsma ayýrmýþtýr. Bir kýsým müþriklerden ve kitap ehlinden olan kâfirlerdir, bunlar þehadet kelimesini ikrar ve kabul etmezler. Bir kýsým içte de, dýþta da mü’min olanlardýr, üçüncü kýsým ise zahiren imaný ikrar edip, batýnen kabul etmeyenlerdir.

Ýþte bu üç kýsým el-Bakara suresinin baþ tarafýnda söz konusu edilmiþtir. Bizzat kâfir olmakla birlikte þehadet kelimesini ikrar eden kimse, ancak zýndýk olur. Zýndýk da münafýðýn ta kendisidir.

Ýþte burada her iki kesimin de yanlýþlýðý ortaya çýkmaktadýr. Ýçten içe bid’at olan bir görüþü kabul eden herkesin kâfir olduðunu söyleyen kimse, batýnen münafýk olmayan bir takým kimselerin de kâfir olduðunu kabul etmek zorunda kalýr. Bu gibi kimseler halbuki batýnda Allah’ý ve Rasûlünü severler. Allah’a ve Rasûlüne -günahkâr olsalar dahi- iman ederler.

Nitekim Sahih-i Buharî’de sabit olan rivayete göre Ömer -Radýyallahu anh-ýn azadlýsý Eslem ondan þunu rivayet etmektedir: Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- döneminde Abdullah adýnda bir adam vardý. Bu kimsenin lakabý (eþþek anlamýna): Himar idi. Bu Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-i güldürürdü. Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- de içki içtiðinden dolayý ona sopa cezasý vurmuþtu. Yine bir gün getirildi, tekrar peygamber ona sopa vurulmasýný emretti. Orada bulunanlardan birisi: Allah’ým ona lanet et, bu adam (bundan dolayý) ne kadar da çok buraya getiriliyor, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- þöyle buyurdu: "Hayýr, ona lanet etme; çünkü o Allah’ý ve Rasûlünü seven birisidir."[19]

Ýþte bu pek çok taife ve ilim ve din önderleri hakkýnda kesin olarak bilinen bir husustur. Buna raðmen bunlar Cehmiye, Mürcie, Kaderiye, Þia ya da Harici’lerin bir takým görüþlerini de kabul edebilmektedirler. Fakat ilim ve dinde imam olan kimseler bütünüyle bu bid’ati iþlememektedirler. Aksine bunun sadece bir bölümünü iþlemektedirler.

Bid’at ehlinin kusurlarýndan birisi de biribirlerini tekfir etmeleridir. Ýlim ehlinin övülmeye deðer özelliklerinden birisi de; onlarýn hata ettiklerini söylemekle birlikte tekfir’e yanaþmamalarýdýr.


[17] Ebû Dâvûd 4901.

[18] Buhârî 3481, 7506; Müslim 2756.

[19] Buhârî 6780.



radyobeyan