Nurdan Damlalar
Pages: 1
Havada telefon santralleri mi var? By: selsebil Date: 27 Temmuz 2009, 01:07:35


Bismillahirrahmanirrahim

Çok aziz ve sýddýk kardeþlerim,

Kardeþlerim,  ve 'daki lafzýnda, yalnýz maddi cihette bir seyahat-i hayaliye-i fikriyede hava sayfasýnýn mütalaasýyla ani bir surette görünen bir zarif nükte-i tevhidde, meslek-i imaniyenin hadsiz derece kolay ve vücub derecesinde sühuletli bulunmasýný; ve þirk ve dalaletin mesleðinde hadsiz derecede müþkülatlý, mümteni binler muhal bulunduðunu müþahede ettim. Gayet kýsa bir iþaretle, o geniþ ve uzun nükteyi beyan edeceðim:

Evet, nasýl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksýlýk eden kabýnda, eðer tabiata, esbaba havale edilse, lazým gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çiçekler adedince manevi makineler, fabrikalar bulunsun; veyahut o parçacýk topraktaki herbir zerre, bütün o ayrý ayrý çiçekleri muhtelif hasiyetleriyle ve hayattar cihazatýyla yapmalarýný bilsin; adeta, bir ilah gibi, hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarý bulunsun.

Aynen öyle de, emir ve iradenin bir arþý olan havanýn, rüzgarýn her bir parçasý ve bir nefes ve týrnak kadar olan lafzýndaki havada, küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonlarýn, telgraflarýn, radyolarýn ve hadsiz ve muhtelif konuþmalarýn merkezleri, santralleri, ahize ve nakileleri bulunsun ve o hadsiz iþleri beraber ve bir anda yapabilsin;

Veyahut o 'deki havanýn, belki unsur-u havanýn her bir parçasýnýn herbir zerresi, bütün telefoncular ve ayrý ayrý umum telgrafçýlar ve radyo ile konuþanlar kadar manevi þahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onlarýn umum dillerini bilsin ve ayný zamanda baþka zerrelere de bildirsin, neþretsin. Çünkü bilfiil, o vaziyet, kýsmen görünüyor ve havanýn bütün eczasýnda o kabiliyet var. Ýþte ehl-i küfrün ve tabiiyyun ve maddiyyunlarýn mesleklerinde, deðil bir muhal, belki zerreler adedince muhaller ve imtinalar ve müþkülatlar aþikare görünüyor.

Eðer Sani-i Zülcelale verilse, hava bütün zerratýyla onun emirber neferi olur. Bir tek zerrenin, muntazam bir tek vazifesi kadar kolayca hadsiz külli vazifelerini Halýkýnýn izniyle ve kuvvetiyle ve Halýka intisap ve istinad ile ve Saniinin cilve-i kudreti ile bir anda, þimþek süratinde ve telaffuzu ve havanýn temevvücü sühuletinde yapýlýr. Yani, kalem-i kudretin hadsiz ve harika ve muntazam yazýlarýna bir sayfa olur. Ve zerreleri o kalemin uçlarý ve zerrelerin vazifeleri dahi, kalem-i kaderin noktalarý bulunur. Bir tek zerrenin hareketi derecesinde kolay çalýþýr. (Emirdað L. Sh. 220)

Bediüzzaman Said Nursi



SÖZLÜK:
SEYÂHAT-I HAYÂLÝYE : Hayalî gezinti. Hayalen seyâhat.
MÜTÂLÂA : Bir iþi düþünme; okuma; tetkik etme, etraflýca düþünme.
ZARÝF : Ýnce.
NÜKTE-Ý TEVHÝD : Tevhid nüktesi, inceliði.
TEVHÝD : Birleme, Allah'ýn bir olduðuna ve Ondan baþka Ýlâh olmadýðýna inanma.
VÜCÛB : Zarûri olma, olmamasý imkânsýz olma, vâcip ve lâzým olmak; sabit olmak, vazgeçilmesi mümkün olmamak.
SÜHÛLET : Kolaylýk.
ÞÝRK : Allah'tan baþka ilâh tanýma, Ona ortak koþma.
MÜÞKÜLÂT : Zorluklar, çetinlikler, çetin þeyler.
MÜMTENÝ' : Ýmkânsýz, muhal, mümkün olmayan. * Çekinen, imtina eden.
MUHÂL : Ýmkânsýz; olmasý mümkün olmayan.
MÜÞÂHEDE : Görme, seyretme, þâhit olma.
ESBÂB : Sebepler.
MÝKYAS : Ölçek, kýyas edecek âlet, ölçü âleti, ölçü.
MUHTELÝF : Çeþitli. Farklý.
ÝRÂDE : Ýsteme, arzu etme, bir þeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.
ARÞ : Kürsü, taht, yüce makam; en yüksek gök; Allah'ýn kudret ve saltanatýnýn tecellî yeri.
HÜVE : Arabçada: O (mânasýna iþâret zamiri)
ÂHÝZE : Alýcý âlet.
NÂKÝLE : Nakledici, taþýyýcý âlet. Verici alet.
UNSUR : Birþeyin parçasý; kök, esas madde, element.
ZERRE : Maddenin en küçük parçasý, molekül.
ÞAHSÝYET : Bir kimsenin kendine ait özel halleri. Karakter sahibi olma.
NEÞRETMEK : Yaymak.
BÝLFÝÝL : Bizzat kendi çalýþmasý ile; kendi yaparak.
ECZÂ : Cüz'ler, bölümler, parçalar; bir ilâcýn tesirli maddesi.
TABÝÝYYUN : Tabiatçýlar, materyalistler, tabiata tapanlar.
MADDÝYYUN : Maddeye tapan, herþeyi maddede gören; Allah'ý inkâr edenler; maddeciler, materyalistler.
ÝMTÝNÂ : Çekinme, istememe, imkânsýz olma, olmasýna imkân bulunmama.
MÜÞKÜLÂT : Zorluklar, çetinlikler, çetin þeyler.
ÂÞÝKÂRE : Açýktan..
SÂNÝ-Ý ZÜLCELÂL : Sonsuz büyüklük sahibi ve herþeyi sanatla yaratan Allah.
EMÝRBER : Emir alan, emre göre hareket eden, iþ gören.
NEFER : Asker, er.
ÝNTÝSAB : Baðlanma, emrine girme, mâiyetine girme.
TELÂFFUZ : Söyleyiþ, ifâde etme.
TEMEVVÜC : Dalgalanma.
SÜHÛLET : Kolaylýk.


radyobeyan