27 Neml Suresi By: sümeyra Date: 06 Ocak 2012, 15:02:21
27 – NEML SÛRESÝ
93 ayet olup Mekke döneminde inmiþtir. Ýsmini, 18. ayetinde geçen ve “Karýncalar Vadisi” anlamýna gelen Neml kelimesinden almýþtýr. Kur’ân’ýn önemini anlatýp þirki çürütür. Hz.Salih, Hz. Lût gibi nebîlerin tebliðlerine yer vermekle bunu pekiþtirir, özelikle Hz. Süleyman’a fazla yer vermesiyle Hz. Peygamber (a.s.)’ýn istikbalinin parlak olduðunu iþaret eder. Sûrenin sonuna doðru müminlerin felahýna, âhiret hayatýna ve Ýslâm muhaliflerinin elebaþýlarýnýn helâk edileceklerine deðinir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Tâ sîn. Þunlar Kur’ân’ýn ve gerçekleri açýklayan kitabýn âyetleridir.
2 – Müminler için hidayet, rehber ve müjdedir. [41,44]
3 – O müminler ki namazý hakkýyla ifa eder, zekâtý verir ve âhirete kesin olarak iman ederler.
4 – Biz âhirete iman etmeyenlere yaptýklarý iþleri süsledik, o yüzden onlar körelmiþ bir vaziyette bocalar dururlar. [6,110]
Ýnsanlara yaptýklarý iþlerin süslenmesi fiili, Kur’ân’da bazan Allah Teâlaya, bazan da þeytana izafe edilir. Birinci durumda her insanýn kendi tercihi ile benimseyip yaptýðý iþ, Allah tarafýndan da güzel gösterilir, o bunu yapmaktan memnun olur. Ýkinci durumda ise yine insanýn tercihi ile yaptýðý iþ þeytan tarafýndan güzel gösterilir.
5 – Onlara çetin bir azap vardýr, âhirette ise en çok ziyana uðrayacak olanlar da onlardýr.
6 – Fakat sana gelince, ey resulüm! Hiç þüphe yok ki Kur’ân sana; her iþi hikmet dolu olan, her þeyi mükemmel olarak bilen Allah tarafýndan verilmektedir. [6,115]
7 – Nitekim resullerden olan Mûsâ da çölde geceleyin yol alýrken ailesine: “Durun” demiþti, “uzaktan bir ateþ gördüm, oraya gideyim belki oradan yol hakkýnda bir bilgi alýr, yahut hiç deðilse bir ateþ koru getirir de ýsýnmanýzý saðlarým.”
Mûsâ (a.s.) Medyen’de 8-10 yýl kaldýktan sonra, ailesi ile Mýsýr’a dönüyordu. Medyen, Hicaz’ýn kuzey batý tarafýnda yer alýr. Hz. Mûsâ, Medyen’den Mýsýr’a doðru geliyordu. Sina yarýmadasýnýn güney tarafýnda bulunup Cebel-i Mûsâ da denilen Tûr daðýna varmýþtý. Hz. Mûsâ’ya risalet verilen yer 1666 m. yükseklikte bir yer olup, orada 365’te Konstantin bir Kilise, ondan, iki asýr sonra da Jüstinyen bir mânastýr yaptýrmýþ olup halen bu yapýlar mevcuttur.
8 – Oraya varýr varmaz birden þöyle nida edildi. “Ateþ mahallinde ve çevresinde bulunan kimselere feyiz ve bereket verildi. Alemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir, bütün noksanlardan münezzehtir.” {KM, Tesniye 33,16; Çýkýþ 3,2}
Nidanýn tamamlanmasýndan sonra son “Sübhanallah” cümlesi, olayýn büyüklüðüne hayret uyandýrmakla beraber, Allah hakkýnda benzetme hatasýna düþmemek içindir.
9 – “Dinle Mûsâ! Ben, her þeye kadir, mutlak galip, her iþi hikmetle dolu olan gerçek Ýlahým.
10 – “Þimdi asâný yere býrak!” Býrakýp da onun çevikçe hareket eden bir yýlana dönüþtüðünü görünce derhal kaçtý, bir kere olsun, dönüp arkasýna bile bakmadý. “Korkma, Mûsâ! Çünkü Benim huzurumda elçiler korkmazlar.” buyurdu.
11 – “Benden korkanlar, zulüm ve günah iþleyenlerdir. Fakat onlar da o fenalýktan sonra güzel iþler yaparlarsa, onlara karþý da Ben çok affedici, geniþ merhamet ve ihsan sahibi olarak muamele ederim.” [4,110]
12 – “Haydi, elini koynuna sok! Þimdi çýkar: Ýþte kusursuz, pýrýl pýrýl ýþýk saçýyor. Böylece Firavun’a ve onun halkýna göstereceðin dokuz mûcizeye bu da dahil olsun. Hakikaten onlar yoldan tam çýkmýþ bir güruhtur.” [7,133; 17,101]
Bu dokuz mûcize 7,133’de sayýlmýþtýr: Asâ, parlak el, büyücülerin büyülerini bozmak, kýtlýk, tufan, çekirge sürüleri, haþereler, kurbaðalar ve kan.
13 – Mûcize ve belgelerimiz bütün aydýnlýðýyla apaçýk olarak onlara geldiðinde: “Bu besbelli bir büyü!” dediler.
14 –Vicdanlarý onlarýn doðruluðuna þahitlik ettiði halde,
sýrf kibir ve haksýzlýk saikiyle, onlarý inkâr ettiler.
Ýþte bak da fesatçýlarýn, bozguncularýn âkýbetlerinin nasýl olduðunu gör!
15 – Biz Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar da: “Bizi mümin kullarýnýn çoðuna üstün kýlan Allah’a hamd olsun” dediler.
16 – Süleyman Davud’a vâris oldu ve “Ey insanlar, bize kuþlarýn dili öðretildi
ve daha her þeyden bolca nasip verildi. Gerçekten bunlar âþikâr lütuflardýr.” dedi.
Bu, veraset, nübüvvet ve hakimiyette yerine geçmektir ki bu Davud (a.s.)’ýn on dokuz oðlundan yalnýz Süleyman’a (a.s.) nasib oldu. Süleyman (a.s.)’ýn M. Ö. 965-926 arasýnda 40 yýl kadar hükümdarlýk yaptýðý söylenmektedir. Þimdiki Filistin, Ürdün ve Doðu Suriye’de hüküm sürmüþtür. Süleyman (a.s.)’ýn kuþ dili bildiði Tevratta yer almasa da Ýsrailoðullarýnýn geleneklerinde yer almýþtýr (Jewish Encyclopedia XI, 439’dan Tefhimu’l-Kur’ân).
17 – Günün birinde, Süleyman’ýn cinlerden, insanlardan ve kuþlardan oluþan ordularý toplanmýþ olup, hepsi birlikte, düzenli olarak kendisi tarafýndan sevkediliyordu.
Eski Ahit’te cinlerin Hz. Süleyman (a.s.)’ýn ordusunda yer aldýklarýna dair bilgi bulunmaz. Fakat Talmut’ta ve Yahudî hahamlarýnýn nakillerinde buna rastlanmaktadýr (Jewish Encyclopadea, XI, 440). Bazý çaðdaþ tefsircilerin cinleri ve kuþlarý, bazý insan gruplarý diye tevil etmeleri kabul edilemez (Tefhim).
18 – Derken Karýnca vadisine geldiklerinde, onlarý gören bir karýnca: “Ey karýncalar, haydin yuvalarýnýza girin.
Süleyman ve ordularý, sizi farketmeyerek ezip çiðnemesinler!” diye seslendi.
Karýnca kýssasý Ýsrail metinlerinde de yer almýþtýr. Fakat kýssanýn devamýnda Süleymanýn böbürlendiði, karýncanýn da ona: “Sen bir damladan yaratýlmýþsýn” demesi karþýsýnda mahcup olduðu ileri sürülür (Jewish Encyclopedia, XI, 440). Burada da görüldüðü gibi Kur’ân, diðer kutsal metinler karþýsýnda hakem konumundadýr, onlara karýþtýrýlan beþerî ilaveleri düzeltmektedir. Buna raðmen bazý oryantalistler sýkýlmadan, Kur’ân’ýn bu tür kýssalarý Yahudi rivayetlerinden aldýðýný iddia etmektedirler.
19 – Onun sesini iþiten Süleyman tebessüm ederek:
“Ya Rabbî!” dedi, “beni nefsime öyle hâkim kýl ki gerek bana, gerek ebeveynime ihsan ettiðin nimetlere þükredeyim,
Seni razý edecek güzel ve makbul iþler yapabileyim.
Bir de lütfedip beni hayýrlý kullarýn arasýna dahil eyle!”
20 – Bir de kuþlarý teftiþ etti de: “Hüdhüdü neden göremiyorum, yoksa kayýplara mý karýþtý?” dedi.
21 – “Kuvvetli ve geçerli bir mazeret ortaya koymadýðý takdirde,
onu þiddetli bir þekilde cezalandýracaðým yahut boynunu keseceðim.”
22 – Derken, çok geçmeden Hüdhüd geldi: “Ben,” dedi, “senin bilmediðin bir þeyi öðrendim ve sana Sebe’den önemli ve kesin bir haber getirdim.”
23 – Sebe halkýný bir kadýn hükümdarýn yönettiðini gördüm. Kendisine her türlü imkân verilmiþ.
Onun güçlü bir yönetimi olduðu gibi pek büyük bir tahtý da var.
Sebe halký Güney Arabistan’da ticaretle uðraþan bir millet idi. Baþkentleri, Yemen’in San’a þehrinin takriben 100 km. kuzeydoðusundaki Marib idi. Sebeliler, M. Ö. 1100-115 arasýnda bin yýl kadar bütün Arap yarýmadasýna hâkim olmuþlardý.
24 – Ne var ki onun da halkýnýn da Allah’ý býrakýp güneþe ibadet ettiklerini gördüm.
Anlaþýlan, þeytan yaptýklarý bu kötü iþleri kendilerine güzel göstermiþ ve onlarý yoldan çýkarmýþ, bu yüzden de hak yolu bulamýyorlar.
25 – Halbuki göklerde ve yerde gizli olan her þeyi açýða çýkaran,
sizin gizlediklerinizi de açýkladýklarýnýzý da bilen Allah’a secde ve ibadet etmeleri gerekmez mi?
26 – Halbuki o en geniþ hükümranlýðýn ve o en büyük arþýn Rabbi olan Allah’tan baþka ilah yoktur.
27-28 – “Bakalým,” dedi Süleyman, “doðru mu söyledin, yoksa yalancýnýn teki misin, bunu anlayacaðýz.
Sen þimdi þu mektubumu götür, býrak onlarýn yanýna,
sonra onlardan biraz uzaklaþ ve ne yapacaklarýný gözle!”
29 – Kýraliçe: “Deðerli danýþmanlarým! Bana çok önemli bir mektup gönderildi.”
30-31 – Mektup Süleyman’dandýr ve “rahman ve rahîm olan Allah’ýn adýyla” diye baþlayýp:
“Bana karþý kibirlenmeyin, itaat ve teslimiyet göstererek yanýma gelin!” diye devam etmektedir.
Müslimîn kelimesinin itaat ve iman etme olarak iki anlamý vardýr. Bazý müfessirlere göre her iki anlam birden kasdedilerek “Ýtaat ve iman etmiþ olarak yanýma gelin” diye açýklamak da mümkündür. Süleyman (a.s.)’ýn bu kýssasý Eski ve Yeni Ahitte, Kur’ân’dakinden farklý ve daha geniþ tarzda bulunur (I. Krallar, 10,1-29; II. Tarihler, 9,1-12; Matta, 12,43; Luka, 11,31). Yahudi rivayetlerinde maalesef Hz. Süleyman, deðil bir Peygamber’e, hatta iyi bir mümine bile yakýþmayan gurur, þehvet, putperestlik irtikâb etmekle itham edilir ve sadece bir kýral olarak tanýtýlýr. Kur’ân, Ýsrail’in büyük þahsiyetleri lehindeki þahitliði ile Yahudilere pek büyük bir iyilik etmiþtir, ama onlar bunu takdirden geri durmuþlardýr.
32 – “Deðerli danýþmanlarým, bu mesele hakkýnda görüþlerinizi istiyorum! Pek iyi bildiðiniz gibi, sizi çaðýrmadan, size danýþmadan hiç bir meseleyi hükme baðlamam.”
33 – Onlar: “Biz güçlü, kuvvetliyiz, savaþçý milletiz.
Ama yetki sizindir, deðerlendirip münasip gördüðünüz emri verin!” dediler.
34 – “Doðrusu” dedi, Kýraliçe,” hükümdarlar bir ülkeye girince oranýn düzenini altüst eder, halkýnýn eþrafýný da sefil ve zelil ederler.
Evet istilacýlar hep böyle yaparlar.
35 – Bunun içindir ki, ben þimdi onlara bir hediye gönderip elçilerimin ne gibi bir cevap getireceklerini bekleyeceðim.”
36 – Elçi Süleyman’a gelince o, elçiye: “Siz bana mal ile yardým mý etmek istiyorsunuz? Oysa Allah’ýn bana verdiði nimetler sizin verdiðinizden daha hayýrlýdýr. Ama siz hediyenizle böbürlenirsiniz!” dedi. {KM, I Krallar 10,1-13; II Tarih 9,1-12}
Allah’ýn verdiði þeyler sadece dünyevî servet olmayýp, ona ilaveten iman, ilim, hikmet gibi faziletlerdir.
37 – “Sen dön ve onlara de ki: Biz onlarýn üzerine, karþý koyamayacaklarý ordularla yürüyeceðiz. Onlarý yurtlarýndan maðlup ve zelil olarak çýkaracaðýz.”
38 – Daha sonra Süleyman onlarýn itaatlerini bildirmek üzere huzuruna geleceklerini öðrenince yanýndaki danýþmanlarýna:
“Deðerli danýþmanlarým! Onlarýn itaat içinde huzuruma gelmelerinden önce, içinizden kim onun tahtýný bana getirebilir?” dedi.
39 – Cinlerden maðrur ve iddiacý bir ifrit: “Ben,” dedi, “sen makamýndan kalkmadan, onu sana getiririm. Benim onu taþýmaya gücüm yeter, hem de zayi etmeden güvenilir tarzda getirecek emin bir kimseyim.”
40 – Ama nezdinde, kitaptan ilim olan bir zat da: “Ben, sen gözünü açýp kapamadan onu getirebilirim” derdemez,
Süleyman, Kýraliçenin tahtýnýn yanýbaþýnda durduðunu görünce:
“Bu, Rabbimin lütuflarýndandýr. Bu þükür mü edeceðim, yoksa nankörlerden mi olacaðým diye beni sýnamak içindir. Þükreden sadece kendi lehine olarak þükreder.
Nankörlük eden ise bilmelidir ki Rabbim onun þükründen müstaðnidir, þükrüne ihtiyacý yoktur, ihsan ve keremi boldur.” [41,46; 30,44; 14,8]
Hz.Süleyman’ýn oturduðu Filistin ile Sebe arasýndaki mesafe 2000 kilometreden fazladýr. Allah Teâla mûcize olarak, o mesafeden Kýraliçenin tahtýný götürme imkâný vermiþtir. Burada insanlarý, bu iþin sýrrýný aramaya, bilim ve teknoloji yönünden incelemeye de gizli bir teþvik sezebiliriz.
41 – Devamla dedi ki: “Þimdi o Kýraliçenin tahtýný kendisinin tanýyamayacaðý bir hale getirin, bakalým bunu bilecek mi bilemeyecek mi?”
42 – Süleyman’ýn huzuruna girince ona: “Senin tahtýn da böyle midir?” diye soruldu.
“Sanki o!” dedi, “zaten bize daha önce ilim nasib edildi; onun için de biz teslimiyet gösterenlerden olduk.”
Kýraliçe zeki ve tecrübeli biri olarak Süleyman (a.s.)’ý dikkatle inceleyip þunlarý tesbit etti. 1. Mektûbunun deðiþik üslubu, Allah’ýn adý ile baþlamasý. 2. Kýymetli hediyeleri kabul etmemesi. 3. Elçisinin onun hakkýndaki iyi intibalarý. Bunlar onu ziyaret etmesine sebep teþkil etti. Þahsen görüþünce onun þu özelliklerine de þahid oldu: 4. Tahtýnýn getirilmesi mûcizesi. 5. O dünya padiþahýnýn temiz, dürüst, mütevazi ve dindar bir insan olmasý.
43 – Öteden beri Allah’tan baþka taptýðý putlar, tevhid dinine girmesini engellemiþti. Çünkü o kâfir bir millete mensup idi.
44 – Kýraliçeye: “Buyurun, saraya girin!” denildi. Sarayýn eyvanýný görünce, zemininde engin ve duru su olduðunu zannedip eteðini yukarý çekti. Süleyman: “Bu, sýrçadan yapýlmýþ þeffaf bir saraydýr.” Kraliçe:
“Ya Rabbî!” dedi, “Ben Sen’den baþkasýna ibadet etmekle kendime zulmetmiþim,
þimdi ise Süleymanla birlikte alemlerin Rabbine teslim oluyorum.”
45 – Bir vakit Biz Semud halkýna da, yalnýz Allah’a ibadet edin diye çaðrýda bulunmak için kardeþleri Salih’i gönderdik.
Çok geçmeden onlar birbiriyle çekiþen iki bölük oluverdiler. [7,73-77; 11,61-68; 26,141-159]
46 – “Ey halkým!” dedi, “Ýyiliði býrakýp da neden kötülüðün çarçabuk gelmesini istiyorsunuz.
Niçin, merhametine nail olmak ümidiyle Allah’tan af dilemiyorsunuz?”
47 – “Biz” dediler, “senin ve sana baðlý olanlarýn yüzünden uðursuzluða uðradýk.”
Salih: “Uðursuzluk dediðiniz þey Allah katýnda takdir edilmiþtir.
Doðrusu siz imtihana tutulan bir toplumsunuz” diye cevap verdi. [7,131; 4,78; 36,19]
48 – Þehirde dokuz çete vardý ki bunlar ülkede hep bozgunculuk yapar,
iyileþtirme ve düzeltme adýna hiç bir þey yapmazlardý.
49 – Allah’a yemin ederek aralarýnda þöyle anlaþtýlar:
“Geceleyin ona ve yakýnlarýna baskýn yapýp hepsini öldürür,
sonra da sahip çýkan akrabalarýna yakýnlarýnýn öldürülmesi esnasýnda orada bulunmadýðýmýzý bildirir ve biz gerçekten doðru söylüyoruz deriz.”
50 – Onlar bir tuzak kurdular, ama tuzaklarýna karþý Biz de tuzak kurduk,
kendileri farkýnda olmadan onlarýn tuzaklarýný bozduk, onlarýn planlarýný altüst ettik.
51 – Bak iþte onlarýn tuzaklarýnýn âkýbeti nasýl oldu!
Biz onlarý da kendilerine uyan toplumlarýný da imha ettik!
52 – Ýþte onlarýn, zulümleri sebebiyle ýssýz kalmýþ, çökmüþ evleri...
Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibret vardýr.
53 – Ýman edip Allah’a karþý gelmekten sakýnanlarý ise kurtardýk.
54 – Lût’u da halkýna resul olarak gönderdik.
O da onlara dedi ki: “Siz göz göre göre pek çirkin ve hayasýz bir iþ yapýyorsunuz ha!” [7,80-84; 11,74-83; 15,57-77]
55 – Siz kadýnlarý býrakýp þehvetle erkeklere mi yaklaþýyorsunuz?
Siz gerçekten ne cahil bir güruhsunuz öyle!” [26,165-166]
56 – Halkýnýn buna karþý verdiði cevap sadece: “Lût’u ve etrafýndakileri þehrinizden kovun, çünkü onlar çok temiz insanlar, yanýmýzda kirlenmesinler(!)” demekten ibaret oldu.
Ýbn Abbas bu sözü onlarýn alay etmek kasdýyla söylediklerini belirtmiþtir.
57 – Biz onu, ailesini ve beraberinde olanlarý kurtardýk.
Yalnýz eþinin geride kalýp azaba uðrayanlardan olmasýný takdir etmiþtik.
58 – Üzerlerine öyle berbat bir yaðmur indirdik ki!
Uyarýlýp da aldýrmayanlarýn mâruz kaldýklarý o yaðmur ne fena bir yaðmurdu!
59 – De ki: “Hamd olsun Allah’a, selam olsun seçtiði kullarýna. Allah mý hayýrlý, yoksa Ona ortak saydýklarý þeyler mi?
Burada Lût (a.s.)’ýn ikinci hitabesi baþlýyor. Önce müminlere ilahî görgü kurallarýndan biri öðretilmek üzere, önemli konuþmalarýna Allah’a hamd ve seçkin kullarýna selam vererek baþlamalarý öðretiliyor.
Hz. Peygamber (a.s.) bu ayetin son cümlesini okuduktan sonra cevap olmak üzere: “Hayýr, Allah hayýrlýdýr, bakidir, yücedir ve uludur” derdi.
60 – O nesneler mi üstün, yoksa gökleri ve yeri yaratan ve gökten sizin için su indiren mi?
Öyle bir su ki Biz onun sayesinde gözleri gönülleri açan pek güzel bahçeler bitirmekteyiz.
Halbuki siz onun bir tek aðacýný bile bitiremezdiniz.
Hiç Allah ile beraber baþka tanrý mý olur?
Elbette olmaz! Ama onlar haktan sapan bir gürûhtur. [43,87; 29,63; 39,9-22; 13,33]
61 – O nesneler mi üstün, yoksa yeri oturmaya elveriþli kýlan,
içinden yer yer ýrmaklar akýtan ve oraya saðlam daðlar yerleþtiren
ve iki denizin arasýna bir engel koyan Allah mý?
Hiç Allah ile beraber baþka tanrý mý olur?
Elbette olmaz! Ama onlarýn çoðu bu gerçeði anlamýyorlar. [40,64; 25,53]
62 – O nesneler mi üstün yoksa, çaresiz kalýp Kendisine yalvaran insanýn duasýný kabul edip sýkýntýsýný gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mý?
Hiç Allah ile beraber baþka tanrý mý olur?
Elbette olmaz! Ne de az düþünüyorsunuz! [17,67; 16,53; 6,133. 165; 2,30]
63 – O nesneler mi üstün yoksa size karanýn ve denizin karanlýklarýnda yol gösteren ve rahmetinin müjdecisi olarak rüzgarlarý gönderen mi?
Hiç Allah ile beraber baþka tanrý mý olur?
Elbette olmaz! Allah, müþriklerin þirk koþmalarýndan münezzehtir. [16,6; 6,97]
64 – O nesneler mi üstün yoksa mahlûklarý ilkin yaratan, sonra da tekrar hayat veren
ve sizi gerek gökten gerek yerden rýzýklandýran mý?
Hiç Allah ile beraber baþka tanrý mý olur?
Elbette olmaz! De ki: “Þerik iddianýzda samimi iseniz delilinizi gösteriniz!.” [85,12-13; 30,27; 86,11-12; 57,4; 20,54; 23,117]
Bu son bölümdeki ayetler sadece müþriklerin batýl inançlarýný çürütmekle kalmýyor. Allah’ý inkâr edenlerin de iddialarýný çürütüyor. Bulutlarýn teþkil edilmesi, yaðmurun damla damla ihtiyaç miktarý gönderilmesi, ayný toprak ve su ile beslenen ve esas yapýlarý ayný maddelerden oluþan tohum ve çekirdeklerden çok deðiþik binlerce çeþit bitkinin çýkarýlmasý, onlarýn çiçekleri, renkleri, desenleri, meyveleri, kokularý ile sergiledikleri ilim, hikmet, kudret ve san’at; yaratýlýþýn, baþlangýcýndan beri makrokozmoz ve mikrokozmoz evrendeki sistemlerde devam eden aksaksýz nizam, azýcýk aklý olanlara dahi bu nizamýn sahibi tek Allah’ý tanýtmaktadýr. Ayetler, insaný bu kabil tefekküre yöneltmektedir.
65 – De ki: “gerek göklerde gerek yerde olanlardan hiç kimse gaybý bilemez, gaybý yalnýz Allah bilir.”
Dolayýsýyla, onlar ne zaman diriltileceklerini de bilemezler. [31,34; 6,59; 7,187]
66 – Fakat âhiretin varlýðýna dair bilgiler, kendilerine resulleri vasýtasýyla ulaþmaktadýr.
Doðrusu onlar bundan þüphe içindedirler. Hayýr, hayýr onlar âhiretten yana kördürler. [18,48]
67 – Bunun içindir ki kâfirler: “Sahi!” dediler, “biz de babalarýmýz da ölüp toz toprak olduktan sonra, biz mi diriltilip kabirden çýkarýlacaðýz?”
68 – “Bize de, daha önce babalarýmýza da bu dirilme, vâd edilip durdu. Bu, önceki insanlarýn masallarýndan baþka bir þey deðildir!”
69 – De ki: “Hele dünyayý bir dolaþýn da suçlu kâfirlerin âkýbetleri nasýl olmuþ görün!”
70 –Sen onlardan ötürü sakýn üzülme ve onlarýn kuracaklarý tuzaklardan dolayý asla tasalanma!
71 – “Ýddianýzda doðru iseniz bu vaad ne zaman gerçekleþecek?” derler. [17,51; 29,54]
72 – De ki: “Acele ile istediðiniz o azabýn bir kýsmý belki de ensenize binmek üzeredir.”
73 – Doðrusu senin Rabbin, insanlara karþý büyük lütuf sahibidir.
Fakat insanlarýn çoðu O’na þükretmezler.
74 – Rabbin, onlarýn gerek sinelerinin sakladýðý, gerek açýða vurduklarý her þeyi tamamen bilmektedir. [13,10; 11,5; 27,25]
75 – Gökte ve yerde gizli hiçbir þey yoktur ki apaçýk bir kitapta yer almasýn.
76 – Bilesiniz ki bu Kur’ân, (Süleyman’ýn bu kýssasý gibi) hakkýnda ihtilafa düþtükleri þeylerin pek çoðunu Ýsrailoðullarýna anlatmaktadýr. [19,34]
77 – Hem Kur’ân müminler için hidayet rehberidir, rahmettir.
78 – Senin Rabbin onlarýn arasýnda hikmet ve adaletiyle hükmedecektir.
Gerçekten O, aziz ve alîmdir (mutlak galiptir, her þeyi hakkýyla bilir).
79 – O halde yalnýz Allah’a güven, çünkü tuttuðun yol gerçekliði meydanda olan hak yoludur.
80 – Þunu bil ki sen, ne ölülere sesini duyurabilirsin, ne de arkasýna dönüp uzaklaþan saðýrlara bu dâveti iþittirebilirsin!
81 – Sen körleri de sapýklýktan kurtarýp doðru yola getiremezsin.
Sen ancak ayetlerimize iman etmeye yatkýn kimselere çaðrýný duyurabilirsin. Çünkü onlar hakka teslim olurlar.
82 – Kýyamet hakkýndaki sözün gerçekleþme zamaný yaklaþýnca onlara yerden bir dabbe (canlý) çýkarýrýz.
O da insanlarýn bizim ayetlerimize, (özellikle kýyamete dair ayetlerimize) inanmadýklarýný söyler. {KM, Vahiy 13,11}
Kýyamet alâmeti olan dabbe müteþabih bir kavramdýr. Dilde, hafifçe de olsa hareket eden her þeye hatta tren, otomobil gibi cansýz þeylere de denebilir. Fakat esas itibariyle canlýlar hakkýnda kullanýlýr. Konuþma sýfatýndan dolayý çýkarýlacak dabbenin insan olacaðý söylenmiþtir. Bu konudaki hadis-i þeriflerden birinin meali: “Dabbetü’l-arz Mûsâ’nýn asasý, Süleyman’ýn mührü yanýnda olarak çýkacak, mühür ile müminin yüzünü parlatacak, asâ ile kâfirin burnunu kýracak, insanlar sofraya toplanacak, mümin ve kâfir tanýnacak.”
83 – O büyük duruþma günü, her ümmetten ayetlerimizi yalan sayan birer cemaat toplarýz, onlar bir araya getirilip Allah’ýn huzuruna sevkolunurlar. [37,21-22; 81,7]
84 – Nihayet hesap yerine vardýklarýnda Allah Teâla: “Demek siz ayetlerimin ne olduðunu iyice anlamadan yalan saydýnýz öyle mi? Yoksa ne yaptýnýz?” [75,32; 77,34]
85 – Ýþledikleri zulüm yüzünden tehdit olunduklarý azap hükmü onlar hakkýnda gerçekleþti, onlarýn artýk konuþacak halleri kalmadý.
86 – Onlar anlamýyorlar mý ki Biz, insanlarýn dinlenip sükûnet bulmalarý için geceyi, çalýþsýnlar diye de gündüz aydýnlýðýný yarattýk.
Elbette bunda iman edecek kimseler için ibretler vardýr.
87 – Gün gelecek sûra üflenecek, Allah’ýn dilediði dýþýnda, göklerde ve yerde olan herkes müthiþ bir korkuya kapýlacak.
Hepsi boynu bükük vaziyette O’nun huzuruna varacaklar. [17,52; 30,25; 70,43]
88 – Bir de o daðlarý görür, donuk ve hareketsiz sanýrsýn;
Oysa onlar bulutlarýn yürüdüðü gibi yürümektedirler.
Ýþte bu, her þeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah’ýn sanatýdýr.
Muhakkak ki O, sizin yaptýðýnýz her þeyden haberdardýr. [52,9-10; 20,105-107; 18,47; 81,3] {KM, Vahiy 6,14}
89 – Kim O’nun huzuruna bir iyilikle gelirse, ona daha hayýrlý bir mükâfat vardýr.
Üstelik onlar o kýyamet gününün dehþetinden emin olacaklardýr. [6,160; 21,103; 41,40]
90 – Kim de kötü iþlerle gelirse, onlar da yüzü koyun ateþe yuvarlanýrlar. Siz iþlediklerinizin karþýlýðýndan baþka bir þey mi bulacaktýnýz?
91-92 – De ki: Bana bu beldeyi muhterem ve mukaddes kýlan ve her þey Kendisine ait olan Allah’a bir olarak ibadet etmem emredildi.
Keza bana Allah’a teslim olanlarýn ilki olmam ve Kur’ân okumam emredildi. Artýk kim doðru yolu bulursa sýrf kendisi için bulmuþ olur. Kim de yoldan saparsa de ki: “Ben sadece uyarmakla görevli elçilerden biriyim.” [106,3-4; 3,58; 28,3; 13,40]
Bu sûre Mekkî olup “Önce en yakýn akrabalarýný uyar” buyruðunun bir uygulamasý kabilinden, bu ayet Hz. Peygambere Mekkelilere þöyle demesini emrediyor: “Allah can güvenliðinin olmadýðý geniþ Arap ülkesi ortasýnda Mekke’yi güvenli bir yer yaptý, bütün insanlarýn kýblesi kýldý. Ama siz nankörlük edip baþka putlara yönelseniz de, ben yalnýz O’na kulluk ederim.”
Bu sûre indirildiðinde Hz. Peygamber (a.s.) bu derecede yalnýz iken, müteakip ve son ayet olan 93. ayette istikbal hakkýnda kuvvetli bir garanti verilmesi, o tarihten itibaren Ýslâmýn dünyanýn her tarafýnda gittikçe güçlenerek yayýlmasý, Kur’ân’ýn her þeyi bilen Allah tarafýndan gönderildiðinin kesin bir delilidir.
93 – De ki: “Hamd O Allah’a olsun ki size er-geç alâmetlerini gösterecek
siz de onlarý tanýyacaksýnýz. Senin Rabbin, sizin yaptýklarýnýzdan habersiz deðildir.” [41,53]
Ynt: 27 Neml Suresi By: ceren Date: 12 Ocak 2018, 16:35:42
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri onun emrine uyan ve ibadetlerini hakkiyla yapýp rahmete kurtuluþa eriþen kullardan olalim inþallah. ..
radyobeyan