Kelam Ýlmi ve Ýslam Akaidi
Pages: 1
Keramet By: saniyenur Date: 02 Ocak 2012, 00:33:38
2. KERAMET

“Velîlerin kerametleri haktýr”

Velî, mümkün olduðu nisbette Allah Taâlâ ve sýfatlan hakkýnda marifet ve bilgi sahibi (ârif-i billahî olan, ibadet ve taatlara sürekli olarak riayet eden, günah ve kötülükten daimi surette kaçman, (nefsanî ve süfli arzulara, isteklere ve) nazlara, þehvet ve hýrsla dalmak­tan uzak kalan kiþidir.

Velinin kerameti; peygamberlik davasý ile ilgili bulunma­mak þartiyle, ondan zuhur eden harikulade (ve tabiat kanunlarýnýn üstündeki fevkalâde) hadiselerdir. “Ýman ve iyi amelle ilgisi bulun­mayan kiþilerden zuhur eden harikulade hadiselere istidrac, peygamberlik davasýyle ilgili olan harikulade hadiselere mucize denir.

Kerametin hakikat ve mahiyetinin delili, sahabe ve onlardan son­ra gelenlerden zuhur edip te tevatür derecesine ulaþan ve onun için de inkârý imkânsýz olan harikulade hadiselerdir. Bize nakledilen bu nevi hadiseler, tafsilat ve teferruat itibariyle her ne kadar âhâd se­netlerle rivayet edilmiþse de, özellikle bu rivayetlerin birleþtikleri ortak nokta mütevatîrdir.

Ayrýca, Hz. Meryem'den (Bk. Ali îmran, 3/37) ve Süleyman (a.s.)ýn veziri (olan Asef) ten (Bk. Necm, 27/40) (kerametlerin ve) harikulade hadiselerin zuhur ettiði açýkça ifade edilmiþtir. (Böylece) vukuu sabit olduktan sonra imkânýný ispat etmeye ihtiyaç yoktur. (Zira vukuu imkânýna þahid ve delildir. Mümkün olmasaydý vaki olmazdý. Velilik konusunda geniþ bilgi için bk: Kuþeyri risalesi, s. 368 Tere. S. Uludað, Ýst. 1978).

Müellif Ömer Nesefi, bundan sonra kerameti izah etmek, aklýn ciddî surette garib ve tuhaf bulduðu bazý keramet vakalarýný tek tek göstermek için þu sözleri irad etmiþti:

“Keramet, âdeti nakz yolu ile velîden zuhur eder”

(Yani tabiat kanunlarýnýn iþlerliðini durdurmak, geçerliliðini sekteye uðrutmak ve tesirliliðini geçici bir zaman için, belli kiþi ve olaylara mahsus olmak üzere durdurmak suretiyle ortaya çýkan ola­ðanüstü olaylardýr).

“Az süre içinde uzun mesafe katetmek” (tayy-i   mekân),

Meselâ Süleyman (a.s.)ýn adamý olan Asaf b. Berhiya'nýn -meþ­hur olan görüþ budur- göz açýp kapama süresi içinde, hatta ondan daha az bir zamanda, Belkýs'ýn tahtýný uzak bir mesafeden getirmesi gibi (Bk. Nemi, 27/40). (Mutasavvýflar ayrýca tayy-ý mekâna da ina­nýrlar ve: “Allah zaman içinde zaman yaratýr", derler).

“Ýhtiyaç  duyulduðunda yenecek,  içilecek ve giyilecek þeylerin zuhur etmesi, kendiliðinden ortaya çýkmasý”

Nitekim Hz. Meryem hakkýnda bu durum söz konusudur, “Zekeriyya mihraba her geliþinde Hz. Meryem (a.s.)in yanýnda bir rýzýk (ve gýda maddeleri) bulur, 'Ey Meryem, bunlar sana nereden geli­yor', der O da: 'Allah tarafýndan', diye cevap verirdi” (Ali îmran, 3/37).

“Su üzerinde yürümek”,

Nitekim veli olan Selefin bir çoðundan bu gibi hadiseler nakle­dilmiþtir.

“Havada uçmak”,

Nitekim Cafer b. Ebu Talib'ten ve Serahslý Lokman'danbu gibi vakalar rivayet edilir. (Cafer-i Tayyar “Uçan Cafer” Hz. Ali'nin kar­deþidir. Lokman-ý perende”Uçan Lokman”nin Hacý Bektaþ ile ilgisi vardýr).

“Cansýz maddelerin ve hayvanlarýn konuþmalarý”,

Cansýz maddelerin konuþmasýna misâl: Rivayet olunur ki, Ebu Derda ile Selman-ý Farisî'nin önlerinde bulunan bir sahan teþbih et­miþ (Subhanellah, demiþ) onlar da bu sesi iþitmiþlerdi [15].

Hayvanlarýn konuþmasýna misâl: a) Köpek Ashab-ý kehfle konuþ­muþtu, b) Peygamber (s.a.)in þöyle dediði rivayet olunur: “Adamýn Diri, bir sýðýrýn sýrtýna yük vurmuþ ve önüne katýp götürüyordu. Bu esnada, sýðýr adama bakmýþ ve, 'Ben bu iþ için yaratýlmadým, sadece çift sürmek için yaratýldým', demiþti. Hz. Peygamber bu hadiseyi an­latýnca, orada bulunan topluluk, hayret ederek, 'Sübhanellah.' Sýðýr da mý konuþurmuþ? demiþlerdi. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.), “Ben buna ninanýyorum! (Ebu Bekir ve Ömer r.a.) da inanýrlar, bu­yurmuþtu”  [16].

“Ve bunlara benzer daha baþka þeyler”

Medine'de minberde bulunan Ömer (r.a.) in Nihavend'deki ordu­yu görmesi gibi. Hz. Ömer'in ordu komutaný olan zata, “Ya Sâriye el-cebele!” (Daða sýðýn, daða!) diye seslendiði, böylece orada bulu­nan ve arkadan çevirme harekâtýna giriþen düþmanýn harb oyunu­na karþý komutanýna taktik verdiði hikâye edilir. Mesafenin uzunlu­ðuna raðmen komutan Sâriye'nin Hz. Ömer'in sesini iþitmesi (daha doðrusu Hz. Ömer'in orduyu görüp sesini komutanýna iþittirmesi) keramettir. Hz. Halid (r.a.) in içtiði zehirden zarar görmemesi, Hz. Ömer'in gönderdiði bir mektup üzerine, o sýrada sularý azalan Nil nehrinin taþmasý ve benzeri hadiseler gibi sayýlmayacak pek çok ke­ramet vakasý vardýr.

“Harikulade hadiselerin velilerden de zuhur etmesi mümkün olsaydý, o zaman kerametle mucize birbirine karýþýrdý, bunun netice­sinde de peygamberi, peygamber olmayandan ayýrdetmek mümkün olmazdý”, gibi delil ve düþüncelerle; Mutezile, evliyanýn kerametini inkâr ettiði için (Eþ'arîlerden Ebu îshak Ýsferanî de ayný görüþtedir), Müellif Ömer Nesefî, buna iþaret ederek dedi ki:

“Bu kerametler”,

Yani, bir ümmete mensup fertlerden biri olan bir velîden zuhur eden harikulade hadiseler,

“Kendisinden keramet zuhur eden ferdin baðlý bulunduðu üm­metin peygamberine ait bir mucize olarak kabul edilir. Çünkü bu keramet sayesinde o þahsýn velî olduðu zahir olur. Bir kimse dindarlýðýnda hak üzere (ve dine baðlýlýðýnda samimi ve sâdýk) olmazsa velî olamaz. Velînin dindarlýðý ise”, lisan ve kalble “tâ­bi olduðu Resulün peygamberliðini ikrar etmek”, bununla bera­ber bütün emir ve nehiylerinde kendisine itaat etmek “ile olur”

(Cüneyd'in kerameti Hz. Peygamber'in mucizesidir). Onun içindir ki, peygamberlere tâbi olmak söz konusu olmadan bizzat ve müstakillen velî olduðunu iddia eden bir veli aslýnda velî sayýlmaz, ken­disinden bu gibi harikulade halle (istidrac olmak üzere meydana gelir, ama katiyen keramet olmak üzere) zuhur etmez.

Velhasýl, ister kendisinden zuhur etsin, isterse kendisine baðlý olan ümmet fertlerinden bir zattan zuhur etsin, harikulade bir hadise peygamberlere nisbetle mucize, velîye nisbetle keramettir. Zira ken­disinden harikulade bir hadise zuhur eden þahýs, peygamberlik da­vasýnda bulunmamaktadýr. Netice olarak, peygamberlerin nebî olduðunu kesinlikle bilmeleri, harikulade bir þey göstermeye kasd ve azmetmeleri, mucizenin gereðine göre hükmetmeleri (ve ona göre davranarak, “Ben peygamberim” demeleri) þarttýr. Halbuki velî için bunlardan hiçbiri söz konusu deðildir, onda durum bunun tam aksi­nedir [17].


[15] el-Muðnî, I, 119; Beyhakî.

[16] Buharî, Enbiya, 54; Müslim, Fezâilu's-Sahabe, 1.

[17] Mucize bahsinde de temas edildiði gibi harikulade hallerin baþlýca çe­þitleri þunlardýr:

1. Mucize: Vahye mazhar olduktan sonra nebilerden zuhur eder.

2. Ýrhâs: Vahye mazhar olmadan evvel nebilerden zuhur eder    zira, kendisine vahiy gelmeden evvel nebî'nin hali velînin halinden daha agaðý  deðildir.

3. Keramet: Peygamberine sýký ve samimi bir þekilde baðlý olan ve ona titizlikle tabi olan velîlerden zuhur eder. Asîmda bir velînin kera­meti tabi bulunduðu nebî'nin mucizesidir. Hz. Mevlânâ'nýn kerametleri

 Hz. Peygamber'e ait mucizelerdir. Bu gibi harikulade hadiseler nebiye göre mucize, o nebiye tabi bulunan velîden zuhuruna nisbetle de keramet adýný alýr.

4. Meûnet (yardým, destek): Hakk Taâlâ'nýn, herhangi bir mümin ve müslümani, darda kaldýðý ve sýkýntýya düþtüðü zaman harikulade bir gekilde kurtarmasýna meûnet denir.

5. Ýstidrac: Kâfir ve fâsýk kiþilerden zuhur eden harikulade hadise­lerdir, Ýman ve hidâyet dairesine girmesi için her türlü çaba sarfedildiði halde, sýrf inad, kibir,  benlik ve ihtiraslarý sebebiyle hak yola gelmeyenlere, Allah bir takým harikulade haller verir. Onlar da bu hal-t lere bakarak doðru yolda olduklarým iddia ederler. Böylece    þýmanr, böbürlenir, azgýnlýkta ve haksýzlýkta son derece ileri giderler. Azgýn­lýklarý ve haksýzlýklarý arttýðý oranda çekecekleri azabýn þiddeti de faz-lalaþir. Azgýnlýk merdiveninin yüzüncü basamaðýndan düþen bir kim­senin çekeceði acý ile bininci basamaðýndan düþeninki kat kat fazla olur (Bk. A'raf, 7/182; Kalem, 68/44).

6. Ýhanet (hor, hakir ve zelil kýlmak): Yalancý peygamberin dava­sýnda yalancý olduðunu gösteren ve onlarýn isteklerinin tam zýddý olar cak þekilde ortaya çýkan harikulade hadiselerdir. Müseylimetu'l-Kezzab tek gözü kör olan bir adama, gözü iyi olsun, diye dua etmiþ, bunun üzerine adamýn gören gözü de kör olmuþtu.

7. Þa'beze (Göz boyama, hokkabazlýk): Sihir ve büyü (duyu organla­rým yanýltma, ilizyon) gibi hadiseler de harikulade olaylar sayýlabilir. Fakat bunlar istidrac ve ihanet nevinden olan, dinî deðeri bulunma­yan, aksine sahiplerinin dînce makbul kiþiler olmadýklarýný gösteren vakýalardýr.

Îslâmda ve tasavvufta keramet hak olarak kabul edilmiþ, fakat önemi abartýlmamýgtýr. Ýstikamet daima kerametten üstün tutulmuþtur: Ebu Ali Cüzcanî þöyle demiþtir: “îstikamet sahib” ol, ama keramet ta­libi olma. Zira Rabbin senden istikameti istediði halde, nefsin keramet taleb etmek Ýçin seni tahrik etmektedir (Bk. Kuþeyrî risalesi, Ýstikamet bahsi), Abdullah b. Tüsterî;“En büyük keramet, kötü bir huyu iyi bir huyla deðiþtirebilmektir”, demiþtir (Bk. Kuþeyrî risalesi, Kerametler bahsi). Tüsterî'ye göre keramet, aðlayan çocuklarý susturmak için verilen afyon gibidir (Bk. ayný yer).

Gerçekten de aslýnda hak olan keramete, cahil halk tarafýndan gösteri­len aþýrý bilgi ve merak, þeyh geçinen bazý açýk gözler tarafýndan bu akidenin istismar edilmesine, bir yýðýn hurafe, bir alay bâtýl inancýn ortaya çýkmasýna, netice itibariyle de týpký afyonla uyuþturulurçasma îslâm, toplumunun uyuþturulmasýna sebebiyet vermiþtir. (Daha geniþ bilgi için Bk. Kuþeyrî risalesi, Süleyman Uludað tercüme­si, s. 469 ve 48). Sadreddin Taftazani, Kelâm Ýlmi ve Ýslâm Akaidi (Þerhu’l-Akaid, Hazýrlayan Süleyman Uludað), Dergâh Yayýnlarý: 314-318.



Ynt: Keramet By: ceren Date: 02 Haziran 2018, 03:58:54
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun paylasimdan kardeþim.
Ynt: Keramet By: Bilal2009 Date: 02 Haziran 2018, 17:22:19
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan